Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
“Dâvâ”mızı, “ülkü”müzü canımızdan aziz biliyoruz… Uğruna her türlü fedakârlığı yapıyor, ölümü bile göze alıyoruz…
Bazen de, “dâvâ zarar görmesin” diye, “dâvânın önderleri”nin hatalarını, “sulta”larını görmezden geliyor, gerekli ikazı yapmaktan kaçınıyor, peşinden gitmeye devam ediyoruz! İşte bu zararlı, tehlikeli ve “dâvâ” asıl bu tutumlardan zarar görüyor.
İki gündür internette dolaşan, “paylaşma” ve “beğenilme” rekorları kıran bir yazı var… Uzun yıllar Yenişafak’ta gazetecilik ve yazarlık yapmış olan Levent Gültekin’e ait…
Yazar, “Ali Babacan’ın dramı” başlıklı yazıda “dâvâ”yı ve “dâvâ adamlığı”nı konu ediyor, çarpıcı tespitler yapıyor… En mühimi, “dâvâ zarar görmesin” mazeretine sığınıp “sessiz kalmanın” aslında dâvâya en büyük zararı verdiğine dikkat çekiyor. Elbette bu, Babacan’ın şahsında bütün “dâvâ insanları” için geçerli bir uyarı! Bence, tarihî bir ikaz!
Buraya ancak birkaç cümlesini alabileceğim yazıyı, “diken” adlı siteden okumanızı öneririm!
Yazıdan birkaç satırbaşı:
“Sadece Babacan değil Erdoğan’ın aşağıladığı, dışladığı, değersizleştirdiği bütün AK Parti’liler benzer şekilde davrandı. Sineye çekmek. Hiç bir şey yokmuş gibi yola devam etmek. Peki niçin? Neden Erdoğan’a ‘Dur’ demeyi göze alamadılar. Neden AK Parti’yi demokratik çizgiye zorlayacak bir tutuma yönelmediler?
‘Tüm bu olup bitene niçin katlanıyorsun?’ diye soranlara, şöyle cevap veriyorlardı: ‘Dâvâ zarar görmesin diye açıktan itiraz etmiyor, rest çekip gidemiyoruz.’
Sözümona dâvâ için, hem kendilerine büyük kötülük yaptılar hem ülkeye, hem de ‘dâvâ’ dedikleri, İslamcıların 40 yıllık birikimine.
‘Dâvâ zarar görmesin’ diye diye, ülkenin uçurumun eşiğine getirilmesinde rol aldılar.
Hâlbuki İslamcıların bir dâvâsı yokmuş. Hiç olmamış. Bunu bir türlü görmediler. Ya da görmek istemediler.
Tasfiye edilen bu İslamcı arkadaşlara şunu sormak isterim: Ülke kötüye giderken ‘dâvâ’ nasıl daha iyi olacaktı? Ülkede iç barış, demokrasi, değerler… Birer birer yara alırken o nasıl bir ‘dâvâ’ ki ayakta kalacaktı?
Erdoğan’ın etrafında toplanan, ilgi gören, el üstünde tutulan insanlara baktığınızda ‘dâvâ’ dediğiniz şey sadece ve sadece Erdoğan’ın tek adamlığını tesis etmek. Bir türlü göremediniz mi? Yiğit Bulut’un teorisyenliğini ve sözcülüğünü yaptığı bir dâvâdan kimseye bir hayır gelmez. Bunu anlayamadınız mı?
Üç yıl boyunca Erdoğan’ın sistematik olarak uyguladığı yıpratma ve aşağılama politikalarına sesinizi çıkarmadınız. Hepsini sineye çektiniz. Güya dâvâyı korumak için, ülkemizin ateşe atılmasına bile isteye ortak oldunuz.”
x x x
Tabii burada insanın aklına bir sual geliyor: Babacan ve çevresinin asıl derdi, “kırmızı plakalı” saltanatı sürdürmekti de, “İslam dâvâsı” mazereti, bunun kılıfı mı oldu?