ANALARA GÜN HASRETMEK İHANETTİR...

Özgür DENİZ - 10.05.2015

Ana; varlığın mayasıdır, çimentosudur, sebebidir. O, insanı doğurur, insan, insan olursa medeniyeti doğurur. Ana, en güzel yardır. Kadın, analığıyla muteberdir. Cennetin üstünde duran anayı maalesef ayakaltına aldık. Yar olan anayı ağyar belledik, diyarlar diyarı Bağdat’ı küffara meze eyledik. İnsanlık ailesinin mümtaz ve nadide şahsiyetleri, namusumuzun bekçisi, istikbalimizin ve istiklalimizin muhakkak teminatları, kişilik ve karakter mimarlarımız olan analarımızı koskoca bir yılın tek bir gününde tahattur eyler olduk. Onda da samimi olamadık. İlgimiz sahte, sevgimiz sahte, tebessümüz sahte. Ruhsuz paketlerle, paketlenmiş anlamsız maddelerle kendimizi avuttuk. Maddi âlemin, bu âlemin felsefi temeli olan Pozitivist fikriyatın ve bu fikriyatın üzerinde yükselen vahşi Emperyalizmin doymak bilmeyen iştahının neticesi olan müptezellikler ve pespayelikler; aklımızı, kalbimizi, vicdanımızı muhasara altına almış; aklımızın, kalbimizin, vicdanımızın kadim ve ulvi duygularla irtibatlarını kesmiş ve beden coğrafyamızın en mukaddes unsurlarını çürütmüştür. Bu vahim işgali diskalifiye etmeden ve sorunlarımızı kendi ulvi değerlerimizin ışığında çözme iradesi göstermeden, yarınlarımız adına bizi kurtaracak çözümler ortaya koymamız kabil değildir. Seni, emsalsiz bir merhametle emziren, engin şefkatiyle kanatları altına alan, berrak bir pınar gibi çağlayan sevgisiyle büyüten anana karşı sende aynı ol bebeğim! Senden esirgediği bir şey oldu mu? Bir iyilik yüklü melek miydi, yoksa seni yoldan çıkaran şeytan mı oldu? Her ana bir melektir bebeğim! Yeter ki analığın yüceliğini idrak etmiş olsun. Ayaktayken alkışlamışız, düştüğünde kaçmışız ve mukadderatlarına terkeylemişiz vicdanımızın acı çığlıklarını bastırarak.

 

Allah diyor cancağızım, bendeniz demiyorum; ananız taşıdı sizi ve sizle taşıdı kendisini, ağırlığına acı ekledin, aylarca onun bedeninde bekledin, öyle hassas yaşadı ki acı dolu aylarında sırf sen acı çekme, örselenme diye, o, kuvvetten düşüp, acı çekerken, kaçma ve taşısan da sırtında oflayıp puflama. O karnında taşıdı seni, sırtında taşımak mı ağır geliyor şimdi? Evlat dediğin, evladım diyene ve merhametle, şefkatle büyütene sızlanmaz. Onun senin üzerinde öyle hakkı var ki, bir ömrün yetmez ödemeye. O gazaplanırsa, onunla gazaplanır Allah’ta. Cennetin taşıdığıyla cennete taşınamazsan yazıklar olsun sana. Çatlayan topraklar gibi çatlayan ruhlarımıza sevgi yağmuru olup yağar analar. Dua olur, kovulmuş şeytanı bağlar duaları ve yalnızlığında seni korur analar. Kalbine güneştir o, bedenine kuvvet. Zifir karanlıkta yoldaş, çaresiz demlerinde eşsiz bir arkadaş, tüm varlığının manası olan anadır o. Istıraplı ıssızlığında soylu bir eş, zalim ayazlarda tüm bedenini saran kutsal bir ateştir analar. Tüm evrenin servetleri, nimetleri bir yana, analar bir yanadır. Kaşık olup çorbamızı içirmişler, beşik olup ninnilerle büyütmüşler, eşik olup yatağımıza götürmüşler. Yakan güneşte gölgemiz, zulümlerin koyu karanlığında Asiye’miz, varlığında varlığımızın sadır olduğu hediyemiz olmuş analarımız. Mayaları nur olmuş, nurlu mayalar doğurmuş analarımız. Yüce nurla aydınlanmışlar, hicaplarıyla yücelip, yükselmişler. Toprağın ruhunu kuşanmışlar ve toprak gibi sırtlarında taşımışlar atinin umut yüklü neslini, yaprağın hassasiyetiyle üzerimize titremişler, bayrağın görkemiyle göklerden selamlamışlar vatanlarını.

 

Emperyalist köpeklerce icat olunmuş günlere mahkûm edilmiş köleler derekesine düşürmeyeceksiniz analarımızı. Ve kirli, kanlı iştahların kurbanları yapmayacaksınız en muhterem ve mukaddes varlıklarınız. O güne inat olsun diye o günde aklınıza bile gelmeyecek ama aklınıza gelecek o gün haricinde ki tüm günlerde analarımız. Düş olup düşmekten kurtarmışlar bizi, bizi düşüren günlere mahkûm etmek insan kılmaz, insanlıktan düşürür bizi. Başımız olmuşlar, başımızdan dertlerimizi almışlar; anaç kuş olmuşlar, yavruyken yuvamızı yapmışlar. Onlar yel olmuşlar tefessüh ettiğimiz anlarda kokumuzu almışlar ama biz yad el olmuşuz onlara varlığımızın yokluğunda felaket bulmuşlar. Temiz elleriyle yedirmişler, kirlenen ellerimizle kirletmişiz ellerini. Gül olup otağımızı süslemişler, bayraklaşmış bağımsızlığımızı simgelemişler. Kadınlık durumunun en yüksek mertebesidir varlıkları, darlıklarında sığınaklarıdır derin sabırları. Her sözleri küpedir kulaklarımıza, fedakârlıkları anlam katar ahlaklarımıza. Ebedirler, ebelik evresindekilere, koruyucu birer elbisedirler çıplak bedenlere. Orak olup ekin biçerler, Mehmetçiğe güç veren yürek olurlar, semalarda dalgalanan şanlı bayrağa bükülmeyen, eğilmeyen çelik direk olurlar. Otağımızdırlar göçüşlerimizde, uzanan güçlü eldirler düşüşlerimizde, hikmetli sözdürler diriyken ölüşlerimizde. Anamızdır onlar, anayurdumuzdur ve ordumuzdur. Türkümüzdür, şiirimizdir, ağıtımızdır onlar. Ağırdırlar analıklarıyla ve ağdırlar anayurda.

 

Gök, yer, deniz, insan, tüm evren, dağlar, taşlar, kuşlar, hülasa; Rabbimizin halk ettiği, canlı cansız, mevcudatın tüm unsurları ve olguları şahittir ki, çilenin, fedakârlığın, ıstırabın, yiğitliğin, çaresizliğin, gayretin, çalışmanın, acının, yorgunluğun, merhametin ve şefkatin en bedihi ve müşahhas resmidir analar. İnsanlık ailesinin mümtaz ve asude bahçesine rayihalar sunan cennet çiçeklerinin ölümsüz mimarlarıdırlar analar. Ana; acılarla doğurur, merhametle doyurur, edeple yoğurur. Ana; yardır, yarandır, vatandır. Ana olabilmek, yüksek ve yüce bir bilinç, ahlak, şuur, ideal iktiza eder. Kahramanları doğuranlar analardır. Medeniyetlerin hakiki banileri analardır. Önderimizi de (sav) bir ana doğurdu, doyurdu, yoğurdu. Salat ve selam O’na ve ashabına olsun. Ana, ailenin asıl unsurudur. Tarih boyunca banisi olduğumuz her devletin harcında anaların sonsuz emekleri vardır. Anayı düşürenler aileyi de düşürürler, ailenin düşmesiyle insan da düşüşü yaşar, insanın düşmesi milletin düşmesini intaç eder, milletin düşmesiyle devlette düşüşü yaşar, devletin düşmesi demek medeniyetin düşmesi ve çökmesi demektir ve düşen tüm insanlık olur. Bizim, piştiğimiz, olduğumuz ve kendimizi bulduğumuz yer anaocağıdır, anakucağıdır. Nezaketin, sadakatin, asaletin, necabetin, şefkatin, merhametin, edebin, canlı resmidirler, ismidirler analar. Bir toplumda o kaybederse, kazanan hiçbir kimse yoktur. Bahusus özel de Türk Milletinin, genelde İslam Ümmetinin banisi oldukları medeniyetin mutlak, muhakkak ve hakiki mimarları olan İnsanlık Önderlerini ve O Önderlerin sonuncusu olan yani Hâtem-ül-enbiyâ olan bizim Önderimizi de doğuran bir anadır. Tabir caizse analar, ilk domino taşlarıdırlar, onlar düştüğü zaman silsile halinde her şey düşer ve düşmektedir de. Kadını-Anayı düşürdüğünüz zaman bir milletin bir anda nasılda düştüğüne defaatle şahit oluyoruz. Analığa seza evlatlarımız, vahşi emperyalizmin mezesi yapılmışlardır daima, kirli ve kanlı reklam pazarlarında. Emperyalist şeytanlar ilk hedef olarak anaları görmüşlerdir. Çünkü Müslüman Anayı düşürdüğü zaman koca bir ümmeti düşüreceğini çok iyi ihsas etmiştir. ‘’İslam Ordularını hiçbir silahla altedemedik, onları kadınlarıyla vuracağız’’ demişlerdir, şeytaniler. AKLETMEK İKTİZA EDİYOR!

 

Elleri tarlalarda nasırlanır, savaşlarda evladına mermi taşırken sabırlanır ve dualanır, koruyucu duvarı olan adamının yorgunluklarını sırtlanır ve adam, kadınının kuvvetiyle şahlanır ve kadın, adamının başarılarıyla şanlanır. Bizim medeniyetimizin özü, esası budur. Özün, esasın manası da, anadır. Biçare ve bigünah yavruyu, istikbalin ve istiklalin teminatı yapan analardır. Ana bahçesinde yetişen çiçeklerdir çocuklar. Cenneti doğuracakları yoğuran mimarlardır analar. Acı gözyaşları dinmeyen, yürek sürgünleri bitmeyen tek varlıklardır onlar. Onlar ağlarlar, ağıtları yakan onlardır, yanan yüreklerden volkan gibi patlayan türkülerin sessiz yazıcılardırlar. İnsanlığı yükseltenleri, insanlık ayaklar altına aldı maalesef. Cennetin ayaklarına serildiği varlıkları ayaklar altına düşürdük. Şerefini, namusunu beş paralık ettik. Kirli, pis, mikrop, pespaye, müptezel mahlûkların mezesi yaptık o ulvi varlıkları. Varlık onlarla vardı, onların yokluğuyla yok olmaktadır. Kadını yükselttiğini sananlar, alçalttıkça alçalttılar ama alçalttıkça yükselttik sandılar. Soydular, şeytanın sofrasının tam orta yerine koydular kadını. Analığı zor gördüler, zor gördüklerini hor gördüler ve diriyken öldürdüler. Fakat ölenle öleceklerini bilmediler, bilmeyecek kadar alıktılar. Yekpare insanlığın, insanlığın ölümsüz mimarlarından af dilemeleri iktiza ediyor ve onlarla yeniden dirilip, şahlanmaları icap ediyor. Küçülen yüreklerimizde küçülttük anaları. Ölen vicdanlarımızda gömdük. Katılaştı ve karanlığı fışkırdı kalplerimiz. Küçücük evrenimiz kirlendi ve kanlandı. Merhamete sevgisizlikle karşılık verdik. Cenneti getirene cehennemi sunduk. Büyüdükçe adam olacağımızı zannettik ama büyümemiz küçülmemiz oldu sanki ve yükselmemiz alçalmamızı tevlit etti. Ruhumuz tefessüh etti, bedenlerimizin kanı çekildi. Kendimizi nasıl affettirebiliriz bilemiyorum ama onlar tarafından affedilmedikçe Allah’ın da bizi affetmeyeceğini çok iyi biliyorum ve affedilmedikçe de dirilmemizin muhal ender muhal olduğunu düşünüyorum.

 

Biz büyüdük ağardı saçları ama bizi büyütürken ağarttığı saçlarını yüreğimize yudum yudum eklediği sevgisinin sıcaklığıyla okşamadık hiçbir zaman. Kirlenmişti, temiz ve nasırlı ellerini öptüğümüz dudaklarımız. Sivrilmişti edebiyle kuvvet verdiği dilimiz. Cennet ayaklarına serilen, temiz sütü çaresiz bedenimize dinçlik veren, düştüğümüz de gözyaşlarıyla gelen, bir ömür bizi taşımakla kuvveti tükenen analarımıza, bizim için yorulan bedeni naçar kalıp, düşene kadarmış sevgimiz. Günahkârız, suçluyuz, ihanet ettik, af dilememiz şarttır ve diliyoruz da. Merhamet ektikleri coğrafyadan sadakatsizlik biçtiler. Vahşi emperyalizmin kirli ve kanlı dünyası bizi kirletti, ulvi duygularımızı ve temiz düşüncelerimizi eritti. Kirlendikçe ihanet ettik. Sevgimizi tahdit etti maddenin işgaline maruz kalmış Pozitivist itler. O itler ki, gönül bağımızı, sevgi otağımızı talan ettiler. Tüm mukaddeslerimizi kirlettiler. Kadınlarımızın namuslarını yerlere serdiler, şereflerini beş paralık ettiler. Hayvanlaştırdılar, hayvanlaştıkça. Medeni olmak hayvanlaşmakta değildi oysa. Hayvan bile bizden daha medenidir, medenileşmek hayvanlaşmaktaysa. Büyüdükçe ayrıldık, ayrıldıkça ayrı düştü yollarımız ve farklılaştı dünyalarımız. Onlar saftılar temizdiler, biz kirlendikçe adam olduğumuzu zannettik. Yad eller yanından alınca bizi, gönlünden de olduk. Yanımıza geldiler, çareyi kaçmakta bulduk. Ruhu yanmış şehirlerin kirli dünyasında savrulduk, duman olduk. Şehrinize geldik, şehirlerin karmaşasında kaybolduk, ellerinizi öpmeye zaman bulamadık. Senin Hakkının Rabbin Hakkıyla bir olduğunu öğreten dini unuttuk. Size sadakati, hakkınızın iadesini, kuru, boş ve manasız paketlerle tahdit etti, yüksek volümlü müzikaller ve sözde ileri teknoloji ile sarhoş olan, müptezel reklamlarla seni azar azar harcayıp ranta dönüştüren, şereften, haysiyetten, hayadan, ulvi değerlerden yoksun kalan, Pozitivizmin mahkumu olmuş süfli duyguların, düşüncelerin meftunu olmuş sefil beyinli, ruhu tefessüh etmiş çağdaş köleler. Behrenize bir yıldan bir gün düşürmüşler vahşi Emperyalizmin tapıcısı olan itler. O bir günü de, ruhun çürüdüğünü simgeleyen, soylu varlığınıza fırlatıp attıkları manasız bir maddeyle anlamlandırdıklarını ve hakkınızı ödediklerini sanmışlar. Düştünüz, güneştiniz, ateştiniz, eştiniz ama hiçbir şey kıldılar sizi, varlığın manası olan analarımız. YAZIK BİZE!

 

Son tahlilde; muhakkak surette biliyoruz ve iman ediyoruz ki, din ve kimlik olarak, millet ve ümmet olarak, Albayrak ve bağımsızlık marşı olarak, ordu ve yurt olarak, dirlik ve düzen olarak, ozanımız ve sazımız olarak, kızımız ve erkeğimiz olarak, mabetlerimiz ve mekteplerimiz olarak, hilalimiz ve devletimiz olarak, nihayet istikbalin nesilleri olarak ulvi değerlerimizle birlikte ayaktaysak, yıkılmadıysak ve küffara karşı direniyorsak analarımızın varlığı sayesindedir. Günler onlarla doğar ve onlarla batar. Günler onlarındır, onların günü yoktur. Affederler biliyoruz, helaldir hakları inanıyoruz, duaları daim bizimledir güveniyoruz. Allah’ta onlarla olsun, onları korusun, gözetsin diyoruz. Onlar insanlığın büyüklüğüdür, büyük insanlığın resmidir. Tüm anaların temiz ellerinden hürmetle öpmek bir şerefti bendeniz için. Gönlümün dip derinliklerinden süzülüp gelen engin sevgiyle ve derin saygıyla selamlarım her birinin aziz varlıklarını. Analarımızı üzmeyelim. Onlara sahip çıkalım. Analığa layık evlatlar yetiştirelim. Analığa layık evlatlarımızı, emperyalist itlere yem etmeyelim. Onların şereflerini ve namuslarını, ucuz, kirli, kanlı reklam pazarlarında harcatmayalım. Analarımızı yücelten, yükselten ve onlara şeref lütfeden mutlak olgunun İslam olduğunu anlayalım. Önderimiz (sav), iki el öpmüştür, bir ana eli, bir de çalışanın eli, çünkü hem anlar hem de çalışanlar, üretenlerdir ve üretenler her zaman muteberdirler. Türk Milletini de, yücelten ve yükselten şey, Yüce İslam ile analarımızdır. Binaenaleyh, bu milletine evladı olan bir kişi, anasını reklam pazarlarında meze yaptırmaz, ayağa düşürmez, çünkü analar ayağa düşerse, evlatlar köpekleşirler. Öyleyse bizi var eden, bizi biz kılan, bizi yaşatan kimliğimize ve dinimize sahip çıkalım ve dinimizin, kimliğimizin teminatı olan analarımızı baş üstünde taşıyalım. Onlar tükenirse, biz biteriz!

 

 

Tarih: 10.05.2015 Okunma: 687

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?