İhtilaller durup dururken yapılmaz,
ülkenin koşulları gerekmedikçe, başarılı olma şansları da yoktur. İhtilali
yapanlar, kelle koltukta böyle bir girişimde bulunurlar. Başarılı
olma şansları olduğu gibi, başarısızlıkları durumunda, canları ile bedel öderler.
12 Eylül ihtilalinın lideri bugün, 98 yaşında hakkın rahmetine kavuştu. Çok
konuşuldu, yargılandı, cezalar verildi, çok şeyler söylendi!…
Maalesef, ülkemiz bugünleri yaşadı. Biz, o
dönemin gençleri idik. Aradan, bunca yıl geçti, hala izleri silinmedi. İhtilal,
önce kendi çocuklarını buldozer gibi ezdi geçti. Kim dur diyebilirdi ki!..
Kanun, iki dudağın arasında idi. Demokrasi askıya alınmış, liderler, Gelibolu
Zincirbozan’a sürgünde, siyasi partiler kapatılmış, polisin aldığı vatandaştan,
ne zaman haber alınır bilinmez. İdamlar peşi sıra geliyor. Ülkücü ve devrimci
isen eğer, mutlaka bir şekilde zarar göreceksin. Yıllarca fişleneceksin.
İstikbalin kararacak. Önüne her fırsatta engeller çıkacak. Memursan eğer, bir
yerlere sürüleceksin. Asker isen, fişleneceksin , ordudan kaydın
silinecek,yıllarca takip ve kontrol altında tutulacaksın.
Eğer Ülkücü ve Devrimci değil de, diğer dini
gruplarlın ve cemaatlerin içinde isen, hiçbir sorun yok. Onlar, bu dönemde o
kadar rahat yaşadılar ki, birden bire meydan onlara kalıverdi. İhtilalin şefi,
her gittiği yerde, meydanlarda Kuran’dan ayetler okuyordu. Birçok yerde, İmam
Hatip Okulları açılıyordu. YÖK denen ucube kuruluş o dönemin eseridir. Bugün,
o döneme, en çok kin ve nefretle bakanlar, o dönemin
yetiştirdikleridir. Beslediğin zaman, başına bunlar geliyor.
Şaşırmamak mümkün değil. Hafızalarını yitirmemiş olanlar, bu gerçeği çok iyi
bilirler!...
O dönemde, ihtilalın liderleri ile fotoğraf
çektirebilmek, beş dakika aynı havayı teneffüs edebilmek için, nelerini feda edebilenleri,
bugün şaşkınlıkla izliyorum. İnsanoğlu, bu kadar değişkenliğinde, bukalemunu
geride bıraktığını görüyoruz. İnsanlık adına utanıyorum. Arşivler yalan
söylemez. O günlerin arşivleri, gün yüzüne çıkarılmalı ve bir şamar gibi
bunların yüzüne vurulmalıdır. Gerçi, onların yüzü kösele ile kaplı olduğu için,
etkilenmezler. Etkilenmezler ama, bu ülkenin gençleri bu insanları, grupları
tanımalıdır.
İhtilali insan olarak tasvip etmek, kendini
inkar etmekle eşdeğerdir. Ülkenin her noktasında her gün kan akıyorsa, aylarca
TBMM Cumhurbaşkanını seçemiyorsa, Evden çıktığında tekrar evine sağ gelip
gelemeyeceğin şüpheli ise, binlerce üniversite öğrencisi, bu ülkenin
geleceği, pırıl-pırıl gençleri, her gün bir birini öldürüyor ve sivil yönetim
buna engel olamıyorsa, birileri bu durumdan vazife çıkarıp, meydana çıkıyor
duruma el koyuyor. Ülke bu duruma sürüklenirken acizlik gösterenlerin hiç mi
günahı yok?..
Bugün, o ihtilalin şefi, Halkın, %92 civarında
oyu ile Cumhurbaşkanı seçtiği, Kenan Evren ahrete uğurlandı. Adına devlet
töreni düzenlenmeye karar verildi. Siyasiler, peşi sıra, cenaze törenine
katılmayacaklarını açıkladılar. Seçime bir adım kalmış, halka mesaj verdiler.
Peki, o gün ülkede akan kanın , söndürülen hayatların, bedelinin arkasında
siyasiler yok muydu? Neden bugün show yaparak, cicim-cicim, sütten çıkmış ak
kaşık gibi, kendilerini korumaya alıyorlar. Bu halk, bu ikiyüzlülüğü
görmelidir. Bu riyakârlığı görmelidir. O gün, Anayasaya %92 civarında olumlu oy
veren bu halk değil miydi? Almanlar ve Amerikalılar mı geldi bizim sandıklarda
oy kullandı?..
Sessiz çoğunluk, bu ihtilalın olmasında sonra
derin bir nefes aldı. Ülke, her geçen gün normale dönmeye başladı. Dışarıdan en
azında bu şekilde görülüyordu. Bu ortama, ülkeyi hangi güçler getirdi?. Bu
terör belasının arkasındaki güçler kimlerdi? İhtilalın arkasından “ Bizim
çocuklar!…”la başlayan cümleleri söyleyenler hala hafızalarda!... Esas
araştırılması gereken ve bu konuda ciltlerce kitapların yazılması gereken konu
bu olmalıydı. İhtilalın sebep ve sonuçları, bu ortama çanak tutanlar,
besleyenler, perde arkası güçler, bilimsel olarak incelenmeli ve doktora
konuları olmalıydı. Görebildik mi böyle bilimsel çalışmaları? Çok yazık!. Bu
kadar ödenen bedelden sonra, ülke adına, bir şeyler kazançlı hale getirilmeliydi.
Sadece kin ve nefret tohumları yeşertildi. Hataları ve günahları ile bir dönem
karanlığa gömüldü/gömülüyor. Korkarım, yıllar sonra aynı filmi tekrar görme
noktasına gelirsek, çok üzülürüm.Ya siz?..
Hilmi ÇAKIR
12.05.2015