MÜSLÜMANLARIN GÜNAHI...1...

Özgür DENİZ - 05.10.2008

 

En başta şahadet şerbetini içen aziz ve asil Mehmetçiklere Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Mekânları Cennet olsun, komşuları Peygamberler, sahabeler ve evliyalar olsun inşaallah. Kahrolasıca terör yok olsun. İnsanlık gülsün. Huzur gelsin âleme. Şehitlerin asil ve soylu ailelerine de sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Ama biteviye dedik ve yine diyoruz. İ DAM SIZ bu iş asla bitmez. İçeride ve dışarıda bu lanet olasıca, kahrolasıca insan ve insanlık cellâtlarına destek olan insan görünümlü kravatlı ve paralı cellâtlar ifşa edilmedikçe bu iş asla çözülmez. Ekonomik alandaki adil bölüşüm gerçekleşmedikçe bu iş hallolmaz. Politikanın oyuncağı oldukça olmaz bu iş. İnsanlar tek can ve tek fikir olacağına politikacıların itaatkâr kuklası oldukça ve ideolojik körler oldukça bu iş çözülmez. Bu iş birlik ve beraberlik ile çözülür. İdeolojik körlüğü terk etmekle çözülür. Terörden rant sağlayanlar deşifre edilirse çözülür. Ekonomik krizlerden, terörden beklenti içinde olan kalemli, kravatlı, ekranlı insanlık, onur ve haysiyet cellatları topluma açık edilirse çözülür. Korkusuz olunursa çözülür. En yüce birleştirici unsur olan din toplumsal zamk olarak görülürse ve kullanılırsa çözülür. Yoksa boğulur insanlık, boğulur toplumlar ve yok olur devletler, kurur topraklar, tükenir hazineler, mahvolur nesiller. Artık uyanalım ne olur ve İNSANLIĞIN ORTAK VİCDANINDA birleşelim. Vatan-ahlak-adalet gibi ulvi değerlerde birlik olalım. Siyasilerin birbirlerini alt ettikleri ve insanları aldattıkları kahrolasıca bir araç olmasın artık terör ve ekonomik krizler. Yazık. Yazık. Yazık. Lanet olsun bu tür vahşiliklerden (ekonomik kriz ve terör vs.) siyasi rant beklentisi için de olan aşağılık, soysuz, kanı bozuk, şerefsiz, kahpe, maymunumsu, domuzumsu insanlık, onur, ahlak, vatan, haysiyet, adalet, özgürlük, barış, kardeşlik cellatlarına.

 

 

Kimse yanlışta anlamasın kusura da bakmasın. Bugünkü acı ve hüzün dolu zamanlar, hep, Müslüman kimlikli siyasetçi, aydın, şeyh ve ağaların açgözlülüklerinin, mülk, makam, şöhret, zevk düşkünlüklerinin neticesidir. Rüzgâr eken fırtına biçerdi. Hep söyledik fakat kendimiz unuttuk. Şimdi fırtınalı zamanların tutsağı olduk. Görevi, ahlaklı yaşamak ve ahlakı egemen kılmak olan Müslümanlar, ahireti tazim ve tebcil edip onurluca yaşayacaklarına ve nimetleri adilce bölüşeceklerine, açgözlülüğü egemen kılıp, açgözlü yaşayıp, dünyayı tazim ve tebcil ettiler, hep bana Rabbena dediler, kompradorlaşarak mülk iddihar ettiler ve onursuzca bir yaşam yaşadılar.  Soyguncuyu ıslah edeceklerine haysiyetsiz birer soyguncu oldular.

 

 

Aileye sadakatli olup ve aileyi tazim ederek nesli koruyacaklarına, aile duygusunu zayıflattılar, makamların ve mülklerin gölgesinde sahiplendikleri sevgililerle. İçlerine sızarak bünyelerini işgal eden kompradoru itlaf edip paylaşımı egemen kılacaklarına, haksız yollarla iddihar ettikleri mülkün ve ele geçirdikleri makamın gücüyle zorbaca tahakküme yeltendiler. Zorbaları ıslah edeceklerine birer zorba kesildiler. Bitevi kitabi söylev irad ettiler de kitaba uymayı akıl edemediler. Millete ya sabır, ya şükür çektirdiler de kendileri usuldan hazineyi çektiler. Şimdi asla suçlu aramasınlar, ararlarsa da önce aynaya baksınlar.

 

 

Son pişmanlığın fayda etmeyeceğini öğütleyen bir dinin müntesibi olduklarını unuttular. Firavunların, Karunların ve Belamların akıbetlerinden hiç ders çıkarmadılar. Şimdi onurlu davransınlar ve suçlarını itiraf etsinler ve iman tazelesinler. ‘’Ey iman edenler, iman ediniz.’’ Kur’an-ı Kerim. Belki vicdanlarda affolunurlar. Evet, Sayın malum şahsiyetler, siyaset, ticaret ve din baronları; Çokluğu güç zannettiniz. Toplumun duyarlı noktalarını zedelediniz. Yolunda uyuyanlardan ve yolundan sapanlardan oldunuz. Allah’a-Muhammed’e-Kuran’a ve Halk’a ihanet ettiniz. Bilerek ya da bilmeyerek. Siyaseti kirlettiniz. Dini yozlaştırdınız, içini ve özünü boşalttınız. Afyon gibi kullandınız. Kulları kullaştırdınız. Siyasetin sunduğu olanakları insafsızca kullandınız milletin bunca yoksulluğunu göre göre. Bilmem ne dağlarında devr-i iktidarlarınızda eşlerinizle görüntü vermeyi ve bunu manşetlerde halka sunmayı marifet zannettiniz. Ve zayıf ruhlarda özenti yaratıp ruhları harap ettiniz. Makamınız, mevkiniz ve mülkünüz yükselip-artıverince yaşamsal değişime yöneldiniz. Yüz milyarlık ayakkabılarla, milyarlarca dolarlık lüks ve şatafatlı bineklerle masum halkın alın terini insafsızca heba ettiniz. Sadeliği emreden bir dinin vecibelerini sarf-ı nazar eyleyerek. Yazık. Binler yazık.

 

 

Doğallık cesaret yapaylık korku üretir. Sizler doğal yaşamınızla cesaretli olacağınıza yapaylıklara bürünüp korkunun kölesi oldunuz. Karunlaşmak, firavunlaşmak, belamlaşmak kesin olarak nehyedildiği halde sizler bu hale soyundunuz utanmazca. Hâlbuki Müslümanlar insanlığın umudu ve aydınlığı olmalıydı ve olması gerekirdi. Huzuru, sevinci, aşı, ekmeği olmalıydı. Devrimci bir dini boyun eğici bir din gibi sundunuz sefil yaşamlarınızla. Aydınlık bir dini karanlık gibi gösterdiniz. Masumiyeti ve onuru kirlettiniz.

 

 

Misal, Fetullah Efendi ne yaptı. Devrimci bir dini yozlaştırdı. Onursuz bir topluluğun kölesi oldu. İslam’ın ve Müslüman’ın ebedi düşmanının kucağına sığındı. Davaya ihanet etti. Şimdi koyun gibi güdülen milyonlarca kuzu büyüttü. Hâlbuki milyonlar kuzu yerine binler aslan parçası büyütseydi şimdi aslan olurlar ve Müslüman’ın onurunu kurtarırlardı. Onurlu bir yaşam yaşarlar ve yaşanmasına vesile olurlardı. Korku imparatorluklarının filizlenmesine imkân vermezlerdi. Başkalarının oyununu oynama zilletine düçar olmazlardı. Sadi diyor. ‘’Çocuklarımızı kuzu gibi büyütmeyelim ki büyüyünce koyun gibi güdülmesinler.’’ Şimdi bir türlü dirilip direnmeyi başaramıyorlar böyle olunca kardeşlerince haklı olarak reddediliyorlar, direnirlerse de büyütüp kölesi oldukları korku imparatorlarından çekiniyorlar. Kimliklerinin bilinciyle yaşamaya çalışsalar firavunlar gazaba geliveriyorlar. Böylece iki arada bir derede bocalıyorlar, yalpalıyorlar. Onursuzca bir yaşamın mahkûmular. Ve bunu kendileri istediler.

 

 

Rant adına, mülk adına, makam adına, rahatlık ve konfor adına yaptılar bütün bunları ve böylece göze gireceklerini ve dini kolayca tebliğ edip yaşayacaklarını sandılar ama yanıldılar. Yazık. Hâlbuki kazandıklarını sandılardı ve böylece düşmanın oyununu oynamaya yeltendilerdi fakat kaybettiler ve kendilerini de kaybettiler.  Bir toplumun binlerce kitabı ve binlerce önderi olamayacağını akıl edemediler. Olursa da o toplumun iflah olamayacağını düşünemediler. Dolayısıyla belalardan kurtulamadılar. Hazineleri yağmalandı. Değerleri çiğnendi. Vatanları gizli işgalden ve sömürüden kurtulamadı. İnsanları ebedi tutsak oldu.

Tarih: 05.10.2008 Okunma: 645

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?