Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
7 Haziran seçimlerinden sonra, CHP-MHP-HDP üçlüsüne “muhalefet” dememeye özen gösteriyordum. Çünkü bu 3 partinin toplam vekil sayısı, iktidar sayısı olan 276’yı aşmış, 292’ye ulaşmıştı. Böylece, bu “blok” iktidara yaklaşmış, AKP ise muhalefete düşmüştü.
Lâkin TBMM başkanlığı seçimlerinde gösterilen tavra bakınca, bu 3 partinin iktidar olmak gibi bir dertlerinin olmadığı, ilelebet “muhalefet” kalmaya razı oldukları ortaya çıktı. O vakit, bunlara “muhalefet” demekte hiçbir sakınca yok!
Muhalefet, milleti büyük bir hayal kırıklığına uğrattı… Milletin oylarını ziyan etti. Eğer %60’lık bloktan bir Meclis Başkanı bile çıkaramıyorlarsa, “yasama dönemi” boyunca hangi hayırlı işi yapacak, yapabilecekler?
Bu beceriksizlikte hepsinin kabahati var ama asıl bir araya gelmeyi dinamitleyen MHP oldu.
MHP, kendisinden 3 puan az oy almakla birlikte, kendisi kadar, yani 80 milletvekili çıkaran partiyi, HDP’yi görmek, tanımak, kabul etmek istemiyor… Milletten 6 milyon oy almış bir partiyi âdeta yok sayıyor.
Bahçeli, “Biz HDP ile birlikte hareket etmeyiz” diyor da başka bişey demiyor!
Bu tavrını da; “duruşumuz”, “dik duruş”, “ilkelerimiz” gibi cilalı kavramlarla sarmalıyor.
Elbette bu sözlere kendileri de inanmıyorlar…
Çünkü “ilkeler” söz konusu olacaksa, olaya, bir başka partiye yakınlaşmak-uzaklaşmak üzerinden değil, ülke ve millet çıkarları üzerinden bakılır ve herkesle yan yana gelinebilir.
Nitekim seçimlerden hemen önce çıkarılan “İç Güvenlik Yasası” meselesinde, MHP, HDP ile pekâlâ yan yana geldi ve yasaya karşı direndi, “hayır” oyu verdi…
Yine aynı günlerde, “4 Bakan’la ilgili Yüce Divan” oylamasında her iki parti de “Evet” oyu kullandı. Demek ki “yan yana gelmek” mümkün oluyormuş!
Peki, şimdi ne oldu da, “HDP ile asla yan yana gelmeyiz, onlarla birlikte hareket etmeyiz” diyorsunuz?
Diyorsunuz ve AKP’nin “yedek lastiği” konumuna düşüyorsunuz! Maksat bu mu?
Öte yandan, elbette siyasette “ilkeler”, “duruş” önemlidir ama adı üzerinde “siyaset” çözümler bulma sanatıdır… Çözümler için “manevra” yapma becerileri de göstermektir.
Ne yazık ki, Bahçeli, hemen hiçbir “manevra kabiliyeti” olmadığını, kendisiyle hiçbir yere varılamayacağını, hiçbir ilerleme sağlanamayacağını kanıtlamıştır.
x x x
YAĞMURDAN KAÇARKEN!
HDP’yi terör örgütüyle ilişkilendirdiği için onunla yan yana gelmeyeceğini söyleyen MHP, bakın, nasıl bir kişiye Meclis Başkanlığı yolu açmış:
Prof. Mustafa Erkal, Yeniçağ’daki, 5 Temmuz tarihli yazısında, “Meclis başkanlığı seçimi dolayısıyla MHP’ye yüklenilmesini” bir “saldırı” olarak niteliyor ve bunu “kabul edilemez” bularak MHP’nin tavrını savunuyor.
Lâkin MHP’yi savunurken, kendisini, aşağıdaki hükmü vermekten de alıkoyamıyor:
“Neticede Sivas Suşehri kır toplantısında, şehit Mehmetçiklerle, ölen bölücü terör örgütü üyelerini aynı kefeye koyan bir aday seçiliverdi.”
İşte, MHP’nin “dik duruşlu”, “ilkeli” siyasetinin meyvesi!
Yiyin gari!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, TWITTER’dan…