İşkence ne acıdır. Zulüm ne acıdır. Mazlumun yerine kendinizi
koymazsanız anlayamazsınız mazlumu. Onun dilini, gönlündeki acıları
hissetmezseniz anlayamazsınız. Çaresizliğini, kimsesizliğini
anlamazsanız anlayamazsınız onu. Müslüman bu dünyanın mazlumudur. İslam
hep garip, hakiki iman etmiş Müslüman hep gariptir şu fani âlemde. Şu
dünyada en çok kahrettiğim şey, sağlam imana sahip olupta yaşamaya
çalışanların hayatlarının nasılda zor olduğudur ve benzerlerince
inanılmaz şekilde zorlaştırılmasıdır. Belki, kendimde, inancımı yaşama
durumunda sorunlar vardır ama inancını yaşama yönünde sorunları olmayan
bazı insanlar tanırım, ne gariptir onların hayatları; küfretmezler,
yalan söylemezler, harama el uzatmazlar, kin duymazlar, gıybet etmezler,
hiçbir kimseye tek kötü söz etmezler. O insanları görünce gönlüm acır,
aklım isyan eder, yüreğimin dip derinliklerinde ansızın zuhur eden
duygularım yorar beni. Çünkü hayatları, bu dünyaya taban tabana zıttır.
Kendilerinden bildiklerinden bile kötülük görürler. Yanlış yaşayanlar
yüzünden daha da zordur yaşamları. Ne zordur hayatları, ne ağırdır
imtihanları Yarabbi! Düşünüyor musun ey Müslüman! Hissediyor musun ey
Müslüman! Kafası kızgın demirle dağlanan ama buna rağmen imanından
vazgeçmeyen HABBAB kimdir bilir misiniz? O kadar çok dövülüp, gözü kör
olduğu halde yine de yolundan dönmeyen ZİNNURE kimdir bilir misiniz? Bu
insanların yerlerine kendinizi koyup, bu insanların yaşadıkları acıları
yüreğinizde hissedebiliyor musunuz? O acıların yaşandığı anı
gözlerinizin önüne getirip, o acıyı yaşıyormuşçasına duyumsayabiliyor
musunuz? AMR’ın zevcesi LEYLA’nın Hz. ÖMER’e dediklerinin nasıl
söylendiğini, hangi acıyla, kahırla, çaresizlikle söylendiğini ve o
söylenenlerin dip derinliklerinde ki hissi, duyguyu hissedebiliyor
musunuz, ihsas edebiliyor musunuz? Hz. ÖMER’in yorulmasam sizi yine
döverdim demesini, bu sözün yürekte bıraktığı derin acıyı ve bu sözün
muhatabının gönlünde ki tarifsiz sızıyı, derin acıyı, ağır ıstırabı ve
dövülmesinin ardından gelen acı ve duygulu yorgunluğu hissedip,
anlayabiliyor musunuz? Düşünmüyoruz, hissetmiyoruz ey Müslüman! Bunu
başarabilseydik, nasıl başardığımıza inanamadığımız hayatları yaşar
mıydık acaba? Sadece biz Müslümanlar, Müslüman olabilseydik, iman
edebilseydik, dünya böyle olur muydu ey Müslüman? EY İMAN EDENLER İMAN
EDİNİZ ayetini tertil ve tedebbür ile okuyup, idrak edip, hangi mesajı
vermek istediğini anlayabiliyor muyuz acaba?
Aşağıda ki yazıyı lütfen okuyalım, üzerinde derin derin düşünelim, anlayalım ve eğer yüreğimiz kurumamışsa ağlayalım.
HZ ÖMER'İN MÜSLÜMAN OLUŞ SÜRECİNDEKİ İLGİNÇ HADİSELER- Mehmet Emin Yıldırım
1 -Tâ, Hâ,
2 - Ey Muhammed! Kur’an’ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
3 - Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
Tâhâ suresi 1-3.ayetler
Bugün Hz. Ömer'in nasıl Müslüman olduğunu sorduğunuz zaman hemen hemen
herkesin söylediği rivayet, Kız kardeşi ve eniştesinin Müslüman olduğunu
öğrenince, bunun doğru olup olmadığını öğrenmek için kız kardeşinin
evine gitmesi, orada yaşanan olaylar sonucu Müslüman olmasıdır.* Bilinen
bu rivayet doğrudur ve başta İbn Hişam ve İbn Sa'd olmak üzere birçok
kaynağımızda da bu şekilde geçmektedir. Ancak biraz daha derinlemesine
araştırdığımızda Hz. Ömer'in yukarıda aktardığımız imana yürüyüş
kıssasının öncesinde de iki önemli hadise olduğunu görmekteyiz.
Bu hadiselerden ilki şudur: Hz. Ömer, Nübüvvetin 5. yılı, ilk Habeşistan
hicretine katılmak için hazırlık yapan antlaşmalı köleleri Amr b. Rebia
ve hanımı Leyla bint Ebî Hasme'nin yanına gelir. Hz. Ömer bunlara ve
kölesi Zinnure'ye Müslüman oldukları için çok işkence yapmıştır. Onları
öyle döver, öyle döverdi ki; sonra yorulur biraz ara verir. Ara verince
de onlara derdi ki:
"Sanmayın size acıdığım için durdum, yorulduğum için durdum. Biraz dinleneyim yine başlayacağım sizi dövmeye!"
İşte Amr ve hanımı Leyla bu işkencelerden bitap düşüp, hicret etmeye
karar verince, Hz. Ömer onların yanına gider. Amr yoktur o anda evde;
Leyla onu karşılar. Hz. Ömer hazırlıklarını görünce; "bir yere mi
gidiyorsunuz?" diye sorar; Leyla'da:
"İşkencelerinizden bıktık, sizin yüzünüzden çıkıp Habeşistan'a gideceğiz" der.
O anda Hz. Ömer duygulanır, sesi titrer ve der ki:
"Gidin Allah yardımcınız olsun!"
Leyla, Ömer'in o haline şaşar. Biraz sonra kocası Amr gelince ona der ki:
"Az önce Ömer buradaydı, şöyle şöyle oldu. Ben öyle tahmin ediyorum ki Ömer Müslüman olacak!" Amr güler ve der ki:
"Ömer'in babası Hattab'ın, ölmüş eşeği kalkar Müslüman olur, yine de Ömer Müslüman olmaz."
Amr ümidi kesmiştir. Ama Hz. Ömer'in gerçekten o gün yüreğine iman
tohumu az da olsa düşmüştür. Bu onun imana yürüyüşünün ilk basamağıdır.
İkinci hadise ise şudur: Hz. Ömer bir gece Kâbe'ye doğru gelirken,
Efendimiz'in orada ibadet ettiğini görür. Gizlice Efendimiz'e doğru
yaklaşır ve ne yaptığını merak eder. O anda Efendimiz Hakka Suresi’nden
ayetler okumaktadır. Sözün kalitelisini çok iyi bilen Hz. Ömer, içinden
bunlar bir şair sözüdür diye bir şey geçirir.
O anda Efendimiz Hakka Suresi’nin 41. ayetini okur:
"O(Kur'an) bir şair sözü değildir; ne de az iman ediyorsunuz?"
Bu ayeti duyunca Hz. Ömer şaşırır, benim içimi mi okuyor bu adam, yoksa o bir kâhin mi der. Efendimiz bir sonraki ayeti okur:
"O(Kur'an) bir kâhin sözü de değildir ne kadar az düşünüyorsunuz?"
Bu ayet karşısında bir kez daha sarsılır Hz. Ömer ve der ki:
"Bu sözler Muhammedin uydurması mı?"
O anda bir sonraki ayetleri okur Efendimiz:
" O(Kur'an),âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. Eğer bu sözleri
Muhammed uydurmuş olsaydı onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onu can
damarından koparırdık!"
Bu ayeti de duyunca Hz. Ömer daha da sarsılır ve hemen orayı terk eder.
Ama günlerce, duyduğu o ayetlerin tesiri altında ezilir. İşte Hz. Ömer,
öncesinde bu iki hadiseyi yaşayarak imana doğru yürür, en son kız
kardeşinin evinde olanlarla süreç tamamlanmış olur.
........................................
*"Darü'n-Nedve'de, Efendimiz'in Mekke'de oluşturduğu tesir konuşulurken,
Ömer hiddetlenir, 'öldürelim Muhammed'i ve bu işi kökten bitirelim'
demiş, kılıcını kuşanmış, nerde olduğunu bilmediği ama duyduğu Safa
tepesindeki bir evde onu aramaya doğru çıkmıştı. Yolda akrabalarından
Nuaym b. Abdullah onu görmüş, hiddetli halinden bir şeyler olduğunu
anlamıştı. Müslüman olan Nuaym, Hz. Ömer'den nereye gittiğini sormuş,
aldığı cevap üzerine Efendimiz'i korumak için hedefi değiştirmiş ve o
ana kadar bilmediği bir şeyi ona söylemişti. Demişti ki: 'Sen
Muhammed'in peşine düşeceğine, önce enişten ve kız kardeşine bak!' Hz.
Ömer ilk kez duyduğu bu bilgiyi doğrulatmak için hemen kız kardeşi
Fatıma bint Hattab'ın ve eniştesi ayrıca amcasının oğlu olan Said b.
Zeyd'in evine doğru yönelmiş, oraya yaklaştığında, içeriden bazı sesler
duymuştu. O anda da Habbab b. Eret, o evin sakinlerine yeni nazil olan
Kur'an ayetlerini okumaktadır. Hz. Ömer hiddetle kapıyı çalmış, içeriye
girmiş; Habbab hemen evin bir köşesine saklanmış, okunan ayetlerde
ortadan kaldırılmıştı. Hz. Ömer ne okuduklarını sormuş, onların Müslüman
olup olmadıklarını sorgulamış, önce eniştesine, sonra kız kardeşine
birer tokat patlatmıştı. Kız kardeşinin yüzünden süzülen kan bir anda
Ömer'i sakinleştirmiş ve o anda okunan ayetlerin ne olduğunu sormuştu.
Önce Ömer'in zarar vermesinden korktukları için ayetler gizlenmiş, ama
ısrar edince Taha Sûresi'ndeki ayetler getirilmiş, orada okunmuş ve Hz.
Ömer imana doğru yürümeye başlamıştı. Bu hali, o ana kadar gizlice
izleyen Habbab b. Eret, saklandığı yerden çıkmış ve: "Vallahi! Ey Ömer!
Ben Resulullah'ın senin için dua ettiğini işittim" demiş, bunun üzerine
Ömer Efendimiz'in(s.a.v) yerini sormuş; Habbab tarif etmiş ve Ömer
dirilmek için Erkam'ın evinin yolunu tutmuştu."
BEYNİN VARSA ANLARSIN, YÜREĞİN VARSA AĞLARSIN!...
Özgür DENİZ - 15.07.2015
Tarih: 15.07.2015
Okunma: 692
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.