… 1…
Medeniyetlerin giderek kaynaştığı, etkileşim içerisine girdiği günümüzde, batı bu gelişmelerden feci şekilde ürkmekte ve telaşa kapılmaktadır. Binaenaleyh medeniyetler çatışması bahanhesiyle ortalığı germektedir. Hatta buna bir bilimsellik ve fikirsellik kılıfı kazandırmak için küresel hakimiyetin karanlık güçleri, kiraladıkları fason kalemlere kitaplar yazdırmaktadırlar. Bunlardan biride Samuel Huntington isimli yazardır ki; Medeniyetler Çatışması isimli bir eseri kaleme almıştır .Zira kitap günümüzde emperyalizmin en tesirli silahı olarak, kitleleri yönlendirmede imtisal edilmektedir. Globalleşen dünyada emperyalizmin en güçlü silahı artık kitaplardır. Kültürlerin kaynaştığı, etkileşim içerisinde olduğu bir devirde, muhkem kaynaklara, köklü paradigmalara ve dinamiklere sahip, potansiyel insan yaratmada dehşetli bir tesiri ve iksiri barındıran Yüce İslam insanlığı müthiş derecede etkilemekte, hayatta boşluğa ve anlamsızlığa yer bırakmamaktadır. Yön ve anlam kaymasını önlemekte, ruhsal bozukluklara derman olmaktadır.
Bu arada batının oluşturduğu, Batı Medeniyetini ayakta tutar gibi görünen, seküler ve popülist kültür biteviye erimekte, tükenmekte ve insanlığın derin yaralarını saramamaktadır. İnsanlığın derinlerindeki ruhi boşluğu dolduramamakta, sürekli maddi zevklere hitap etmekte ve insanları hedonizme ve tüketim çılgınlığına manipüle etmektedir. Her başlangıcın bir sonu olduğu gibi, Türklerin İnebahtı yenilgisini de fırsat bilerek, mutantan bir mukaddimeyle tüm dünyayı köleliğe mahkûm eden Batı Medeniyeti peyderpey tesirini kaybetmiş ve miadını doldurmuştur. İnsanlığı derin acılara gark eden, bunalımın, sefahatin, sefaletin kaynağı, modern köleliğin müsebbibi, kapitalizmin esrarlı gücü Batı Medeniyeti artık devrini tamamlamıştır.
İnsanlar, Medeniyetler Çatışması safsatasını yutmuyor artık. İnsanlar huzur arıyor, barışa susamış, savaştan ve kandan iğreniyor. Tek çözüm: İslam.
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye. Kahrolsun Kara-Kızıl ve Yeşil Emperyalizm.
Evet, yeryüzünde açlık ve sefalet yok oluncaya dek devrimsel yürüyüş sürecek ve halkların kanını emen her türden vahşi ve ilkel kapitalizm boğulacaktır. Ve Türkiye bir gün mutlaka özgür olacaktır.
En derin sevgi, dostluk ve muhabbetle halkımın yürekli ve hür bireyleri.
…2…
Sevgili okuyucularım ve Müslüman-Türk milletinin aziz müntesipleri geçen ki konumuzu, insanlığın huzura ve barışa olan özlemleriyle noktalamıştık malum. İnsanoğlu artık varlıksal sebebini sorgulamakta, aslına rücu etmektedir. Zira, her şey aslına döner, ırmak yatağını arar, yiğit düştüğü yerden kalkar düşünce kalıplarıyla da atalarımız bu hakikati ifşa etmişlerdir.
Bugün teknolojik çağı bile geride bırakıp, uzay çağına adım atan, iletişim ve bilişimin zirvesine ulaşan insanoğlu bu arada çok önemli bir şeyi kaybetmiştir. Varoluşsal nedenini, varlık kaynağı olan temel dinamiklerini, anlam haritalarını kaybetmiş, yolunu şaşırmış ve mutluluk reçetesini yakmıştır. İşte batı, teknolojide hat safhaya ulaşırken, insanı, sevgiyi ve ahlakı tüketmiştir. Mekanikleşmiş, natürelliğini kaybetmiştir. Hülasa insanı sakat bırakıp, kör ve topal etmiştir. Böylece, insanoğlu amaçsız kalmış, bilinç ve şuurunu kaybetmiş, yozlaşmış ve boşluğa düşmüştür. Özne olmaktan çıkmış, tüketim kültürünün basit bir nesnesi olmuştur. Batının, İslam dünyasını ve Türklük âlemini, dünyada ki bunalımların ve kaosun müsebbibi olarak lanse edip Medeniyetler Savaşını körüklemesi ve bunu Haçlı Seferi olarak ifade etmesi boşuna değildir. Bu Müslüman-Türk’e duyulan ve tarihten gelen derin kinin ve Türklüğün amansız ve muhteşem darbesinin unutulmadığının fevri bir ifadesidir. Bu olay kimliğimizi ve kişiliğimizi hatırlamaya milli bilinç ve şuurun canlanmasına medar olmalıdır.
Bir zamanlar demiri bile eritecek kadar kızgın bir fırın olan ve insanlığı acımasızca ve barbarca katleden Batının varlık sebebi, hegomanyasının ve emperyal düzeninin idamesi; savaş, kan ve kaostur. Batı emeğini ve alın terini sömürdüğü halkların sermayesiyle tesis ettiği emperyal düzenin ve küresel hakimiyetin verdiği hazdan vazgeçememekte, tarumar olmasından feci şekilde haşyete kapılmakta, acı bir sendrom yaşamaktadır. Ama artık korktuğu Allah ın izni ile başına gelmektedir, gelecektir ve gelmesi kaçınılmazdır. Bedelini yok oluşuyla ve asla hazzetmeyeceği ve kabullenemeyeceği Müslüman-Türk âleminin dirilişiyle ödeyecektir. Medeniyetler Çatışması safsatası Hungtinton denilen sefil beyinlinin ortaya attığı bir zırvadır. Dünya bu zokayı yutmamıştır.
Kahrolsun küresel haydutlar ve yenidünya düzeni
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye
Canlansın kolektif milli hafıza
Tazelensin milli bilinç ve şuur
Şu istikbal inkılâbâtı içinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır.
İnsan kazanacaktı bunu biliyordum.
Yüreğimin meçhul derinliklerinden gelen sevgi, dostluk ve muhabbetle insan güzelleri.
NOT: Bu yazı Samuel Huntington isimli kişinin ‘’Medeniyetler Çatışması’’ kitaplaştırılmış tezine karşı bir reddiyedir. Uzun zaman önce yazılmıştı ama insanlığa sunmak bugüne nasipmiş. Saygılar.
Bu arada AKTÜTÜN deki kahpe ve soysuz saldırılara dair çok ilginç gelişmeler sadır olmaktadır. Aziz milletin onurlu evlatları bu gelişmeleri çok iyi takip ediniz ve edelim lütfen. Ve artık kim olursa olsun kuru kuruya sahiplenmek yerine acımadan sorgulayalım ki bugüne kadarki meydana gelen her şey kuru kuruya sahiplenmek ve sorgulamamaktandır. Mesela, bugünkü TARAF gazetesinde ÖNDER AYTAÇ ın yazısı muhteşemdi. Yine dünkü TARAF ta AHMET ALTAN ın yazısı sarsıcıydı. Yine HABERVAKTİM.COM da ABDÜRRAHİM KARAKOÇ harika yazmış bugün. Yine bugünkü SABAH ta UMUR TALU vicdanlı yazmış. Artık lütfen ne olur insanların sahtekârca söylediklerine inanmayalım. Yapılanlara bakalım. Gencecik canlar en verimli çağında daha yaşama doymadan toprakla kucaklaşmasın. Bu toprağın çocukları topraklarında rüyalarını umutlarını gerçekleştirmedikten ve lezzetli bir hayat yaşamadıktan yaşayamadıktan yaşatılmadıktan sonra kuru toprak ne mana ifade eder sevgili kardeşlerim. Allah için elimizi vicdanımıza koyup derin derin tefekkür edelim.