BİR ÖĞRETMENDEN ANLAMLI BİR DERS

Hüseyin ŞİNASİ - 11.08.2015

           Bir Öğretmenden Anlamlı Bir Ders…

Öğretmenler ders anlatırken hikâye ve fıkralara yer vermeyi severler.

Bir öğretmen, anlatmakta olduğu konuyu yarıda keser ve şu hikâyeyi anlatır:

“Seyir halinde büyük bir yolcu gemisi...

Yolcular, güverteye çıkmış eğleniyor...

Ancak, işler her zaman yolunda gitmez!

Gemi, aniden bir kazaya uğrar ve denizin derinliklerine doğru batmaya başlar…

Güvertedeki eğlenen yolcuların arasında evli bir çift bulunuyordu. Korku içinde ve can havliyle kurtarma botuna doğru koşuyorlar…

Ancak botta sadece bir kişilik yer kalmıştı...

Adam, o an karısını ardında bırakarak botun içine atladı... Kadın, güvertede yapayalnız kalmıştı...

Gemi, neredeyse batmak üzereydi...

Deniz, kadını hızla kendine çekiyordu...

Kadın, bir yandan dalgalarla boğuşurken diğer yandan eşine sesini duyurmak için çırpınıyordu… Söylemek istedikleri vardı... Bağırmaya çabalıyordu...”

Öğretmen, tam bu noktada susuyor. Hikâyeye devam etmiyor ve sınıfa şu soruyu yöneltiyor:

“Sizce, kadın ne söylemiş olabilir?”

Herkes aklınca bir şeyler söylüyor. Kadının söylemiş olabileceği cümleyle ilgili tahminlerde bulunuyorlardı:

“Senden nefret ediyorum. Ne kadar da körmüşüm seni hiç tanımamışım...” gibi cevaplar çıktı ortaya.

Ama aldığı bu cevaplar öğretmeni memnun etmedi...

Öğretmenin dikkatini bu süre zarfında sessiz, sakin ve yorumsuz kalan bir erkek öğrenci çekti... Ona doğru gitti, aklına gelen bir şey varsa söylemesini, cevabını öğrenmek istediğini söyledi. Çocuk bir süre sessizlik içinde kaldı ve sonra dedi ki:

“Öğretmenim, benim düşünceme göre kadın, kocasına ‘Çocuğumuza iyi bak, onu koru kolla...’ diye bağırmıştır.”

Öğretmen, hayret içerisinde kalmıştı, öğrencisine sordu:

“Sen, bu hikâyeyi daha önceden duymuş muydun, biliyor muydun?”

Çocuk, kafasını salladı ve devam etti:

“Hayır, duymadım. Annem, hasta olup bizi bu dünyada terk etmeden önce babama aynı bu sözcükleri söylemişti.”

Öğretmen hüzün dolu bir sesle dedi ki:

“Evet, cevabın doğru...”

Sonra anlatmaya devam etti:

“Gemi, giderek suların altına batıyor, denizin derinliklerine doğru çekiliyordu...

Adama gelince... Evine sağ salim ulaşır ve tek başına kızını büyütür, yetiştirip eğitir. Seneler geçer... Ve bir gün adam karısına ulaşır...

Bir gün, kızları babasının ardından kalan evrakları düzenlerken hatıra defterini bulur...

Ve anlar ki...

Bu yolculuğa çıkmadan önce annesi amansız bir hastalığa yakalanmıştı... Fazla zamanı kalmamıştı...

Ve aslında o hassas anda, babası kızlarını büyütebilmek için hayatta kalma umudu yakalamıştı...

Babasının yazdıklarını okumayı sürdürür:

‘Aslında o kadar can atıyordum ki okyanusun derinliğinde seninle birlikte olmak için... Buna rağmen kızımızın uğruna, senin tek başına dalgalar arasında kaybolmana razı oldum’...”

Hikâye, böylece son bulur...

Sınıf, derin bir sessizlik içindedir...

Öğretmen, öğrencilerinin bu hikâyedeki dersi almış olduklarını anlar...

Her işin, her olayın, her durumun ötesinde; her bağırışın, her sözün ardında bazen öyle karmaşık durumlar mevcuttur ki onların idrak edilmesi çok zordur...

Bu nedenledir ki asla yüzeysel düşünmeyelim ve anlamadan, idrak etmeden kimseyi yargılamaya kalkmayalım...

Tarih: 11.08.2015 Okunma: 781

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?