ŞEYTANİ KATLİAM...

Özgür DENİZ - 11.10.2015

"Bomba patladı ve kan gölü!"

 

‘’Hangi düşünceye sahip olursak olalım, bilinçli, namuslu ve vasıflı olmak zorundayız. Bilakis, düdükle güdülen sürülere döneriz ve aldananlar, ağlayanlar hep bizler oluruz.’’

 

Geçmiş olsun ve başımız sağolsun devletim, milletim ve aileler. Maalesef, organizeli, profesyonel, çok iyi tezgâhlanmış şeytani bir operasyonla kahpece bir katliam gerçekleştirildi. Türkiye’ye tahmini imkânsız zararlar verecek bir tuzak kurulduğu belli. Yarınlarda ki kirli ve kanlı emeller için acı dolu bir mazi yaratıldı. Biz, hiçbir zaman, hakikatlerle istikametini bulan bir millet olamadık, mütemadiyen karanlık odaklarca bizim için tezgâhlanan mazilerle istikametimizi bulduk. Ne maziyi biz hazırlamıştık ne de yürüdüğümüz istikamet, bizim tayin ettiğimiz istikametti. Olan bu ülkenin, bu milletin, masum, gariban ve karanlığı göremeyen evlatlarına oluyor maatteessüf. Her zaman, bizim parçalanmışlığımızdan faydalandılar şeytaniler. Bu arada söylemek istiyorum; yeni katliamlara karşı devlet tüm organlarıyla teyakkuzda olmalıdır mutlaka.

 

Teşhislerim, tespitlerim muhakkak isabetlidir, doğrudur diye bir iddiam yoktur. Sadece düşündüklerimi aktarmaya çalışıyorum. Kim yaptı, niçin yaptı, dâhilde taşeron var mıydı, ihmal oldu mu, suikast nasıl başarıldı gibi sorular elbette cevap aranması gereken ve olayı çözecek olan sorulardır. Suikastı, şeytanilerin yaptırdığı katıksız bir hakikattir. Herhangi bir köpeğini kullanmış olması hiçbir şeyi değiştirmez. Şeytanın çocukları çoktur ve görev için yeryüzüne dağılmışlardır. Akıllı, uyanık, tetikte olması gerekenler bizleriz. Şeytan güya din tandanslı olan, sol tandanslı olan bir sürü cahil sürüsü ortaya çıkarmıştır ve o cahil sürüleri istediği gibi kullanmaktadır, milletleri istediği yöne yönlendirmek, devletleri istediği gibi şekillendirmek için.

 

Önsezime göre katil-ler, hem gülüyorlar hem ağlıyorlar. Gülüyorlar, çünkü kadim düşmanlarının topraklarında kan akıtmayı başardılar. Ağlıyorlar, çünkü topluma masum poz vermeleri iktiza ediyor, plan muktezasınca. Katil-ler; şeytan ve çocuklarıdırlar. Katliamdan, bu topraklarda haberi olanlar yok mudur? Hiç olmaz mı? Kim bilir hangi şeytanın topraklarında kimlerle tezgâhlandı? Bu toprakların çocuğu olma şerefine sahip olanlar ise böyle bir kahpeliği yapamazlar. Çünkü olay her boyutuyla iyi tasarlanmış şeytani bir operasyondur. Galiba Jean Paul Sartre idi ve şöyle diyordu; "katiller hem katlederler hem de ölüyü gömerken ağıt yakıp, nutuk çekerler." Katil-ler; Türkiye Devleti'nin, Türk Milleti'nin ve İslam Dini'nin düşmanlarıdırlar. Bu meyanda her şey de şeytanı suçlamakta elbette ki kolaya kaçmaktır ve suçun büyüğü şüphesiz bizdedir. Çünkü it itliğini mutlaka yapacaktır. Bizim görevimiz engel olmaktır. Engel olamıyorsak, iti suçlamak sorumluluktan kaçmaktır.

 

Öncelikle şunu izah edeyim; burada masum Sol kitlelerden bahsetmeyeceğim, bilakis Sol'a hükmeden ve Kapitalistlerle teşrik-i mesai içinde olan arka perdede ki yönlendirici odaklar içindir söyleyeceklerim. Çünkü perde önünde ki kitleler, perde gerisinde tertip edilen tezgâhlardan bihaberdirler hatta inandıkları ideolojinin özüne bile bigânedirler. Bu yüzden de sadece kurban olurlar ama niye ve neden kurban olduklarını asla bilemezler.

 

Hep garipsemişimdir; acaba Sol, niçin daima ajitasyondan, tedhişten, kumpastan ve kandan yana taraf olur? Ya da böyle bir görüntü verir? Ki, haddizatında görüntü de değil, gerçektir bu. Zira Komünizm ideolojisini çok iyi biliyoruz. Yoksa zevahirde düşman pozisyonunda gösterdiği ama batında kankası gibi gördüğü Kapitalizmin ebedi egemenliği için mi? Bilakis, insanlık bağlamında mülahaza edince, bu yöntem kahir insanlığın prim vereceği bir yöntem değil, binaenaleyh Komünizme yani Sol'a istediğini verecek bir yöntem de değil. Misal; zevahirde "Barış Eylemi" olarak toplumda makes bulan ve toplumun ciddi Sivil Toplum Örgütlerinin de iştirak ettikleri eylemde, niçin muhtevaya da tam mütenasip gelen Nesimi Çimen'in "Barış Güvercini Uçsun Dünyadan" müziği değilde "Bu Meydan Kanlı Meydan" müziği çalar? Yanlış anlamaya gerek yok, sadece sorguluyorum deruni dünyamda, çünkü suikast, Sol özelinde ülkeme karşı tezgâhlanmış bir suikasttır. Bomba patlamadan önce bu müziği halay eşliğinde söyleten kimdir ya da kimlerdir? Burası ince bir detaydır ve şüpheli bir durum izlenimi vermektedir. Eğer "Barış" haykırılacaksaydı, bu müziğin anlamı neydi? Zira Barış’ında bir dili, söylemi vardır. Sol'un aydınlanmacı olduğu dillere pelesenk edilmiştir ve temcit pilavı gibi tekrarlanır durur bitevi. Kanın, aydınlığı tevlit edeceği mi düşünülür ki acaba? Ki, yakın tarihimizde bitevi bu tezgâh tekrar edilegelmiştir. Nice Sol tandanslı aydın katledilmişlerdir bu topraklarda ama hiçbirisinin de katili bulunamamıştır. Aldatılan kitleler hep Müslümanları katil bilmişlerdir. Çünkü öyle öğretilmişlerdi. Sol, toplumsal değerlere mugayir bir çizgide yürümeyi ve fasılasız eylem yapmayı aydınlanmacı olmak olarak mı telakki etmektedir? Kuseyri, yoldaşlarınca öldürülmüş, ölüsü sokaklarda dolaştırılarak "kahrolsun faşizm" sloganları attırılmıştır, toplumda provokasyon yaratmak için. Bunlar tarihi gerçeklerdir. Yine Hasan Cemal isimli bir zevatın "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" kitabında yazdıkları malumdur. Ki, Kuseyri gerçeğini de yazmıştır. Peki, yazık değil mi? Bir gün de olsa sorgulanmamalı mıydı yaşananlar, yaşananları yaşatanlar, inandıklarımız, ideallerimiz. Niçin körü körüne inanırdık ki? Oysa bir ömür verirdik yolumuza ama yolumuzu bir türlü sorgulamazdık.

 

Topluma egemen olmak, insanlığı güldürmek, emeğin hakkını almak gibi hakikaten büyük ülkülerle, yürünen yol, yapılan iş bağdaşmakta mıdır? Öyle ya Sol, mütemadiyen barış, kardeşlik, özgürlük, emek, insan hakları türküsünü terennüm edip durur. Peki, bu idealler kanla mı tahakkuk edecektir? Yoksa Sol, Kapitalizmin, kanlı ve kirli çarkını sorunsuz döndürmek için gerektiği zaman kullandığı bir silah mıdır? Zira müşahedelerimiz hep bu minvaldedir. Ne zaman ki, Sol tandanslı fraksiyonlar toplumda kaotizme yol açarlar, kazananlar hep komprador pezevenkler olurlar ama Sol asla kazanmış olmaz. Velakin yine bildiğini okur, aynı türküyü terennüm eder, bildik çizgide yürür. Derin paradoks!

 

Terörizmden, bu devlet, bu millet hiçbir şey kazanamaz. Burası net mi? Evet. Terörizmden terörist kazanır. Silah biraz da olsa tutukluk yapmaya başlamıştı değil mi? Bu seziliyordu. Ama bu tehlikeliydi. Silah yeniden ivme kazanmalıydı. Bu yüzden silaha, silahla aşı yapıldı. Terörizme, terörizmle güç katıldı. Ama ne gariptir ki, bir anda, katil devlet oluverdi. Peki, bu acele niyeydi ki? Fakat devlet katil olsaydı, katil devlettir deme imkânları olmayacak olanlar katil devlettir dediler hemen. Çünkü katilin görülmesinden korkuluyordu kuvvetle muhtemel. Millet katili görmeden bir katil bulunup millete işte katil bu denmeliydi. Anında oldu bu. Çünkü olayın ilerleyen boyutunda büyük bir iç karışıklıkta hedefleniyor olabilirdi. Zira mutlak kopuşu tevlit edebilirdi başarıya ulaşacak karanlık bir plan. İnsanlar devlete isyana yönlendirilmek isteniyor olabilirdi ve bu minvalde birilerine olayın hemen akabinde söylemeleri için ezberletilmiş söylemler dillendiriliyor olabilirdi. Bu ülkede siyaset olgusu, hiçbir zaman namusluca olaylaşmamıştır. Hep ucuz, basit, küçük hesapların aleti olmuştur. Kirli çarkın dönemsini sağlayan yağ olmuştur. Artık siyaset olgusu, asli mahiyetine döndürülmelidir.

 

Birde acayip bir durum var. Şöyle ki; adam gibi görüntü verenler çıkıyor ve diyor ki; barış istiyoruz, kardeşlik olsun diyoruz vb. teraneler terennüm ediyor. Ama öte yandan bakıyorsunuz, katil sürülerinin payandalığını yapıyor, kan fışkırıyor kirli ağzından, katil sürülerine kendini korutuyor, küçücük çocukların terörize olmasından medet umuyor, şeytanlarla yatıp kalkıyor. Ve Sol tandanslı yapılar, aydın denilen ama hakikatte hain olanlar, bu ülkenin kaymağını yiyen komprador pezevenkler, hatta Müslüman olduğu iddiasında olan haysiyet ve şeref yoksunu tipler, bu sefilin peşinden koşuyorlar. Toplum bu derin tezgâhı nasıl fark ve idrak edemiyor hayret! Yani adam gibi görünen sefilin eylemi ve söylemi mutlak tezat arz ediyor.

 

Maalesef bu millet mütemadiyen derin operasyonlarla yönlendirilmekte ve bu devlet aynı temelde biçimlendirilmektedir. Bir türlü kendimize gelipte, işimize bakacak fırsatımız olmuyor. Bir türlü içeride ki birliği sağlayamıyoruz. Bir türlü herkesi kucaklamakta başarılı olamıyoruz. Ama burada bizim suçumuzda çok. Ki haddizatında asıl suçlu biziz hatta. Zira şeytanilerde suç aranmaz. Çünkü onlar zaten var olmalarının gereklerini yapmaktadırlar. Yapmasalar var olamayacaklar. Ama bizler çok akıllı olmak zorundayız, fakat olamıyoruz. Politikadan vazgeçip, siyasete dönmedikçe, iflah olmamız imkânsız.

Tarih: 11.10.2015 Okunma: 720

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?