Ey milli ruhun özü gençlik! Kesinlikle, basit, ucuz, sahte kahramanlıkların insanı olma sevdasına kapılmayın. Bu tür kahramanlıklar, zamanlı ve kullanışlı kahramanlıklardır, zaman dolunca kahramanlığından değil, insanlığından bile zerre iz kalmaz. Hakiki kahramanlık, kendin olman için verdiğin mücadelenin armağanı olan kahramanlıktır. Çünkü kendisi olamayan, hiçbir şey olamaz. Ki yeryüzünde ki en zor, en büyük, en kompleks kavga da, kendin olman için verdiğin kavga değil midir zaten? Dinine intisap eyle. Töreni, teamüllerini, kapsayıcı ve kuşatıcı değerlerini tezyif ve tahkire yeltenme. Zira bil ki; sen bu olguların olaylaşmasının ürünüsün. Değersiz olan, değersizdir. İskeletin olmasa ne olursun? Et yığınına dönersin değil mi? İşte değer dediğimiz olgu da, iskelettir. Öyleyse anladın ne denilmek istendiğini? İnsanların değişik haritaları vardır: Anlam haritası, mutluluk haritası vb. gibi. İşte bu haritalarını anlamalı, bu haritalara göre yaşamalı ve bu haritalarını muhafaza etmelisin. Bilakis, kaybolursun, kaybedersin. Sefaletin, sürgünlerin, ıstırapların girdaplarında yok olup gitmemek için haritayı ve haritanın işaretlerini takip etmelisin. Asla çıkarlar için, şahsiyetini feda edecek kadar düşmemelisin. Çıkarlar her zaman aynı olmaz ve gün gelir anlamsızlaşır ama şahsiyet seninle birlikte doğar, yaşar ve ölür velakin bir gitti mi seni de götürür. Milli ve manevi olgularını, bu olgularının tazammum ettiği değerleri deruni âleminde sindir, hazmet ve mezcet. Mazini tezyif ve tahkir edecek kadar şereften, namustan, haysiyetten beri olma. Mazin yoksa sende yoksun. Çünkü sen, bir mazinin ürünüsün. Ceddine saygıda kusur etme. Bu haldeysen, onların sayesindedir. Düştüysen, onları anlamadığın içindir. Fakat onlar yoksa sende yoksun diye de bir şey yoktur. Çünkü herkes kendi kaderini kendi çizer ama maziden de ilham almak iktiza eder. Seçim senin, tercih senin, kader senin ve sensin oyunun başrolünde olan. Varlık âleminde ki en çetrefilli, en zor seçimde, hakkın ve batılın seçimidir. Bu seçimde galip çıkan, hakikatte mağlup zevahirde galip olanların da oyununu bozar. Zira oyunları bozmak için zoru becermek önkoşuldur ve zor sensin. Şu detayı da bilmende fayda vardır; senin tarihinin başlangıcı Hz. Âdem babamızla başlar. İşin özü; insanın, insan kimliğiyle tarih sahnesine atılıp, tarih dediğimiz olguyu olaylaştırdığı an ile başlar. Bir zamanlar nasıl bir millet olduğunu ve medeniyetsiz kalmış vahşi canavarlara medeniyetin ne olduğunu senin ceddinin öğrettiğini unutma!
Ey dağ gövdeli, demir yumruklu, çelik pençeli gençlik! Bil ve asla hafızandan çıkarma ki, milliyetin ve dinin imtizaç eylemişler, mezcolunmuşlar ve artık ayrılamaz bir duruma gelmişlerdir. Milliyetini dininden kopardığın dem, milliyetinden de kopacağın demdir. Milliyetinin anlamı, varlığının idamesi, büyüklüğü, dinindendir. Zaten bu sebeple değil midir ki, Müslüman denildiği zaman Türk, Türk denildiği zaman Müslümanlık akla gelmektedir, zihni ve kalbi âlemimizin derinliklerinde ve tarihi bağlamda? Et tırnaktan ayrılır mı? İşte şimdi buraya dikkat kesil ey yiğidim, ey güzelim! Senin dinine düşman olanlar, mutlaka ama mutlaka senin milliyetine de düşmandırlar. Senin dinini tahrif ve tahrip etmek isteyenler, mutlaka ama mutlaka senin milliyetini de yok etmek istemektedirler. Bedenin Türk ise, iskeletin İslam’dır, hiçbir şartta ve koşulda, hiçbir zamanda ve mekânda bu katı, sert ve keskin hakikati hafızandan silip atma, unutulmaya terk etme. İslamsız Türk yoktur, olmaz, olamaz ve badema da olmayacaktır. Bu yüzden, ben Türk’üm ama İslam’a mesafeliyim diyenler sahtekârlar, şarlatanlar ve riyakârlardır. Keza İslam’ı benimseyipte, Türk’ün İslam’a yaptığı büyük hizmetleri unutan ya da unutturmaya yeltenenlerde aynı kategoriye girerler. İSLAM, TÜRK’ÜN ŞEREFİ, NAMUSU, VAROLUŞ KOŞULU; TÜRK İSE İSLAM’IN KILICIDIR! Bu ölümsüz, derin ve yüce bir hakikattir. Sen, yüce ve ekmel dininden neşet eden ulvi değerleri terk ettiğin an, milliyetin ile merbutiyetini koparmaya başladığın andır ve zaten içinde bulunduğun hal bu durumun intaç ettiği hal değil midir? Şöyle baktığımız zaman âleme; ne Müslüman gibisin ne de Türk gibi. Nesin, kimsin, ne oldun, nasıl oldun, niçin oldun bilmiyorsun. Bilmediğini de bilmiyorsun ve bu yüzden bir türlü teşhis koyup, tedaviye yönelemiyorsun. Biteviye tökezliyorsun. Ne gövdeni unut ne iskeletini önemsizleştir. Bu hatayı yapma, hayatında yaptığın son hata olur. Bil ve unutma ki; senin kardeşin, seninle aynı duygu ve düşünce ikliminde buluşandır. Aynı rahmet damlalarında ıslanandır.
Ey hava, su, ateş, toprak gençlik! Hayat garip. Dünya garip. Ve sen garipsin. Tüm şeytanilerin takibindesin. Zımni bir muhasara altındasın. Dostun az, düşmanın çok. İyi olmalısın ama tuzağa düşmeyecek kadarda zeki olmalısın. Düşün, senin kimliğin ve dinin belli. Senin kimliğine ve dinine düşman birisi, senin dostun olabilir mi? Seni sevebilir, senin iyiliğini düşünebilir mi? Hayır kimseyle derdimiz yok bizim ama gerçekler var bir de. Keşke böyle olmasa, keşke hep güzel ve iyi olabilsek. Ama dünyanın kanununa ters bu. İyiler var, kötüler olacak. Ve iyilerle kötüler kavga edecek. Kavgasız bir dünya yok. Keşke olsa, inanın her gönül arzular bunu. Ama bizim arzumuzla olmuyor ki. İşte bu sebeple canlarım benim, sizlerin dostunuz, sizlerle aynı ruh ikliminde buluşanlardır. Aynı kaygıyı taşıyanlardır. Aynı ideale yönelenlerdir. Mühim olan, bedenlerin aynı iklimde buluşmaları değil, ruhların aynı iklimde sevişmeleridir. Sevdalar birse, aynı rüyalara uyuyorsak, aynı ülkülerin neferleriysek, işte o zaman aynı dost meclisinin doğal üyeleriyizdir, zamanın ve mekânın farklı olması ne fark eder. Şunu unutma canım gençlik, bitanem gençlik! Eğer kim İslam’a düşman ise; Türk kimliğine düşmandır. Türkiye Cumhuriyeti Devletine düşmandır. Türk Ordusuna, emniyetine düşmandır. Bayrağa, ezana, marşa düşmandır. Bu kutsal coğrafyanın temiz topraklarına düşmandır. Bu düşmanlık olayı kompleks bir durumdur. Yani bir yok etmek için düşmanlık yapmak vardır. Bir düşmanla birlikte hükmederek düşmanlık yapmak vardır. Yani garip bir durumdur, kompleks olduğu kadar derin bir vakadır bu. Derin bir bilinç iktiza eder, bu durumu çözümlemek için. Birileri sana diyebilirler ki, bu olguları, değerleri savunarak küresel emperyalizme karşı durup, sömürüyü yok edemez ve adaleti ikame edemezsiniz. Hayır canlarım, bitanelerim, bunu söyleyenler yalancıdırlar. Bilakis, emperyalizmin en büyük düşmanı, kendi değerlerine tutunarak yaşamaktır. Çünkü emperyalizmin vurduğu ilk yer değerlerdir. Zira değerlerinden koparamadığınız birini, sömüremez, yok edemezsiniz. Ki, hem bu değerlere tutunabilir hem de sömürüye, zulme, zalime, namussuza, hayına, çıyana karşı en büyük direnişi sergileyebilir, kavgayı verebilirsiniz.
Ey adaletin, hürriyetin, uhuvvetin, müsavatın, emeğin teminatı gençlik! Yeryüzü adalet üzerinde durur ve insan ancak emeğinin tam karşılığını alınca mutlu olur. Bu idealde ancak adaletin ikamesiyle vücut bulur. Bu yüzden adil olmalısın ve mütemadiyen adaleti savunmalısın. İşçinin hakkını, çalışırken döktüğü ter alnında kurumadan vermelisin diyen bir Önderin (sav) ümmetisin sen. Bu yüzden hak mevzuunda olabildiğince hassas olmalısın. Çünkü adaletin olmadığı bir dünyada hayat yoktur, insanın mevcudiyeti anlamsızdır. Ve Allah’ın bile asla affetmeyeceği hata, adalet olgusunun olaylaşmasında ki yapılan hatadır. Çünkü adalet dediğimiz olgu, direkt olarak kul hakkı dediğimiz olguyla eşgüdümlüdür. Adaletsiz bir dünyada kaos, terör ve anarşi ortalığı kasıp kavurur. Terörün bile panzehridir adalet. Aç karınlar çalışamazlar. Çalışmayanlar şeytanın oyuncağı olurlar ama tehlikeli bir oyuncak. İnsan doymalıdır ki, hareket edebilsin, hareket edebilsin ki üretebilsin, üretebilsin ki doyabilsin, duysun ki mutlu olsun, mutlu olsun ki birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde yaşasın. En başta gelen vazifen adaletin ikamesini temin etmektir, gerisi gelecektir. Hürriyetin teminatı da sensin. Hürriyetsiz hayat hiçbir şeydir. Çünkü insan kendini ancak hür olduğu zaman ifade edebilir. Hürriyet yoksa imtihan anlamsızdır. Hürriyetsiz sorumluluk abesle iştigaldir. Hürriyetin olmadığı yerde kölelik vardır, acı ve ıstırap vardır, hür olmayanın çaresizliğini tarif etmek kabil değildir. Allah insanı hür yaratmıştır ve ona seçimlerinde hürriyet hakkı tanımıştır ama hakikati de göstermiştir. Unutma ki, sınırsız hürriyet diye de bir şey yoktur. Çünkü insan sınırlı bir varlıktır ve insana dair tüm olgular da, insan üzerinde sınırlı şekilde olaylaşırlar. Hürriyet adaleti, adalette hürriyeti besler. İnsana dair tüm olgular zincirleme bir şekilde birbiriyle ilintilidirler ve birbirlerini olumlu ya da olumsuz olarak etkilerler. Ahlak, adalet, hürriyet, barış, uhuvvet, müsavat, merhamet vb. hepsi birbirleriyle doğrudan veyahut dolaylı şekilde bağlantılıdırlar. Birisi olmadığı zaman, zincirleme şekilde hepsi, olmayanın yokluğundan etkilenecektir. Keza uhuvvetin canlanması, çiçeklenmesi de sana merbuttur. Çünkü eskiyenle birlikte her şey eskimekte ve geri dönüşü imkânsız hale gelmektedir. Bu yüzden uhuvvette ancak genç ve taze yüreklerle bir anlam ifade edecek, can bulacak ve yeryüzüne baharı getirecektir. Uhuvvetin temeli sağlam bir şekilde atılırsa yarınlarda bizlere dönüşümü görkemli olacaktır. Zira zaferler, uhuvvetin meyveleridirler. Çünkü uhuvvetin olmadığı bir dünyada tefrika vardır. Tefrika ise kuvveti mahveder, zaferleri hezimete döndürür. Bu yüzden şimdiden kalıcı uhuvvetin köprülerini kurmalısın. Uhuvvet yoksa, şeytan için bir nimettir bu, çünkü çok kolay bir şekilde aramıza sızar ve bizleri paramparça eder. Ki, bizler ezelden ebede kardeşleriz. Allah söylemiyor mu, ancak bizlerin yani Kendisine iman edenlerin kardeş olduklarını? Müsavatta ancak ve ancak toplumsal ilişki biçimlerinde ve yönetime muhatap olduğumuzda olur ve olmalıdır da. Ama yaratılış olarak müsavat muhaldir, çünkü hiçbir varlık birebir müsavi olarak halk edilmemiştir. Politik bağlamda müsavattan dem vuranlar, şarlatanlardır. Çünkü onların söylediği bazda müsavi olmak muhal ender muhaldir. Arka planında dini inkâra giden bir yoldur bu. Fakat bir kralla, bir tebaa hukuk önünde müsavidir ve müsavi olmak zorundadır, işte müsavatın muktezası da asli manasıyla buradadır. Bu müsavat telakkisini temin edecek olan yine sensin. Senden başlayacak güzellikler ve badema da böyle devam edecek. Zira artık eskiyen eskimiştir ve bizler yeniye yani size bakacağız ve güzel bir dünya sizlerin ellerinizle kurulacaktır. Emeğin saygı gördüğü ve hakkını aldığı, sömürüsüz, barışçı ve aydınlık bir dünya senin ellerinde doğacak. Hülasa; adaletin de, hürriyetin de, uhuvvetin de, müsavatın da, emeğin de teminatı, garantörü, sigortası sensin ey gençlik!
Ey basiret ve feraset sahibi gençlik! Eğer her bir şeyi en dibine kadar tetkik, tahkik, tahlil eder isen şayet, aklın yolu birdir. Bunu kesinlikle yap. Hangi minvalde düşünürsen düşün, hangi duygulanımları yaşarsan yaşa, asla önyargıyla inanma hiçbir şeye ve hiçbir şeyi önyargıyla reddetme. Ama tabi kendini sağlamada al ki seni deviremesinler. Bu da ancak ve ancak okumakla olacak bir şeydir. Kitap oku. Tabiatı oku. Kâinatı oku. Yaratılışı oku. Hayvanları oku. Bitkileri oku ve oku kendini. Zira bil ki, tanığı yoksa bir davanın, utançtır onun sonu. Ve iddialarını ispatlayamayacak olursan yine utanç için de kalacak olan sen olursun. Daha sonra da birileri ile fikir teatisi yapacak mısın, en dibine kadar tetkik et, sor, sorgula üzerinde müzakere edilen olguları ve olayları. Senin doğruların fazla ise, karşında ki sana gelsin; karşındakilerin doğruları fazla ise sen ona git ama karşında ki doğruları az olduğu halde sana gel diyorsa, sen ona defol git de ve bundan da hayâ edip, imtina etme, zira herkes haddini bilecek. Hatta olguları ve olayları en dibine kadar tetkik etmekten imtina edenle müzakere etmekten sen imtina et. Kitaplarının seçimine dikkat et kesinlikle. Kitaplar besinler gibidirler. Ya tedavi ederler ya da hastalandırırlar veyahut hastalığını daha da katmerleştirirler yani kötürüm ederler. Nasıl gövdenin sağlamlığı yediğin besinlerle ilintili ise, kafanın ve kalbinin sağlamlığı da talim ettiğin ilimle ilintilidir. Bil ki, insanoğlu beslendiği şeydir ve beslendiği kadardır. Binaenaleyh, yediklerine ve içtiklerine sonsuz özen göstermelisin. Beslendiklerin, ileri de kişiliğin ve karakterin olacaktır. Gücün ile beslenmen eşgüdümlüdür. Sermayeni koru. Değerlerini koruduğun gibi. İzlediklerine dikkat et. Zira neyi okuyorsan ve izlediğin her neyse, seni, sen farkında olmadan zehirliyor olabilir. Sermayeni, seni zehirlemek isteyenlere kaptırma. Seni nasıl zehirlerler? Değerlerini tahkir ve tezyif ederek, seni değerlerine düşman ederek, değerlerini küçültüp o değerleri savunmayı utançmış gibi göstererek. Boykotun etkisini önemse. Ailene küfredeni bağışlayabilir misin? Aynı şekilde, dinine, kimliğine, vatanına, milletine, devletine, bayrağına küfredeni de bağışlayamazsın ve bu yönelimli yılanlara imtiyaz tanıyamazsın. Herkes, yerini, haddini ve hududunu ve nerede bulunduğunu, ne yapacağını bilecek, bilmiyorsa bildirilecek. Buradan yola çıkarak, Şeytani Batı Emperyalizmin embedded işbirlikçisi olan sözde yerli kompradorları iyi tanı. Onlar senin değerlerini çürütenlerdir. Onlar senin kutsal hazineni talan edenlerdir. Onlar bu vatanı satanlardır. Onlar Siyonizm’in maşalarıdırlar. Onlar sözlü ve yazılı kanallardan seni yok etmek için iştigal ederler. Seni garibanlaştırırlar ama garibanlığını duygusallıkla anlatıp, kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. Onların besledikleri teröristler, senin kardeşlerini şehit ederler ama onlar ekranlarından bunu göstererek işi duygusallığa boğup güya kendilerini temize çıkarmaya yeltenirler. Onlar yatlar, katlar, görülmemiş saltanatlar sahibidirler. Onlar ellerinde viski ve şarap kadehleri ile senin mukadderatın üzerine kumar oynarlar. Onlar bölücülerle yatıp kalkarlar. Onlar, binlerce kişiye iş veriyoruz diyerek, senin kutsal hazineni yağmalamalarına kılıf uydururlar. Onlar, ter, yaş, kan emicilerdir. Onlar her türlü renge bürünebilirler, her türlü kimliğe dönüşebilirler. Bunları boykot edebilme iradesini gösterebilmelisin gücün kifayet ediyorsa. Böyle bir şey, senin gizli gücünün tezahür etmesi demektir ve senin dikkate alınmanı ve senden imtina edilmesini sağlar. Ama asla kuru düşmanlık gütme hiçbir kimseye, fakat düşmanlarını da asla affetme. Bil ki, dağ, taş, kuş uyurda, düşman bir dakika bile uyumaz. Sen adavet yerine uhuvveti tercih eden ol ama icap ediyorsa adavetten de geri çekilme. Zira düşmandan kaçmak onursuzluktur. Karanlığa karşı aydınlığın, savaşa karşı barışın, tefrikaya karşı tevhidin, esarete karşı özgürlüğün, zulme karşı adaletin, sermayeye karşı emeğin, vatansızlığa karşı vatanın, dinsizliğe karşı dinin, kine karşı sevginin, cimriliğe karşı sahavetin taşıyıcısı, yaşayıcısı ve kavgacısı ol. Her an müteyakkız ol. Yolunda uyuyanlardan olma asla. Yolundan sapanlardan da olma. Bütün insanların kardeşliğinden ve özgürlüğünden şeref duy ve bu ülkü için mücadele et. Her dem doğruları yaşa ve doğrunun, doğruların yanında ol. KİMLİĞİNE VE DİNİNE SAHİP ÇIK VE KİMLİKSİZLİĞE, DİNSİZLİĞE KARŞI DİREN!