Biteviye, şeytanın adımlarını takip edegelmiştir, şeytanın müşahhaslaşmış halini alarak adeta yeryüzü şeytanı olmuştur. Münhasıran kendi elleriyle, dilleriyle ortaya koyduğu icraatları sebebiyle mütemadiyen acılardan acılara sürgün olmuş ve hep vurgun yemiştir. İşte insanlığa derin acılar yaşatmasının, kan kusturmasının, coğrafyaları kızıl nehirlere döndürmesinin arka perdesinde bu mazi gizlidir. Peygamberlerini öldürdüğü için lanetlenmiş bir topluluktur. Muhakkak bir yurt sahibi olamamış, hep muvakkat yerleşkelerde varlığını idame ettirmiştir. İşte bu sebeple, vatanların düşmanıdır, vatansızlığı telkin eder. Affedilmesi muhal olan günahlara battığı ve bu günahlarında muannid olduğu için lanetlenmiştir, lanetlendiği içinde Allah’a, Önderimize (sav), Kur’an’a, büyük mikyasta Ümmet-i Muhammed’e ve küçük mikyasta Türk Milletine hatta tüm İnsanlık Önderlerine adavet içindedir. Binaenaleyh, din düşmanıdır ve din düşmanlığını telkin etmektedir. Dinin, kalplerden sökülüp alınması için yapmadığı, yapamayacağı şey yoktur. Hatta insanlığın tarihine düşmandır ve tarihleri unutturmak için mücadele verir. Lanetli bir topluluk olarak, toplumu, biteviye kendi işlediği büyük günahlarından dolayı yargılandığı için, milletlere, milliyetlere iflah olmaz bir adavet duymaktadır. Bahusus, Türk ve Arap düşmanıdır. Hatta bu milletleri insan olarak bile görmemektedir. Tüm ideolojileri üretendir ve kendi kanlı, kirli, karanlık emelleri için kullanandır. Şeytan işi tüm pisliklerin (faiz, kumar, fuhuş, silah, eroin vs.) baronluğunu yapmaktadır. Vahşi Kapitalizmi kullanarak insanları ebedi esaretin müşahhaslaşmış ve manifestolaşmış şekli olan Komünizme kanalize etmektedir. Filhakika Kapitalistte kendisidir, Komünistte. Şöyle ki, bütün dünyayı Kapitalistleştirip insanları öyle bir ezdiriyor, sömürttürüyor ki, insanlar sığınacak bir yer arıyorlar, intikam alacak bir yer arıyorlar. Ve sunum yine aynı yerden: Siyonist Yahudi’den yani Kapitalizmi doğuran şeytandan. Yani, kuru mantıkçılıkla değil de, hissederek hayatı algılayan insan bu derin, kirli ve kanlı oyunu vallahi, billahi, tallahi ihsas eder. İnsanlığı iki kutba tefrike diyor; ya Kapitalist blok ya da Komünist blok. Kapitalizmden kaçan Komünizme, Komünizmden kaçan Kapitalizme kaçsın istiyor. Bu meyanda İslam’ı ise, ürettiği cellatlarla biteviye korkunç bir olgu olarak pazarlıyor ve mutlak kurtuluşun yegâne kaynağı olduğu gerçeğini gözlerden kaçırıyor.
Şimdi sevgili dostlarım! Hürriyetimiz var. Fikrimizi serdederiz. Hakikat budur demeyiz. Ama söylediğimizin hakikatten bir parça taşıdığını düşünebiliriz, bu en doğal hakkımızdır. Bu yüzden önyargılı davranamaya gerek yok. Tetkik ederiz, tahlil ederiz, sorarız ve sorgularız. Eğer karşımızda ki düşünce yanlışsa, yanlışsın arkadaş deriz; şayet doğruysa, eyvallah arkadaş biz yanılmışız deriz. Ama biz, böyle yapmıyoruz. Hemen küfre, hakarete, ithama yelteniyoruz. Hiç teati yapmıyoruz. Direkt olarak hem düşünceyi reddediyoruz hem de karşıdaki kişiyi hayatımızdan çıkarıyoruz. Fakat böyle yapmanın bize hiçbir şey kazandırmayacağını ama daima kaybettirdiğini ya düşünemiyoruz ya da anlamıyor, idrak edemiyoruz. Geçelim! Güya Yahudi soykırımcısı olduğu iddia edilen ve kendisi de filhakika bir Yahudi olan ama sanki Yahudi değilmiş gibi algılatılmaya çalışılan Adolf Hitler şöyle söyler; ‘’Yahudi ırkı, kahir ekseriyetle, kapitalizmin, komünizmin ve sosyalizmin mensubudurlar.’’ Yine bir Yahudi olan Karl Marks ise şöyle der; ‘’Yahudiler, paraya iman etmişlerdir.’’ Şimdi, Allah, vatan, namus aşkına söyleyiniz, vicdan, akıl ve ruh ekseninde mülahaza ediniz; Yahudi ırkının, paranın egemenliğinin ifadesi olan kapitalizme mesafeli olması kabil midir? Veyahut zevahirde devleti prangasına almak isteyen ama batında tıpkı kapitalizm gibi parayı ele geçirmek niyetini taşıyan komünizme mesafeli olması kabil midir? Komünizm; ferdi kapitalizmin, kollektif kapitalizme dönüşmesidir. Kazananlar yine kompradorlardır yani. Bile isteye aldanmak, alıklıktır. Herhangi bir ideolojiye mensup olmak, derin vicdanı ıskat etmeye ve derin aklı iptal etmeye yol açmamalıdır. Tezgâhı görmeliyiz diyorum dostlarım! Kendimiz için yapmalıyız bunu. Ne oluyor? Serveti birkaç kompradorun inhisarına devrediyorlar bir şekilde ve kapitalist düşünce olarak sistemleştiriyorlar bunu. Topraklar yağmalanıyor, ortak hazineler mülk ediniliyor, insanlık acımasızca sömürülüyor. Komünizm, karşı cephede hazır bekletiliyor. Çünkü kapitalizmden bizar olan ve naçar kalan insanlık mutlaka bir çare peşine düşecektir. O çarenin zımnen komünizm olduğu algısı yaratılıyor ve insanlara adres olarak komünist liman gösteriliyor. İnsanlara zincirlerini kırması öğütleniyor ama yeniden zincirlemek için. İnsanlık ise bunun farkında değildir. Kapitalizmle insanlığı ezen Siyonist, ezilen insanlığın çare ve kurtuluş olarak gördüğü komünizmle yine eziyor insanlığı. Yani komünizmle eziyor kapitalizme kaçırıyor, kapitalizmle eziyor komünizme kaçırıyor, hülasa; her hâlükârda yine kendi kucağına düşürüyor insanlığı. Böylece, insanlıktan, mazide yaşadıklarının intikamını alıyor Yahudi’nin kahpe Siyonist’i. Bu kanlı, kirli, karanlık ve kadim tezgâh paramparça edilmelidir. Hakikati görmeliyiz, bilmeliyiz, anlamalıyız, kavramalıyız ve uyanmalıyız, dirilmeliyiz, direnmeliyiz.
Şöyle dürüstçe, namusluca, önyargısız düşünelim dostlarım! Kim olursak olalım, ne düşünürsek düşünelim, nasıl inanırsak inanalım, neye mensup olursak olalım, bir an hepsini tamamen unutalım. Hiçbir şeyi yanımıza koymayalım, tam karşımıza koyalım ki, dürüstçe değerlendirme yapabilelim. Çünkü aidiyet, dürüstlüğü, nesnelliği zedeleyebiliyor. Aidiyetsiz bir şekilde olgulara ve olaylara yaklaşalım ki, nesnel bakabilelim, fikredebilelim, akledebilelim. Tüm inandıklarımızı bir kenara bırakalım. Bir defalığına bırakalım ya, ne olur ki? Hayır, bir an, saf akılla fikredelim, akledelim. Farz edelim ki, tüm âlem komünist oldu. Öyle ya tüm âlem komünist olsun ve artık, devletler komünist düşüncenin inhisarında bulunsun. Yani mülk devletin, diğer yönden komünist önderlerin monopolüne devrolunsun. Mülkiyetin ve erkin, devletin monopolüne devrolunması ne demektir? Komünizmin önderlerinin, mülkiyet ve erk üzerinde mutlak otorite olmaları demektir. Peki, Sosyalist-Komünist Enternasyonalin büyük yapısının idaresi kimlerin elinde olacaktır? Ki öyle ya, tüm komünist ülkeler bir merkezden idare olunacaklardır. Öyleyse hiç kuşkusuz ki, Siyonist Yahudi’nin elinde olacaktır. Peki, bu neyi intaç edecektir? İnsançocuklarının, devletin mutlak tutsakları olmalarını. Peki, bu ne demektir? Yekpare insanlığın, Siyonist’in iflah olmayan hadimleri olmaları demektir. Peki, bu ne demektir? Kutsal Kitabın, monoblok evren üzerinde tek söz sahibi olması demektir. Peki, komünist ideolojinin kök membaı neresidir? Şüphesiz ki, Kutsal Kitaptır. Ki, zaten yegâne gaye de budur. Siyonist Yahudi’ye Yeryüzü Krallığının kapılarını açacak olan işte bu stratejidir. Tüm dünya komünist olmalı, komünist ülkeler bir merkeze bağlı olmalı ve o merkezde Siyonist Yahudi’nin yönetiminde olmalı, böylece tüm insanlık tek merkezden kontrol edilmeli ve Siyonizm’in Arz-ı Mevud hayali böylece tahakkuk ettirilmeli. Fazla söze lüzum var mıdır? Eğer illa bu minvalde ve muhtevada bir düşünceye mensup olmak istiyorsan, ki İslam dururken farklı bir düşünce arayışında olmak kesinlikle telafisi imkansız bir hatadır, yanlıştır, yalandır, ki filhakika maksatta budur yani insanlığı İslam’dan gayrı düşüncelere kanalize etmektir ama faraza mensubiyet içinde olmak istiyorsun, o dem kendi topraklarından ilham alan, kendi köklerinden doğan, kendi değerlerinden beslenen bir düşünce olsun bari bu. Savunacaksan da, kendinden doğanı savun yani. Niye yabancı, kurutucu, çürütücü, kokutucu ve yok edici rüzgârlara kaptırıyorsun kendini ve evladını güzel yoldaş? Sen belki masum duygu ve düşüncelerle mensubiyet duymak istiyorsun ama ya senin üzerinde karar verici, seni yönlendirici, dış odaklarla teşrik-i mesai içinde bulunucu olanlar masumlar mıdır? Asla. Öyleyse geri dön ve bir bak lütfen ve önünde, arkanda, yanında duranları çok iyi tanı!