Lütfen söyleyin, biz bize konuşalım, teati yapalım, soralım ve sorgulayalım. Hangimiz, başka bir ailenin, bizim hanemize gelip, posta koymasını ve terimizle, yaşımızla, kanımızla kurduğumuz, yükselttiğimiz, yaşanılır kıldığımız ve dâhilinde sürur, meserret ve saadet içerisinde dem sürdüğümüz hanemizde, kendi hanesinin ya da farklı bir hanenin umdelerine göre bizim hanemize müdahalede bulunmasını ve bundan böyle benim hanemin umdelerine ya da benimde benimsediğim şu ailenin umdelerine göre dem süreceksiniz dayatmasını makul karşılayabiliriz? Veyahut hangimiz, kendi hanemizde, acıyla, sabırla, bin bir türlü meşakkatle besleyip, büyütüp, yetiştirdiğimiz evladımızın, dış dünyayla merbutiyeti neticesinde kendi hanesinden tiksinmeye ve uzaklaşmaya başlayıp, kendi aile efradına karşı isyan edip, bundan böyle sizi ve sizin inandığınız değerlerinizi ittihaz etmiyorum diyerek yaşadığı hanenin tarihini değiştirmeye tevessül etmesini ve hanesine kafasındakileri dikte etmesini tolere edebilir? Lütfen samimiyetle söyleyiniz böyle bir şey kabil-i mümkün müdür? Bunun adı gizli tutsaklık ve emperyalizm değil midir? Bunun adı içeriden vurulmak değil midir? Bu apaçık şeytanlık değil midir? Gerçek ailenin, buna direnmesi ve böyle bir şeye müsaade etmemek için tüm gövdesiyle kendini ortaya koyması olması gereken şey değil midir? Ve böyle bir direnişe karşı çıkmak, o direnişi farklı anlamlandırarak kırmaya yeltenmek namussuzluk değil midir? Hepimiz, kendi hanemizde, kendi hanemizin kadim ve kök değerlerine, tarihine ve kültürüne mütenasip bir şekilde yaşamak isteriz değil mi?
Bundan böyle, Türküyle, Kürdüyle, Alevi’si ve Sünni’si ile kendimize gelmeli, kendi benliğimize dönmeli ve tek can, tek fikir olabilmeliyiz. Bunun olmaması için hiçbir sebep yoktur. Kardeşliğimizi perçinlemeli, birlik bağlarımızı tahkim etmeliyiz. Tüm zalimlere, canilere, kompradorlara ve sahtekârlara karşı tek yumruk olmalıyız. Evimize sahip çıkmalıyız. Dışarıdan müdahalelere ve içeriden sadır olacak fitne ve fesatlara karşı teyakkuz halinde bulunmalıyız. Hangi kimlikli olursa olsun, olmaları gerektiği gibi olmayan ve olmamakta da direten ama sırf basit, ucuz ve küçük hesapları için olduklarından farklı görünen tüm riyakârlara karşı aynı safta olabilmeliyiz. Bilakis, bizler birbirimizi yerken, bizleri birbirimize yedirenler, su akarken küplerini doldurmaktadırlar ve hayatın tadını çıkarmaktadırlar. Yalan mı, Allah, vatan, namus akşına? Bu kanlı, kirli ve karanlık oyunu bozmalı, bu namussuz düzeni yerle yeksan etmeliyiz.
Lütfen aklınızın, kalbinizin, ruhunuzun tüm zerreleri ile kendinizi şu sözlere odaklayınız. Bir Kürt kardeşimiz, galiba Abdülmelik Fırat olacak, söylüyor bu sözleri. Üstelik siyasetçi ve aydın kimliği ile söylüyor. Yani bilen biri olarak söylüyor. Diyor ki; ‘’sevgili kardeşlerim! Yanıldığınızı ne zaman anlayacaksınız? Türklerin içinden hiçbir zaman zalim çıkmamıştır, çünkü gerçekten Türk Milletinin evladı olan biri zalim olamaz, zulüm yapamaz. Sizler yönetimden şekvacı iseniz şayet, yönetimde olanlar Türk ve Kürt tefrik etmiyorlar. Hatta başkalarına da yapıyorlar, yaptıklarını. Ama benim Kürt kardeşim, yapılanların sadece kendisine yapıldığını sanıyor. Hepimizin ülkesi olan Türkiye’mizi, ne zaman Türkler yönettiler ki?’’ Ah güzel insanlar! İşte böyle. Maalesef hep aldatıldık ve elanda aldatılıyoruz. Adi, aşağılık ve sömürgen kompradorların ve onların yönlendirdikleri müptezel ve pespaye teröristlerin cenderesinde yaşadı bu millet mütemadiyen. Sömürgenler Türk sanıldı, teröristler Kürt sanıldı ve böylece zehirlenen kardeşlik üzerinden şeytan ve şeytanlaşmışlar kazandı. Peki, bizler ne zaman ve nasıl kazanacağız?
Şu muvakkat âlemde aklımı, kalbimi ve ruhumu yakan, en çok acıtan nedir bilir misiniz, sevgili ülkem Türkiye’min temiz özlü, güler yüzlü, doğru sözlü ve bağrıyanık evlatları, güzel dostlarım, canım kardeşlerim? Türklükle ve İslamlıkla zerre miskal merbutiyetleri bulunmayan yabancı unsurların, bu topraklar üzerinde egemenlik kurup, efendi gibi yaşayıp, bu toprakların asil sahibi olan Müslüman Türk evlatlarına köle muamelesi yapıp, kardeşleriyle arasına nifak sokup, izzetsizce bir yaşama mahkûm etmeleridir. İşte bu kahrediyor beni, kalbimi acıtıyor, beynimi zonklatıyor, ruhumu muazzep kılıyor. Bu makûs talimiz nihayet bulmalıdır. Kaderimiz kılınan bu bitmeyen kederimiz dinmelidir. Allah, vatan, namus aşkına kendimize gelelim, özümüze dönelim, sözümüzü hatırlayalım!
Allah aşkına RAD SURESİ 11. AYETİ tertil ve tedebbür ile okuyalım.