Eskiden inanmayanlar Kuran’ı küçümsemek için, “eski hikâyeler” gibi sözler söylerlerdi. Herhalde zaman içinde bu hikâye dediklerinin boş olmadığını anladılar. Şimdi daha yeni şeyler buluyorlar. Örnek olarak: Koskoca Allah bir adama beddua edip onun seviyesine iner mi?
Allah, Peygamberine yakın akrabasını toplayıp inanca davet etmesini emretti. Bu davet ve duyuru karşısında, Mekke’nin ileri gelenlerinden olan Ebu Leheb (Peygamberin düşmanı ve öz amcası) tepki olarak, “Allah seni kahretsin bunun için mi bizi topladın?” der. Karısı da Peygamberin geçeceği yerlere diken koyardı. (Tebbet suresi, Fatiha!dan sonra indi)
Kimsenin idrak ve anlayışına müdahale imkânı yok. Birileri için hiçbir şey ifade etmeyen şey, başkaları için çok şey ifade eder.
Allah eğer mahlûklarından olumlu veya olumsuz bahsetse bu onu nasıl küçültür?
Eshabı Kehf anlatılırken onların köpeklerinden bahsediliyor, ismi söyleniyor (Kıtmir), yatış şekli tasvir ediliyor. Hz. Süleyman ve askerinin korkuttuğu karıncalar anlatılıyor.
Her şey onun mahlûkudur. Aralarında hiçbir yaratılma farkı (büyük küçük, kolay zor) olmadan, “ol” demesi ile olmaktadır. İnsanın diğer canlılardan üstünlüğü ve şerefi, İlahi mesajı yüklendiği içindir. Bunun için Allah, inanmayanları hayvandan aşağı olarak tanıtmaktadır.
Normal bir akıl, yaratılanın Yaratanı nasıl inkâr edebildiğini anlamakta zorlanır.
Kişinin anne babasını inkârı bile bu örnek karşısında çok basit kalır.
xxx
HİLAFET VE HALİFELİK
Bu kelimeler dini liderliği de kapsayan manada kullanılabiliyor. Peygamberimiz, hem devlet başkanı hem dini liderdi. Çünkü dinin Peygamberi’dir. Yani dinle ilgili her şeyin en üst makamda temsilcisidir. Ona insanlar bir soru sordukları zaman, bilmiyor ise, Allah’tan vahiy geliyor ve sorunun cevabı veriliyordu.
Hiçbir insan dini lider değildir ve olamaz. Çok büyük bir yanlışlık olarak, Peygamberimizden sonraki halifeler (dört halife), dini lider olarak görülür.
İslam’da hiçbir yönetici Peygamber yerine konamaz.
İnsanları daha kolay yönetmek taktiği olarak, koltuğun daha sağlama alınması, karşı çıkanların ölüm cezasına çarptırılmasının dahi herkes tarafından normal karşılanacağı (karşı çıkış dine karşı sayıldığı için) şeytani bir yönetim biçimi.
Osmanlı bize üç şey bıraktı:
1) Tekkeler: Tarikat ve tasavvufun icra yerleri. Saraydan beslenen tekke şeyhleri tekkeye bağlı olanları kendine ve saraya köle yapıyordu.
2) Ehli sünnet vel cemaat mezhebi: (Peygamberin izindeki cemaat mezhebi), cinayetlerine ilaveten saltanatları için İslam’ı bozan, Emevilerden gelen miras.
3) Hilafet: Çok ibret vericidir. Hilafete el koyan koca imparatorluk ve halifeleri, 3-5 çöl bedevisine yenilerek Mekke ve Medine’yi teslim etti. Ama ne halifelik !
Ehli sünnet diyerek televizyon kanallarında gezinenlerin kefen ve sandalet satışlarına başladıkları ibretle seyrediliyor.