Kul isen yaratıcınla ilişkin nasıl olmaz? Senin derdin, isteğin yok mu? Yok diyebilmen nasıl olabilir? Yaratıcından istemen uygun değil mi? Daha sağlam, daha yakın kapılar mı var? Allah’tan istemek mi yoksa başkalarından istemek mi kolay? Hangisi seni küçültür?
Yaratılan istese de istemese de bu yaradılış düzeni içinde kulluğa yönelirken, iman ile beraber ibadet kavramı ile karşılaşır. İman ve ibadet, birbirinin yardımcısı ve tamamlayıcılarıdır.
Yaratana ibadet, tamamen Yaratıcının Peygamberine ve onun aracılığı ile bizlere öğretilen bir kavramdır. İnsan Allah'a ibadetin nasıl olacağını bilmez. Dinin diğer sorunları gibi akıl yürütülmez.
Dinin diğer sorunlarında taklit yokken, ibadette tamamen Resulullah’ın taklidi gerekir. Yani akla değil nakle dayanır.
Kuran da gusül (yıkanma), teyemmüm (su yoksa) ve abdestin nasıl alınacağı ve abdestin nasıl bozulacağı münakaşasız bir açıklık ile bildirilmiştir… Oruç ve orucu bozan şeylerde olduğu gibi...
Namaz (salat)’a gelince; Kuran, mümine bu emrini defalarca tekrarlar. Çok önemli bir farzdır. Kuran’a göre namazdan amaç dua ve zikirdir. Yani namaz Allah’a duadır ve Allah’ın hatırlanmasıdır. Kuran’a göre; namazda Kuran okunacak (fatiha: dua), rüku ve secde gibi hareketler bulunacaktır. Daha detaylı olarak bilgilendirme Kuran’da yer almaz. Resulullah’ın yaptıklarından bize kadar gelen uygulamalar her şeyi kapsamaktadır. Daha önce belirttiğimiz gibi Kuranda yer almayan detaylar müminlerin hareket serbestliğine işarettir.
Konu ile ilgili bazı açıklamaları lüzumlu görüyoruz:
1) Niyet: Kalple olur. Kalbin ne yaptığını bilmesi halidir.
Sözün hiçbir anlamı yoktur.
2) Sünnet, son sünnet, vacip gibi kavramlar: Her
namazın farzının dışındaki fazladan kılınan nafile namazlara bu isimler
verilir. Nafile namazlar kılmak zorunda olmadığımız namazlardır. Kılmak
istersek vakti ve miktarı kişiye bağlıdır. Peygamberimiz bu nafileleri evinde
kılardı. Camide cemaatle yalnız farz kılınırdı. Yalnız farz kılmakla yetinen
kişiye ‘Resulullah’ın sünnetini terk mi ediyorsun, şefaatinden mahrum kalırsın’
gibi cahilce sözlere cevap verilmez.
3) Kolaylık olarak öğlen-ikindi ve akşam-yatsı namazları birleştirilerek kılınabilir (Peygamberimizin uygulaması ).
4) Orucun kazası olduğu bildirildiği halde, namazın kazası diye bir kavram
yoktur. ‘Sahabe zamanında kimse namazını kazaya bırakmadığı için böyle bir emir
verilmedi’ gibi sözler cahilliğin, eshabı insanüstü gören sapık zihniyetin
örneğidir.
5) Kurana göre yeryüzünün her yeri müminin mescididir ve evlerimizin namaz kılınan yerler olması istenmektedir.
6) İslam’da görkemli cami yapmak
yoktur.
7) Camiler, Allah’a ibadet için yapılmış yerler olduğundan hürmetlidir.
Kilise ve Havralar da (İslam’a uymayan
şeyler varsa da) Allah’ın isminin zikredildiği
yerler olduğundan, hürmet zorunluluğu vardır.
8) Cenaze namazı, namaz değil duadır. “Cenaze duası” denmelidir.