ANTİKAPİTALİST MÜSLÜMANLARA KUR'AN TEMELİNDE REDDİYE...8...

Özgür DENİZ - 21.01.2016

KIYAMET SURESİ 11. ve 19. AYETLER TEMELİNDE İZAHLAR

 

Ayette kapalı ne var ki? Allah niye bir kul gibi kapalı söz söylesin ki? Sözünü niçin dolandırıp dursun ve sonunda da hiçbir şey söylememiş olsun ki? Faraza biz anlamıyoruz diyelim, Allah, bize, niçin anlamayacağımız bir kitap göndersin ki? Anlayamayacağımız kitaba göre nasıl amel ecedez ki? Burada bir terslik olmaz mı ki? Anlamadığımız bir kitap gelmiş olsa zımni bir ruhbanlık barındırmaz mı ki böyle bir kitap? İslam da ruhbanlık yoktur ki? Binaenaleyh, hiç kimse, bize, ayetleri anlayamayacağımızı söyleyemez ki. Söylerlerse, bitevi tenkit ettikleri zümreler gibi olmazlar mı ki? Sizde, tenkit ettiğiniz zümrelerde Kur’an’ı anlayamayacaklarını söylemektedirler insanlara, niye ki? Çünkü kitlelerinizi kendi istediğiniz şekilde yoğurmak ve yönlendirmek için değil midir ki? Sizler ya da malum ılımlı yapılanmalar kimleri kandırabilirsiniz ki? Sizlerde onlar gibi gizli bir ruhbanlık peşinde koşuyor olmuyor musunuz ki? İnsan nereye kaçabilir ki? Kaçsa bile kime kaçabilir ki? Hangi yer vardır ki, O’nun değildir ki? Kimden geldin ki? Döndüğünde farklı bir yere dönebilir misin ki? Kullara gösterdiğin mazereti Allah’a gösterebilmen kabil midir ki? Hangi mazerete muhkem bir altyapın olabilir ki? İnsan saf vicdanından kaçabilir mi ki? Nereye kadar kaçabilir ki? Yaptıklarını ve yapmadıklarını gizleyebilmen mümkün mü ki, üstelik sana şahdamarından yakın Bir’i varken ve her şey kayıt altına alınırken? Elbette yapmamanız gerekirken yaptığınız, yapmanız gerekirken yapmadığınız, söylememeniz gerekirken söylediğiniz, söylemeniz gerekirken söylemediğiniz her şey önünüze dökülecektir ve siz o gün nereye ve nasıl kaçacaksınız ki? Kaçabilmeniz mümkün müdür ki? Siz hiçbir şey bilmiyorsunuz! İnsan değil midir ki? Zalimdir, cahildir, nankördür işte!

 

TERÖRİZM NEDENİYLE HARAP OLAN BAZI YERLEŞİM ALANLARIMIZLA İLGİLİ ÖNERİMDİR

 

Sayın Cumhurbaşkanım ve Sayın Başbakanım! Sizlere naçizane bir önerim olacak. Sizlerin de malumunuzdur ki, ülkemizde bir gazetede köşe sahibi olan Ergün Diler isimli bir gazeteci yazar var. Bazı iddiaları var ve bunlar çok önemli iddialar. Ergün Diler, korkunç servetlere sahip olanlardan, bu topraklardan kazanıp, başka ülkelere para götürenlerden söz etmektedir. Ki, şahsım adına o iddiaların gerçekliğine inanıyorum. Yani iddia değil hakikattir. Bu ülkeyi soyan, soyup doyup kaçan o kadar zevat var ki, saysanız bitiremezsiniz.  Devlet, bu zevatların servetlerini, canlarını korumaktadır. Bunlar bu topraklardan kazanmaktadırlar. Bu milletin alın terini emmektedirler. Bu devletin kaynaklarını yağmalamaktadırlar. Bu halkı yoksulluğa mahkûm etmektedirler. Kuvvetle muhtemeldir ki, bazı karanlık olayların bile finans kaynakları olabilirler. Belki resmi olarak böyle yansımaz hayata ama dolaylı olarak söylediklerimiz olmaktadır, doğrudur. Bunların servetleri asla alın teri emeği değildir. Ki, devlet, mutlaka ama mutlaka, bunların, nasıl, ne şekilde ve hangi yoldan kazandıklarını ve ellerinde ki servete ulaştıklarını en ince teferruatına kadar didik didik etmelidir.  O zaman nereden, nasıl ve ne şekilde kazandıkları aşikâr olacaktır. Ki, mutlaka ama mutlaka, haksız yollardan kazandıkları tezahür edecektir tüm sarahatiyle. Binaenaleyh, bunların servetlerinin bir kısmına devlet tavassutu ile el koymak asla mülk muhalifliği ya da emek gaspı olarak algılanamaz, algılanmamalıdır. Ki, algılayan da algılasın. Bizim, alıkların fikirlerine ihtiyacımız yoktur. Zira ihtiyaç hâsıl olduğunda amme menfaati adına servet sahiplerinden muayyen bir miktar maddi talepte bulunulabilir ve icap ederse el koyma şeklinde olabilir bu. Devletin bunu yapma hakkı vardır. Kaynaklar samimi, ciddi, dürüst olarak dip derinliklerine kadar tahkik, tetkik ve tahlil edildiğinde buna dayanak muhakkak bulunacaktır. Ki, bazı âlimlerin buna matuf cevazları da vardır.

 

Sayın Cumhurbaşkanım ve Sayın Başbakanım! Şimdi diyeceğim odur ki; cümlemizin malumudur ki, ülkemizde epey zamandır terörist faaliyetler vardır ve devletimizde bunlara iktiza eden mukabelede bulunmaktadır. Ama bu meyanda halkımızda ciddi zararlar görmektedir. Şehirlerimiz harap edilmiştir terörist örgütçe. Haddizatında terörizmin bu raddeye ulaşmasını düşmanlarımızda istemektedirler. Çünkü burada çok büyük bir tahribat olacağı kesindir ve bu tahribatın telafisi ise büyük bir ekonomi gerektirecektir. Ve böylece devletimiz ekonomik yönden bir darbe yemiş olacaktır. Bu ise düşmanların tam da istedikleri şeydir ve burada da emellerine ulaşmışlardır. Çünkü ekonomik olarak zayıf ülkelerin durumları malumdur. Bu yaşadığımız son olay, uluslararası bir tertiptir. Ülkemizin bir bölümü taammüden bu hale getirilmiştir. Elbette bizimde hatalarımız olmuştur ama şimdi hataları konuşmanın değil, sorunu kökten çözmenin zamanıdır. Maalesef, kardeşlerimiz büyük zarar görmüşler, köylerimizde, ilçelerimizde, illerimizde devasa maddi hasarlar hâsıl olmuştur.

 

Sayın Cumhurbaşkanım ve Sayın Başbakanım! Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde, yeryüzü şeytanlarının da müzaheretleriyle kan kusan teröristlerin verdikleri zararlar, külliyen yani maddi ve manevi zararlar, yukarıda da bahsettiğimiz kompradorlardan tahsil ve tanzim edilmelidir. Bu mutlaka yapılmalıdır. Kaçamazlar. Kaçırılmamalıdırlar. Kaçarlarsa da bu ülkenin vatandaşlığından çıkarılmalıdırlar. Devletin bunu yapmaya hakkı vardır, olmalıdır ve mutlaka yapmalıdır. Devlet, bu zevatların can ve mal güvenliklerini sağlıyorsa şayet, bunlarında gerektiği zaman, devletleri için ellerini taşın altına koymaları iktiza eder. Yapmıyorlarsa, bu topraklardan defolup gitmelidirler hem de servetlerine el konulmuş olarak ve vatandaşlıktan çıkarılmış olarak. Devlet kendi hazinesinden bir kuruş bile harcamamalıdır.

 

Naçizane düşüncelerim ve önerim budur. Rabbimin izniyle yanıldığımı ve haksızlık yaptığımı düşünmüyorum. Saygılarımı arz ederim efendim.

 

NOT: Bir konu hakkında ki düşüncemi de beyan etmek istiyorum naçizane.

 

Sayın Cumhurbaşkanım ve Sayın Başbakanım mezkûr gazeteci yazarın, Küresel katil ve Siyonist Emperyalizmin jandarması olan Coni hakkında ki düşünceleri konusunda ise teennili ve temkinli olunması iktiza ettiğini düşünüyorum naçizane. Ya düşüncelerini yanlış anlamışımdır ya da anladığım gibiyse kesinlikle tasvibi ve tensibi muhaldir. Zira şeytandan dost olmaz. Şeytan asla iyi niyet taşımaz. Şeytan mütemadiyen karanlık, kanlı ve kirli bir tezgah kurma peşinde olur. Bu yüzden elbette ilişkiler olabilir ama zerre güven olmamalıdır diye telakki ediyorum. Tekrar saygılarımla.

 

ÇİRKİN ÖTEN BAYKUŞLAR

 

Sözü fazla uzatmayacağım, çok kısa bir izah ve izhar ile ikmal edeceğim inşaAllah. Bu ülkede aydınım diye geçinenlerin kahir ekseriyeti, cahil, dar kafalı, sekter ve yobazdır. Payelerini asla hak ederek almamışlardır. Söyleyebilecek ciddi ve derin sözleri yoktur. Propagandisttirler, mugalatacıdırlar, provokatördürler, manipülatör ve ajitatördürler. Bu iddia kati surette doğrudur ve ispatı da kolaydır. Bildiklerini sandıkları şeyleri bilmezler, bilmediklerini de bilmezler ama biliyoruz diye geçinir giderler. Tetkik, tahkik, tahlil etmekten yana behreleri yoktur. Kalıpçıdırlar, şabloncudurlar, klişecidirler. Zekâ seviyeleri düşüktür. Asla bilimsel değildirler. Bir mevzunun dip derinliklerine kadar müzakere edilmesine yanaşmaya cesaretlerinin olduğunu da sanmıyorum. Bu tipler münhasıran muayyen bir kesimde var değildirler, her kesimde bu tiplerden mevcuttur kuvvetle muhtemel. Bu ülkede giderilmesi, çözülmesi ve sonuca kavuşturulması iktiza eden en acil ve birincil meselelerden biri budur.

 

Bir iki detaya değinmek istiyorum. Burada münhasıran bir kesimin tiplerinden bahsedeceğim. Bu tipler Darvinizm’den dem vururlar. Ama Darvin’in bile kendi düşüncesinin pek isabetli ve sağlıklı olmadığına matuf düşüncelerinden bihaberdirler. Darvin’in kendi teziyle, renkleri soldurduğunu, varlığın estetiğine darbe vurduğunu söylediğini bilmezler. Hatta zihnini bile, olguları, verileri, kavramları bir değirmen gibi öğütüp, katı, kuru, duygudan yoksun umdeler üreten basit bir makineye dönüştüğünü itiraf ettiğinden yana bilgileri yoktur. Çünkü bunlar okumamışlardır ama okuduklarını sanmışlardır. Anlamamışlardır ama anladıklarını sanmışlardır. Zira bunlar dip derinliğe inmekten korkarlar, çünkü o zaman şüphelere boğulacaklardır ve tüm dünyaları sarsılacak, yalan çıkacaklardır. Bunlar keza Marksizm’den dem vururlar. Ama ne Marks’ı ne de Marksizm’i mevcut gerçeklikleriyle idrak edecek kapasiteleri yoktur. Misal, Marks’ın, kendi tezlerinin sonuçlarıyla ilgili olarak, devrim ne kadar temiz niyetle tahayyül ve tasavvur edilirse edilsin, istenilen başarıyı sağlamakta ve vaatlerini tahakkuk ettirmekte çaresiz kalabilir dediğini bilmezler, fark ve idrak edemezler. Haddizatında bunlar okumazlar, okumaları sığdır, aleladedir. Bu yüzden de derinliği anlamaktan ve derinlemesine çözümleme yapmaktan yana boşturlar.

 

Son tahlilde; bir önerim vardır naçizane. Üniversitelere alınacak bilim adamı adaylarına, alınacakları bölümle ilgili bizatihi kendilerine ait olan tezler yazdırılmalıdır, en az 100 sayfa. Misal, eğitim alanında araştırmacı alınacaktır, bunlara eğitim bilimiyle, eğitim psikolojisiyle, eğitim sosyolojisiyle ilgili en az 100 sayfa tez yazdırılmalıdır ve bu tez tamamen şahsın bizatihi çabalarının, gayretlerinin ve mücadelesinin ürünü olmalıdır yani intihal olmamalıdır. Keza farklı alanlarda aynı şekilde uygulama olmalıdır. O zaman görün bakalım, üniversitelerde ilim, bilim üretimi mi olacak yoksa film çekilip, terör üretimi mi olacak? Üniversite sonsuz önemlidir bir ülke, devlet, millet için. Çünkü oralarda bir milletin istiklali ve istikbali gizlidir. Bir devletin terakkisi saklıdır. Beyinlerin yoğrulup, kıvama getirilip, üretim yapabilecek düzeye yükseltildiği yerlerdir oralar. Nesiller, buralarda ya olurlar ya da ölürler. Gerisi safsatadır, angaryadır, hikâyedir. Anlayana!

 

İDDİALARI KESİN OLARAK İSPAT EDİN VE TARD ETMEKTE TEREDDÜT ETMEYİN

 

‘’İslam’a ve Müslümanlara ağıza alınmayacak küfürler ediyorlar. Eşcinselliği destekliyorlar, propagandasını yapıyorlar, yayılması için faaliyetteler. Türk Kimliğini tezyif ve tahkir ediyorlar. Ecdada küfrediyorlar. Aleni terörizm faaliyeti yapıyorlar. Terörizme eleman kazandırmak için aktif haldeler. Ermenicilik yapıyorlar, Ermeni Soykırımı palavrasını destekliyorlar. Kahir ekseriyeti dönme ve bu yüzden her türlü olumsuz eylemlere müzaherette bulunuyorlar. Asker ve polis düşmanlığı yapıyorlar. Devletin varlığını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar, bu vatanı bölmek için gizli faaliyet yürütüyorlar vs. vs. vs.’’

 

EVET, tüm bunlar birer İDDİADAN ibarettir. İSPATA muhtaçtır. TANIK şarttır. Binaenaleyh, hemen yargılamak ve karar vermek ahlaka da, adalete de hatta insanlığa da mugayirdir. ZİRA İSPATI MUHAL OLAN İDDİALAR ÇÜRÜKTÜR. VE TANIĞI OLMAYAN DAVALAR KAYBEDİLMEYE MAHKÛMDURLAR. İşte bu sebeple, bu iddialar muhakkak ama muhakkak, isticalen, TAHKİK, TETKİK VE TAHLİL edilmelidir. Asla boş geçilmemelidir, lakayt kalınmamalıdır. Zira umursamayanlar da, eğer bu iddialar gerçekse şayet, bu iddiaların muhataplarından farklı sayılmazlar. En ince teferruatına kadar tahkik edilip, nihayetinde doğrulanıyorsa bu iddialar, bu alçak, namussuz ve kahpe hainlerin, bu devletin üniversitelerinde bir dakika kalmaları bile, bu devlet ve bu millet için züldür. Bunlar hiç vakit kaybetmeden tard edilmelidirler. Herkes haddini ve hududunu bilmek zorundadır, bilmiyorlarsa şayet muhakkak had ve hudud bildirilmek zorundadır. Bunu da yapacak olan yegâne mekanizma devlet denilen mekanizmadır. Bakınız, İSPATSIZ EDİLEMEMESİ DURUMUNDA HİÇBİR SÖZÜMÜZ YOKTUR, olamaz amma ve lakin mezkûr iddiaların ispatı neticesinde, bunların hala bu devletin üniversitelerinde durup, bu milletin evlatlarını yetiştirmekle görevli olmaları tarifi imkânsız bir ihanettir, zulümdür, haysiyetsizliktir. Devlette bir an önce vazifesini bihakkın ifa etmelidir. Bilakis, devletliğinin bir hükmü yoktur. NESİLLERİ KATLETMEYİNİZ DİYOR, MUTLAK, MUHAKKAK, ULVİ YASA!

 

BU MEYANDA BİR NOT: hainler bitevi bir ihanet üstündeyken ve fasılasız aktif haldeyken, siz, kardeşlerinize haset ve kompleks besleyip, onların kuyusunu nasıl kazarız ve onların önünde nasıl sapasağlam bir engel olarak dururuz diye mesai harcayamazsınız ey Müslümanlar! Ya da kimliğinde Müslüman yazanlar mı demeliydim? Bir Müslüman ön kapatmak derdinde olamaz, millet, ümmet ve insanlık bitmeyen sıkıntılara, dertlere, zulümlere düçar haldeyken. Veyl olsun! Veyl olsun! Veyl olsun! Denir ancak, bu kafaya sahip olan ahmaklara.  Bizim neye ihtiyacımız var? Bizim görevimiz ne? Kimiz biz? Bizim yapmamız gereken nedir? Bir de tutup, hainlerden şikâyet ederiz. Bu kadar sahtekâr olunamaz be. Hem kardeşini perişan ederek hainlere yol aç hem de bu kadar hain nasıl olmaktadır diye yakın. Yeryüzünde görülüp, görülebilecek en büyük sahtekârlık ve haysiyetsizlik timsaldir bu hareketin muhatapları. Ya Müslümanlıktan istifa edeceksin ya da adam gibi Müslüman olacaksın behey gafil! Siz, namuslu olanı, çalışıp üreteni, okuyup aydınlatanı tard etmek için gayret ededurun, hainler yolgeçen hanına çevirsinler yurdun dört bir köşesini. Allah ıslah etsin. Allah, ahmakların ve beyinsizlerin şerrinden korusun milleti, ümmeti, insanlığı. Âmin.

Tarih: 21.01.2016 Okunma: 717

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?