Sahip
olduğumuz, büyük önem verdiğimiz milli ve manevi değerlerin önce içi
boşaltıldı, sonra kirletildi.
Artık ne dindarlığımızda, ne
vatanseverliğimizde, ne laikliğimizde, ne solculuğumuzda, ne Atatürkçülüğümüzde,
ne demokratlığımızda umut kalmadı.
Etrafınıza şöyle bir bakın, dindarların
dini anlayışı… Atatürkçülerin Atatürkçülüğü… Vatanseverlerin vatan
millet sevgisi… Milliyetçilerin milliyetçiliği… Solcuların solculuğu artık
hiçbir işe yaramaz, içi boş değerler haline gelmiş veya kasıtlı olarak bu hale getirilmiş.
Uzun yıllardan beri vatanseverim diyenler,
öyle işler yaptılar ki, artık vatanseverim
demeye cesaret ister.
Dindarım diyenler
öyle işler yaptılar ki, dindarlık kabalığın, zevksizliğin ve hoşgörüsüzlüğün,
saygısızlığın adı olup çıktı.
Yurtta ve dünyada barış için laiklik çok önemli diyenler öyle işler yaptılar ki, laiklik
başkasına yaşam hakkı tanımayan, inananlara ve inanca düşman bir hareket haline
geldi.
Kendine solcu diyenler, öyle işler yaptılar ki,
solculuk beceriksizliğin, kibrin, kendi kültüründen ve değerlerinden kopuk yaşamanın
öteki adı oldu.
Günümüzde çok moda olan demokratlık,
iktidar gücünü ele geçirmenin maskesi olarak kullanıldığından, sahtekârlığın ikiyüzlülüğün,
riyakârlığın, çirkinliklerin üstünün örtülmesi için takılan maskenin adı oldu.
Bütün değerler tam da o değerlerin
keskin savunucuları tarafından gaddarca, pervasızca harcandı, gözden düşürüldü.
Bunların sonucunda ülkenin
şirazesi kaydı; hiçbir ortak değeri olmayan, bütünlüğünü kaybetmiş bir toplum
olup çıktık.
Peki, ne yapacağız?
Sahip olduğumuz değerler içi
boşaltıldı, kirletildi diye hepsini gözden mi çıkaracağız?
Birileri vatanseverlik diye
kendinden olmayanlara hayatı zehir ediyor diye ülkemizi sevmekten, vatansever-yurtsever
olmaktan vaz mı geçeceğiz?
Dindarlar kaba, cahil,
saygısız, ahlaksız insanların elinde kirlendi diye İslamiyetin hayatımıza,
toplumsal ilişkilerimize kattığı, güzellikleri, o yüce değerleri görmezden mi
geleceğiz?
Veyahut günümüz solcularının akıl
ve izandan uzak tavırları, beceriksizlikleri yüzünden sosyal demokratlığın, solculuğun
ülkeye katacağı değerleri gözden mi çıkaracağız?
İçi boşaltılan, kirletilen milli ve manevi değerleri
toptan gözden çıkarırsak bu ülkede nasıl yaşayacağız? Sorunlarımızla baş
etmek için ortak bir aklı nasıl üreteceğiz?
Peki, bunları niye anlatıyoruz?
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi milli
ve manevi değerlerin kirletilmesi, içinin boşaltılması, harcanıp gözden
düşürülmesi sonucunda şirazesi kopmuş bir ülke ve bütünlüğünü kaybetmiş bir
toplum kaldı geriye.
Ne yazık ki böyle toplumlar kendi
sorunlarını çözecek bir ortak akıl ve parlak bir zekâ üretmekte de yetersiz
kalıyor.
Esas mesel bir ülkenin, bir
toplumun başına büyük bir felaket gelmesi değil, o felaketi atlatacak, sorunların
altından kalkacak ortak bir akıl üretmemesidir.
Geçmişten günümüze sorunlarımız
belli.
Ancak hiçbirini çözemiyoruz. Her
geçen gün daha da büyüyor. Daha da içinden çıkılmaz hale geliyor.
Hal böyle olunca bazılarının
aklına meselelerimizi dışarından birilerinin bizler adına çözmesini beklemek
geliyor. Oysa dışarıdan gelenlerin kimseye hayrı olmuyor.
Bakın bunun örnekleri var.
Bunu 70’li yıllardan itibaren
Afganlılar denedi. Ülkeleri başlarına yıkıldı. Pakistan’ın durumu ortda.
Sonra 90’lı yıllarda Iraklı bazı
aydınlar, kanaat önderleri kendi sorunlarını çözemedikleri için Batıdan,
Amerika’dan yardım istediler. Onların ülkeleri de başlarına yıkıldı.
Benzer bir hataya çevresinde olup
bitenlerden ders almayan Suriye düştü. Şimdi ortada Suriye diye bir ülke
kalmadı.
Libya deseniz aynı. Mısır
derseniz aynı…
Şöyle oluyor: Bir aile düşünün
kendi aralarında şiddetli bir kavga yaşıyorlar. Kavgadan zarar gören kendini,
hemen dışarı atıp güçlü, kuvvetli yan komşudan yardım istiyor. O yan komşu
da gelip evi bütünüyle yıkıyor. Evi içindekileri ile birlikte yaşanmaz hale
getiriyor. Aileden kimileri ölüyor, kimileri de aç ve sefil bir şekilde yollara
düşüyor.
Kendi iç sorunlarının çözümü için
dışarıdan yardım isteyenlerin durumu aynen böyle oluyor.
Bu filmi defalarca gördük, bu
komşu bildiklerimiz yakmaktan, yıkmaktan, yok etmekten başka bir yol bilmiyor.
Hal böyleyken kalkıp kendi
sorunlarımızı dışarıya taşımanın akılla, mantıkla, vicdanla zerre kadar alakası
olamaz.
Sorunların çözümünü dışarıda
aramak, dışarıdan medet ummak çaresizliğin, akılsızlığın, yetersizliğin ve
korkaklığın dışa vurulmasından başka bir şey değil.
Dışarıdan gelecek yardımlar
sorunları çözmüyor, ülkeleri bütünüyle yok ediyor.
Bunu defalarca gördük. Öyle değil
mi?