Bir isim ver ki; senin arzularını,
zayıflıklarını, neyi nasıl yapabileceğini, nelere teslim olacağını, kimlerin
arkasına takılacağını, şeytanla yakınlığını, doğruyu veya eğriyi nerede
arayacağını, nelere isyan ettiğini, neleri kendi mülkün sandığını, sana
verilenden verip vermeyeceğini, hayatındaki tanrı sayısını, aklını neye nasıl
kullanacağını, neleri yol gösterici kabul ettiğini, güç (kudret) denince neleri
hatırladığını, gözlerinin ne için yaş döktüğünü, iyiliği karşılıksız mı
yaptığını, karşılığını kimden beklediğini, makam (çıkar, güç) edinmek için
neler yapabileceğini, böyle şeylerin senin şeref (dürüstlük) anlayışının önünde
mi olduğunu, doymayan egonun saltanatının sonunu, gelecek deyince ne anladığını,
kimin karşısında eğileceğini, vicdan taşıyıp taşımadığını, insanlıktan ne anladığını,
ahlakı ne olarak gördüğünü, dini fantezi mi yoksa hayat olarak mı gördüğünü,
dini uygulamanın (namaz, ömre, türban) çerçevesinde olup olmadığını, emanete
hıyanet edip etmeyeceğini bilsin.
Bu isim, sana bu hareket
serbestliğini vermiş olan, yaratıcındır. Onu elle tutamaz, gözle göremezsin ama
kitabını alıp okuyabilirsin. Orada “size
indirilene uyun, ondan başka önderlerin ardından gitmeyin. Bunu aklınızda ne
kadar az tutuyorsunuz.” denmektedir.
Uymak için bilmek gerek. Demek ki biz
indirileni bilmek zorundayız. Önderler ancak, indirilene uyarsa kendilerine
uyulabilir.