Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bahçeli de AKP’ye gayet yakın duruyor, yardımcı oluyor, Anayasa ve muhtemel halkoylaması konularında destek veriyor. Asla beraber olmam dediği HDP ile Anayasa masasında dirsek temasında oturuyor.
Peki, o vakit gerek MHP yönetimi, gerek Bahçeli, “seçim hükümeti”nde görev aldı diye Tuğrul Türkeş’e neden kızdılar? Onu neden “disiplin kurulu”na sev edip partiden attılar?
Şimdi, kendi yaptıklarının, AKP’ye desteklerinin Türkeş’ten farkı ne?
Sizi kim “disiplin kurulu”na sevk etsin, kim partiden atsın?
x x x
Yanal kanallar Bahçeli’yi mükâfatlandırıyor!
“Ülkücü irade” Bahçeli’yle bu işin olmayacağını görünce, “Devletlû”ye karşı bayrak açtı.
Normal demokratik düzen işlese, “parti tüzüğü” uygulansa, Bahçeli gidecek. Haddizatında, demokrasiye inanan bir genel başkan olsa, Bahçeli, kendisi 1 Kasım seçim akşamı giderdi. Gitmedi, direniyor. Hukuksuzca direniyor.
Bahçeli’nin direnişine en sıkı destek nereden geliyor?
Yandaş kanallardan, yandaş köşecilerden!
Melih Gökçek’in “Beyaz” kanalı dâhil, neredeyse hepsi “Devletlû”yü kurtarmak için seferber olmuş vaziyette.
2-3 gün evvel, telefonuma bir mesaj geldi: MHP milletvekili Arzu Erdem’den… “Bu akşam saat 21:00’de TGRT’de görüşlerimi açıklayacağım”.
Allah Allah, dedim. TGRT, MHP’li vekillere pek yer vermezdi ne oldu, nasıl oldu acaba? Bir ara kanala baktıydım, 7 Haziran’dan sonra yıldızı parlayan vekil, “Bahçeli güzellemeleri” düzüyor. Bulduğu en iyi savunma da, kongre isteyen üyeler için, “Bu arkadaşlarımız 3’er dönem milletvekilliği yaptılar, teşekkür edip otursunlar” argümanı oluyor.
Bu sözü karşısında soralım: Başta Celal Adan, Semih Yalçın, Oktay Vural, Şefkat Çetin, Kenan Tanrıkulu gibi, Başgan’ın çevresindeki “oligarklar” kaç dönemdir vekil? 4,5 mi, 6,7 mi? Biz sayamadık, siz saydınız mı? Arzu Hanım’ın yıldızı parlıyor ama dimağı paslanıyor.
Yandaş kanalların MHP ve Bahçeli aşkı, bence, kendileri açısından gayet tehlikeli… Bahçeli’yi kurtarırlarsa bir dert, kurtaramazlarsa başka bir dert!
Boyuna övdükleri, şişirdikleri Bahçeli sayesinde, bir tane bile kanalı olmayan MHP’nin reklamını yapıyorlar. Bunun oyları artırmaması düşünülemez. MHP’yi şişirir şişirir, oylarını öyle yükseltirsiniz ki seçim zamanı ne söyleseniz eski seviyeye indiremeyebilirsiniz.
Bahçeli’yi kurtaramazsanız zaten akıntıya kürek çekmişsiniz demektir… Şişirip, MHP’ye kazandırdığınız oyları da yeni yönetime hediye etmiş olursunuz. Bu oylar nereden gelir MHP’ye? Hiç kuşkusuz AKP’den… Ateşle oynuyorsunuz!
x x x
‘Zaman’ın ruhu, olayın perde arkası şu resmin içinde
Kalabalık bir “başörtülü” kadın topluluğu… Dumandan boğulmamak, zehirlenmemek için arkalarını dönmüşler. Kaçışıyorlar. Çünkü üstlerine biber gazı sıkılmış.
Yer nere?
İstanbul. Zaman Gazetesi’nin önü!
Peki, bu “başörtülü” kadın kitlesine yapılan gazlı müdahale, ülke çapında bir tepkiye sebep oluyor mu? Hayır!
Yüzde 70’i “başörtüsü” takan kadınlardan özel olarak bir tepki var mı? Hayır!
Başörtülü sunucuların çalıştığı mutaassıp kanallardan “tık” var mı? Hayır!
Neden?
“Muhafazakâr” bir partinin iktidarda bulunmasından olabilir mi?
Soruyu başka türlü soralım: Eğer böyle bir manzara Ecevit, Demirel, hatta Özal’ın iktidar olduğu dönemlerde meydana çıksaydı, “başörtüsü sevdalıları” kıyameti koparır mıydı, koparmaz mıydı? İktidardakilerin, söylenmedik ne “gavûrlukları”, ne “kâfirlikleri” kalır mıydı, kalmaz mıydı?
Hadisenin “püf” noktası burasıdır.
Böyle bir “operasyon” ancak “Ak Parti” döneminde yapılabilirdi. Ancak bu dönemde tepkiler böyle sınırlı tutulabilirdi.
Hatta insanın aklına şöyle bir sual de gelmiyor değil: Bu manzaraya, “başörtülü” kitle içinde sevinen mi daha çoktur, üzülen mi?
Türkiye, Türk insanı yeni sulara yelken açıyor…
İyi mi, kötü mü?
Yaşananların, toplumu, “Başörtüsü” ve “dinin özü” konularında, derin bir düşünceye sevk edeceğini; “Modern Türkiye”de cemaatlerin, tarikatların yerinin olmadığını göstereceğini umuyorum. Bu, işin iyi tarafı…
Lâkin medyaya baskıları, “el koymaları” haksız, hukuksuz ve antidemokratik buluyorum.
Bu da kaygı verici tarafı…
x x x
Resim; france24.com’dan…