Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Sayın Davutoğlu, “sokaklara daha çok çıkalım, daha çok selamlaşalım, kucaklaşalım” diyor ki bu sözlerle, en fazla eksikliğini duyduğumuz bir ihtiyacı dile getiriyor.
Selâmlaşma; bireyin moral seviyesinin, toplumun yaşama gücünün en açık göstergesi.
Kişi, ne kadar çok selâmlaşıyor, bunu ne kadar içten yapıyorsa, ruh halinin o kadar iyi olduğunu anlayabilirsiniz. Bir toplumda selâmlaşma ne kadar yaygınsa, o toplum o kadar diri, o kadar kuvvetli, o kadar yüksek bir yaşama gücüne sahip demektir. Selâmlaşma ne kadar yaygınsa, toplum, yıkıcı tesirlere karşı o kadar dirençli demektir.
Tabii selâmlaşma ne kadar zayıfsa, toplumun moralinin de o kadar zayıf olduğunu, belki de çökmekte olduğunu söyleyebilirsiniz.
İslam da “selamlaşmayı yaygınlaştırınız” dediğine göre, toplumdaki selâmlaşmanın yaygınlığına bakarak, ne kadar Müslüman olduğumuzu da görebilirsiniz. Bu arada, “İslam” kelimesiyle, “selam” kelimesi arasındaki yakınlığa bakın: İslam’ın beşte dördü “selam” gibi!
Sizce selâmlaşma yaygın mı? Bence değil! Hatta çok zayıf…
Başbakanlık seviyesinde konuya ilgi çekilmesine çok sevindim. Ümit ederim, bütün millet Başbakan’ın bu güzel tavsiyesine uyar, herkes herkesle selâmlaşır.
İlk köşe yazım “Selâm”dı. Bu vesileyle tekrar yayımlıyorum:
Selâm
Selâm; bir tebessümdür. Herhangi bir yerde karşılaşan
ve göz göze gelen iki “insan”ın birbirine
tebessümü...
Selâm veren, diğerine diyor ki; “kendime
saygı duyuyorum. Bu duygum sana da saygı duymamı öğretiyor bana ve sana, senin
şahsında bütün insanlara saygı duyuyorum. Seni selâmlıyorum, çünkü sana değer
veriyorum.”
Selâm veren kişi şunu da söylüyor: “Ben
sana dost’um, arkadaş’ım, benden sana zarar gelmez. Senin iyiliğini istiyorum.
Sana bir yardımım dokunacaksa, yardıma hazırım.”
Size bu güzel anlam ve dileklerle selâm veren “insan”ın selâmı alınmaz mı?
İslam’da “selâm müessesesi”nin çok
özel bir yeri vardır. Bilindiği gibi, selâm vermek sünnet, verilen selâmı daha
güzeli ile almak farzdır. Selâm vermeniz tavsiye edilmiştir. Ama verilen selâmı
almanız emredilmiştir.
Selâm huzurdur. Selâmlayan huzur duyar, selâmı alan
güven.
Selâm; en yakınımızdakilerden, mesafece en uzaktakilerle, görüşmelerimizde başlangıç ve bitiriş kelâmımızdır.
Selâmünaleyküm, merhaba, hayırlı akşamlar, uğurlar olsun... vb.
Burada beni çok üzen bir gözlemimi yazmadan geçemeyeceğim: Bazılarımız,
insanları iki guruba ayırıyor; selâmlaşmaya değer olanlar ve olmayanlar.
Kendilerine göre ekonomik yönden aşağıda gördükleriyle selâmlaşmaya tenezzül
etmiyorlar. Siz, birilerini selâmlaşmaya değer bulmazsanız, başka bazılarının
da size tenezzül etmemesini kabullenmiş olmaz mısınız?
Şehirler büyüdükçe, insan
yalnızlaştığını hissediyor. Bu yalnızlık hissi ise korku, tedirginlik,
güvensizlik, sıkıntı gibi olumsuz duygular meydana getiriyor. İnsan kendini sık
sık bedbaht hissediyor. Heyecan, coşku
dolu olması gereken hayat neredeyse “yük” haline geliyor.
Ne yapmalı?
Selâmlaşın, daha sık selâmlaşın, içiniz huzur dolsun. Hayatın güzel olduğunu hissedeceksiniz.
Bahtiyar olacaksınız.
Saygılarımla gönülden selâmlar size.
Coşkuyla selâmlıyorum dünü, bugünü, yarını, yakınları ve uzakları ve bütün âlemi.
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, Twitter’dan…