Oy gizli,
haber kutsal, yorum hürdür.
Türkler derken bütün Türk dünyasını, bilhassa Azerbaycan
ve Türkiye’yi kastediyorum.
Ermenistan’ın haritadaki konumuna bakarsanız,
Türkiye’nin yanında küçücük kaldığı gibi Azerbaycan’a göre de hem toprak, hem
nüfus bakımdan küçüktür. Ayrıca, gerek jeostratejik,
gerekse ekonomik açıdan üstünlük
sağlayabileceği bir üretimi, bir doğal kaynağı yoktur.
Tarım ve hayvancılık
da son derece zayıf olup karnını zor doyurmaktadır. 2010 yılında, Türkiye’de, 70 bin Ermenistan vatandaşı kaçak
olarak çalışıyordu. Muhtemelen o sayı daha da artmıştır. Bu, 3-3,5 milyonluk
bir nüfusta oldukça dikkate değer bir rakamdır.
Ermenistan,
kendisine, “Türklere 100 yıllık
düşmanlıktan ne kazandım?” diye sormalıdır?
Bunun cevabı, kocaman
bir “HİÇ”tir!
Geçen yıl “tehcir”in yüzüncü yılıydı… Ermenistan ve Ermeni diasporası, Türkiye’yi
dünyada sıkıştıracak ve zor durumda bırakacaktı. Ne oldu? Birkaç gün konuşuldu
ve bitti. Bunlar konuşulmasın, bişey varsa inkar edilsin demiyoruz. Ama bilim
insanları konuşsun, belgeler konuşsun ve yapıcı konuşulsun. İki milleti
gittikçe birbirinden ayıracak, yıkıcı bir terminolojiyle, asılsız suçlamalarla
tartışılmasın. Asılsız iddiaların vardığı yer burası.
Ermeni iddialarından
birisi de “vilayet-i sitte” denilen,
Doğu Anadolu’daki 6 büyük ilin
kendilerine ait olduğu iddiası. Olacak iş değil ama farz-ı muhal güneş batıdan
doğsa, dünya tersine dönse ve o 6 ili biz boşaltsak, Ermenistan oralardan
birini bile dolduracak Ermeni nüfus bulamaz.
Bu “ham hayal”lerden vazgeçilmeli.
Artık, ileriye
bakmalı, iki tarafın da millî menfaatleri neyi gerektiriyor, ona odaklanmalı.
Coğrafî konumuna baktığınız
vakit, Ermenistan’ın Türkiye’ye ve Azerbaycan’a mahkûm ve mecbur olduğunu
görüyorsunuz. Bunu Ermeni yöneticilerinin de görmemesine imkân yok. Fakat Rusya’nın, ABD ve AB’nin desteğini
arkasında görüp, Türk dünyasıyla baş edebileceği zehabına kapılıyorlar. Sözüm
ona, o desteğin de getirdiği yer burası. Onlar Ermenistan’ı çok seviyorlarsa,
biraz yatırım yapsınlar. Var mı yatırım? Yok! Ne var? Silah desteği… Yani ölüme,
yani savaşa, yani gerilime, yani yıkıma götüren bir destek.
Öte yandan,
Ermenistan, arkasındaki güçlerin Türkiye’yi ve bütün Türk dünyasını da doğrudan
karşılarına alamayacağını hesap etmeli.
Neresinden
bakarsanız, Ermenistan’ın şimdiki “hasmane”
tutumu “çıkmaz” yoldur.
Gelin, dost olalım! “İşi kolay kılalım”!
x x x
GÜNÜN ÇİZGİSİ, uiportal.net’ten…
YORUMLAR
Özgür Deniz
05.08.2015 - 18:19
KÜRT ÇOCUĞU BUDUR İŞTE...
"KANIMIZIN SON DAMLASI, VÜCUDUMUZUN SON PARÇASINA KADAR SAVAŞALIM"
Şehit Medet Mat'ın abisi Muhammed Mat ise bu savaşın Kürt-Türk savaşı olmadığını dile getirerek, devletin terörle mücadelesini sonuna kadar devam ettirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Muhammed Mat "Bu savaş Kürt-Türk savaşı değil, Müslümanlar ile kâfirlerin savaşıdır. Biz bunun bilincindeyiz. Kardeşimin Uhud'da, Bedir'de şehit düşenler gibi şehadete ermiştir. Biz onla gurur duyuyoruz, biz bununla mutluyuz. Biz sağ oldukça, Müslüman Kürtler sağ oldukça, biz Kürtlerin maskesini takıp da, 'Kürt halkının hakkını savunuyorum' diyen Yahudi ve Ermeniler emellerine ulaşamayacaklar. İslam'ın son kalesi bizim kanımız damarlarımızda olduğu müddetçe duracaktır. İslam'ın son kalesini muhafaza edeceğiz. Ben varım, kardeşim var, öbür kardeşim var. İnşallah ömür boyu neslimizle bu dava uğruna canlarımızı feda edeceğiz. Ne mutlu bize ki Efendimizin getirdiği dine şehit verdik. Bu vatana şehit verdik, bu vatan uğruna kanımız aktı. Buradan Cumhurbaşkanıma seslenmek istiyorum. Kanımızın son damlasına kadar, bedenimizin son parçasına kadar savaşalım. Asla taviz vermeyin. Bu son seçimde millet, siyasete girsinler, kan dökülmesin diye oy verdiler. Ama onlar ne yaptı? Seçimi kazandıktan sonra, barajı aştıktan sonra yine kan aktı. Bunlara acımayacaksın’’ dedi.
Özgür Deniz
05.08.2015 - 18:19
KÜRT ÇOCUĞU BUDUR İŞTE...
"KANIMIZIN SON DAMLASI, VÜCUDUMUZUN SON PARÇASINA KADAR SAVAŞALIM"
Şehit Medet Mat'ın abisi Muhammed Mat ise bu savaşın Kürt-Türk savaşı olmadığını dile getirerek, devletin terörle mücadelesini sonuna kadar devam ettirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Muhammed Mat "Bu savaş Kürt-Türk savaşı değil, Müslümanlar ile kâfirlerin savaşıdır. Biz bunun bilincindeyiz. Kardeşimin Uhud'da, Bedir'de şehit düşenler gibi şehadete ermiştir. Biz onla gurur duyuyoruz, biz bununla mutluyuz. Biz sağ oldukça, Müslüman Kürtler sağ oldukça, biz Kürtlerin maskesini takıp da, 'Kürt halkının hakkını savunuyorum' diyen Yahudi ve Ermeniler emellerine ulaşamayacaklar. İslam'ın son kalesi bizim kanımız damarlarımızda olduğu müddetçe duracaktır. İslam'ın son kalesini muhafaza edeceğiz. Ben varım, kardeşim var, öbür kardeşim var. İnşallah ömür boyu neslimizle bu dava uğruna canlarımızı feda edeceğiz. Ne mutlu bize ki Efendimizin getirdiği dine şehit verdik. Bu vatana şehit verdik, bu vatan uğruna kanımız aktı. Buradan Cumhurbaşkanıma seslenmek istiyorum. Kanımızın son damlasına kadar, bedenimizin son parçasına kadar savaşalım. Asla taviz vermeyin. Bu son seçimde millet, siyasete girsinler, kan dökülmesin diye oy verdiler. Ama onlar ne yaptı? Seçimi kazandıktan sonra, barajı aştıktan sonra yine kan aktı. Bunlara acımayacaksın’’ dedi.