SON TAHLİLDE; bizim, isticalen bir KAFA DEVRİMİNE ihtiyacımız vardır. Kafalarımızın değişmesi şarttır. Olmazsa olmazdır. Tüm gövdemizi muhasara altına alan zincirleri kırmak için bu devrimin tahakkuku elzemdir. Yeryüzünde vuku bulacak büyük insanlık devriminin meşalesini yakmak için önce bu devrimi tahakkuk ettirmek önkoşuldur. Dirilmek ve direnişe geçmek için bu devrim varlıksal önkoşuldur. Var olmanın ve var kalmanın yegâne muharrikidir. Emperyalizmin, kapitalizmin, liberalizmin, komünizmin, faşizmin, demokrasizmin ve her türlü terörizmin yok olması, yok edilebilmesi için bu devrimi gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Kafalarımız değişmediği müddetçe hayatımızın değişmesi muhal ender muhaldir. Çünkü bakışlarımız yanlış, görüşlerimiz yanlış, algılamalarımız ve anlamalarımız yanlıştır. Böyle olunca da yanlış bir hayatı yaşamaktayız. Bir defa dinden bihaberiz. Kimlikten bihaberiz. Vatan olgusundan bihaberiz. Binaenaleyh, ne doğru düzgün dinimizi temsil edebiliyoruz, ne doğru düzgün kimliğimizi temsil edebiliyoruz ve ne de doğru düzgün vatanımızı muhafaza edebiliyoruz. Ahlaken düşüğüz. Adil olma yönünden zafiyetler içindeyiz. Ki, haddizatında, ilk evvelinde, insanlığımızı bile doğru düzgün temsil edemeyecek kadar çapsızız. Hakikatler acıdır ve acı hakikatleri yudumlamadıkça kendimize gelemeyiz, dirilemeyiz. Geçelim! Bu millet, üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapacak bir millet değildir. Bu milletin haysiyet timsali evlatları da, zangoç olacak kadar haysiyetsiz değildir. Bilinçsiz ve budala değiliz. Bakıyoruz, görüyoruz, algılıyoruz ve anlıyoruz. Gelen keyiflensin diye geçmişe küfredemeyiz. Tefessüh etmiş batıl değerler için kavga veremeyiz. İthal kanunlarla hayatımızı tanzim edemeyiz. Dinsizliği, kimliksizliği ve vatansızlığı, kürselcilik uğruna onaylayamayız. İmansızlaştırmaya ve insansızlaştırmaya karşıyız. Kimliğimizle yaşarız, var oluruz ve dinimizden tevlit eden yüce ve kutsal değerler uğruna kavga veririz. Kuru bir ölüme fit olmayız, bizi ancak şehadet mutmain kılar. Kürselcilik adına, çağdaşlık ve demokrasi adına, vatanından, kimliğinden ve dininden taviz verecek sefil bir millet değiliz ve olamayız. Aklımız, ruhumuz ve vicdanımız onaylamaz bunu. Allah’tan başka sahibi olmayanlarız. Vahdete inanırız. Tevhid şiarımızdır. Tarihe tapınç içinde değiliz. Doğruyu alırız, yanlışı atarız. Ceddimize saygı duyarız ama yanlışına hayır, doğrusuna evet demeyi biliriz. Tarihe ne söveriz ne de tarihi kuru kuruya överiz, ancak ders alabiliriz. Büyük ülküler peşinde koşarız. Bazen kendimize sığmayız taşarız. Sevdalarımızla coşarız. Ütopyalar besleriz içimizde, ulaşamasak bile. Güneşin kucağında buluşmayı arzularız. Gök yorganımız, yer döşeğimizdir bizim. Kılıç namusumuz, rüzgâr atımızdır bizim. Fethimiz gönülleredir. Bedenler ancak zincirlenebilir. Kadim bir medeniyetin dirilişi uğrunadır mücadelemiz, kutlu yürüyüşümüz. Şerefimizden ve namusumuzdan ödün vermeyiz, çünkü yaşamak demek bunlar demektir bizim için. Kimliğimiz bellidir, dinimiz hayatımızdır. Vazifeliyiz ve vazifemizin muktezasını yapmaktır varoluşumuzun gayesi. Öyleyse, uğruna mücadele vereceğimiz ve kurmamız gereken ulvi düzenin temeli kılacağımız ahlak ve adalet olgularının, mutlak ve vazgeçilmesi muhal olan temelleri belirlenmiştir. Bu temeller üzerinde, taviz vermeden ve gerekirse makul şiddet bile içerebilecek olan ahlak ve adalet davasına kendimizi adamamız insani bir zorunluluktur. Bu milletin evlatları, bu vatan üzerinde, İslam ahlakı temelinde bir adalet kavgasını ciddi anlamda vermelidirler. Gerçekten adalet kavgası verdiğini iddia edenler, bu temelleri ıskalayarak bir yere varamazlar ve samimiyetleri sorgulanır. Hatta samimiyetlerinin olmadığı varsayılır. Öyleyse, geneli kuşatan temeller üzerinde vermeliyiz soylu kavgalarımızı. Harici yönlendirmelerin tuzağına düşmemeliyiz. Bu vatan üzerinde, değişmez ahlak temelinde, bir adil düzen kurmak zorundayız. Bu millet, bu hakikati idrak etmeli ve icabını ifa etmelidir. Bilakis, vazifesini ihmal etmiş olacaktır ve var olması sekteye uğrayacaktır. Olaya ideolojik temellerden değil, saf insaniyet temelinden baktığımız zaman bütün bu gerçekler görülebilecek ve kabul edilecektir. Allah, büyük İslam Ümmetini ve necip Türk Milletini korusun ve kadim davamızı zaferle neticelendirmeyi müyesser kılsın! Âmin.
EN SON TAHLİLDE; tüm mevcudiyetimizin idare edildiği gövdemizin üzerinde duran KAFAMIZDA muhakkak ama muhakkak bir DEVRİM yapmak şarttır. Beden coğrafyamızın ve kalp başkentimizin tam bağımsızlığına kavuşabilmeleri için. Nihayetinde de, büyük vatanımızın ve büyük ailemizin, Tam Bağımsız olabilmesi için. Kafamızı, kalbimizi, gövdemizi işgalden kurtardığımız zaman, vatanımız tam istiklale, milletimiz tam hürriyete mülaki olacaktır. Kafamızda devrim yapmadan içimizde ki kompradoru yenmemiz muhaldir. İçimizde ki kompradoru yenmeden dışımızda ki kompradoru yenmek muhaldir. Ve tüm bu durumlar burada tahakkuk ettiği zaman, olguların bu şekilde olaylaşması yekpare ümmete sirayet edecektir. Sömürü ilanihaye topraklarımızdan çekilip gidecektir. Güneşe hasret bu milletin ufkunda aydınlık bir güneş tulu edecektir. Emperyalizmin kanını emdiği tüm mazlumlar bu toprakların gülüşüyle birlikte gülmeye başlayacaktır. Ve insanlık coğrafyasında büyük bir devrim tahakkuk edecek, yeryüzünün varisi olan mustazaflar emaneti emin ellerine alacaklardır. Zihinlerimizi tamamen boşaltmalı ve temizlemeliyiz. Bilakis, söylediklerimizin tahakkuku muhaldir. Manipülasyonlara, ajitasyonlara karşı müteyakkız olmalıyız. Kimlik ve din bağlamında ki, biçimlendirme ve şekillendirme tezgâhlarına karşı teyakkuzda bulunmalıyız. Olgulara ve olguların olaylaşması boyutuna, ideolojik temellerde değil, safi insanlık umdeleri bağlamında bakmalıyız. Bakış açımızı, görüş açımızı, algılama ve anlama açımızı en dip derinliklerde VAHİY inşa etmelidir. Tarihi hamulemizi asla sarf-ı nazar eyleyemeyiz. Hiçbir şahsın, zümrenin, topluluğun kirli, kanlı ve karanlık emellerine alet olamayız. Hiçbir şahsın, zümrenin, topluluğun ucuz, basit ve sığ menfaatlerinin kurbanı ve aracısı olamayız. Zihinlerimiz kurtarıldıktan sonra, bedenlerimiz de işgalden kurtarılacaktır, sonra da milli kurtuluş hamlesini sakin ve temiz bir zihinle yapmak için fırsat bulmuş olacağız. Çünkü zihinlerimiz kurtarılmadan, bedenlerimiz kurtarılmayacaktır, bedenlerimiz kurtarılmadan da milletimiz ve ülkemiz kurtarılamayacaktır. Her şey birbiriyle ilintilidir. Ümmetin selameti, milletlerin selametine bağlıdır, milletlerin selameti de fertlerin selametine bağlıdır. Fertlerin selameti de zihinlerinin selametine bağlıdır. Öyleyse ilk evvelde zihinlerin kurtarılması elzemdir, mutlak koşuldur. Zihinlerin kurtarılması da, vahiy temelli okumaya bağlıdır. Vahiy, mutlak bilgi kaynağımızdır ve bizlere mutlak doğru olanı, mutlak isabetli ve istikametli olanı gösterecektir. Allah, zihnilerimizi, bedenlerimizi, insanlarımızı, ümmetimizi, milletimizi, devletimizi ve ülkemizi gizli ve açık işgalden kurtarsın. Sonsuz Âminler olsun.
ADİ HAİN
Adama kustuğunu yedirirler gözüm. Bir defa erdemli olmalı insan dediğin. Şeytanın sözcülüğünü yapmakla; şeytana, zımnen, benden sana iyi uşak olur demekle başın göğe ermez. İnsan dediğin kökünden kopmaya görsün, her rüzgârda sürüklenmeye başlar, bir türlü dik duramaz. Kalkacaksın, şeytanın yuvasında kendi ülkenin Başbakan'ına, üstelik şeytanın diliyle kusacaksın. Sen kimsin? Senin kendi dilin yok mu? Hangi millettensin? Hangi toprağın çocuğusun? Siyasetin ne? Kime siyaset yapıyorsun? Herhalde hayatın boyunca, keşke saman altında yaşasaydım da bu utancı tatmasaydım diyeceksin. Zira kim olursa olsun, hangi kulvarda bulunursa bulunsun, bu zilleti tensip ve tasvip edemez. PKK payandası olduğun için şeytan bugün sever, yarın sever, miadın dolunca çöpe atıverir unutma! Şeytan bu. Ama akıl lazım demi şeytanı ihsas ve idrak etmeye?
ZULÜM
Zalim dolu dünya
Zulüm kusuyor insan
Güvercin ürkekliğini hissedin
Kırlangıç süzülüşünü izleyin
Göklerin derinliğinde kaybolun
Yerlerin sonsuz boşluğu garip
Bir mülteci çocuğun gözlerine bakın
Zulme ne gerek ey fani insan
Düşün! Utanacaksın kendinden
Zulüm olmayacak kustuğun
Kendini kusacaksın, kendin kusacaksın
Zulüm acıtıyor küçücük yüreğimizi
İNSANLIK
İnsansanız hissedersiniz, hissederseniz seversiniz, severseniz merhamet edersiniz, merhamet ederseniz adaleti gözetirsiniz. Bilakis insanlığa dair tüm iddialarınız boştur, temelsizdir.
ZALİM KARDEŞ
Düşmanın zulmü maddi zulümdür, derine işlemez, gövdeye dokunur geçer, acısı hissedilmez, ne gözleri ağlatır ne de yüreği sızlatır, çabuk unutulur. Kardeşin zulmü manevi zulümdür, derine işler, yüreğe oturur kalır, acısı asla geçmez, için için yüreği sızlatır, gözleri ağlatır, asla unutulmaz.