EVRENİN GİZLİ DERİN DEVLETİ...2...

Özgür DENİZ - 08.05.2016

İncil’de der ki; ‘’Eğer ki düşman, herhangi bir tefrik yapmadan bir ülkeye saldırırken, o ülke kendi içinde atomize olmuşsa ayakta kalması kabil değildir. Keza bir aile kendi yuvasında dağılmışsa ayakta kalması kabil değildir. Hakeza şeytan da aynı şekilde kendisiyle savaş halindeyse ve kendi dünyasında parçalanmışsa ayakta kalması muhaldir ve artık eceli gelmiş demektir. Kuvvetli bir adamın evine girip, onun eşyasını çalmak kolay değildir. Fakat kim ki, kuvvetli bir adamın elini, ayağını bağlarsa, onun evini soyabilir.’’ Batı Uygarlığının temellerini burada görebiliriz. Batı Uygarlığının yani küresel şeytani siyonist emperyalizm ekseninde hareket eden küfür milletlerinin taktikleri, stratejileri bu sözde gizlidir haddizatında. Yekpare küfür milletlerinin yönlerini ve yollarını, tahrip ve tahrif edilmiş, insan eli değmiş, kirli, kanlı ve karanlık emellerine uygun hale getirilmiş kitaplar tayin eder. Binaenaleyh, şeytaniler yani küfür milletleri, kendi aralarında gizli bir ittifak yaparlarken, bütün dünya milletlerini, içlerinden bölmeye, parçalamaya ve nihayet yutmaya çalışırlar vampir gibi. Bunu da ürettikleri kirli, kanlı, karanlık ve yalancı ideolojiler tavassutu ile becerirler maalesef. Bizlerde öylece uyuruz. O ideolojilerin, bizlerin, güzel hayallerimizi gerçekleştireceğini sanırız. Üstelikte bizi uyandıran bir kitabımız varken! Sizler, küresel şeytanilerin yani küfür milletlerinin, sizlerin elinizi, kolunuzu, ayaklarınızı, hülasa; gövdenizi bağlamadan, zincirlemeden, sizlere hükmedebileceklerini düşünebilir misiniz? Bu olmaz bebeğim! Ama ne yapıyorlar şeytaniler? Sizlerin değerlerinizi yozlaştırıyorlar, kitabınızı tahrif ve tahrip etmeye yelteniyorlar, kimliğinizi tagayyürata uğratıyorlar ve sizleri kimliğinize, dininize düşman ediyorlar, sizleri, kendilerinin ürettikleri kanlı, kirli, yalancı ve karanlık ideolojilerin esirleri kılıyorlar. Sizleri, sizlerin içinizde barındırdığı, kiralık ve kahpe ajanları ile birbirinize düşman ediyorlar. Bu topraklarda, profan izm’ler nasıl hâkim olabilmektedir? Kimler gerçekleştirmektedir bunu, kimler şahısların ardına sığınarak, bu toplumu dinsizleştirmeye ve kimliksizleştirmeye çalışmışlardır, çalışmaktadırlar? Darvinizm’i bu toprakların çocuklarının beynine ve ruhuna kimler zerk etmeye cüret edebilmişlerdir ve sonu gelmez terörizmin patlak vermesine zemin hazırlamışlardır? Kimler PKK terörünü çıkararak ve aramıza nifak tohumları ekerek, birliğimizin ve uhuvvetimizin bozulmasına sebep olmuşlardır? Düşünelim kardeşlerim! Uyanalım kardeşlerim!

 

Kur’an der ki; ‘’iman edenlerin velisi Allah’tır. Allah, iman edenleri karanlıktan çıkarır ve aydınlığa eriştirir. Küfre sapanların velileri ise tağuttur. Onları aydınlıktan karanlığa götürür. İşte bunlar cehennem yolcularıdırlar ve orada ebedi kalıcıdırlar.’’ Bakara-257

 

Hakikat, güneş gibi aşikâr olduğu halde, maalesef dönüp bakmıyoruz, bakmaya mecalimiz yokmuş gibi bir halet-i ruhiye içindeyiz. Yaşanması icap eden hakikatleri, münhasıran konuşmakla iktifa ediyoruz. Yani hareket değil, laf üretiyoruz mütemadiyen. Gizli Dünya Devleti, alta doğru yayılan karanlık ve mutemet elemanları tavassutu ile tüm enstrümanlarını kullanarak insanların bilinçlerini dumura uğratmıştır maateessüf. Hakikaten bilinçsiz bir sürüye dönmüşüz. Yoksa hakikat bu kadar aşikâr iken, niçin hakikati terk edelim, hakikate sırtımızı dönelim, yüzümüzü dönmemiz iktiza ederken? Göz göre göre, kendi celladımızı oynuyoruz. Hakikatlerden kaçıyoruz. Tağutların ocağına düşüyoruz. Gayya Kuyusuna yuvarlanıyoruz, fakat farkında değiliz. Allah’ın gönderdiği hakikatlerle besleneceğimize, gidiyoruz Gizli Dünya Devleti’nin ürettikleriyle besleniyoruz. Hakkın karşısında batıl vardır. Batıl, tüm boyutlarıyla, detaylarıyla, çapıyla, derinliğiyle Gizli Dünya Devleti’nin ta kendisidir. Hak ise İslam’dır. Hakkın müntesiplerinden yanlış yapanları, Hakkı terk etmeye bahane ediyoruz, Hakkı daha ideal düzeyde yaşayacağımıza. Yani yanılıyoruz, aldanıyoruz, kendi kendimizi aldatıyoruz. İnsan, bir yerde beslendiğidir. Zira besindir, kaderine büyük etkide bulunan şeylerden biri. İnsan yediğidir bebeğim! Ve ağzından çıkan yine yediğidir. Beyninin göklerinden, kalbinin vadilerinden dudaklarına inen yine yedikleridir. Bize bu güne kadar zehir içirdiler, zakkum yedirdiler. Ve şimdi zehir kusuyoruz, ateş kusuyoruz, kan kusuyoruz. Yazık değil mi? İnsanlar bir tülü hakikati algılayamıyorlar, anlayamıyorlar, kavrayamıyorlar ve yüzlerini hakikate dönemiyorlar. Sanki hakikat yok edici bir zehirmiş gibi! Niye? Çünkü gövdeleri nice on yıllar boyunca batıl ile iyice dağlanmış. Allah’a isyan eden tağutların izlerini takip etmek dinimize münafi iken, dumura uğratılmış bilincimiz yüzden ve İslam’a yabancı kalmamız sebebiyle tağutların peşlerinden gitmişiz, onların sözlerine uymuşuz, onların sunumlarını koşulsuz kabul etmişiz, içirdiklerine ve yedirdiklerine söz etmemişiz, hayatımızın her yönünde onları rehber edinmişiz amma velakin Allah’ımızın sözünü yargılamaya yeltenmişiz, Önderimizin sözlerini teğet geçmişiz, kitabımıza burun kıvırmışız küstahça, ahmakça, cahilce, nankörce, zalimce. Oysa tağutların ve kullarının, bizleri nereye götürdükleri çok açıktı, Allah’ımızın nereye çağırdığı da çok açıktı. Ama biz hakikate karşı kördük, sağırdık, hissizdik, akılsızdık. Nesillerimiz ne halde geldi kof eğitim sebebiyle? Ama göz gerek değil mi görmeye? Kulak gerek değil mi duymaya? Vicdan gerek değil mi hissetmeye? El gerek değil mi uzanmaya? Ayak gerek değil mi koşmaya? Beyin gerek değil mi idrak etmeye? Yapmayalım kardeşlerim! Vakit geçmekte, ömür tükenmekte ve bizler sürekli kaybetmekteyiz. İsticalen hakikate yüzümüzü dönmeliyiz, başka kurtuluş yolu yok, biraz daha cesaret!

Tarih: 08.05.2016 Okunma: 834

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

ORHAN AFACAN

06.09.2015 - 07:59

Sayın İsmail Hakkı CENGİZ beye bana verdiği köşe imkanından dolayı açık olarak teşekkürlerim sunuyorum.

ORHAN AFACAN

06.09.2015 - 07:59

Sayın İsmail Hakkı CENGİZ beye bana verdiği köşe imkanından dolayı açık olarak teşekkürlerim sunuyorum.