ANLAT DEDİ KENDİNİ, RUHUMUN GİZLİ AJANLARI...3...

Özgür DENİZ - 17.05.2016

Her lahza, vahşi sömürüye ve müstebitliğe karşı adaletin ve hürriyetin, tefrikaya karşı vahdetin, savaşa karşı barışın, anarşiye karşı ahengin, düşüşe karşı yükselişin, baş eğmeye karşı direnişin, uyuşukluğa karşı dirilişin, kine karşı sevginin, nefrete karşı muhabbetin, hasede ve fitneye karşı dayanışmanın, sınıfçılığa karşı müsavatın yanında durdum. Zira soylu alimlerimizinde ifade buyurdukları gibi; ‘’kurtuluşumuz ve varoluşumuz, milli birlik ve beraberliktedir.’’ Ülkemdeki iç ve dış odakların, fitne ve fesat yuvalarının, ihanet şebekelerinin, halkımın, ülkemin ve gençliğimin aydınlık istikbali adına teşrik-i mesai yapmalarına, kirli ve pespaye kumpaslar tezgâhlamalarına asla razı olmadım. Hiçbir lahza gaflet ve dalalet içerisinde bulunmayarak her daim müteyakkız oldum. Emellerimi, gayelerimi, ideallerimi asla ve kata müstevlilerinkiyle tevhit etmedim. İkbal meftunluğuyla bu rezil ve namussuz oyuna gelenleri de tensip ve tasvip etmedim. Şahsiyetiyle, varlığı muvacehesinde duyduğu derin hassasiyetiyle, sahip olduğu kimliği ve kişiliğiyle âlem-i insanlık dairesinde temayüz etmiş ahfadıma karşı kirli, süfli duygu ve düşünceler besleyen ve ölümcül tuzaklar hazırlayanlara karşı çelikten bir kale ve demir yumruk olmaya ikdam ettim.            

 

Ne ateşli ve coşkulu direniş ve diriliş marşları besteledim ve terennüm ettim, bu marşları terennüm ederken bile, adavetin yok olduğu, tüm kinlerin solduğu ve barışın egemen olduğu bir dünyada uhuvvet içinde yaşamayı düşledim durdum mütemadiyen. Bu ömrün muayyen süreliğine bir armağan olarak verildiğini, bir gün sonunun geleceğini, baharların terk edip, ışıkların söneceğini, hiçbir kötülüğün yapanın yanına kar kalmayacağını, iyiliklerin ilanihaye payidar olacağını tefekkür ettim ve bu minvalde insanca bir hayatı tercih ettim. Haysiyetle, hassasiyetle, hissiyatla ikmal edilmesi iktiza eden en ağır, en çetin, en zorlu, acı ve sürgün dolu yolculuğun hayat yolculuğu olduğunu idrak ettim. Kendim, ailem, milletim, ümmetim ve insanlık adına var olmanın en yüce varoluş olduğunu fark etim, anladım. Her an, harbi, pazarlıksız, içten, hesapsız, umarsız, menfaatsiz, samimi, güvenilir, münhasıran rıza-ı ilahiyi baz alan ve beklentisiz olan dostluklara, masum ve doğal tebessümlere, ardından davul çalınmayan ve beklenti umulmayan iyiliklere, taaa gönlün derinliklerinden süzülerek gelmelerden sonra verilen selamlara, delice bir neşe içinde yapılan soluksuz muhabbetlere, hep bir ağızdan terennüm edilen direniş ve diriliş türkülerine, tek can ve tek fikir olarak gerçekleştirilen kalkınma hamlelerine özlem duydum. Mütemadiyen hasretle kucaklayıp sarabileceğim, her ahval ve şeraitte itimat edebileceğim dostlar aradım durdum. Natürel ve saf duygularla örülmüş aşkları hayata geçirme, yaşama ve yaşatma adına mücadele ettim. Tevhidin, adaletin, özgürlüğün, barışın, uhuvvetin, müsavatın, tesanütün, sevginin, dostluğun, muhabbetin, kolektivizmin ve tam bağımsızlığın sözcüsü, savunucusu, yaşayıcısı, taşıyıcısı, kavgacısı olmaya gayret ettim. 

 

Gün doğumuyla başlayıp, günbatımıyla biten yoz ve kof sevdalardan, münhasıran cinselliği baz alan ve içinde sevginin kırıntısını bile barındırmayan ve bütünlükten, masumiyetten, doğallıktan, anlamdan yoksun olan günübirlik nahif aşklardan, menfaat eksenli kurulan ve mürailik kokan dostluklardan, sahtekârca tebessümlerden, cılız, içtenliksiz ve gayr-ı samimi merhabalaşmalardan, değerler ve kutsallar gibi ulviliklerin süfli ve sefil gayeler uğruna sömürü aracı olarak suiistimal edilmesinden, haksızlıklar muvacehesinde seslerin keskinleşmemesinden, hak yerine kuvvetin, rıza yerine menfaatin, barış yerine cidalin eksen alınmasından içtinap ettim ve iğrendim. İnsanlığı, aşağılık ve kişisel çıkarları uğruna suiistimal eden, akıllarına ipotek koyan, devrimci fikirlerini öldüren, direniş ocaklarının aydınlık meşalesini söndüren, daha baharındaki devrim çiçeklerini karanlık odalara kapatarak solduran, insanlığın beşerlikten bireyliğe doğru ilerleyen mücadelesini akamete uğratan, insanları tevhide, vahdete, hürriyete, uhuvvete, birliğe, beraberliğe, dayanışmaya, yardımlaşmaya, sosyal adalete, kolektif telakkiye ve sevgiye çağırmayıp; insanlar arasında polarizasyon ihdas ederek (parçalanma, bölünme ve ayrılık yaratarak), kendi umdelerine (ilke ve kurallarına) kulluk yapmaya ve ram olmaya davet ederek kula kulluğun kapısını aralayan her türlü yapılanmadan, teşekkülden, klikten iğrendim ve isyan ettim. İnsanlığın umutlarını, sevinçlerini, sevgilerini, aşklarını, ideallerini ve külliyen hür yarınlarını çalan aşağılık, ilkel, vahşi, iğrenç ve kahpe emperyalizmden nefret ettim ve amansız düşmanı oldum. Bütün umudum kendimde dedim ve namerde muhtaç olmadan yaşamak için çabaladım ve elhamdülillah muvaffak oldum. Her lahza, insanları meraklandırmayı, düşündürmeyi ve heyecanlandırmayı görev edindim.

 

Yıllarca her hizip, klik, teşekkül, toplumsal ve hiyerarşik yapılanmalar, halkların ve insanlığın polarize olmasından nemalandı durdu insafsızca ve namussuzca. Bitip tükenmeyen meta ihtirasları, lüks yaşama hazları, türlü dünya nimetleri ve mevki-makam-şöhret meftunluğu uğruna. Böyle menhus bir zihniyetin ve bu zihniyetin tevlit ettiği müptezel ve pespaye ahlâkın taşıyıcılarından, yaşayıcılarından ve kavgacılarından iğrendim ve yok edilmesi uğrunda amansız ve sürgit bir mücadele verdim. Binaenaleyh, insanların aklına ipotek koyarak onların hür birer birey olmalarını ve kendi yağıyla kavrulup, kendi ayakları üzerinde durabilen haysiyetli birer şahsiyet olmalarını engelleyenlere karşı pervasız bir mücadele verdim ve biteviye direndim. Şimdi her türlü acıya, ıstıraba ve çileye karşı ilânihaye devasa bir sabırla behemehâl direnen bu gövde adeta yorgun bir vapur gibi, ama derin tecrübelerle, engin hamulelerle yüklü bir vapur.  Neler gördü bu gövde, kimleri tanıdı ve kimlerin insanlıkla alakaları olmadığını anladı. Hiçbir zaman, hiçbir kimseyi aldatmadım, aldatılamadığım için hiçbir zümrenin yanında yer bulamadım.  Çünkü hiçbir kimseye omuzlarıma basarak yükselme imkânı tanımadım. Herkes istedi ki, bize istediklerimiz elde etmemiz için basamak ol. Ne kimsenin üzerine bastım ne de kimseyi üzerime bastırdım. Şerefimle, dimdik yaşadım, dimdik yürüdüm, eğilmedim. Ne aşağıladım ne de aşağılanmaya katlandım. Herkese hak ettiği değeri vermeye gayret ettim. Kimseyi satmadım, satılmaya eyvallah çekmedim.

Tarih: 17.05.2016 Okunma: 733

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?