GERİCİLİK VE İLERİCİLİK, ŞEYTANİ BİR TEZGÂHTIR...

Özgür DENİZ - 14.06.2016

Her şeyi biliyoruz, ya insanlığı? Diril ve kalk, insan olmaktan başka çare yok! Kendini bil ve bildir kendini, bilakis çözebileceğin hiçbir şey yoktur. Geçelim! Bu ülkenin kadim kavgasıdır gerici-ilerici kavgası ya da toplumsal bir absürtlük diyelim. Zira kalıp bir kavgadır bu, kimse mahiyete bakmaz. Hakikatte gerici-ilerici diye bir şey var mıdır ya da bu nosyonlar algıladığımız gibi midir? Farz edelim ki bu tür nosyonlar vardır, madem öyle bizde naçizane çözümleme yapalım. Öyleyse gerici kimdir? Yaşadığı çağı, hangi çağlardan yaşadığı çağa ulaştığını anlayıp, idrak edemeyen gericidir. Kafasıyla kavga etmekten korkup, şiddete temayül gösteren gericidir. Zira çözüm dildedir, sıkılmış yumruklarda değil. Sıkılmış yumrukta gereklidir ama fikir kavgasında değil. Söz varken, kuvvete sarılan gericidir. Çünkü insan sözle yaşar, hayvan kuvvetiyle ayakta kalır. İnsanlığın ulaştığı aşamayı nisyana terk edip, idrak edemeyip, ilkelliğe ricat etmeyi tahayyül ve tasavvur eden gericidir. Münferit olarak ayakta kalamayacağı sanrısıyla birilerinin gölgesine sığınıp asalak gibi yaşamaya çalışan gericidir. Kendi varoluş kavgasını vermekten aciz olup, birilerinin gölgesinde iş kotarmaya yeltenen, kendi başına hiçbir işi beceremeyen gericidir.  İdeallerine ve ülkülerine kendi iradesi, çabası, say ve cidali ile değil de, başkalarının kararları ve silahları ile mülaki olmayı düşleyen gericidir. Malik olduğu mülkle ve erkle, adamlık ispatlamaya yeltenen ama mana yönünden nakıs olan ve insanlık çizgisinden aşağı düşmüş olan gericidir. Kendi emeği olmadan, ter ve yaş dökmeden, asalak gibi başkalarının sırtından geçinen gericidir. Ahlaksızlık, esaret, adaletsizlik ve terörizm bataklığından geçinen, beslenen gericidir. Kendi dışında ki insanların terinden, yaşından, kanından, korkusundan, emeği üzerinden beslenen ve kendine erk ve servet temine den gericidir. İnsanların farklılığından, renkliliğinden korkan gericidir. İnsanları tek tipleştirmeye yeltenenler gericidir. Hayatın akışına karşı duran, yaşamda ki zevkleri acılaştıran ve zehirleyen, kendi zevki uğruna insanlığı ezen gericidir. Hakikat güneş gibi ortadayken ve bunu fark ediyorken, kendi ucuz, basit, küçük menfaatlerine ters geldiği için hakikate ittiba etmeyen gericidir. Hayatını putlara adayan, bitevi yeni putlar icat eden, insanlığı kendi icat ettiği putlar nünde secdeye sevk eden gericidir. Bilimsel deneyler sonucunda gerçeğe ulaşıpta ulaştığı gerçek kendi dünyevi hayallerine ve savunduğu ideolojisine ters düştüğü için gerçeği tersyüz eden gericidir. Üzerinde ve kucağında yaşadığı ülkeye ve millete ihanet eden gericidir. İnsanlığın insan olma sürecinde ki geçirdiği aşamaları göz ardı ederek tekrar ilk sürecin başına dönmeyi arzulayan gericidir. Kutsal değerleri insanlığı aldatmak için suiistimal eden gericidir. Kendi aklını iptal edip, başkalarının akıllarıyla hareket eden gericidir. Yolunda uyuyanlar ve yollarda uyutanlar gericidir.

 

Peki, ilerici kimdir? İçinde yaşadığı çağı algılayabilen, anlayabilen, kavrayabilen ve çağın icaplarına göre kendi konumunu belirleyebilen ilericidir. Ter, yaş, iktiza ettiğinde kan akıtabilen, korkulardan beslenecek kadar zavallı, sefil olmayan ilericidir. Kendi aklı, iradesi, ihtiyarı ile var olabilmeyi göze alabilecek kadar soylu olan ilericidir. Kavgasını kafasıyla vermekten hiçbir zaman imtina etmeyecek kadar yürekli ve cesur olan, verdiği kavga neticesinde tezahür eden hakikate tahammül edip, ittihaz edecek kadar asalet sahibi olan ilericidir. İnsanlara, kendini, gücüyle değil, sözüyle sevdirmeyi başarabilmiş olan ya da başarmaya çalışan ilericidir. İnsanları, sahip olduğu güçle, emeklerini gasp etme yoluyla zımnen tehdit ederek, hakikati söylemekten alıkoymaya yeltenme gibi müptezel bir harekete tevessül etmeyen ilericidir. Gücün sözüne değil, sözün gücüne tabi olan, saygı duyan ilericidir. Kendine güvenen, öz benliğini tanıyan ilericidir. Her şartta ve koşulda adaleti gözetebilecek kadar asil, necip, haysiyetli, erdemli olan ilericidir. En ufak bir şeyden dolayı insanları ellerinde ki nimeti almakla tehdit edecek kadar pespayeleşmeyen, müptezelleşmeyen ilericidir. İnsanlar, kendi aleyhinde de olsa, hakikati söylediklerinde, onları gözden çıkarmayıp, onlara saygı duyacak kadar haysiyetli olan ilericidir. Bakışı uzaklara yönelen, ufku ve perspektifi geniş olan, dünyayı geniş bir pencereden temaşa edebilen, zihninin tüm pencerelerini açabilmiş olan ilericidir. Ahlakilik, küçük, basit, ucuz menfaatlerine darbe vursa bile, ahlaki davranmakta muannid olan ilericidir. İnsanları seven, insanların sevilmesine haset beslemeyen, insanların saygınlıklarını zedelemeyen ilericidir.   Hakikati arayan ve bulunca anında teslim olan ilericidir. Hakikati ideolojisine tercih edebilen ilericidir. Put kıran ilericidir. Bilimi insanlığın iyiliği yolunda kullanan ilericidir. Üzerinde ve kucağında yaşadığı ülkeye ve millete sadakatli olan ilericidir. İnsanlığın insan olma sürecinde ki aşamaları dikkate alarak daha ileriye yönelen ilericidir. Ahlaka, adalete, hürriyete ihanet etmeyen ilericidir. Allah’a tabi olan ilericidir. Uyanık olanlar ve uyuyanları uyandıranlar ilericidir. Kendi aklı, iradesi, ihtiyarı ile kendi kaderine etkide bulunabilen ilericidir. Birilerini layüsel görmeyen ve her şeyini ona teslim etmeyen ilericidir.

 

Gelelim sadede! İnsanlığın mutlak, muhakkak ve yegâne yüce Önder’ini ve O’nun izinden izzetle, şerefle, haysiyetle yürümeye gayret eden muvahhid Muhammedîleri (yani herkesi değil, zira ne herkesi insan olarak görebiliriz ne de herkes Müslüman vasfına tam manasıyla sahiptir) gerici olarak tavsif edenlere bir bakalım. İnsanlık nice çağları devire devire içinde bulunduğumuz çağa erişmiştir. Yani hangi çağdayız ve elan, taşa, kadına, paraya tapınç içindeyiz. Tapıyor muyuz bunlara? Tapmıyoruz diyebilir miyiz? İnsanları da Allah’a tapmaktan alıkoyup, taptıklarımıza tapmaya çağırıyor muyuz? Yani putçuyuz ve putçuluğa davet ediyoruz. Filhakika putçuluk nedir? Emperyalizmin tuzağıdır. Çünkü emperyalizm ne kadar put üretir ve ne kadar mürit bulursa, o kadar kazanır. Bu put, bir taş olabilir, bir kaya olabilir, bir kadın olabilir, bir makam olabilir, bir insan olabilir, para olabilir, herhangi bir nesne olabilir. İnsanın derununda ki tapınç temayülünü fark eden şeytan, bunu yapay olarak giderme gayretine düşerek, insanlığa yapay putlar üretmekte ve insanları bu putlara taptırarak insanların derununda ki tapın arzusunu tatmin etmeye çalışmaktadır. Peki, şimdi söyler miyiz? Puta tapan insanlık nasıl ilerici ve aydınlık olabilir hatta nasıl bilimci olabilir? Haddizatında putçuluk, bedevi Arap toplumunun bir özeliğiydi ve putlar üzerinden insanları eziyorlar, sömürüyorlardı. Yani putçuluk bir gericilik özelliğiydi. Ve insanlığın karanlık ufkunda doğan Yüce Güneşle, tüm putlar kırılmış, paramparça edilmiş ve putçuluk sona ermeye yüz tutmuştu. Ve insanlığın hakiki ilericileri, aydınlıkçıları, bilimcileri, ilimcileri, putlara tapmaktan vazgeçmişler, bunun trajikomik bir durum olduğunu ihsas ve fark etmişler, nihayet reddetmişlerdi. Çünkü güneşi görmüşlerdi. İnsanlığın karanlık ufkunu aydınlatan o Yüce Güneşin tezahürüyle, yerin dibine batasıca tüm sahte güneşler batmıştı sonsuza değin. İnsanlık uyanmış ve dirilmişti. Ve kan, ter, yaş, emek emici vampirlerin yegâne geçim kaynağı olan putçuluk, insanlığın uyanıp, dirilmesiyle tarihin çöplüğünü boylamıştır. Çünkü kendi benzerine tapmaktansa ve kendi elinle yapıp sonrada acıkınca yediğin şey önünde eğilmektense, kendi benzerin olmayan ve daima diri olan, hayat veren bir Allah önünde eğilmek ne yücedir. Eskiden taştan yontulurdu putlar şimdi o putların yerini şeytanın yeni icatları aldı; yat, kat, cip, vip, masa, kasa, nisa vb. şeyler aldı ve bunlar daha ağır ve daha feci. İnsanlık cahil, zalim nankör maalesef. Bilincini kaybetmiş. İradesini teslim etmiş. İhtiyarını kullanamaz olmuş. Oysa tağutların, kendisini karanlığa gömdüğünü, Allah’ın ise o karanlıktan aydınlığa çıkardığını kendisine bildiren bir Önderi ve kitabı vardı. Keza, kendi ellerinle yonttuğun nesnelere mi tapınç içindesin diye soruluyordu kendisine insanın.

 

Gerici bedeviler, insanlığın karanlık ufkunda Yüce Güneş doğmadan ve evreni aydınlatmadan önce, her türlü şeytan işi pisliğin bataklığında can çekişiyorlardı. İlericilik bu mudur? Çocukları diri diri toprağa gömüyorlardı. İlericilik bu mudur? Kadınları mal gibi kullanıyorlardı. İlericilik bu mudur? Kız çocuklarının zerre değeri yoktu. İlericilik bu mudur? Helvadan putlar yapıp, acıkınca yiyorlardı. İlericilik bu mudur? Peki, zamanımızda ne olmaktadır? Bedevilerin yaşamları aynıyla bugünde geçerlidir ama bakınca görmek gerekir, alıkça bakılmamalıdır, görmek, ihsas etmek, fark etmek için bakılmalıdır. Antalya da bir festivalde zom olan genç, gece evinde iflas etmiş olarak bulunuyordu. Bu olayın benzeri fasılalı olarak yaşanmaktadır maalesef. Çocuklarımız diri diri toprağa gömülmüyorlar mı şimdi de? Kız çocuklarımız her türlü adi ve aşağılık zevklerde mal gibi kullanılmıyorlar mı? Emperyalist sömürünün birer nesnesi konumunda değiller mi? Pespaye ve müptezel eğlencelerde nesillerimiz heder olup gitmiyorlar mı? Peki, şimdi soralım lütfen; günümüzde yaşananlarla, bedevilerin yaşadıklarının ne farkı var? Gericilik aynı gericilik, ilericilik bu yaşamın neresinde? Beyinler uyuşmakta, zekâ katledilmekte ve sağlıklı düşünme yetisi yok olmaktadır her türlü zehirli içkiyle. İçki küresel şeytani siyonist emperyalizmin bir tezgâhıdır. Daha evvelde derinlemesine izah etmiştik bunu. Kendi planlarının deşifre edilmemesi ve insanların böyle şeylerle iştigal etmemesi için insanların beynini uyuşturmakta, insanları umutsuzluğa sevk etmekte ve insanları uyuşturucu baronlarının kucağına itmekte ve her türlü zehirli içkiyi çağdaş yaşam gerekliliği olarak sunmaktadır, daha doğrusu zımnen dayatmaktadır. Çünkü şeytan sarhoş edemediği topluma hükmedemez. O toplumun çocuklarını esir alamaz, yönlendiremez, tuzaklara düşüremez. Hayata bakınız anlarsınız. İçki içenler bunu inançsal bir değer olarak görmektedir, aydınlıkçı ve ilerici olmanın bir gereği olarak addetmektedirler, binlerce insanın canına kastetmektedirler. İlericilik maskesi ardında gericilikte ısrar edenler bu özelliklerini hala muhafaza etmektedirler. Yani eksiden böyleydi, şimdi de aynı şey geçerlidir maalesef. Bir bedevilere bakınız, bir de şimdi güya ilerici geçinenlere. Aynı özellikleri göreceksiniz hem de tıpatıp aynı. Kadınlar bugünde ticaret pazarında bir meta olarak kullanılmaktadırlar. Güya kadına değer veriliyormuş gibidir zevahire bakınca ama işin aslı asla böyle değildir, kadın bitevi düşürülmekte, ezilmekte, çiğnenmekte ve aşağılanmaktadır. İlericilik bu mudur? İşin özü, hakikatte ilerici olan Önderimiz ve Önderimizin haysiyetli, sadık takipçileridir. Gerici olanlar ise Önderimize muhalefet edenlerdir. Bu meydan da Müslüman olduğunu iddia edipte gerici olan yok mudur? Hiç kuşkusuz ki vardır. Yani ben Öndere tabiyim, bu sebeple gericilikten kurtuldum diye bir şey yoktur. Gericilikte, ilericilikte hayatın içinde belli olur. Eylemlerde tezahür eder.

 

Kumar masalarında şereflerini ve namuslarını bırakıp, ailelerini toplum içine çıkamaz hale getirip, bir de tutup ilericilikten bahsedenler oluyor. Servetlerini, itibarlarını hatta intiharı seçip hayatlarını kaybediyorlar. Keza aynı zamanda terlerini, yaşlarını, kanlarını sömürdükleri insanların da emeklerini berhava ediyorlar bu şekilde. Toplum açlık çekerken bunlar şerefsizce boş yere servet akıtmaktadırlar. Bir ailenin bir yıllık gelirini bir gecelik seansta harcamaktadırlar. Topluma çıktıklarında baksanız adam sanırsınız bunları, kallavi cümleler kurarlar, itibardan bahsederler, hatta yaşadıkları profan hayatı tatlandırarak anlatırlar. Bu durumda küresel şeytani siyonist emperyalizmin kahpe bir tezgâhıdır. Şeytanın varoluş kodlarından biridir bu yöntem. Zira kumar masalarında ki paralar, hakikatte onun kasasına akmaktadır. Ve kaybedenler onun kucağına düşmektedir. Toplumlar bu yolla ekonomik olarak zayıflamakta, toplumsal kaoslar zuhur etmekte ve toplumsal kaynamalar hâsıl olmaktadır. Yoksul daha da yoksullaşmakta, kompradorlar daha da şımarmaktadır. Şeytan ilk evvelde bir şeyler verir ki, alacağı çok şeyler olsun. Ahlaki düşüklük meydana getirebilsin ki, bu ahlaki düşüklüğü yol bilerek ruhlara inebilsin. Ruhlara inebilsin ki, toplumları istediği yönde yürütebilsin. Ama Yüce Güneşin insanlığın karanlık ufuklarında tulu etmesi toplum tabakasında buz gibi katılaşmış ve toplumu esir almış bu ahlaksızlık kütlesini eritmiş ve yok etmiştir. İlerici olanlar bu transformasyonu çok kolay şekilde tolere edebilmişler, benimseyip içselleştirmişler ve hayatlarında tatbik etmişlerdir. Velakin gericilikte diretenler, bu yaşam tarzından ricat etmemişler ve çağımızda da bu tarzlarını sürdürmektedirler. Yani eksiden böyleydi şimdi de aynısı. Bir bedevilere bakınız, bir de şimdi ilerici geçinenlere. Aynı özellikleri göreceksiniz hem de tıpatıp aynı. Varın siz düşünün!

 

Şeytani bir pislik olan ve gericiliğe dair mutlak bir emare olan, resmen ve alenen yapılan, zevahirde faizcilikle tavsif edilen ama hakikatte tefecilikten başka hiçbir şey olmayan kirli, kanlı, alçak ve adi sömürüyü temsil edenlere bir bakınız. Bunlar kendilerini toplumdan ayrı ve üstün gören, kendilerine toplumu yönlendirme ve gütme gibi bir görev çıkaran ve mütemadiyen ilerici olduklarını söyleyen tiplerdir. Ekonomiye hâkimdirler, politikayı yönlendirme kuvvetleri vardır. Ama bunlar gericilik damgasını bu şeytani pislikle ilintisi olmayanlara vururlar. Bizde gericilik-ilericilik olayını dinlilik-dinsizlik olarak algıladığımız için mütemadiyen yanlış bakarız, görürüz, algılarız, anlarız. Oysa gericilik-ilericilik diye bir şey varsa, bu ancak bir yaşam tarzının ifade biçimi olabilir. Yani bugün bir dinsiz de ilerici olabilir, bir dinli de ilerici olabilir; bir dinsizde gerici olabilir, bir dinli de gerici olabilir. Olaya bu minvalde bakılması iktiza eder ki her şey sarahaten tebeyyün etsin. Diğerlerinde olduğu gibi, bu şeytani pislikte şeytanın varoluş kodudur, can simididir. Küresel Şeytani Siyonist Emperyalizmin tefecilik, faizcilik yapmadan yaşaması muhal ender muhaldir. Gericilerin dominant vasıflarındandır bu şeytani pislik. Zira kuvvetlerine kuvvet katmaktadır bu şekilde gericiler, toplum üzerinde daha kolay egemenlik kurabilmektedirler, toplum yoksullaşırken onlar servetlerini teraküm ettirmektedirler. Kumar olayında olduğu gibi namusları kirletmektedirler ve alın terlerini haksız yere çalmaktadırlar hem de cebren ve hile ile. Üstelik resmiyet kılıfıyla. Çünkü legal şekilde yapılmaktadır. Ve devlet hiçbir şey yapamamaktadır maalesef. Hatta devleti de bulaştırmışlardır. Ki, filhakika, Siyonizm de tefeciliğin sistemleşmiş adı değil midir? Tefecilikte faizdir bir yerde. Faiz sosyal bir beladır. Alın terinin, gözyaşının, gövdeden akan kanın, harcanan emeğin düşmanıdır. Sömürünün emniyet supabıdır. Devletin zayıflığıdır, acziyetidir. Fazla verirmiş gibi yapar, alır kasasına koyar, bizim ahmaklar bakar, siyonist yer, büyür, irileşir, şişer ve zayıfların üstüne çöker. Ama insanlığın kararan ufkuna Yüce Güneş doğdu ve insanlığa, karanlık gecelerde metazori hükmeden ve toplumu kuşatan tüm belaları boğdu. Yani eksiden böyleydi şimdi de aynısı. Bir bedevilere bakınız, bir de şimdi ilerici geçinenlere. Aynı özellikleri göreceksiniz hem de tıpatıp aynı. Bedevilerde faizle sömürüyorlardı toplumu, insanlar yoksullaştıkça onlar zenginliklerine zenginlik katıyorlardı ve böylece toplum üzerinde güç kazanıyorlar, kazandıkları gücü egemenliğe tahvil ediyorlardır. Şimdi aynı yolu takip eden ve kendilerine ilerici diyenlerin bedevilerden ne farkı var Allah aşkına? Ve bu şeytani pisliği Önder ref etmedi mi? Yani! Önderimiz insanlığı şeytani pislikten kurtarsın gerici olsun, şeytani pislikle var olanlar ilerici olsun. Sevsinler sizi!

 

Kadınları mal gibi kullanıyorlardı. Birden fazla kadınla evleniyorlardı. Kız çocuklarını saymıyorlardı, diri diri toprağa gömüyorlardı. Hz. Ömer’in ihtida ettikten sonra, hatırladıkça hala ağlarım dediği bir olaydı bu; kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmeleri. Edep, hayâ diye bir şey yoktu. Öndere karşı çıkıyorlardı, doğru biziz diyorlardı, itham üstüne ithamda bulunuyorlardı, inkâr ediyorlardı, o zaman kendilerine göre ilerici olanlar onlardı. Şimdi ne farkı var? Kadınlar yine mal gibi kullanılıyor, reklam pazarlarında. Kim hayır diyebilir bu hakikate? Yalan mı? Reklamlar, diziler, eğlenceler, şovlar hep kadın odaklı değil mi? Kadınların namusu ayaklar altında değil mi? Cennetin, ayaklarının altına serildiği kadınlar; cehennemin alevlerini taşıyorlar sanki. Namuslar ayağa düşmüş. Fuhşun adı evlilik olmuş. Söyleyince kızıyorlar. Anlayamıyorsanız, kızsanız kaç yazar! Yalan mı, güya ilericiliğin simgesi olarak addettiğimiz sanatçı bozuntularının hayatları hepimizin gözünün önünde. Güya evlilik adı altında resmen fuhuş yapılıyor. Hem bu şekilde aile olgusuna da en büyük darbeyi indiriyorlar. Evleniyorlarmış gibi yapıyorlar, kuvvetle muhtemel birkaç yıllığına ya da birkaç aylığına sözleşme imzalıyorlar, yeter diyecekleri zamana kadar birlikte oluyorlar, kuvvetle muhtemeldir ki büyük paralara aylık, yıllık fuhuş yapıyorlar. Görmesek, bilemsek, gizli kapaklı olsa kaç yazar. Hakikat budur bebeğim! Kadın odaklı yaşamaktan, hakikate bakmaya acizler. Bigünah kız çocuklarını muhtelif zehirlerle aldatıp, uyuşturup, kahpe dölü kompradorların adi piçlerinin kirli, aşağılık ve süfli hazlarının, zevklerinin aracısı ve tatmin malzemesi olarak kullanıyorlar, kullanıp atacakları et yığını olarak bakıyorlar kadına. Kadının haysiyetini, şerefini yerlere düşüyorlar. Aileyi payimal ediyorlar. Ahlakı toz duman ediyorlar ve toplumu parçalıyorlar. Üstelik bunu taammüden yapıyorlar. Bir de ilericilikten dem vuruyorlar. Peki, bu nasıl ilericiliktir de; namusluca yaşamak, kirli hayatları temizlemeye gayret etmek gericiliktir? İnsaf, edep yahu! Diğerler kirli işlerde olduğu gibi, fuhuşta, kadının hayâsızca kullanılması da Küresel Şeytani Siyonist Emperyalizmin varoluş kodudur, can simididir. Ar damarı çatlamayınca bir toplumun, o toplum kendi varlığına kasteden tuzaklara, düşünmeden atlamaz. Yani zehirli oltaya takılan balık olmaz. Namus ve şeref gitsin ki, milletler, şerefsiz ve namussuz şeytanilerin kölesi olsun. Ama Yüce Güneş insanlığın karanlık gecesine doğunca ve insanlığın karanlık ufkunda parlayıp dünyayı aydınlatınca ne oldu? Bütün namussuzluklar, pislikler buz dağı gibi eridi. Tabi gericiliklerinde inatçı olanlar müstesna. Onlar kıyamete dek var olacaklardır. Çünkü şeytana mühlet vardır. Yani eksiden böyleydi şimdi de aynısı. Bir bedevilere bakınız, bir de şimdi ilerici geçinenlere. Aynı özellikleri göreceksiniz hem de tıpatıp aynı.

 

Yazı boyunca arada bir anımsattık. Bedevilerin kız çocuklarına muamelesini. Detaylandıralım. Hayat veren Allah’tı, varlığa vücut bahşeden ve nasıl istemişse o şekilde olduran Allah’tı. Ama müşrikler kabullenemiyorlardı ve doğan kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Apaçık cinayet işliyorlardı, kız çocuklarının şahıslarında insanlığı katlediyorlardı sanki. Peki, zamanımızda bir farkı var mı? Belki şekli değişti katliamın ama katliam aynı katliam. Algılayıp, anlayıp, fark edip, kavrayamamamız hiçbir şeyi değiştirmez. Kız çocukları diri diri toprağa gömülmüyorlar mı yine? Kızlarımızı karanlıkta kaybetmiyor muyuz? Her türlü bataklığın içine gömmüyor muyuz çocuklarımızı? Kızlarımızı, ahlaksızlık yolunda bir meta gibi kullanmıyor muyuz? Yalan mı bunlar? Kör mü bu gözler? Bu kalp hissiz mi? Bu akıl farkında değil mi? Bugün güya sanatçı olarak tavsif ettiklerimiz, hangi birikime, bilgiye, kültüre, ahlaka sahip? Bu topluma artı değerleri nedir? Bu millete faydası olacak çocuklarımızı, hayatlarının baharında öldürüp, karanlık emellerimize malzeme yapmıyor muyuz? Resmen ve alenen kadınlıkları kullanılan birer nesne derekesine düşürülmüş değiller midir? Kızlarımızı bilerek Siyonizm’in kölesi kılmıyorlar mı? Üretilen metaların pazarlanmasını vesile bilerek kızlarımızı pazarlamıyorlar mı zımnen? Yalan mı lan bunlar? Kahpeliğe, müptezelliğe, pespayeliğe hiç gerek yok. Masallara da karnımız tok. Kızlarımızı mankenlik denilen ne olduğu belirsiz ucube bir yöntemle soyup kodamanların kucağına atıp gecelik tatmin aracı yapmıyorlar mı? Kirli masaların mezesi konumuna düşürüp, haysiyetini, namusunu, şerefini beş paralık etmiyorlar mı? Eğlence mekânlarında ayakaltında değiller mi kızlarımız? Erkek cinayetinden, töre cinayetinden bahseden namussuzlar, ki sonsuz haklısınız, peki bu görünmeyen cinayetlerden niye bahsetmiyorsunuz? Çünkü onlar sizin yaşam tarzınız ve geçim kaynağınız değil mi? Nisaları nasıl meze yapıp, kasalarınıza rant akıtacaksınız öyle değil mi? Ve sırf karanlık gecelerde ki düşüşleri ve bu düşüşlerini fark edişleri yüzünden, hayatlarının baharında intihara sürüklenmiyorlar mı çocuklarımız? Yalan mı bunların hepsi? Kaç yavrumuzun intihar ettiğine şahit olmadık mı? Ekranlar çıplaklar kampını andırmıyor mu bu ülkede? Ama Yüce Güneş insanlığın karanlık gecesine doğunca ne oldu? O toprağa gömülen kızların hesabı sorulmaya ve tüm bu alçaklıklara son verilmeye başlandı ve toplum bir anda tüm bu kirli âdetleri terk ederek aydınlık yaşama merhaba demeye başladı. Tabi bu gericilikte ısrarcı olanlar tükendi mi? Elbette hayır. Yani eksiden böyleydi şimdi de aynısı. Bir bedevilere bakınız, bir de şimdi ilerici geçinenlere. Aynı özellikleri göreceksiniz hem de tıpatıp aynı.

 

Son tahlilde; şunu bilmeliyiz kesinkes: Gericlik-ilericlik diye bir şey mevzubahisse, bu şey bir yaşam tarzı durumudur. Dinle bir ilgisi alakası yoktur. Yani iman edenler gericidir, etmeyenler ilericidir diye bir şey hayatın en büyük absürtlüğüdür ve burası filhakika bir rant kapısıdır. Din, gericilik olgusu olarak gösterilip, insanlar dinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor ve dinden uzaklaşan insanlık Küresel Şeytani Siyonist Emperyalizmin kölesi, kuklası, hadimi oluyor. İşte zevahire gericilik-ilericilik olarak yansıyan kavganın derinliği ve sırrı burada gizlidir. Bu oyunu bozmak bizim elimizdedir. Dünya nasıl sağ-sol olarak bölünüp elde tutuluyorsa, milletlerde gerici-ilerici diyerek bölünüp elde tutuluyor. Bu tezgâha gelmeyin ey Müslüman Türk Milletinin şerefli çocukları! Yazımız boyunca değindiğimiz süfliyatları kimler tolere edebilir? Önderin getirdiği hayatı kimler reddedebilir? O süfliyatları kabul endeler ilerici, Önderin getirdiği hayatı kabul edenler gerici olabilirler mi? Hiç mi aklımız çalışmıyor bizim? Nasıl böyle apaçık bir kumpasa geliyoruz? İnsan olan biri, saydığımız melanetleri tolere edip, hayatında bu tür melanetlere müsaade edebilir mi? Ya da Önder’in anlattığı ve yaşadığı güzel hayata kim hayır diyebilir? Saydığımız melanetleri, değil insan, hayvan bile kusar aklı olmadığı halde. Binaenaleyh, tefriki iyi yapmalı ve gerici-ilerici tavsifi yapacaksak ve bir tarafı intihap eyleyeceksek, yapacağımız şeyi bin düşünüp bir yapmalıyız. İlericilik bir yaşam tarzıdır ve her tarafta ilerici vardır. Gericilikte bir yaşam tarazıdır ve her tarafta gerici vardır. Bu yüzden tüm ilericiler tüm gericilere karşı birlik olup güzel ve aydınlık bir hayatı inşa etmelidirler hep birlikte. Aldatılıyoruz, aldanıyoruz. Birisi söylesin lütfen, insanlık, Önderin izini takip etmeyi bırakıp, şeytanın izini takip etmeseydi bugün ruy-i zeminde şeytaniyetin egemenliği olur muydu? İşte şeytaniyetin mümessilleri, Önder’e ve ümmetine münhasıran bu sebeple gericilik yaftası vurarak, insanlığın, Önder’in izini takip etmesini zımnen yasaklamıştır. Oysa O Yüce Güneştir ki, insanlığın karanlık ufkunda doğduğu an, tüm insanlık ve evren aydınlığa boğulmuştur. Tüm pislikler yeryüzünden tedricen çekilmeye başlamıştır. Yani gericilik adeta boğulmuş ve insanlık bir anda ilerleme kaydetmiştir. İnsanlık cahildi ve cehalet ahlaksızlığın anasıydı O doğmadan önce ama O doğdu, okudu ve insanlık okudu, bildi, aydınlandı, ahlaksızlık kulluk toprağını terk etmeye başladı. Önderimizden önceydi bahsettiğimiz tüm bu pislikler ve O, dünyaya teşrif ettikten sonra tüm bu pislikler temizlenmeye ve insanlık arınmaya başladı. Ama hala aynı pisliklerle hatta daha değişik pisliklerle kirlenmeye ve insanlığı kirletmeye çalışanlar var. Peki, şimdi kim ilerici ve gerici kim? Hiç akletmiyor musunuz?

 

En son tahlilde; gericiliğin başlıca özellikleriyle mevzumuz hitam bulsun inşaAllah.

 

Vatana ihanet etmek

Putlara tapmak

Ahlaksızlık

Adaletsizlik

Hürriyeti gasp edip insan olmak yürüyüşünü dumura uğratmak

İnsan öldürmek

Hayvana işkence etmek

Faiz yemek

Kumar oynamak

Fuhuş yapmak ve zımnen fuhşa teşvik etmek

Zehirli içkiler içmek ve zımnen içmeye teşvik etmek

Nesli katletmek

Aklını ve iradeni bir başkasına teslim etmek

İnsanların umutlarını çalmak

İnsanların emeğini gasp etmek

Kul hakkı yemek

İnsanlara saygı duymamak

İnsanlardan nefret etmek

Kirli dil kullanmak

Kibirli olmak

İnsanları köleleştirmek

Yalan söylemek

Hakikati gizlemek

Vb.

Tarih: 14.06.2016 Okunma: 716

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?