Dünya garip, hayat garip, insan garip ve garip şeyler oluyor hepsinde. İnsan, ister istemez üzülüyor, beden yorgun, ruh azap içinde. Söylesen anlamsız, sussan yürek sızlar. Vazife zor, insan olmak zor, sorumluluk ağır. Bir de vicdanlar sağır oldu mu, yandın, bittin, kül oldun. Allah, insan diye yaratmış ama insanca yaşamakta serbest bırakmış. Yaşamak hakikaten zor be bu dünyada. Filler tepişirken ezilen ne olur ki? Menfaat kavgalarından başka bir şey yok burada. Herkes kendi menfaatinin peşine düşmüş ve düşürmüş düştüğü şeyin peşinden koşarken tüm değerli hazinelerini. Şöyle bir bakalım dünyaya; kendi çıkarını düşünmeyen, çevresinin çıkarları için mücadele etmeyen, tek derdi kendi gurubunun çıkarları olmayan, partisinin ve cemaatinin küçük çıkarları için amansızca dövüşmeyen kaç kişi var? Merhamet sahibi olan, merhametinden mütevellit adalet diyen insaf sahibi kaç kişi var? Böyle bir dünyada, İslam’ın gömüldüğü, insanın öldüğü bir dünyada, adaletin ikame edilmesi ne mümkün. Allah ne der? Önder ne der? Kitap ne der? Ki, hepsi de haddizatında Allah’ın dediğini der. Adalet yurdu, İslamsız ne mümkün. Olması icap eden, Müslüman’ın adaleti ikame etmesidir. Zira iman ettiğimizi söylediğimiz Allah, adildir ve adil olmayı emreder, adil olanları sever. İnsanlığın mutlak ve yegâne Önderi Hz. Muhammed’in hayatında adaletsizliğin zerresine rastlayamazsınız. Ki, yerin ve göğün ancak adalet üzerinde kaim olduğunu söyleyen bizatihi Kendileridirler. Biz İslam’sız yerlerde adaletin var olduğunu sanırız ama bu telakki, gerçeklikten uzak, sadece bir sanrıdır, yanılsamadır. Filhakika, bu yerlerin yani İslamsız diyarların karanlık dünyalarında hesapsız, kitapsız bir zulüm hâkimdir. İşte bu yüzden adalet namına Müslüman’dan da umut kesildiği zaman artık orada canlı kalan hiçbir şey yoktur. Hem insanlık ölmüştür hem İslam terk edilmiştir hem de adaletin cenazesi gömülmüştür. Masa, kasa ve nisa bağımlılığı için; ahlak ve adalet ilkelerinin çiğnendiği, milletin evlatlarının dikkate alınmadığı, ulvi erdemlerin fırlatıp atıldığı, namuslu ve dürüst olanın karanlığa gömüldüğü nice çağlara tanıklık etti insançocukları. Yaşanan her şeyin şahitliğini yaptı. Ve bir gün büyük insanlık mahkemesi kurulduğu gün tanıklık edecek. İşte bu sebeple, insançocukları her zamanda ve zeminde gövdesine bağlı tüm organlarını açık tutmalı, aktif halde bulundurmalı. Ah be insanoğlu!
SEN, KENDİ NEFİS TOHUMUNUN ÇİFTÇİSİSİN. O ZAMAN SEN SORUMLUSUN!
İnsan, bilimsel çalışmayla (bundan maksadımız, bilim veya tecrübeyle birlikte çalışmaktadır.) doğayı değiştirdiği ve sosyal bir ideolojiyle kendi toplumsal sistemini istediği sisteme dönüştürdüğü gibi, kendi üzerine çalışma yaparak da kendisinden istediği şekilde bir insan yapabilir. İşte bunun için, kendini meydana getirip yetiştirme, tıpkı toplumu ve doğayı meydana getirip yetiştirme gibi, bilimsel ve nesnel bir gerçeklik ve aynı zamanda insani bir misyondur. Kur'an'ın insan hakkında sahip olduğu telakki bu söylediklerimle uyum halindedir. Kur'an, insanı ne maddi düzen, sebepler, nesnel ve bilimsel etkenlerden soyutlanmış mutlak bir ide olarak telakki ediyor ve ne de sırf tarihin, doğanın veya katılımın cebri halkası içerisinde ortaya çıkan bilinçsiz bir şey olarak algılıyor.
İslam'a göre kendini yetiştirmek, "menfi bir riyazet" değildir. Aksine, "müspet bir terbiye, eğitim ve yetişme"dir. Bu konuda Kur'an'ın müstakil bir suresi vardır. Bu surede her insan -Kur'an'a göre bütün insanlar eşittir.- bir "tohum" olarak kabul edilmiştir. Onun karşısında "insani misyon"un bir çiftçinin misyonu olması doğaldır. Eğer çiftçi bilgili, bilinçli ve doğru çalışırsa, tohumu toprağın cenininden kurtararak, onun açılıp yeşermesini sağlar. Bu fidanın daha iyi yetişmesi için bütün maddi ve bilimsel faktörleri hazırlar ki, yaprak ve dal oluşsun; çiçek açsın ve meyve versin. Bu şekildeki uğraş neticesinde, çiftçi ektiği tohumundan meyve alır. Eğer çiftçi gaflet, cehalet, kolaycılık ve hıyanetle, alçak ve sapmış oyuncaklarla meşgul olarak kendi tohumunun alın yazısını unutur ve neticede tohum toprağın altında gömülü kalır, gizlenir ve kaybolursa; o zaman, çiftçi, boş ellerle evine döner, mahrum kalır; bir meyve veya verim alamaz. Hayret verici ve ilgi çekicidir ki, Kur'an, bu eğitim de ne zihinsel sorunlara, ne metafiziksel sorunlara ve ne de ütopik hayallere dayanıyor. Aksine, bütünüyle bu doğanın alamet, işaret ve tezahürlerine dayanıyor:
"Güneşe ve onun parıltısı(nuru)na andolsun. Onu izlediği zaman aya. Onu parıldattığı zaman gündüze. Onu sarıp örttüğü zaman geceye. Göğe ve onu bina edene. Yere ve onu yayıp döşeyene. Nefse ve ona bir düzen içinde (sağlam) biçim verene." Şems: 1-7
Bunlar kendini yetiştirmede ve tabiatımıza, varlıksal toprağımıza, cebir, kalıtım, tarihi ve sosyal düzenimize gömülmüş olan bu tohumu yetiştirip geliştirmede kullanmamız gereken mukaddesattır. O zaman sen sorumlusun! Sen kendin nefis tohumunun çiftçisisin.
"Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur." Şems: 9
Yani bu tohumu besleyen ve geliştirip yetiştiren çiftçi bahtiyar olur.
"Onu (isyanla, günahla, bozmalarla) örtüp saran da, elbette yıkama uğramıştır." Şems: 10
Bu tohumu toprağın altında gizleyen ve örten kişi ise mahrum olmuş zarar, etmiş ve murada erememiştir. (İKTİBAS-ALİ ŞERİATİ-KENDİNİ DEVRİMCİ YETİŞTİRMEK)
HAYAT-BİLGİ-EYLEM
Hayatın gerçek ereği eylemdir, bilgi değil. İnsanın hakiki varlığıda eylemle tezahür eder. Çünkü sözde herkes bir melektir ama eylem o melekliği ya destekler ya da melekliğin şeytanlığı gizleyen bir maske olduğunu deşifre eder. Çünkü dilin kemiği yoktur, her şeyi söyler ama söylenen sözün sahiciliği, değeri, anlamı eylemde tebarüz eder. İllaki hepimize denk gelmiştir; bir kişioğlu herhangi bir konuda öyle kallavi konuşur ki sanki tam bir insanlık numunesi sanırsınız ama gün gelmiş bir de bakmışsınız ki söylediklerinin tam tersini yapıyor hatta hergün söylem ve eylem tezatlığı yaşıyor yani mürai, sahtekar, şarlatan biri. Ah be insanoğlu şerefli kılındın ama kendi kendini şerefsiz kılıyorsun. Nolur sanki fıtratına mütenasiplik içinde yaşasan.
AVCI-AV
Bu ülke orman değil, kimileri avcı kimileri de av değil. Kimse, gariban diye, kimsenin canını keyfine göre alamaz. Kimse servetine, gücüne, cemiyetine güvenerek dilediği gibi hareket etme hakkına sahip olamaz. Bu topraklarda bir devlet varsa or..pu çocuklarına bedel ödetmelidir. Hiçbir or..pu çocuğuna da servetine güvenerek istediği gibi hareket etme imkanı tanımamalıdır. Yemin ediyorum böyle şeylere müsaade edilirse, bunu yapan devlet iflah olmaz. Bir mazlumun kanı suçsuz yere dökülmüşse ve döken kodaman diye hesap sorulmuyorsa ya da bir şekilde hesaptan kaçabiliyorsa orayı her pislik kuşatır ve orası da buna müstehak olur. Böyle bir şey yürekleri sızlatır.
NECİP FAZIL ÜSTAD'DAN DERİN, İNCE, ANLAMLI MUHTEŞEM SÖZLER:
✅“ yola birlikte çıktıklarını,
yolda bulduklarınla değişirsen,
hem yolunu kaybedersin,
hem dostunu !”
✅“önüne gelenle değil,
seninle ölüme gelenle beraber ol !”
✅“maalesef
öz ana babasını huzurevine gönderip,
evinde kedi köpek besleyen
insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.”
✅“ey kendi ailesine bile hükmedemeyen ilerici ( ! ),
üç kıt’aya,
yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici ?”
✅“camiye henüz dikeyken gel,
yatay olarak zaten geleceksin.!”
✅“ya sadece allah’a baş eğer, başka hiç kimseye eğmezsin,
ya da herkese başeğer,
hiçbir şeye değmezsin.”
✅“insanlar ikiye ayrılır;
vaktini beşe ayıranlar,
vaktini boşa ayıranlar.
✅abdülhamid hanı anlamak, tarihimizdeki herşeyi anlamak olacaktır. “
✅“ya islamla yükselir,
ya inkarla çürürsün.
bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.”
✅“siz hiç bir sarrafın malını bağırarak sattığını duydunuz mu ? kıymetli malı olanlar bağırmazlar.”
✅ “soruldu mu ne bilirsin diye, haddimi bilirim demeli.
soruldu mu ne istersin diye, hakkımı isterim demeli.”
✅“bir tohumda;gövdesi,
dalı, yaprakları ve meyvesiyle bütün bir ağaç gizlidir.”
✅“ömür ağaç dalından savrulan bir yapraktır,
ne kadar genç olursan ol, sonun kara topraktır.”
✅“ne gelirse başımıza hakk’tandır, fakat geliş sebebi haktan ayrılmaktandır.”
✅“insanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıklarıdır.”
✅“dinde zorlama yoktur, insan özgürdür elbette, isteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette.”
✅“aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbirşey bizim değil..”
✅“biz ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz.”
✅“dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık. yaşarken temiz kalsaydık,ölünce yıkanmazdık..”
✅“ömrün ilk yarısı, ikinci yarısını beklemekle,
ikinci yarısı da, ilk yarısının hasretiyle geçer.”
✅“iki çeşit insan vardır.
zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşip kendini düzelten,
zaman geçtikçe yüzsüzleşen.
✅“örtü, şuuruyla örtünülmediğinde allah katında bir değeri olsaydı, cennetin baş köşesinde rahibeler otururdu.”
✅“ne başını kapat altını göster, ne altını kapat üstünü göster. hepsini kapat ta imanını göster.”
✅“dün geçti,bugünü düşünüyorum, yarın var mı ?
gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı ?”
✅“kadın mezarlığa girerken başını kapatıyor,dışarı çıkarken açıyor.
ölüye karşı kapanmak,
diriye karşı açılmak ne akıldır ?”
✅“tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.”
✅“ayağın taşa takıldığında bile –allah kahretsin- dememelisin.
dua etmelisin ki taşa takılan bir ayağın var.”
✅“şimdi fatih sultan mehmet han kalksa mezarından,ne ben onu tanırım, ne de o beni.
ama istanbul’u bizanslılar geri almış deyip, tekrar savaşır.”
✅“allah var, fakat bizim o’ndan ancak sorulduğunda haberimiz var .”
✅“benimki benim, seninki de senindir ! bu şeriattır..
seninki senin, benimki de senindir ! bu tarikattır.
ne benimki benim, ne de seninki senin, herşey sadece allah’ındır. bu da hakikattır.”
✅“yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen,değerimi bildiğin gün, beni yanında bulamayabilirsin."
DUA
Allah'ım! Güçsüzüz, çaresiziz, aciziz, günahkarız ve günahlarımızdan pişmanız, gazabını hak ediyoruz, esfel-i safiline düşüyoruz bazen, affına muhtacız. Merhametinle yargıla bizi ve affet Allah'ım. Amin.