Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
28 Haziran’da Atatürk Havalimanı’na yapılan saldırı; 22 Mart’ta Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Zaventem Havalimanı’na yapılan saldırının, neredeyse bire bir kopyası…
26 Mart 2016 tarihli, “Terörün bir sebebi de kim kime, dum duma yaşamak!” başlıklı yazıda, şunlara dikkat çekmişiz: “Angelique Chrisafis, The Guardian’daki, 24 Mart tarihli analizinde, dört teröristin, 5 katlı bir apartmanın en üst katında oturduklarını yazıyor.
22 Mart Salı günü, üç şahıs, havaalanına gitmek için taksi çağırmış. Ellerinde beş torba varmış, birini geri bırakmışlar. Havaalanında ‘giden yolcu’ terminaline geldiklerinde, taksi şoförü, torbaları indirmek için yardım etmeye kalkınca, kızgın bir şekilde reddetmişler.
Torbalardaki patlayıcılar, biri hariç, iki terörist tarafından kendileriyle birlikte patlatılmış. Üçüncü terörist ise, patlayıcı torbasını havaalanına bırakıp koşarak kaçmış.”
Şu, üç ay arayla, neredeyse tıpa tıp benzerliğe bakar mısınız? Aradaki tek fark, bizde, üçüncü teröristin de kendini patlatması… Lâkin genel planlama ve uygulama aynı…
Sadece 3 ay önce yaşanan bu olaydan hiç ders almadığımız, hatta birkaç gün içinde unuttuğumuz ortada…
Üstelik Belçika’daki saldırıdan sadece 3 gün önce, 22 Mart’ta İstiklal Caddesi’nde bir intihar saldırısına maruz kalmıştık. Ondan evvel, son 6 ay içinde Ankara’da 3, Diyarbakır’da 2, İstanbul, Gaziantep, Mersin, Bursa gibi büyükşehirlerimizde birer patlama yaşanmıştı. Terör örgütü PKK ile mücadele edilen bölgelerdeki, neredeyse her gün meydana gelen patlamaları saymıyorum.
Öte yandan, daha 20 gün önce, yine İstanbul’da, katliam gibi bir intihar saldırısı yaşamıştık.
43 kişinin öldüğü, 237 kişinin yaralandığı son Atatürk Havalimanı saldırısı da dâhil, hiçbirinde “güvenlik zafiyeti” olmadığı yetkililerce tekrar tekrar dile getirildi.
Türkiye’deki düzinelerce hadisede “güvenlik zafiyeti” yoktu ama Belçika’da, kırk yılda bir meydana gelen saldırıda korkunç güvenlik zafiyetleri vardı. 34 kişinin öldüğü o hadisedeki güvenlik zafiyetini, bizzat Türkiye ortaya koymuştu: İktidar yetkilileri, Brüksel saldırılarını yapanlardan birinin, “Türkiye’nin sınır dışı ettiği kişi” olduğunun Belçika’ya bildirildiğini açıklamış, o şahsı bir yıl kadar evvel serbest bıraktığı için de Belçikalı yöneticileri suçlamıştı. Türkiye’yi doğrulayan Belçika İçişleri ve Adalet Bakanları da istifalarını sunmuş ama kabul edilmemişti.
The Guardian yazarı Chrisafis, yukarıdaki analizini, “bu şahısların, böyle bir eylem yapmalarında hiçbir sürpriz yok”, hatta “katliam bağıra bağıra geldi” diye bitirmişti.
Brüksel’de 40 yılda bir yapılan saldırı “bağıra bağıra” geldiyse, bizde, aynı şehirde 20 gün arayla yapılan, üstelik Brüksel’dekinin kopyası olan saldırı için ne demeli: Davul-zurnayla geldi mi, demeli?
Yoksa davul-zurna bile az mı?
x x x
Günün Sözü