Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Çok uzun bir süredir, “Cuma hutbeleri” Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hazırlanıyor. Türkiye’nin her yerindeki camilerde, Diyanet’in hazırladığı o metin okunuyor.
Bu, yerinde ve isabetli bir uygulama… Eskiden, caminin imamı neyi uygun görürse onu okuyordu. Birlik yoktu, dağınıklık vardı, kontrolsüzlük vardı. Tabii o kontrolsüzlük, Cuma ve bayram namazları öncesi verilen vaazlarda devam ediyor.
22 Temmuz günü, Cuma öncesinde vaaz verilmedi. Böylece o yanlışlığın da önüne geçildi. Vaaz yerine Kur’an okundu. Kur’an okunması bitince ölmüşlerin, peygamberlerin, şehitlerin, bilhassa 15 Temmuz “demokrasi şehitleri”nin ruhları için dua edildi.
Vaaz yerine Kur’an okunması uygulamasının devam etmesini dilerim. Bunun daha verimli olması için, mealinin de okunmasını öneririm.
Gelelim, Diyanet’in hutbesine. Dua esnasında “demokrasi şehitleri” vurgusu defalarca yapıldığı halde, hutbe metninde bir kere bile “demokrasi” kavramı geçmiyor. Fakat demokrasinin, demokrat olmanın özü vurgulanıyor. Hem de, “Allah’ın bize verdiği bir akıl, bir kalp vardır. … Aklımızı, idrakimizi, vicdanımızı bir kişiye ya da gruba teslim edemeyiz. Dünya menfaati için dinimizden geçemeyiz. Din-i mübin-i İslam’ı alet ederek dünyayı elde etmeye çalışanlara ise asla fırsat veremeyiz.” şeklinde çarpıcı cümlelerle.
Bu cümlelerde, demokratların ısrarla üzerinde durduğu yanlışlara dikkat çekiliyor: Aklımızı, idrakimizi, vicdanımızı bir kişiye teslim etme tehlikesi! Diyanet, aslında bunun dinen “caiz”olmadığını ikaz ederken, demokrasinin en temel ilkesine vurgu yapmış oluyor.
Ardından gelen cümleler de hayatî önemde… “Dünya menfaati için dinimizden geçemeyiz.”Hele, “İslam’ı alet ederek dünyayı elde etmeye çalışanlara ise asla fırsat veremeyiz.” çıkışı, yıllardır şikâyet ettiğimiz “din istismarı”nın, buna tevessül edilmemesinin, bunun önlenmesi gerektiğinin en yetkili ağızdan ikaz edilmesidir.
Diyanet’in hutbesi, demokrasi açısından çok memnun edici, çok ümit vericiydi. Bu, özlenen bir sesti. Bize, “böyle demokrat bir Diyanet lâzım” dedirtti. Tebrik ve teşekkür ediyorum
x x x
Ümit verici başka bir gelişme
22 Temmuz Cuma, Akçay, Pazaryeri camiindeydim. Yukarıda söz etiğim hutbe okunduktan sonra, imam, “ben de birkaç kelime söylemek istiyorum” dedi. Başladı söylemeye ve dağıtmaya! Kişisel sayılabilecek suçlamalara falan girdi. Uzatacak gibiydi. Birden pat diye kesti ve namaza geçildi. Biz dışarıda olduğumuz için ne olduğunu anlayamadık.
Sonradan öğrendiğime göre, cemaatten biri imama müdahale etmiş. Hem cemaati bekletmemesi, hem de Diyanet’in hutbesinin dışına çıkmaması için. İmam da “söylevini” kesmek zorunda kalmış.
Bu, artık “cemaat”in, “hoca” ne derse başını sallayan bir cemaat olmadığını gösteriyor. İnsanlar; aklını, idrakini, vicdanını kullanıyor ve müdahale ediyor. Çok sevindirici.
Her şey değişti. İnsan da, dünya da, cemaat de… Hatta Diyanet de… Diyanet’in bunu gördüğü anlaşılıyor. Diyanet bu gördüğünü bütün mensuplarına anlatmalı.
x x x
Günün çizgisi, Twitter’dan…