SON DARBE...

Özgür DENİZ - 28.07.2016

Biz tüm unsurlarımızla birlikte Türk Milleti olarak Müslümanız ve insanlığın mutlak, kadim ve kök değerlerinin nöbetçisiyiz. Evrende ki yekpare şeytanların karşısında duran, gerçekliği olan yegâne müşahhas cepheyiz. Ümmetin ittihadının ve vahdetinin tahakkukuna tavassut edecek tek milletiz. Mustazafların umudu, müstekbirlerin heyulasıyız. Tarihin babasıyız. Ümmetin ve ümmet coğrafyasının muhafızıyız. Düşmeyen son kale, sığınılacak tek ada, yenilmeyen yegâne askeriz! Rehberimiz Kur’an, Önderimiz Hz. Muhammed, davamız İlay-ı Kelimetullah’tır. Allah’ın izni, kalbimizde ki imanın kuvveti, tarihimizin sönmeyen ışığı, milletimizin kadim cesareti sayesinde, tüm şeytanlar birleşik güçleriyle gelseler de düşüremeyecekler, yenemeyecekler ve türap edemeyeceklerdir. Ama gelinen noktaya baktığımız zaman hepimiz suçluyuz! Aklımız karıştı, yolumuzu şaşırdık. Şimdi bir öz eleştiri yapma zamanıdır zaman. Geriye dönüp bakmalıyız. Geldiğimiz yolu daha net görebilmek ve hatalarımızdan ders çıkarmak için. 50 yıldır bugüne hazırlandılar. 20 yıldır izah, izhar ve ikaz ediyoruz. Birkaç gün önce kaleme aldığımız ÇAĞDAŞ MÜRCİE başlıklı yazımız 20 yıllık düşün ağacının meyvesi mahiyetindedir. Hatta taslak olarak 15 yıl önce kaleme alınan bir yazıdır. Velakin şeytani yapılanmaya bahşedilen gizli güç nedeniyle bir türlü ifşa etmek kabil olmadı. Ama dinlenilmedik. Çıkar çarkı gözleri kör, kulakları sağır etti, vicdanları perdeledi. Duygusallığımızın kurbanı olduk. Çünkü duygumuzu mantığımızla mezcedemedik. Nihayetinde de büyük resmi iyi algılayamadık, net göremedik, tafsilatlı olarak tahlil edemedik. Parçalara takılıp kaldık, bütünü ihmal ettik. Zira bugün için bizden çalındılar, var edildiler, müzaheret gördüler, beslendiler, büyütüldüler. Öyle bir an gelecekti ki, o anda son darbeyi vuracaklardı ve bizi tarihin çöplüğüne atacaklardı. Ama bu millette ki deliliği fark ve idrak edememişlerdi. Kendileri bitevi hazırlanıyorlardı fakat bu milleti tanımıyorlardı. Son darbe vuruldu! Millet direndi. Düşman yenildi. Bir diriliş ve direniş manifestosu yazıldı ve tarihin kayıt defterine not düşüldü. Bir millet topyekûn karşı taarruza geçti ve şeytanları püskürttü. Hakikat budur! Buradaki anlam yakalanmalı, derin değer fark edilmelidir. Küresel tazyik bir milletin topyekûn direnişiyle geri püskürtüldü. Bu birliğin tefrikayı kısmen de olsa geri plana ittiği ve yeniden kardeşliğin tesisine temel teşkil ettiği sarih ve beliğ bir gerçekliktir. Bu sarih ve beliğ derin gerçeği sarf-ı nazar edemeyiz, edersek kaybederiz. Bizim topyekûn dirilmeye ve direnmeye ihtiyacımız vardır. Zira düşmanlar birdir, beraberdir, birleşiktir. Düşman birken, bizde tefrikanın olması, bizim en büyük zaafımızdır. Ki, bizi acze düşüren de budur.

Artık daha iyi donanmamız, hazırlanmamız ve yaşananlardan ders çıkarmamız gerek. Eğitim, kültür, sanat ve medya hayatımızda, kadim ve kök değerlerimiz, dinamiklerimiz temelinde restorasyona gitmeliyiz ve yeni bir inşa süreci başlatmalıyız. Mankurtlaşan, yozlaşan, sekterleşen, özü boşalan, sözü kaybolan, yüzü kirlenen nesillerimizi vahyin, tarihin, değerlerin ışığında yeniden diriltmeliyiz. Tecrübelerimizden ders çıkarmalıyız. Tarihi kuru bir övgü malzemesi yapmaktan kurtulmalı, bir ders kitabı olarak görüp, derinlemesine okumalıyız. Bundan böyle ihamını ve emri vahiyden ve Önder’den değilde şeyhlerinden alanlara zerre itibar ve itimat etmemeliyiz. Beynini ipoteğe vermeyen, kula kul olmayan, Allah’tan başka hiçbir nesneye ve kula tapmayan, milletin tercihine saygı duyan, milletine kendini adayan, birilerinin adamı değil halkın, hakkın ve hakikatin adamı olan kaliteli adamlara ihtiyacımız vardır. Dalkavuk, yalaka, mürai, düzenbaz, ancak bir payanda ile varolabilen ve ayakta durabilen, karakteri oturmamış, şerefini korumaktan aciz, insanlığına bile sahip çıkmaya mecali olmayan insanlarla değil; özgüveni olan, özgün, özbenliğini vahyin ışığında inşa etmiş, kendi başına ayakta durabilen ve var olabilen, şerefini korumayı her zamanda ve zeminde becermiş, karakterli, dalkavukluktan, mürailikten, düzenbazlıktan ve yalakalıktan yana hiçbir şartta ve koşulda dümen kırmayan, insanlık çizgisinin tam ortasında kalabilmeyi her zamanda, zeminde, şartta ve koşulda başarabilmiş insanlarla yürümeliyiz. Bizden olup beceriksiz olanlarla değil, bizden olmasa da karakteri oturmuş, herhangi bir yere angaje olup kinle hareket etmeyen ve aynı zamanda becerikli olan insanlarla yürüyebilmeliyiz. Bilakis kaybedişimiz her zaman kaderimiz olacaktır.

En tehlikeli sömürü gizli sömürü idi ve biz gizli sömürge altında idik. Düşman hiçbir zaman direkt olarak müdahale etmedi, çünkü müdahale edecek adamları zaten içimizde idi. Zira müdahale etmek insan kaybı idi, ekonomik kayıp idi, kendini ifşa etmek idi. Düşman ise bunu yapmazdı ve hiçbir zaman yapmadı. Çünkü kendimizden bildiğimiz içeride ki adamlarla bir şeyler kotarmak daha masrafsız ve kolaydı. Bizi hiçbir zaman düşman devirmedi, bizi bizden bildiğimiz ama bizden çalınarak bize düşman edilmiş çocuklarımız devirdi. Her atılımda önümüze çıktılar ve tarihi yürüyüşümüzü akamete uğrattılar. Gizli sömürü şimdi def edildi. Artık diriliş demleridir bu demler. Bundan böyle ayaklarımızı sağlam basmalı, adımlarımızı sağlam atmalıyız. Gizli sömürüyü ekarte ettikten sonra işimiz kolaydır. Ama insan seçimimizde her halükarda teennili olmak mecburiyetimiz vardır. Bilakis, yeniden gizli sömürüye maruz kalmamız imkânsız değildir. Bizden diyerek, kalitesiz insanlarla yürümeye çalışırsak yeniden sekteye uğratılırız. Bizden olmasa da, milletin iradesine saygı duyan, milletine adanan, vatanına, devletine, dinine ve ümmetine muhalif olmayan, kendi kadim ve kök değerlerinin temelinde istikametini belirleyen insanlarla yürümeyi başarabilmeliyiz. ARTIK AKLETMEYİ BAŞARABİLMELİYİZ! Kafa ve Kalbi mezcetmeli, insicam içerisinde çalıştırabilmeliyiz. Söyleyecek çok şey vardır ama gerisi angaryadır!
Tarih: 28.07.2016 Okunma: 785

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Osman Yıldız

10.11.2015 - 00:02

Yanılıyorsunuz. Akparti kaybettiği oyların sebebini gördü. Ve düzeltti. Hepsi Bu. % 52 ye ulaşmış oy oranının düşme sebebi çözüm süreci idi. İnsan sanarak kucak açılanların şımarması sonucu Akparti oyları düştü. Bundan dolayı kızgınlar vardı. Çözüm süreci bitti. Oylar geri döndü. Saygılarımla

Osman Yıldız

10.11.2015 - 00:02

Yanılıyorsunuz. Akparti kaybettiği oyların sebebini gördü. Ve düzeltti. Hepsi Bu. % 52 ye ulaşmış oy oranının düşme sebebi çözüm süreci idi. İnsan sanarak kucak açılanların şımarması sonucu Akparti oyları düştü. Bundan dolayı kızgınlar vardı. Çözüm süreci bitti. Oylar geri döndü. Saygılarımla