Derin ve ortak vicdanın sesi olarak, tarihe not düşüyorum.
Vicdanlara sesleniyorum. Mübalağa yapmıyorum, kalıbımı basarım ki, Gülen
şeytana, ruhunun dip derinliklerinden gelen en derin ve kesif duyguyla en
samimi laneti okuyanlardan biriyim. Ömrüm, bilfiil, şeytanın oğlu Gülen
şeytanın paradigmasıyla mücadele etmekle geçti. Öyle pasif bir mücadele de
değil, tamamen aktif bir mücadeleydi bu. Elbette gücüm kadarıyla. Zira kallavi
bir konumum yoktu. Sıradan bir insandım. Buna samimi dostlarımda bizatihi
şahittirler. Belki devletimde durumun farkındaydı. Bu yüzden yazacaklarımı devletim
ve devletimi elan yönetme mevkiinde olan yöneticiler birincil derecede olmakla
birlikte vicdan sahipleri çok iyi okumalıdırlar ve olaya Kur’an ahlakı, psikolojisi,
sosyolojisi temelinde bakmalıdırlar. Zira büyük bir vebal altına girmek var
sonunda, ebedi vicdan azabı çekmek var. İnsanız, Müslümanız, vicdan sahibiyiz,
Allah ahlakıyla yaşama gayretindeyiz, adalet, merhamet ve şefkat duygularıyla
teçhiz olmuşuz elhamdülillahirabbülalemin. Malum olaydan dolayı ruhumuz acıyla
dolu mu? Evet. Bu acı geçer mi? Hayır. Tasvip ve tensip ediyor muyuz? Asla.
Sonsuz öfkeli miyiz? Kesinlikle. Velakin gözlerimizden kaçan bir durum vardır.
Mutlak ve yegâne Önderimiz Hz. Muhammed (sav) amcası Hz. Hamza’yı vuran hatta
vurmakla kalmayıp vücudunu parçaladıktan sonra kalbini çıkarıp çiğneyen
Vahşi’yi affet mi? Evet. Vahşi, sonradan Müslüman olup Hz. Vahşi oldu mu? Evet.
Herhalde O’nun merhametini, ahlakını, adaletini örnek almak mecburiyetindeyiz
değil mi? Ümmetiyiz diyorsak öyle olması iktiza eder. Şimdi gelelim sadede.
Siyonizm’in sadık ve mutemet elemanı olan Fetullah şeytanı, bu ülkenin temiz
dimağlarına ve vicdanlarına kanca attı mı? Evet. Din kanalından girerek yaptı
bunu. Yani bir insanın, Müslüman’ın en hassas yerinden duruma el koydu. İnsan
aldanır mı, hata yapar mı? Hiç kuşkusuz. Bu aldatmaya ve aldanmaya, son birkaç
yıl haricinde, kimse bir şey dedi mi? Kimse, meydana çıkıpta, bu milletin
aldatılan evlatlarına; sizi aldatıyorlar ya da Gülen şeytan sizi aldatıyor dedi
mi? Hayır. Bunda herkes hemfikir mi? Evet. Bu şeytani organizasyona bugüne
kadar gerek fert, gerek millet, gerek devlet bağlamında müzahir olduk mu?
Kesinlikle evet. Bendeniz dâhil, müzahir olmayan çok insan elbette vardır. 50
yıldır faaliyette olan bir örgüttür bu. Kimse benim haberim yoktu diyebilir mi?
Asla. Bir örnek verelim; Mustafa İslamoğlu isimli kişioğlu bir zamanlar
yazdıkları ile bu şeytana zımnen de olsa cevaz verme konumuna geldi mi? Evet.
Ya yazısı olacak ya da röportajı, bizatihi okudum. Aleni şekilde tensip ve
tasvip etti. Şimdi farklı düşünüyor olabilir ama o zamanlar fikren müzahir
olmuş oldu. Ki, bu yüzden kitapları onların raflarında yer aldı. Haddizatında
bu milletten bir özür borcu vardır, tabi vicdanı el verirse. Şimdi dini üst
düzeyde anladığını iddia eden bir Mustafa İslamoğlu bu şeytanı bilmiyor,
tanımıyor, anlamıyor muydu? Bilmiyordum, tanımıyordum, anlamıyordum diyebilir,
tabi yersek! Eğer öyleyse, dini anladığını, bildiğini, idrak ettiğini iddia
etmesin lütfen. Hülasa bu konuda masum
olan pek yoktur. Çünkü gerçekleri örttükçe, gerçekleri ifşa etmedikçe, yalanlar
sızdı dünyamıza ve nihayet hayatlarımıza egemen oldu. Egemen olunca da yalan
bir hayatı yaşamaya başladık. Dünyamız yalana boğulunca ve yalanda prim yapınca
tepkisiz kaldık. Artık gerçeklere dokunamıyorduk, dokunan yanıyordu. İşte bu
ortamda palazlandı bu melun terörizm hareketi. En nihayetinde de geldi bu
milleti can evinden vurdu. Elbette bunun bedelleri olacaktır ama bunun bedelini
ödemesi gerekenler ödemelidirler. Misal, vekil düzeyindekiler yani devleti
yönetme mevkiine kadar yükselmiş olanlar; bir zamanlar bu hareketi
palazlandırma gayretinde olup, sonradan güya tövbe ettiğini söyleyip ekranlarda
edebiyat yaparak günah çıkarma derdine düşenler; bu hareketi ekonomik yönden finanse
eden kompradorlar bedel ödemelidirler. Zaten siyasi ve finans ayağı etkisiz,
tesirsiz kılınınca artık bu terörizm hareketinin tekrar yeşerme imkânı asla kalmayacaktır.
Öyleyse olay sonsuz basittir. Tespit edip, tecziye ediniz siyaset ve finans
ayağını, olsun bitsin. Bir de elbette ordu, emniyet ve yargı ayağı vardır. Buralarda
da işe bizzat müdahil olmuş olanlar, bilfiil kalkışmaya müzahir olmuş olanlar, halka
bizzat silah doğrultanlar, onlara bizzat bilgi akışı sağlayanlar, onlara aleni
şekilde müzahir olanlar ve yine başından sonuna kadar malum kalkışmadan bilgisi
olup, suça bilerek, isteyerek bulaşmış olanlar elbette bedel ödeyeceklerdir. Bunları
tespit etmekte kesinlikle zor olmasa gerektir. Öyle ya istihbarat niye vardır,
bir devletin var olmasının anlamı nedir? Ama kalkışmadan bihaber olanlar,
teröristlere bilgi akışı sağlamayanlar, hayatlarında bunlarla aktif bir irtibat
kurmamış olanlar, bunlara çok ciddi oranlarda finansal destek sağlamamış
olanlar ya da bunların finansal alanda ki kurumlarıyla, bunların hareketleriyle
ilintisi olmadığı halde, bir şekilde masumane olarak ilinti kurmuş olanlar yani
para yatırıp, para çekmiş olanlar yani sadece gönülden bağlanmış olanlar yani
aldatılmış olanlar yani böyle bir sonucu asla ve kata tahmin bile etmeyenler
yani ibadet boyutunda kalanlar kesinlikle bedel ödememelidirler bendeniz göre.
Çünkü müşahede ettiğimiz sonuca göre, bahsettiğimiz kişiler için artık bu
hareket terörist bir harekettir ve gönüllerde, zihinlerde ebediyen bitmiştir.
Zira tertil, tedebbür, taakkul ile okuduğum, anladığım, idrak ettiğim,
sindirdiğim Kur’an ahlakı, psikolojisi, sosyolojisi bana bunu haykırıyor ve
vicdanımı rahatsız ediyor bitevi. Vicdanım sızladığı içinde bunları yazma
gereği duyuyorum bir insan ve Müslüman olarak. Müşahede ettiğim kadarıyla
kuvvetle muhtemel en alt düzeyde olanlar, hiçbir etki ve manipüle gücüne sahip
olmayanlar yani günlük hayatta hepimizin karşılaştığı insanlar bedel
ödeyecekler gibi. Ki, bunun içinde zımnen propaganda yapılıyor gibi. Burada da
derin bir tezgâh var gibi. Bu ülkenin aldatılmış, şimdi gerçekten pişman olmuş,
hatta onlarla hiçbir gönül bağı kurmamış ve bir şekilde onların legal
kurumlarıyla, onlarla ilintileri olmadığı halde, kerhen de olsa ilinti kurmak
zorunda kalmış, hiçbir etki ve manipülasyon gücüne sahip olmayanlar harcatılıp,
bunların bu milletle bağları tamamen koparılmak isteniyor olabilir. Yani
gariplere, kaçma imkanı olmayan, kendisini koruyacak hiçbir gücü bulunmayan,
yani bir anlamda çıplak kalan insanlara bedel ödetilmek isteniyor olabilir. Buna
da sevinecekler çoktur İslam, Müslüman, Türk, Türkiye, Ümmet düşmanları
arasında. Siyasal ve finans ayağı tam anlamıyla temizlendikten sonra, alt
düzeydekilerin yapabilecekleri ne vardır Allah, vatan, namus aşkına? Lütfen
birazcık akledelim. Bir zamanlar sevdiğimiz, birlikte oturup yemek yediğimiz,
eğlendiğimiz, güldüğümüz, ağladığımız, okullara birlikte gittiğimiz, birlikte
çalıştığımız insanların sefalete itilmesi bizi memnun mu edecektir? Onların
psikolojik travma yaşaması ve bunun toplumsal travmaya sevk olunması bu toplumu
huzurlu kılar mı? Bu insanların toplum içinde lanetlenmiş olarak tanınmaları
bizlerin vicdanını mı rahatlatacaktır? Bu insanların terörist muamelesi
görmeleri bizi memnun mu edecektir? Bu ülkede ömürlerini ihanetle geçirmiş
olanlar, bu milletin birliğine kastetmiş olanlar, bu toprakların bütünlüğüne
muhalif olanlar, bu toplumun servetini berhava etmiş olanlar, bu toplumun
çocuklarını perişan etmiş olanlar, bu ülkenin yiğitlerini şehit eden soysuz
teröristlere her yönden müzahir olmuş olanlar, bu milletin kardeşliğini
dinamitlemiş olanlar, bu devleti Siyonizm’e peşkeş çekmiş olanlar, bu ülkenin
en gözde tatil mekânlarında fink atarlarken, sabahlara kadar içip, kusup,
zıplayıp, oynarlarken, Gülen şeytan tarafından aldatılmış ama şimdi gerçekten
pişman olmuş insanlarımızın sefaletin felsefesini yaşama aktarmaları,
ailelerinin bölünüp parçalanması ve evlatlarının yokluğa, yoksulluğa mahkûm
edilmeleri bizi vicdanen rahat kılacak mıdır, kılar mı? Bunu gerçekten derin
derin tefekkür etmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Bazı kişiler var, bizatihi
biliyoruz, Allah şahidim olsun garip insanlar, hiçbir şeyden haberleri yok, bin
pişmanlar aldatıldıkları için, bu insanlar legal düzeyde olan bazı yerlere bir
iki ay girip çıktıkları için alındılar, bazıları legal kurumlara kesinlikle
bilinçsiz olarak para yatırıp ya da para çektikleri için alındılar. Şimdi biz
bunlara terörist olarak bakabilir miyiz? El-insaf derim yani. Lütfen hassas
olalım ve tefriki iyi yapalım. Vicdanımızı örtmeyelim. Gözümüzü
karartmayalım. Öfkemiz aklımızı zail
etmesin. Hıncımızı en alttaki güçsüz, pişmanlık kuyusunda boğulan, hayatı
hercümerç olan insanları tecziye ederek tatmin etmeyelim. Yani gücümüzün
yettiğine abanmayalım. O insanları açlığa mahkûm edince elimize ne geçecek? O
insanları topluma terörist olarak tanıtınca kazancımız ne olacak? O insanların
doğmuş ya da doğacak çocuklarının hayatlarını sonsuza değin karartınca çok mu
iyi etmiş olacağız? Allah’ı, Önder’i, Kur’an’ı, vicdanımızı, aklımızı saf dışı
bırakmayalım karar verirken, tavır belirlerken. Yazık etmeyelim. Vebal altına
girmeyelim. Sonradan pişman olacak şekilde davranmayalım. Bizler insanız,
Müslümanız, Mü’miniz, tavrımız, hareketimiz, bakışımız, değerlendirmelerimiz,
algılarımız, yargılamalarımız bu temellerde olmalıdır.
NOT -1- Bu konuda çok şiddetli olarak bağıran köşecilere
dikkat etmek iktiza eder diye düşünüyorum. Zira çok bağıranlardan korkacaksın.
Bilinçli olarak bağırıyor olabilir. Beklenilen sonucun tezahür etmesi adına
hareket ediyor olabilir. Birilerinin hesabına konuşuyor olabilir. Çünkü böyle
günler, yağmur yağarken küpleri doldurma günleri gibidir. Birileri kendilerine
yer edinmek istiyor olabilirler. Birileri kendilerini satarak kazanma peşinde
olabilirler.
NOT -2- Biraz önce ‘’a haber’’ kanalında ‘’Toplumsal
Hafıza’’ isimli bir program vardı. Nurettin Veren isimli şahıs telefonla
bağlandı. Bu türlerden fazla hazzetmem. Bu kadar akıllıydılarsa o kadar zaman
niçin gariban insanlarına günahlarına girdiler? Ve kuvvetle muhtemel
menfaatlerine ulaşamayınca ayrıldılar. Menfaatlerine ulaşsalar belki hala orada
olacaklardı. Tabi bilemeyiz ama illa ki aklına geliyor insanın. Bizim fark
ettiklerimizi bunlar fark etmediler mi yani? Aklımız var ve soruyoruz sadece. Nedense
bu türlerin hiçbirine güvenesim gelmiyor hatta asıl tecziye edilecek olanlar
bunlardır bendenize göre. Kendisinin mutlaka dinlenilmesi gerektiğini ifade
etti. Tüm Türkiye Cumhuriyeti Devleti savcılarını kendisini dinlemeye davet
etti ısrarla ve ısrarla. Ama kimsenin de dinlemeye yanaşmadığını söyledi. Hiçbir
kimsenin telefonunu açmadığını, kanalına davet etmediğini ifade etti. Elinde
çok bilgi olduğunu izhar etti. Bendenize göre kesinlikle ama kesinlikle
dinlenilmelidir, vereceği bilgiler düzleminde hareket edilmelidir. Hatta
öldürüldükten sonra mı dinleyecekler beni dedi. Bunlar çok önemli şeyler. Bu
kadar ısrarla bu kadar ciddi şeyler söyleyen bir adam mutlaka dinlenmelidir
bendenize göre, terörizm hareketinin çözülmesi gerekiyorsa. Elbette elinde ki
bilgiler tahkik, tetkik, tahlil edilmelidir ama dikkate de alınmalıdır. Mutlaka
dikkate alınmalıdır. Çünkü ısrarla ve inatla dinlenmeliyim diyor, niye
dinlenilmesin ki o zaman?