VİCDANLARA SESLENİYORUM...

Özgür DENİZ - 21.08.2016

Derin ve ortak vicdanın sesi olarak, tarihe not düşüyorum. Vicdanlara sesleniyorum. Mübalağa yapmıyorum, kalıbımı basarım ki, Gülen şeytana, ruhunun dip derinliklerinden gelen en derin ve kesif duyguyla en samimi laneti okuyanlardan biriyim. Ömrüm, bilfiil, şeytanın oğlu Gülen şeytanın paradigmasıyla mücadele etmekle geçti. Öyle pasif bir mücadele de değil, tamamen aktif bir mücadeleydi bu. Elbette gücüm kadarıyla. Zira kallavi bir konumum yoktu. Sıradan bir insandım. Buna samimi dostlarımda bizatihi şahittirler. Belki devletimde durumun farkındaydı. Bu yüzden yazacaklarımı devletim ve devletimi elan yönetme mevkiinde olan yöneticiler birincil derecede olmakla birlikte vicdan sahipleri çok iyi okumalıdırlar ve olaya Kur’an ahlakı, psikolojisi, sosyolojisi temelinde bakmalıdırlar. Zira büyük bir vebal altına girmek var sonunda, ebedi vicdan azabı çekmek var. İnsanız, Müslümanız, vicdan sahibiyiz, Allah ahlakıyla yaşama gayretindeyiz, adalet, merhamet ve şefkat duygularıyla teçhiz olmuşuz elhamdülillahirabbülalemin. Malum olaydan dolayı ruhumuz acıyla dolu mu? Evet. Bu acı geçer mi? Hayır. Tasvip ve tensip ediyor muyuz? Asla. Sonsuz öfkeli miyiz? Kesinlikle. Velakin gözlerimizden kaçan bir durum vardır. Mutlak ve yegâne Önderimiz Hz. Muhammed (sav) amcası Hz. Hamza’yı vuran hatta vurmakla kalmayıp vücudunu parçaladıktan sonra kalbini çıkarıp çiğneyen Vahşi’yi affet mi? Evet. Vahşi, sonradan Müslüman olup Hz. Vahşi oldu mu? Evet. Herhalde O’nun merhametini, ahlakını, adaletini örnek almak mecburiyetindeyiz değil mi? Ümmetiyiz diyorsak öyle olması iktiza eder. Şimdi gelelim sadede. Siyonizm’in sadık ve mutemet elemanı olan Fetullah şeytanı, bu ülkenin temiz dimağlarına ve vicdanlarına kanca attı mı? Evet. Din kanalından girerek yaptı bunu. Yani bir insanın, Müslüman’ın en hassas yerinden duruma el koydu. İnsan aldanır mı, hata yapar mı? Hiç kuşkusuz. Bu aldatmaya ve aldanmaya, son birkaç yıl haricinde, kimse bir şey dedi mi? Kimse, meydana çıkıpta, bu milletin aldatılan evlatlarına; sizi aldatıyorlar ya da Gülen şeytan sizi aldatıyor dedi mi? Hayır. Bunda herkes hemfikir mi? Evet. Bu şeytani organizasyona bugüne kadar gerek fert, gerek millet, gerek devlet bağlamında müzahir olduk mu? Kesinlikle evet. Bendeniz dâhil, müzahir olmayan çok insan elbette vardır. 50 yıldır faaliyette olan bir örgüttür bu. Kimse benim haberim yoktu diyebilir mi? Asla. Bir örnek verelim; Mustafa İslamoğlu isimli kişioğlu bir zamanlar yazdıkları ile bu şeytana zımnen de olsa cevaz verme konumuna geldi mi? Evet. Ya yazısı olacak ya da röportajı, bizatihi okudum. Aleni şekilde tensip ve tasvip etti. Şimdi farklı düşünüyor olabilir ama o zamanlar fikren müzahir olmuş oldu. Ki, bu yüzden kitapları onların raflarında yer aldı. Haddizatında bu milletten bir özür borcu vardır, tabi vicdanı el verirse. Şimdi dini üst düzeyde anladığını iddia eden bir Mustafa İslamoğlu bu şeytanı bilmiyor, tanımıyor, anlamıyor muydu? Bilmiyordum, tanımıyordum, anlamıyordum diyebilir, tabi yersek! Eğer öyleyse, dini anladığını, bildiğini, idrak ettiğini iddia etmesin lütfen.  Hülasa bu konuda masum olan pek yoktur. Çünkü gerçekleri örttükçe, gerçekleri ifşa etmedikçe, yalanlar sızdı dünyamıza ve nihayet hayatlarımıza egemen oldu. Egemen olunca da yalan bir hayatı yaşamaya başladık. Dünyamız yalana boğulunca ve yalanda prim yapınca tepkisiz kaldık. Artık gerçeklere dokunamıyorduk, dokunan yanıyordu. İşte bu ortamda palazlandı bu melun terörizm hareketi. En nihayetinde de geldi bu milleti can evinden vurdu. Elbette bunun bedelleri olacaktır ama bunun bedelini ödemesi gerekenler ödemelidirler. Misal, vekil düzeyindekiler yani devleti yönetme mevkiine kadar yükselmiş olanlar; bir zamanlar bu hareketi palazlandırma gayretinde olup, sonradan güya tövbe ettiğini söyleyip ekranlarda edebiyat yaparak günah çıkarma derdine düşenler; bu hareketi ekonomik yönden finanse eden kompradorlar bedel ödemelidirler. Zaten siyasi ve finans ayağı etkisiz, tesirsiz kılınınca artık bu terörizm hareketinin tekrar yeşerme imkânı asla kalmayacaktır. Öyleyse olay sonsuz basittir. Tespit edip, tecziye ediniz siyaset ve finans ayağını, olsun bitsin. Bir de elbette ordu, emniyet ve yargı ayağı vardır. Buralarda da işe bizzat müdahil olmuş olanlar, bilfiil kalkışmaya müzahir olmuş olanlar, halka bizzat silah doğrultanlar, onlara bizzat bilgi akışı sağlayanlar, onlara aleni şekilde müzahir olanlar ve yine başından sonuna kadar malum kalkışmadan bilgisi olup, suça bilerek, isteyerek bulaşmış olanlar elbette bedel ödeyeceklerdir. Bunları tespit etmekte kesinlikle zor olmasa gerektir. Öyle ya istihbarat niye vardır, bir devletin var olmasının anlamı nedir? Ama kalkışmadan bihaber olanlar, teröristlere bilgi akışı sağlamayanlar, hayatlarında bunlarla aktif bir irtibat kurmamış olanlar, bunlara çok ciddi oranlarda finansal destek sağlamamış olanlar ya da bunların finansal alanda ki kurumlarıyla, bunların hareketleriyle ilintisi olmadığı halde, bir şekilde masumane olarak ilinti kurmuş olanlar yani para yatırıp, para çekmiş olanlar yani sadece gönülden bağlanmış olanlar yani aldatılmış olanlar yani böyle bir sonucu asla ve kata tahmin bile etmeyenler yani ibadet boyutunda kalanlar kesinlikle bedel ödememelidirler bendeniz göre. Çünkü müşahede ettiğimiz sonuca göre, bahsettiğimiz kişiler için artık bu hareket terörist bir harekettir ve gönüllerde, zihinlerde ebediyen bitmiştir. Zira tertil, tedebbür, taakkul ile okuduğum, anladığım, idrak ettiğim, sindirdiğim Kur’an ahlakı, psikolojisi, sosyolojisi bana bunu haykırıyor ve vicdanımı rahatsız ediyor bitevi. Vicdanım sızladığı içinde bunları yazma gereği duyuyorum bir insan ve Müslüman olarak. Müşahede ettiğim kadarıyla kuvvetle muhtemel en alt düzeyde olanlar, hiçbir etki ve manipüle gücüne sahip olmayanlar yani günlük hayatta hepimizin karşılaştığı insanlar bedel ödeyecekler gibi. Ki, bunun içinde zımnen propaganda yapılıyor gibi. Burada da derin bir tezgâh var gibi. Bu ülkenin aldatılmış, şimdi gerçekten pişman olmuş, hatta onlarla hiçbir gönül bağı kurmamış ve bir şekilde onların legal kurumlarıyla, onlarla ilintileri olmadığı halde, kerhen de olsa ilinti kurmak zorunda kalmış, hiçbir etki ve manipülasyon gücüne sahip olmayanlar harcatılıp, bunların bu milletle bağları tamamen koparılmak isteniyor olabilir. Yani gariplere, kaçma imkanı olmayan, kendisini koruyacak hiçbir gücü bulunmayan, yani bir anlamda çıplak kalan insanlara bedel ödetilmek isteniyor olabilir. Buna da sevinecekler çoktur İslam, Müslüman, Türk, Türkiye, Ümmet düşmanları arasında. Siyasal ve finans ayağı tam anlamıyla temizlendikten sonra, alt düzeydekilerin yapabilecekleri ne vardır Allah, vatan, namus aşkına? Lütfen birazcık akledelim. Bir zamanlar sevdiğimiz, birlikte oturup yemek yediğimiz, eğlendiğimiz, güldüğümüz, ağladığımız, okullara birlikte gittiğimiz, birlikte çalıştığımız insanların sefalete itilmesi bizi memnun mu edecektir? Onların psikolojik travma yaşaması ve bunun toplumsal travmaya sevk olunması bu toplumu huzurlu kılar mı? Bu insanların toplum içinde lanetlenmiş olarak tanınmaları bizlerin vicdanını mı rahatlatacaktır? Bu insanların terörist muamelesi görmeleri bizi memnun mu edecektir? Bu ülkede ömürlerini ihanetle geçirmiş olanlar, bu milletin birliğine kastetmiş olanlar, bu toprakların bütünlüğüne muhalif olanlar, bu toplumun servetini berhava etmiş olanlar, bu toplumun çocuklarını perişan etmiş olanlar, bu ülkenin yiğitlerini şehit eden soysuz teröristlere her yönden müzahir olmuş olanlar, bu milletin kardeşliğini dinamitlemiş olanlar, bu devleti Siyonizm’e peşkeş çekmiş olanlar, bu ülkenin en gözde tatil mekânlarında fink atarlarken, sabahlara kadar içip, kusup, zıplayıp, oynarlarken, Gülen şeytan tarafından aldatılmış ama şimdi gerçekten pişman olmuş insanlarımızın sefaletin felsefesini yaşama aktarmaları, ailelerinin bölünüp parçalanması ve evlatlarının yokluğa, yoksulluğa mahkûm edilmeleri bizi vicdanen rahat kılacak mıdır, kılar mı? Bunu gerçekten derin derin tefekkür etmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Bazı kişiler var, bizatihi biliyoruz, Allah şahidim olsun garip insanlar, hiçbir şeyden haberleri yok, bin pişmanlar aldatıldıkları için, bu insanlar legal düzeyde olan bazı yerlere bir iki ay girip çıktıkları için alındılar, bazıları legal kurumlara kesinlikle bilinçsiz olarak para yatırıp ya da para çektikleri için alındılar. Şimdi biz bunlara terörist olarak bakabilir miyiz? El-insaf derim yani. Lütfen hassas olalım ve tefriki iyi yapalım. Vicdanımızı örtmeyelim. Gözümüzü karartmayalım.  Öfkemiz aklımızı zail etmesin. Hıncımızı en alttaki güçsüz, pişmanlık kuyusunda boğulan, hayatı hercümerç olan insanları tecziye ederek tatmin etmeyelim. Yani gücümüzün yettiğine abanmayalım. O insanları açlığa mahkûm edince elimize ne geçecek? O insanları topluma terörist olarak tanıtınca kazancımız ne olacak? O insanların doğmuş ya da doğacak çocuklarının hayatlarını sonsuza değin karartınca çok mu iyi etmiş olacağız? Allah’ı, Önder’i, Kur’an’ı, vicdanımızı, aklımızı saf dışı bırakmayalım karar verirken, tavır belirlerken. Yazık etmeyelim. Vebal altına girmeyelim. Sonradan pişman olacak şekilde davranmayalım. Bizler insanız, Müslümanız, Mü’miniz, tavrımız, hareketimiz, bakışımız, değerlendirmelerimiz, algılarımız, yargılamalarımız bu temellerde olmalıdır.

 

NOT -1- Bu konuda çok şiddetli olarak bağıran köşecilere dikkat etmek iktiza eder diye düşünüyorum. Zira çok bağıranlardan korkacaksın. Bilinçli olarak bağırıyor olabilir. Beklenilen sonucun tezahür etmesi adına hareket ediyor olabilir. Birilerinin hesabına konuşuyor olabilir. Çünkü böyle günler, yağmur yağarken küpleri doldurma günleri gibidir. Birileri kendilerine yer edinmek istiyor olabilirler. Birileri kendilerini satarak kazanma peşinde olabilirler.

 

NOT -2- Biraz önce ‘’a haber’’ kanalında ‘’Toplumsal Hafıza’’ isimli bir program vardı. Nurettin Veren isimli şahıs telefonla bağlandı. Bu türlerden fazla hazzetmem. Bu kadar akıllıydılarsa o kadar zaman niçin gariban insanlarına günahlarına girdiler? Ve kuvvetle muhtemel menfaatlerine ulaşamayınca ayrıldılar. Menfaatlerine ulaşsalar belki hala orada olacaklardı. Tabi bilemeyiz ama illa ki aklına geliyor insanın. Bizim fark ettiklerimizi bunlar fark etmediler mi yani? Aklımız var ve soruyoruz sadece. Nedense bu türlerin hiçbirine güvenesim gelmiyor hatta asıl tecziye edilecek olanlar bunlardır bendenize göre. Kendisinin mutlaka dinlenilmesi gerektiğini ifade etti. Tüm Türkiye Cumhuriyeti Devleti savcılarını kendisini dinlemeye davet etti ısrarla ve ısrarla. Ama kimsenin de dinlemeye yanaşmadığını söyledi. Hiçbir kimsenin telefonunu açmadığını, kanalına davet etmediğini ifade etti. Elinde çok bilgi olduğunu izhar etti. Bendenize göre kesinlikle ama kesinlikle dinlenilmelidir, vereceği bilgiler düzleminde hareket edilmelidir. Hatta öldürüldükten sonra mı dinleyecekler beni dedi. Bunlar çok önemli şeyler. Bu kadar ısrarla bu kadar ciddi şeyler söyleyen bir adam mutlaka dinlenmelidir bendenize göre, terörizm hareketinin çözülmesi gerekiyorsa. Elbette elinde ki bilgiler tahkik, tetkik, tahlil edilmelidir ama dikkate de alınmalıdır. Mutlaka dikkate alınmalıdır. Çünkü ısrarla ve inatla dinlenmeliyim diyor, niye dinlenilmesin ki o zaman?  

Tarih: 21.08.2016 Okunma: 778

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?