GÜLEN ŞEYTAN: -Allah seni öldürmesin. Allah seni perişan
etsin. Allah seni alçak, aşağılık katil Siyonist Şaron’dan daha beter etsin emi
Gülen şeytan. Şeytanın bile masumiyet karinesi vardır senin yanında. Sana diyecek
hiçbir şey bulamıyorum. Ve bunu sonsuz ve derin bir bilinçle, farkındalıkla
söylüyorum biliyor musun Gülen şeytan? Öyle laf olsun babından söylemiyorum. Bunun
ne demek olduğunu idrak edecek zekân var mı? Sen de zekâ ne gezer be Gülen
şeytan. Lanet olsun sana be, lanet olsun, sonsuz kez lanet olsun! Ocaklara ateş
saldın. Yuvaları dağıttın. Çocukları mutsuzluğun orta yerinde bıraktın. Sen zaten
tasmalı bir it olarak babanın evindesin. Kalantor itlerinde kaçtı gitti
babalarına sığındı. Ya kalanlar kimler? Olanlar kimlere oldu? Acı kime kaldı? Ölme
sürün lanet olasıca!
DEVLET BABA: -Bugün bir mağdur ne dedi biliyor musun Devlet
Baba? ‘’Ben devlete güveniyordum’’ dedi. Ağladı, ağladı, ağladı ve ağlattı be
Devlet Baba. Ve bittim o an. Dünyam karardı bir an. Ne yapacağımı, ne
diyeceğimi bilemedim. Senin sadık bir evladın olarak utandım, yüreğimi acılar
boğdu, kahroldum. Ve biliyor musun Devlet Baba? O mağdur hem vallahi, hem
billahi, hem tallahi bin pişmandı ve onun gibi nice pişman olanlar vardı kim bilir.
Belki de onlar kazanılırdı be Devlet Baba. Zaten pişman olduğunu bilmesem
bunları yazmadım, söylemezdim. Sen kucaklardın be Devlet Baba. Sen merhamet
ederdin. Sen pişman olanları bağrına basardın. Sen affederdin. Allah bile
affederken, sen nasıl affetmezdin ki zaten? Sen yaşatırdın ki, yaşayasın. Bugün
çok acılar düştü ocaklara be Devlet Baba? Affedeydin ama takip edeydin olmaz
mıydı? Ya da farklı bir ceza vereydin. İyi bir tahkik, tetkik ile lanet olasıca
şeytanın kanlı, kirli, karanlık tezgâhına bilfiil müdahil ve müzahir olanları
seçerek, gerçekten pişman olanları ayırabilseydin keşke. Mehmet’ime kurşun
sıkanlarla aynı yatakta yatanlara bu milletin meclisinde başkanlık görevi veren
ve ona benim alın terimi milyarlarca lira olarak sunan sen, lanet olasıca
şeytana inanan ama bin pişman olan evlatlarını affedebilirdin be Devlet Baba. Senin
çok düşmanların vardı bu topraklar üzerinde dolaşan, it gibi havlayan. Onlar
senin topraklarının en güzide yerlerinde keyif çatıp, votkalarını yudumlarlarken,
sana güvenen, affına sığınan gariban evlatlarını bağrına basamaz mıydın be Devlet
Baba? Sana şeytana bilinçli, şuurlu, farkında olarak kulluk yapanları affet
demiyorum ki, sana halkına kurşun kusanları ve onlara müzahir olanları affet
demiyorum ki, sana lanet olasıca kalkışmadan bizatihi haberdar olanları ve
kalkışmaya müdahil olanları affet demiyorum ki. Ah be Devlet Baba! Vicdan nerede
kaldı? Merhamet nerede kaldı? Adalet nerede kaldı? Senin ruhun İslam’dı be
Devlet Baba. Sen asırlık bir çınarın varisiydin. Senin tören vardı be Devlet
Baba. Bir kez babalık yapaydın olmaz mıydı be Devlet Baba? İkincisinde affetmezdin
ve kimsenin de söyleyecek sözü olmazdı. Ki zaten affedeceklerinde hiçbir şey
yapamayacak olanlardı be Devlet Baba.