EY MELUN ŞEYTAN! EY DEVLET BABA!...

Özgür DENİZ - 12.09.2016

EY MELUN ŞEYTAN!

Siyonizmin uşaklığını yapmakla eline ne geçti pislik? Şeytanın kucağında, ülkeni ele geçirme planı yapmak mıydı yoksa bu memleketin evlatlarını ruhen beslemek miydi vazifen? Katliam eğitimi mi talim ettirdin? Ne oldu şimdi? Yüzbinlere haram ettin bayramı. Başlarını önlerine eğdirdin insanların. Sevgiyi katledip nefreti ektin gönül toprağına. Kulluk toprağını, kardeşlik otağını zehirledin. Bu toprağa, yetiştirip canavarlaştırdığın haydutlar kan damlattı ve üstelik binlerce masumun hayatının zehir olmasına neden oldular, nicelerinin ekmeklerinden olmasına neden oldular haksız yere ve hayatlarına leke bırakılmasına yol açtılar. Küçücük yavruların istikballeriyle oynadılar. Öyle bir nifak soktun ki milletin evlatlarının arasına. Şeytanlar ellerini ovuşturarak izledi kirli, kanlı, karanlık tezgahını. Kahrolasıca münafık. İslam'ı kirlettin. Müslüman'ı lekeledin. Bitirdin lan ne kadar güzel şey varsa insanlığa dair. Geleydin ya müptezel adam ülkene adam gibi. Kim kovdu ki seni? Kim gelme dedi? Mahvettin lan herkesin hayatını. Dünyayı zindan ettin gariplere. Aldattın ve ağlattın! Şerefsiz pislik, madem aldattın, erkekçe gelip, suçlu benim, beni ve haydutlarımı idam edin diğerlerini bırakın diyemez miydin? Ama diyemedin, bilakis şeytandan istimdat umdun. Adam mısın sen be? Allah seni öldürmesin. Allah seni perişan etsin. Allah seni alçak, aşağılık katil Siyonist Şaron’dan daha beter etsin emi Gülen şeytan. Şeytanın bile masumiyet karinesi vardır senin yanında. Sana diyecek hiçbir şey bulamıyorum. Ve bunu sonsuz ve derin bir bilinçle, farkındalıkla söylüyorum biliyor musun Gülen şeytan? Öyle laf olsun babından söylemiyorum. Bunun ne demek olduğunu idrak edecek zekân var mı? Sen de zekâ ne gezer be Gülen şeytan. Lanet olsun sana be, lanet olsun, sonsuz kez lanet olsun! Ocaklara ateş saldın. Yuvaları dağıttın. Çocukları mutsuzluğun orta yerinde bıraktın. Sen zaten tasmalı bir it olarak babanın evindesin. Kalantor itlerinde kaçtı gitti babalarına sığındılar. Ya kalanlar kimler? Olanlar kimlere oldu? Acı kime kaldı? Ölme sürün lanet olasıca!

EY DEVLET BABA!

Mübarek bayram gününde vicdanımın çığlığını duyurmak istedim sana naçizane, duymak istersen. Şunu bilelim ve baştan kabul edelim ki; sen bir babasın. Herkesin emniyeti, sağlığı, sevinci, hayali, umudu, istiklali, istikbali, hürriyeti ilk evvelde senden sorulur. Ne demek istediğimi anlıyorsun. Allah'ın izniyle ve yardımıyla senin korumadığını kim korur, aydınlatmadığını kim aydınlatır, yaşatmadığını kim yaşatır? Burada da ne demek istediğimi anlıyorsun. Sen, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi gibisin. Allah'ın merhameti, adaleti senin elinle tecelli eder. Ki yeryüzünde en merhametli, en adil olması gereken sensin. Evlatların merhametsiz ve zalim olabilirler. Sen hakemsin! Senin merhametsizliğinle, adaletsizliğinle, evlatlarının ki asla bir olmaz. Bendeniz bir birey olarak nefsime yenik düşüp yanlış yapabilirim ama senin böyle bir ayrıcalığın yok ve olamaz. Sen merhametsiz ve adaletsiz olduğun zaman düzen çöker, düzen çökerse varlığın anlamsızlaşır ve hayata kaos hakim olur. Sen, sana güvenenlere kucağını açmalısın. Affedici olabilmelisin. Sana olan güven biterse, evlatların kime güvensin? Evlatların yaşayacak ki, sen yaşayacaksın. Evlatların gülecek ki, sen güvende olacaksın. Evlatların güvende olacak ki, sen güçlü olacaksın. Evlatların olmasa ne anlamın olurdu? Sen evlatlarını zalimlerin, canavarların kanlı ellerine bırakamazsın. Onların ellerinden tutmalı ve kucaklamalısın. Zalim ve melun şeytandan kurtardığın evlatlarını, yeniden zalim ve melun şeytanın kirli, kanlı, karanlık inine mahkum ve mecbur edemezsin. Sen yanlışı doğruyu, iyiyi kötüyü, haklıyı haksızı, suçluyu suçsuzu ayırmak zorundasın. Çünkü varolmanın önkoşulu bu. Payidarlığının garantisi bu. 


Bugün, bu mübarek bayram gününde, uzaklardan bir mağdur evladın aradı ve ne dedi biliyor musun Devlet Baba? ‘’Ben devlete güveniyordum’’ dedi. Ağladı, ağladı, ağladı ve ağlattı be Devlet Baba. Ve bittim o an. Dünyam karardı bir an. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemedim. Senin sadık bir evladın olarak utandım, yüreğimi acılar boğdu, kahroldum. Bayram diye bir şey yaşayamadım. Günüm zehir oldu. Ve biliyor musun Devlet Baba? O mağdur hem vallahi, hem billahi, hem tallahi bin pişmandı, nedamet gözyaşları döküyordu, Allah şahidim olsun ki nedametine kani oldum ve onun gibi nice pişman olanlar vardı kim bilir ve art niyetli olanlar taammüden mağdur etmişlerdi ve bunu bizatihi izah ve izhar ettin. Ki iyi bir tahkikat neticesinde da onların suçsuz oldukları muhakkak ortaya çıkardı. Belki de onlar kazanılırdı be Devlet Baba. Ki hala da kazanılabilirler. Zaten pişman olduğunu bilmesem bunları yazmazdım, söylemezdim. Sen kucaklardın be Devlet Baba. Sen merhamet ederdin. Sen pişman olanları bağrına basardın. Sen affederdin. Allah bile affederken, sen nasıl affetmezdin ki zaten? Sen yaşatırdın ki, yaşayasın. Bugün çok acılar düştü ocaklara be Devlet Baba? Affedeydin ama takip edeydin olmaz mıydı? Ya da farklı bir ceza vereydin. İyi bir tahkik, tetkik ile lanet olasıca şeytanın kanlı, kirli, karanlık tezgâhına bilfiil müdahil ve müzahir olanları seçerek, gerçekten pişman olanları ayırabilseydin keşke. Mehmet’ime kurşun sıkanlarla aynı yatakta yatanlara bu milletin meclisinde başkanlık görevi veren ve ona benim alın terimi milyarlarca lira olarak sunan sen, lanet olasıca şeytana inanan ama bin pişman olan evlatlarını affedebilirdin be Devlet Baba. Senin çok düşmanların vardı bu topraklar üzerinde dolaşan, it gibi havlayan. Onlar senin topraklarının en güzide yerlerinde keyif çatıp, votkalarını yudumlarlarken, sana güvenen, affına sığınan gariban evlatlarını bağrına basamaz mıydın be Devlet Baba? Sana, şeytana bilinçli, şuurlu, farkında olarak kulluk yapanları affet demiyorum ki, sana halkına kurşun kusanları ve onlara müzahir olanları affet demiyorum ki, sana lanet olasıca kalkışmadan bizatihi haberdar olanları ve kalkışmaya müdahil olanları ve dahi onlarla bilfiil iletişime geçenleri affet demiyorum ki. Ah be Devlet Baba! Vicdan nerede kaldı? Merhamet nerede kaldı? Adalet nerede kaldı? Senin ruhun İslam’dı be Devlet Baba. Sen asırlık bir çınarın varisiydin. Senin tören vardı be Devlet Baba. Bir kez babalık yapaydın olmaz mıydı be Devlet Baba? İkincisinde affetmezdin ve kimsenin de söyleyecek sözü olmazdı. Ki zaten affedeceklerinde hiçbir şey yapamayacak olanlardı be Devlet Baba. Kimsenin hayatını karartmayabilirsin, kimsenin hayatında leke bırakmayabilirsin. Buna senin gücün kifayet eder. Hala yapabileceğin çok şey var be devlet baba! Sen babasın ve bir defalık babalık yapmakla hiçbir şey kaybetmezsin ama sonsuz şey kazanırsın inan ki, Allah, Önder, Kur'an şahit olsun ki. 

Tarih: 12.09.2016 Okunma: 901

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?