Hoşçakalın dostlarım
diyebilmek istiyorum. Bu dünyadan çekip gitmek istiyorum. Boğuluyorum. Ağır
ağır ölüyorum. Ruhumun beden duvarıyla kuşatılmadığı, duygularımın kalbimde
bizar, aklımın beynimde tutsak olmadığı bir dünyaya gülümsemek istiyorum. Bu dünyaya olabildiğince uzak bir dünyaya
uzanmayı, uçmayı özlüyorum. Ayaklarım yere basmasın, gövdem yığılıp kalmaya
yorgun düşmesin. Yorgunluk, bıkkınlık, boğuntu, bulantı olmasın orada. Başka
bir dünya olsun orası. Bu dünyaya ait hiçbir görüngü olmasın. Ve hiçbir duygu,
düşünce olmasın bu dünyaya ait. Her şeyiyle başka bir dünya olsun. Tasavvuru ve
tahayyülü bile edilemesin, edilse de ifadesiz olsun. İfadesizliği de ifadesiz.
İfadesizliği ifadesizliğinde mahpus. Orada sadece berrak vicdan, temiz kalp,
saf akıl olsun. Ne bu dünyaya benzesin insanları ne de göğü, yeri olmasın.
İnsanın ayakları yere basmasın. Baştanbaşa çıkar olmuş bedenlerle temas etmesin
gövdem. Çıkarların sustuğu vicdanların konuştuğu, kalplerden nefretlerin
boşalıp yerini sevginin almış olduğu bir dünya olsun. Ne bilmeden konuşsun ne
de yaşamadığını konuşsun misafirleri. Masumiyet olsun, olabildiğince doğallık.
Paraya tapmasınlar. Bir çift göze, bir güler yüze, aydın bir kafaya, güzel
düşlere sevdalanılsın. İnce duyguları olsun, düşünceleri derin. Zincirsiz
tahayyüller. Kirlerinden arınmış tasavvurlar. Pusulası ve hakemi kitap olsun.
Kâğıda dokunmayan yansın, dokunanlar değil. Kaderi; kalem, kâğıt, mürekkep
tayin etsin. Ama bildiğimiz, kâğıt, kalem, mürekkep olmasın bu. Güç olmasın,
para çiğnensin, rütbe bulunmasın. Bambaşka renkleri, kokuları, tatları,
resimleri, hürriyeti olsun. Çocuklar yönetsin o dünyayı. Gülümseyen yüzler,
güneşi olsun o dünyanın. Muhabbeti müşahhaslaşsın. Muhabbetine dokunulsun,
muhabbeti dokunsun. Sözleri mücerretliğe mahkûm olmasın. Sözleri derin,
muhabbeti engin, fedakârlığı sonsuz olsun. Az ama çok, çok ama anlamlı. Anlamlı
ve derin paylaşımlar yaşansın orada. İlişkileri ne güç ne de para değil,
kurşundan sevdalar belirlesin. Gardiyansız, kelepçesiz, prangasız, barikatsız bir
dünya. Ölümlü olsa da ölüm içinde ölümsüzlük saklı olsun. Ya da ölmüş olunsun
ama yaşansın. Birikmesin hiçbir şey, paylaşmaktan birikmeye vakit olmasın.
Biriktirilenlerle ömürler tüketilmesin, tutsak olmasın biriktirilmişler içinde
insan. İsteklerin az, ihtiyaçların temin edildiği bir dünya olsun. Ter
akıyorsa, dökülüyorsa kan, yaş süzülüyorsa ince ince, emek varsa harcında,
değersiz olmasın hiçbirisi. Yaşam çoğaltılsın, ölüm azaltılarak. Şövüşmeler,
dövüşmeler yerine sevişmeler olsun; insanca! Eskiyen insanların kıymetlendiği,
fakat insanların eskimediği bir dünya. Değerli yalnızlıkların, değersiz ve kof
gürültülere müreccah olduğu. Anlamın arandığı, bulunan anlamı anlamsızlaştıran
asalakların hiçleştirildiği ya da yaşamın içine atıldığı. Cebi dolu olanların
değil, kalbi ve kafası dolu olanların zengin olduğu bir dünya. Bu zenginliğin
maddi bir zenginlik, köleleştirici bir zenginlik değil manevi bir zenginlik
olduğu dünya. Düşünmeden anlasınlar, anlamadan sevsinler. Masasıyla şımarmayan,
kasasıyla kibirlenmeyen, şöhretiyle böbürlenmeyen insanlar yaşasın orada.
Bedeni güçlü, beyni karanlık, ruhu çürümüş yaratıklar; kafası aydınlık, ruhu
yüce, bedeni kalınlaşmamış insanları ezemesinler. Kifayetsiz, karaktersiz,
mürai tipler; haysiyetli insanlara hükmedemesinler. Hükmetmek olmasın.
Hükmedici güç; saf insanlık olsun, temiz bir kalp, saf bir vicdan, aydın kafa
olsun. Hatta olmasın hükmedici bir güç orada. Herkes zaten temizse, niçin
kirlensinler?
BELKİ DE DÜNYA OLMASIN ADI...
Özgür DENİZ - 24.09.2016
Tarih: 24.09.2016
Okunma: 788
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.