BELKİ DE DÜNYA OLMASIN ADI...

Özgür DENİZ - 24.09.2016

Hoşçakalın dostlarım diyebilmek istiyorum. Bu dünyadan çekip gitmek istiyorum. Boğuluyorum. Ağır ağır ölüyorum. Ruhumun beden duvarıyla kuşatılmadığı, duygularımın kalbimde bizar, aklımın beynimde tutsak olmadığı bir dünyaya gülümsemek istiyorum.  Bu dünyaya olabildiğince uzak bir dünyaya uzanmayı, uçmayı özlüyorum. Ayaklarım yere basmasın, gövdem yığılıp kalmaya yorgun düşmesin. Yorgunluk, bıkkınlık, boğuntu, bulantı olmasın orada. Başka bir dünya olsun orası. Bu dünyaya ait hiçbir görüngü olmasın. Ve hiçbir duygu, düşünce olmasın bu dünyaya ait. Her şeyiyle başka bir dünya olsun. Tasavvuru ve tahayyülü bile edilemesin, edilse de ifadesiz olsun. İfadesizliği de ifadesiz. İfadesizliği ifadesizliğinde mahpus. Orada sadece berrak vicdan, temiz kalp, saf akıl olsun. Ne bu dünyaya benzesin insanları ne de göğü, yeri olmasın. İnsanın ayakları yere basmasın. Baştanbaşa çıkar olmuş bedenlerle temas etmesin gövdem. Çıkarların sustuğu vicdanların konuştuğu, kalplerden nefretlerin boşalıp yerini sevginin almış olduğu bir dünya olsun. Ne bilmeden konuşsun ne de yaşamadığını konuşsun misafirleri. Masumiyet olsun, olabildiğince doğallık. Paraya tapmasınlar. Bir çift göze, bir güler yüze, aydın bir kafaya, güzel düşlere sevdalanılsın. İnce duyguları olsun, düşünceleri derin. Zincirsiz tahayyüller. Kirlerinden arınmış tasavvurlar. Pusulası ve hakemi kitap olsun. Kâğıda dokunmayan yansın, dokunanlar değil. Kaderi; kalem, kâğıt, mürekkep tayin etsin. Ama bildiğimiz, kâğıt, kalem, mürekkep olmasın bu. Güç olmasın, para çiğnensin, rütbe bulunmasın. Bambaşka renkleri, kokuları, tatları, resimleri, hürriyeti olsun. Çocuklar yönetsin o dünyayı. Gülümseyen yüzler, güneşi olsun o dünyanın. Muhabbeti müşahhaslaşsın. Muhabbetine dokunulsun, muhabbeti dokunsun. Sözleri mücerretliğe mahkûm olmasın. Sözleri derin, muhabbeti engin, fedakârlığı sonsuz olsun. Az ama çok, çok ama anlamlı. Anlamlı ve derin paylaşımlar yaşansın orada. İlişkileri ne güç ne de para değil, kurşundan sevdalar belirlesin. Gardiyansız, kelepçesiz, prangasız, barikatsız bir dünya. Ölümlü olsa da ölüm içinde ölümsüzlük saklı olsun. Ya da ölmüş olunsun ama yaşansın. Birikmesin hiçbir şey, paylaşmaktan birikmeye vakit olmasın. Biriktirilenlerle ömürler tüketilmesin, tutsak olmasın biriktirilmişler içinde insan. İsteklerin az, ihtiyaçların temin edildiği bir dünya olsun. Ter akıyorsa, dökülüyorsa kan, yaş süzülüyorsa ince ince, emek varsa harcında, değersiz olmasın hiçbirisi. Yaşam çoğaltılsın, ölüm azaltılarak. Şövüşmeler, dövüşmeler yerine sevişmeler olsun; insanca! Eskiyen insanların kıymetlendiği, fakat insanların eskimediği bir dünya. Değerli yalnızlıkların, değersiz ve kof gürültülere müreccah olduğu. Anlamın arandığı, bulunan anlamı anlamsızlaştıran asalakların hiçleştirildiği ya da yaşamın içine atıldığı. Cebi dolu olanların değil, kalbi ve kafası dolu olanların zengin olduğu bir dünya. Bu zenginliğin maddi bir zenginlik, köleleştirici bir zenginlik değil manevi bir zenginlik olduğu dünya. Düşünmeden anlasınlar, anlamadan sevsinler. Masasıyla şımarmayan, kasasıyla kibirlenmeyen, şöhretiyle böbürlenmeyen insanlar yaşasın orada. Bedeni güçlü, beyni karanlık, ruhu çürümüş yaratıklar; kafası aydınlık, ruhu yüce, bedeni kalınlaşmamış insanları ezemesinler. Kifayetsiz, karaktersiz, mürai tipler; haysiyetli insanlara hükmedemesinler. Hükmetmek olmasın. Hükmedici güç; saf insanlık olsun, temiz bir kalp, saf bir vicdan, aydın kafa olsun. Hatta olmasın hükmedici bir güç orada. Herkes zaten temizse, niçin kirlensinler?

Tarih: 24.09.2016 Okunma: 788

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?