Sinlere vardım baktım, şöyle
bir temaşa eyledim, sual ettim
Dünyadayken ölmeyeceğini
sananlar yatıp durur
Haliniz nicedir dedim, cevap
alamadım
Her biri dermandan kesilmiş,
güçten düşmüş
Toza toprağa karışmış,
biçimleri bozulmuş
Elbisesine toz kondurmayan
Garibi, yetimi, zayıfı hor
görüp, dönüp bakmayan
Yattan, villadan, cipten
vazgeçmeyen
Haram, helal demeyip
durmadan yiyen
Toz, toprak, taş yığınları
altında kalmış
Yazı yazarlardı bir zamanlar
elleri
Bülbül gibi öterdi her zaman
dilleri
Baş alır, baş bağışlardı
kanun olan sözleri
Gezer tozardı dünyayı
ayakları, gövdeleri
Siyahtı, beyazdı, sarıydı,
kumraldı saçları
Eser kalmamış şimdi hiçbir
şeyden
Adlarına, şanlarına,
şöhretlerine güvenirlerdi
Mülklerine, makamlarına,
kudretlerine dayanırlardı
Dünyayı kendilerinin sanır,
başları göğe değecek gibi yürürlerdi
Yürürlerken, dağı, taşı
inletirler, yürekleri sindirirlerdi
Düşmüşler, yapayalnız
kalmışlar, başları eğilmiş, ayaklar altındalar
Şan, şöhret, ad, san uçup
gitmiş
Tüm dostlar orda, burda ayrı
düşmüş
Mülk, makam, kudret yar
olmamış
Nazenin gövdeleri türap olup
gitmiş
Güvendikleri hiçbir şey
kurtarıcı olmamış
Herşey burda kalmış, onlar
perişan, naçar
Evliyalar, sultanlar,
pirler, nice koçyiğitler
Elbet onlarda o yerdeler
Temiz gittilerse oraya
Diri kalacak gövdeler, kolay
olacak hesaplar
Nihayetinde hepsi toz toprak
olmuşlar