Ah be ah! Söylesek hükümsüz, sussak gönül asi. Oysa
gönlümüz dipsiz bir kuyu, içi dert dolu. Bir yerde boğazında düğümlenip kalıyor
sözcükler. İçin acıyor. Beynin zonkluyor. Ne yediğinin ne de içtiğinin tadı
tuzu kalmıyor. Çekip gideyim diyorsun, tamahkâr olanlara kalsın her şey
diyorsun. Olmuyor, yapamıyorsun. Her şey barış dolu, huzur dolu, sevgi dolu,
kardeşlik dolu güzel bir dünya için oysa. Konuşmazsak, dinlemezsek, bilmezsek,
düşünmezsek, anlamazsak, hissetmezsek niye varız bu dünyada? Bildiklerimizi eylemezsek niye biliriz?
Bilmeden eylersek tuzağa düşeriz. Biz bizi yerken, birileri bizi yiyor farkında
bile değiliz. Derdini de anlatamıyorsun. Anlatırsan suçlanıyorsun. Böyle olduğu
içinde hiçbir şey anlatamadan tükenip gidiyorsun ve gün gelip haksızlık seni
buluyor. İşte o zaman hakikati haykırıyorsun ve o gün hiçbir şey
yapmayacaklarını düşündüklerin; niçin daha önce söylemedin diyorlar. Oysa
söylesen de söylenmemiş gibi devam edecekti hayat. Çünkü tecrübelerle sabittir
bazı şeyler ve tecrübe en büyük öğretmendir. Zira sen, derdini anlatmadan, derdini
anlatacağın yere anlatılmış oluyorsun. Orası da eğer hakkaniyet çerçevesinde
değilde, nefsiyle hareket ediyorsa bittiğinin resmi oluyor, ne anlatsan
faydasız, ne anlatsan boş kalıyor. Keşke vicdanımızla yaşasak. Keşke,
başkalarınca anlatılanları, bir de kendilerinin anlatmalarına imkân tanısak ve
haklarına girmeden yapılacak bir şey varsa yapsak. Tutuyorlar birine bir şey
veriyorlar, inandıklarından, güvendiklerinden, sevdiklerinden veriyorlar
elbette. Çünkü tanımıyorlar. Oysa öyle olmadığını ne bilsinler. Bir şey
verilen, verilen şeyi, o şeyin sağladığı imkânı ve gücü, güzel şeyler için
kullanacağına, gidiyor kardeşine haksızlık yapmak, ona hayatı zehir etmek, onun
keyfini bozmak için kullanıyor. Oysa kardeşi ona hiçbir şey yapmıyor. İnadına
sevmekten başka. Çünkü kardeşinin tek derdi var; insanlık ve insanlığın çektiği
acılar ve acıların nasıl sevinçlere tedvir eyleneceği. Zira kardeşinin dünyayla
uğraşacak ne takati, ne maddesi, ne zamanı ne de imkânı var. Hatta insanlarla
uğraşacak kadar bile zamanı yok. Sadece gönülden bir selam vermekten başka.
Çünkü onun dünyayı ele geçirme gibi bir derdi yok. Onun derdi yeryüzü
zalimleriyle. Kötülük yapan kardeşe, kötülük yaptığı kardeşinin yaptığı tek şey
var; kardeşim hasid olma, kompleksli olma, insanlara iyilik yap, vicdanınla
hareket et, Allah’ın emrettiği gibi dosdoğru ol. Hem dinden bahsedip hem de
dine mugayir hareket etme. Ki, bu yolla dinden bari soğutma. Zira bu dünya
fani, muvakkat bir han. Birileri gider, birileri gelir. Haksızlık izi bırakmaya
değmez bu dünyada, yiğitlik adalet izi bırakabilmektedir. Mekân değişmez,
değişen insandır ve insandan o mekâna kalacak olan insanlıktır. İnsan, eğer
insanlığıyla var değilse ve sayılmıyor, sevilmiyorsa, o insan boşuna yaşıyor bu
dünyada. İnsan maddeyle insan olmaz, insan gönlüyle insandır. Oysa neyi
paylaşamıyoruz ki? Hayır, paylaşamayacağımız ne var? Dünya herkese yeter, yeter
ki sevgi olsun. Hayır, al her şey senin olsun, mutlu olacaksan. Gönlün hoş
olacaksa ve biz bir yerdeysek, o yeri gönlünün hoş olması için terk edebiliriz
tereddüdün olmasın. Çünkü biz bu dünyaya bir maddeye sahip olarak doğmadık.
Doğduğumuzda da madde peşinden koşmadık. Sahip olduğumuz maddeyle adam olmadık.
Aldığımızı da birilerini kenara atarak almadık, kanımızla, yaşımızla, terimizle
aldık. Ama buna rağmen biz kenara atıldığımızda gönlün hoş olacaksa eyvallah
olsun, yeter ki gönlün hoş olsun. Kin duymaya, kıskanmaya ne gerek var?
Kıskançlık ve kompleks, tüm kötülüklerin anasıdır. Çünkü kıskanç ve kompleksli
olan her şeye takıntı yapar ve bu, onu, kendisi bile farkında olmadan kötülük
ve haksızlık yapmaya iter. Ve imanlı bir yürekte kompleks, kıskançlık olmaz.
İmanlı biri, başkalarının varlığından rahatsız olmaz. İmanlı biri başka
ışıklardan rahatsız olmaz. Ki, böyleyse zaten imanlı olamaz. Çünkü imanlı biri,
kendinde olmayan şey başkasında varsa bundan mutluluk duyar ancak, o şeye sahip
olan kişi, sahip olduğu o şeyi davası için kullanıyordur ve davası, rahatsız
olan kardeşin de davasıdır, tabi bilincinde ve farkındaysa. Ah be ah! Yoruluyorsun.
Acı çekmek kader oluyor bir zaman sonra. Sonra sessizce terk edip gidiyorsun.
Bensiz mutlu olacaklarsa olsunlar diyorsun. Ki, biz mutsuzlar yaratmak derdinde
değiliz biliyorsun. Yazık, çok yazık. Kalplere uzanmasını bilemedik bir türlü.
Dünya nimetleriyle sarhoş olduk. Kendimiz unuttuk, benliğimizi unuttuk.
Akletmeyi unuttuk. Sevmeyi unuttuk. Kardeşliği unuttuk. Neyi unutmadık ki?
Keşke bir de hatırlamayı deneyebilseydik! Dert çok, dökecek takat yok. Allah
kimseyi vicdansız yapmasın. Allah kimseyi başka söyletip, başka eyletmesin.
Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan kullarından kılsın bizi. Müslümanlar
kardeşlerinin dertleriyle dertlenmedikçe, ağır ağır tükenecekler bunu
bilmeliler. Birileri bir hiçtir ve hiç olarak görebilirsiniz. Ama birilerine benzeyen
nice birileri vardır onları yalnız bırakmayın. Yalnız kalanlar zaten kaldılar
ve onlar yalnızlığı seçtiler! Siz diğerlerini yalnız bırakmayın. Allah hepimizi
ıslah etsin! Âmin.
SÖZLER
Kim kime düşman? Vallahi kimse kimseye düşman değil. Sadece
düşmanmış gibi. Ya da kimse bir dava uğruna kavgada değil. Halk uykuda! Kazanan
vahşi ve katil emperyalizm. Eğer bir davamız varsa mutlaka bir düşmanımızda
vardır ve kavga içindeyizdir. Mücadelemiz de hakikat ekseninde olacaktır.
Polemik yapmamamız gerekir. Polemiklerin meydanları esir aldığı bir yerde,
hakikatli kavga yoktur. Kavga ediyormuş gibi yapılıyordur. Hakikat
örtülüyordur, mutlak netlikte ifşa edilmiyordur. Oysa gerçek bir kavga halkı
uyandırmak için verilir. Halk uyanır ve bir taraf kazanır. Kazanan da hakikat
olur, halk olur. Fakat biz dünya için savaştayız. Bu yüzden de hakikatle işimiz
olmuyor. Hakikatli mücadele vermiyoruz, halkta uyanmıyor. Biz kazandığımızı
zannediyoruz, fakat uzun vadede kazanan katil ve vahşi emperyalizm oluyor. Dürüst
olmalıyız. Dürüst dövüşmeliyiz. Halkı uyandırmak ve gerçekten kazanmak için
kavga da olmalıyız. Biz halkı uyutuyoruz ve halkın uyanık olmamasından
kazanıyoruz. Kazandığımızı zannediyoruz, hakikatte kaybediyoruz. Halk,
görmüyor, duymuyor, bilmiyor, anlamıyor, kavramıyor, sezmiyor, hissetmiyor. Ve
biz halkın masumiyetinden, cehaletinden yararlanıyoruz. Bu çok acı! Olguları ve
olayları; tertil, tedebbür, taakkul ile okumalıyız, derinlemesine tetkik,
tahkik, analiz etmeliyiz, üzerinde senkronize ve analitik düşünmeliyiz.
ÖZGÜR
DENİZ
Olmuyor be gözüm! İnsan bozuk.
ÖZGÜR
DENİZ
Unutma her şey ölür! Geriye insan kalır.
ÖZGÜR
DENİZ
Ey acının çocukları! Gücüm ve imkânım olaydı, tüm
acılarınızı, acının madeni olmuş şu garip gövdeme sessizce çeker alırdım ve
size yaşama sevincini bırakırdım.
ÖZGÜR
DENİZ
Çocukların gülmediği bir hayat, leşten farksızdır.
Tüküreyim öyle ruhsuz hayatın içine. Ben nasıl güleyim çocuk? Senin gülmediğin
hayatta!
ÖZGÜR
DENİZ
""Eğer yoksulsan ve ekmeğe muhtaçsan sakın
zenginin kapısını çalma, çünkü gönülden vermez; git, yoksulun kapısını çal ki
elindeki son ekmeği bölüp gönülden vermek nasıl olurmuş, onu gör...""
John
Steinbeck
""Eğer başka birinin hayatını biraz daha
yaşanır hale getirme gücünüz varsa bunu yapın. Dünyanın buna ihtiyacı
var...""
Brigitte
Nicole
""Nasıl yaşanırsa, öyle ölünür.""
Franz
Kafka
""Zaman en iyi yargıç, sabır eşsiz bir
öğretmendir.""
Frédéric
Chopin
""Her mahalleye bir kasap lâzımdır, fakat o siz
olmayın. Kan dökücü olmayın. Maktûl olun, kâtil olmayın. Mazlum olun, zâlim
olmayın.""
Fethi
Gemuhluoğlu
""Daha da vahimi, insanlarda gittikçe daha da
belirginleşen kişiliksizlik. Sürüleşmek.""
Cahit
Zarifoğlu
""Kur'an, Allah'ın kitabıdır. Felsefe ise,
bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür. Bizim düşünüş
tarzımızdır.""
Nurettin
Topçu
“"Düşünüyorum o hâlde varım değil!
Başkaldırıyorum o hâlde varım demeliyiz.
Çünkü her düşünen başkaldırmaz;
Ama her başkaldıran muhakkak düşünmüştür.”"
Ali
Şeriati
""İnsanın izzeti ve hürriyeti, İslam’ın asil
kaynağı olan Kur’an ve sünnettedir.""
Muhammed
İkbal
""Kur’an kalplere girince değişir insan.
İnsan ki o değişirse değişir Cihan.""
Muhammed
İkbal
""Ne okumak istediysem onu okudum, ve onlardan,
bana okulda öğrettiklerinden çok daha fazlasını öğrendim.""
George
Orwell
""Ey çoban peygamber! Çöldeki koyunları
özgürleştir ki Allah'ın şehrinde insanları koyunlaştırmasınlar!""
Ali
Şeriati
""Üç tutku hayatımı önemli derecede
etkilemiştir: Sevgiye olan özlemim, bilgiyi araştırma merakım ve insanlığın
çektiği acı ve ıstırap için duyduğum büyük merhamet.""
Bertrand
Russell
""Hakikatten yana olacaksan yalnız kalmayı göze
alacaksın.""
Dücane
Cündioğlu