Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Doğrusu, iktidarın “milliyetçilik” söylemleri de benim hoşuma gidiyor. Hele, “Turancılık” dedin mi akan sular durur. Biterim!
Şimdi, ekonomiyle ilgili yazacaklarım iktidarın hoşuna gidecektir. Çünkü ekonomideki gidişatı “kriz” olarak görmüyorum. Fırsat olarak görüyorum.
Bikere, akaryakıt fiyatlarındaki artış -bu zehrin daha az kullanımı, dolayısıyla yerkürenin daha az kirlenmesi demek olduğundan- dünyanın hayrınadır.
İkincisi, üretimin yetersiz olduğu söyleniyor, bu doğru değil. Neyin eksikliği var memlekette? Hiçbir şeyin! Hatta meyve-sebze üretiminde fazlalık var. Kış günü, domates manavda 150 kuruş. “Sera”da kaça olduğunu varın, hesap edin! Fındıkta o kadar bolluk var ki, Ziraat Odaları Başkanı, “kilosu 10 liraya düştü” diye feveran ediyor.
x x x
Üretim ve büyümenin öteki yüzü
Üretimdeki her artış ve her konudaki büyüme zenginlik ve refah getirmeyebilir. Siz meyve-sebze, fındık hâsılatı rekor kırıyor diye sevinebilirisiniz. Fakat hâsılatınız ihtiyaçtan fazlaysa, tabiatıyla fiyatlar düşer, hatta elde kalır ve sizi fakirleştirebilir bile! Buna “yoksullaştıran büyüme” denir.
Aynı durum, nüfusta da geçerlidir. Nüfus artınca ülke büyüyor gibi gözükür ama artan nüfusa istihdam yaratamazsanız bu fakirleşmeyi getirir.
Görüldüğü gibi, daha çok üretim sorunu çözmüyor. Çare, “Planlı” ve “yeteri kadar” üretimdir.
İhtiyaç fazlası üretim israftır. Hem üreticiyi, hem de toprağı yoksullaştırır. Fazla ürün için harcanan su sebebiyle su kaynakları tükenir. Toprak yoksullaştığından daha fazla ürün almak için yapılan sun’i gübreleme, ilaçlama toprağın ve havanın kirlenmesine yol açar.
Planlı üretimle hava,su, toprak ve enerji kaynaklarından büyük tasarruf sağlanabilir. En uygun toprakta en uygun ürünün yetiştirilmesiyle toprak korunabilir.
Dünyanın talep ettiği mahsulün üretilmesiyle ihracat-ithalat dengesi sağlanabilir.
Planlama yapılınca, istihdam artar, işsizlik azalır. Fakat işsizlik sorunu tam olarak çözülemez. İşsizliği yüzde 5’lere indirecek çare “yapısal değişiklikler”dedir.
İç ve dış iki yapısal değişiklik önerim var:
İçte, “yarı zamanlı çalışma”ya ağırlık verilmesi… Her işte olmasa da, özellikle yıpratıcı ve ağır işlerde, bir kişinin yaptığı iş iki kişiye bölünebilir.
Dışta, “herkesle iyi geçinmek”… İçte huzur için, Turizmde canlılık için, meyve-sebzeni satabilmen için, hele hele “yabancı yatırımlar” için bu şart!
Bu ikisi yapılırsa memlekette “işsiz” kalmaz.
x x x
Günün çizgisi, Leman.com.tr’den…