İster kabul edelim, ister red, bizim biricik ve temel
hayati sorunumuz var, varlığımızın ya da yokluğumuzun müsebbibi olacak yegâne
sorunumuz; ahlak sorunudur. Bu durumda, aklın vahiyden kopmasının, akıl ve
vahiy birleşmesinden mütevellit bir hayat üretemeyişimizin neticesidir. Toplum
diliyle radikal diye tavsif edilsin, vasat diye tavsif edilsin, ılımlı diye
tavsif edilsin, hiçbir yapılanma, müntesiplerine ahlak veremiyor. Bunu ancak
çok derinden ve ince şekilde bakarsanız ihsas edebiliyorsunuz. Ahlak veremeyince
de zaman içinde iş şirazesinden çıkıyor. Ahlak olmayınca tüm değerler süreç
içinde yozlaşıyor. Değerler yozlaşınca da artık sekülerleşmeye, dünyaya tapmaya
ve düşmanların oyuncağı olmaya başlıyoruz. Söyleyin bana ahlakilik esası
üzerinde hareket eden, hakikatin ahlakını temel alan bir yapıya düşmanlar kolay
kolay sızabilirler mi? Çünkü orada akıl egemendir. Akıl ile kalp
mezcedilmiştir. Akıl vahiyden beslenir. Hayat, aklın ve vahyin imtizacından
tevlit etmiştir. Bilgi aktive edilerek eyleme yönlendirilmiştir. Müntesiplere
münhasıran kuru bilgi akışı sağlıyoruz. O bilgiyi nasıl aktive edecekleri,
olaylaştıracakları, ahlaka dönüştürecekleri, adalete, hürriyete, tevhide,
vahdete dönüştürecekleri söylenmiyor. Bir nevi enformasyon yığılması oluyor. Bu
da bir işe yaramıyor. Hatta ters etki yapıyor. Bilgiçlik taslamaya neden
oluyor. Ahlak yok ama bilgi çok! Peki, ahlaksız bilginin ne hükmü vardır? Hangi
etkileyiciliğe sahiptir? Şunu asla unutmamalıyız; ilişkiler, iletişimler bilgi
üzerine değil, ahlak üzerine müessestirler. Bilgi güven duymayı sağlamaz ama
ahlak, güvenilirliğin garantisidir. Hiç kimse bilgili insana güvenilir diye bir
iddia ortaya atamaz ama ahlaklı insana güven duyulur. Hele bir de bilgisi ile
ahlakını mezcetmiş insana inşaAllah sonsuz güven duyulur. Bilgili ama ahlaksız
olana güven duymayız fakat bilgisiz olsa da ahlaklı olana güven duyarız. Bu
bile ahlakın önce geldiğini gösterir. Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek
bir insanın ifa etmesi gereken kulluk sorumluluğudur amma bunları yapmak demek
ahlaklı olmak demek anlamına gelmiyor bugün maalesef. Haddizatında böyle olması
gerekiyor ama maalesef böyle değil. Bu da üzücü bir durum tabi ki. Elbet
bunları yapanın ahlaklı olması icap eder fakat ne hazin ki yaşadığımız hayat
bunun böyle olmadığını bize gösteriyor. Acı verici ama gerçektir bu. Gerçekten
ahlak veremiyoruz. Eğer ahlak verebilseydik ülkemiz ve insanımız, hayatımız
emin olunuz insicam üzerinde olurdu, kötülükler bağlarımızı, otağlarımızı
perişan etmezdi. Kıskançlık, kibir, paraya tapmak, şöhretin esiri olmak, mülk
maymunu olmak, makama tapmak, fitne, fesat, kompleks, ihanet, cimrilik, rüşvet,
iftira vb. en ufak bir hareket ahlaksızlıktır. İnsan davranışıyla dost kazanır,
güven kazanır. Bilgi sadece bir araçtır. Hedefimiz; ahlaklı olmak olmalıdır!
Maneviyatını kurtaramayan bir insanın, bir milletin, bir devletin, maddiyatını
kurtarması diye bir şeyin söz konusu olamayacağını muhakkak bilmeliyiz.
Biz maalesef çoklukta hikmet olduğunu sandık ama hikmetin
nicelikte değil nitelikte olduğunu asla ve kata anlayamadık. Hiçbir yerde,
hiçbir durumda, hiçbir konuda bu inceliği fark ve idrak edemedik. Ümmet on milyarsa ama güdülüyorsa, şeytanın
pençesiyle paramparça oluyorsa, toprakları işgal ediliyor, kaynakları talan
ediliyorsa ne anlamı vardı? Bir milyar olup dünyaya yön verecek düzeyde
olsaydı, bilinciyle ve bilinçli direnişiyle dünya siyasetine etkide bulunsaydı
daha iyi olmaz mıydı? Demek ki nicelik hiçbir şeymiş, o nicelikte nitelik
yoksa. Ki, işte biz maalesef böyleyiz. İşimiz gücümüz adam toplamak, tabir
caizse adam topluyoruz ve koyun gibi güdüyoruz onları. Yeter ki adamımız olsun,
nasıl olup olmadığı fark etmez. Ki, haddizatında aklını kullanandan,
düşünenden, sorusu olandan, sorgulayandan korkuyoruz. Mutlak itaat edecek insanlar arıyoruz. Onlara
da kendi yapımızın ekseninde bilgiler vermek ve kendi kurguladığımız ahlakı
dayatmak tek derdimiz oluyor. Bu ihanettir. İnsanlığa ve hakikate ihanettir. Hatta
imana ihanettir. Ve bizler bu ihaneti mütemadiyen işliyoruz maateessüf. Adam topluyoruz biteviye ve topladıklarımızı
kaybetmemek için de, gerçek ahlakı vermekten imtina ediyoruz. Hatta hakikatin
bilgisini vermekten bile korkuyoruz, kaçıyoruz. Yakaladığımız insanları
elimizden kaçırırız ve sayımız azalır diye deliriyoruz. Ne iğrenç bir
ahlaksızlık bu değil mi kardeşlerim? Ve bu gerçekleri gizliyoruz. Eğer dürüst
isek, kendi cemaatimiz yapsa bile bunu itiraftan korkmamalıyız. Tıpkı bir
partinin, bize gelenleri kaybetmeyelim diye, her türlü ahlaksızlığa prim
vermeleri gibidir bu durum. Ahlak ekseninde kurgulamazsak hayatımızı, birimiz
değil hepimiz kaybederiz. Eğer namuslu ve sorumlu isek, buna sonsuz dikkat
etmek ve bu konuda teennili olmak iktiza eder. Burada şöyle, can alıcı bir
örnek vermek şart oldu: muayyen yapılar yaz mevsimi gelince ne yapıyorlar?
Şölen, eğlence vs. bu şölenleri nasıl yapıyorlar? Bazı sanatçı kılıklı tipleri
davet ederek yapıyorlar. Tabi bedava bir davet değil bu. Halkın alın teri veriliyor,
boş, bomboş sözler için. Üstelik halka da sorulmuyor, razı mısın diye! Biz
kızınca da diyorlar ki: hayat bunu götürüyor, bu türleri getirmezseniz destek
vermezler kardeşim, şimdi insanlar hareketli şeyler istiyorlar, eğlenmek
istiyorlar. Yani şimdi ben ne diyeyim Allah aşkına? Sanat duayeni ilan edilmiş
tipler bile (Özdemir Erdoğan gibi); bu tür kılıksız, çapsız ve bir değeri
olmayan, bomboş laflarla höyküren çığırtkanları, sanatçı bozmalarını; Batı
kültürünü ülkemize pazarlayan pespaye ve müptezel tipler olarak tarif ederken
bize noluyor Allah aşkına? Kendi yapımıza destek bulmak uğruna bu kadar
rezilliğe katlanmak zorunda mıyız? Bırak deste almayıver. Ki zaten bu şekilde
bozduğun ve yozlaştırdığın insanlardan gün gelecek tek yüz bile bulamayacaksın
ve üstelik kendi kendinin sonunu da hazırlamış olacaksın. Hiç kafan basmıyor mu
behey kardeşim? Yazık değil mi bu vatanın gençliğine? Yazık değil mi milletin
kutsal alın terine? O kadar kaliteli ve şahsiyetli sanatçısı var bu ülkenin ve
milletin. Bari onları çağır. Neymiş onlar halkı eğlendirmiyormuş. Ulan senin
halk dediğin kim? Bırak eğlenmeyen eğlenmesin, çeksin gitsin ve sana müzahir de
olmasın. Bakalım itibar görüyor musun, görmüyor musun? Sen kimlikli ve
kişilikli, bilinçli ve şuurlu bir halkın var olması için mücadele vereceğine,
ahlaksızca dünya hesabı yapıyorsun ve kültürsüz, kişiliksiz, kimliksiz,
bilinçsiz, şuursuz bir halk var ediyorsun farkında olmadan, kim bilir belki de
farkında olarak. Sen hangi ahlaka göre hareket ediyorsun? Sen Müslüman mısın?
Sen Türk müsün? Sen hangi kaynaktan besleniyorsun? Sen vahye tabi misin? Bence
sen sefil bir hiçsin! Kendi kafana ve kalbine kurşun sıkan bir cahil, zalim,
nankörsün!
SÖZLER:
‘’Emperyalizm, ruhlarımızı, kalplerimizi, kafalarımızı
işgal ve iğdiş etmiş. Duygularımıza ve düşüncelerimize musallat olmuş.
Algılayışlarımız, anlayışlarımız, bakışlarımız, görüşlerimiz, duyuşlarımız,
sezişlerimiz, kavrayışlarımız, hissedişlerimiz, hepsi emperyalizme göredir,
emperyalizmin kurguladığı insanlar olmuşuz. Aslında insan olduğumuzu sanıyoruz
sadece. Kendimizden kopmuşuz. Allah şahidim olsun hakikat budur!’’
Bendeniz
‘’Anladığımız zaman, anlamamızın anlamsız olacağı zaman
olacak. Değere değer verdiğimiz zaman, değersizleştiğimiz zaman olacak. Allah,
şuur ve bilinç ihsan eylesin.’’
Bendeniz
""Dert, adamı mert yapar namert değil. İşte bu
yüzden, derdi olmayanlar çok kolay namert olurlar.""
Anonim
""İslamiyet’i öyle diri yaşa ki seni öldürmeye
gelen sende dirilsin.""
Sezai
Karakoç
""Vicdan azabı değil, bilinç azabı
çekiyorum.""
Fernando
Pessoa
""Güvensizliği tek başına inşa etmez insan,
tanıdığı herkes biraz yardım eder.""
Fyodor
Mihayloviç Dostoyevski
""Kaderini kendi elleriyle yazan milletleri
Allah yükseltir, yüceltir.""
Muhammed
İkbal
""Köyün itleri birbirlerine karşı küs olsalar
da, kurdu görünce birleşirler.""
Uygur
Atasözü
""Batı kalbi, Doğu aklı öldürdü.""
Muhammed
İkbal
""Evladım bu ülkede sağcı, solcu; ilerici,
gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olunuz.
Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.""
Cemil
Meriç
""İçtimai liberalizmin insanlara vaadi:
Cihanşümul dilencilik. Nitekim siyasi liberalizmin armağanı da cihanşümul
kölelik olmuştur.""
Cemil
Meriç
""Bizler hayvanlara ahlâk sahibi varlıklar
olarak bakmıyoruz. Ama sizce hayvanlar bizi ahlâklı varlıklar olarak görüyor
mudur?""
Friedrich
Nietzsche
”"Kendilerine delilik bulaşmış insanlar mutludurlar,
ben de onlardan biri olduğuma inanıyorum.”"
Aliya
İzzetbegoviç
“"Unutma, bir şeyin yapılamaz olduğunu düşünerek
uyursan, başkasının o şeyi yaparken çıkardığı gürültüyle uyanırsın.”"
Konfüçyüs
""Bir kanepeye sığardık, sevgiyle. Ne zaman
dünyâya kapıldık biz? Arabalarımız, evlerimiz, mobilyalarımız oldu ama insana
yer yoktu artık kalbimizde.""
Cahit
Zarifoğlu
""Öğrenmek için sor; sıkıntı vermek için
sorma.""
Hz.
Ali
""Bazı insanlar, bazen insanlar.""
Bernard
Shaw