EROZYON!.. Hilmi ÇAKIR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 28.11.2016


 
 
*Hava yolu ile, batıdan doğuya giderken, Anadolu, bitki örtüsünün ne kadar
zayıf olduğunu görürsünüz. Dağları çıplak kayalıklarla dolu, sevimsiz gri
bir renge sahiptir. Vatanın bu rengi, yüreğinizde acı bir burukluk
oluşturur. Masmavi bir su birikintisi veya bir nehri gördüğünüzde, farklı
bir duygu oluşuverir gönlünüzde. Anadolu toprakları, yılların ihmali ile,
erozyona uğramış, verimsizleşmiş ve çoraklaşmıştır.*
 
*Gerçek erozyon nedir? Toprağın bitki örtüsünden yoksun olan kısmında,
yağmur ve rüzgar gibi dış etkiler ile, verimli kısmının yok olmasıdır.
Erozyona uğramış bir toprağın, verimli olma özelliği kaybolmuştur. Ne
kadar emek verseniz de, zamanında sahip çıkmadığınız için, o toprak size
küsmüştür. Ne ekseniz boşunadır. TEMA Vakfı yıllardır bu konuda bıkmadan,
usanmadan çalışmasını sürdürür ama, nafile! Gerçek başka…*
 
*Bu durum, toprak için böyle ise, toplum için nasıl bir erozyon gerçeği ile
karşı karşıyayız? Üretimin ana unsurları nelerdir? Sermaye, toprak, işgücü,
yani eğitilmiş insan!.. Coğrafyada yaşanan erozyon, insanımız üzerinde de
etkili oluyor. Anadolu’nun bozkır yaylalarında yetişen, zeki insanlarımız
da, bir şekilde elimizden alınıp, başkalarına hizmet ettirilir hale
getiriliyorlar. Toprağı sel alırken, insanımızı da yel alıp gidiyor. Biz
kalıyoruz baş başa!...*
 
*Başarılı insanı, yıldırma, sindirme, değersizleştirme ile, kendinden
korkar hale getirerek, onun üretim yeteneğini bitirmek, azaltmak
verimsizleştirmek bir çeşit erozyondur. Fazlası ile ülkede uygulanmıyor mu?
Bir yığın örneği çevrenizde görebilirsiniz.*
 
*Eleği bilmeyen görmeyen var mı? Çocuklarımız, okul çağından itibaren,
elekten geçmeye başlıyor. Zeki, fakat, fakir çocuklarımızı değişik
teşvikler adı altında, anneden babadan koparıp belirli cemaatler ele
geçiriyorlar. O anne baba, sadece biyolojik olarak, o çocuğun ailesi
kalıyor. Ondan sonraki aşamalar, kimin ekmeği ile besleniyorsa, o kalıba
sokuluyorlar. İstesen de, bu kalıptan çıkma şansları olmuyor. Ülkenin
kalkınmasında, pozitif etkisi olacak bu gençler, maalesef, erozyona
uğrayarak, çorak bir toprak gibi, ülkesine faydasız konuma geliveriyorlar.
Hatta, bunlara ülkesinin temel taşlarını bile oyduruyorlar. 15 Temmuz Darbe
girişimi, çok acı ama, canlı bir örnek olarak duruyor karşımızda…*
 
*Elek çalışmaya devam ediyor. Başarılı- varlıklı çocukların bir kısmı da,
azınlık okulları dediğimiz, Robert, Sen Jozef gibi bir çok yabancı kolej
statüsündeki okullara gönderiliyorlar. Bu gençler, başlangıçta çok iyi
niyetle başladıkları bu okullarda, her geçen gün, kendi kültüründen
uzaklaştırılıyorlar. Çocuk, okulu bitirme aşamasına geldiğinde, ailesine
yurt dışında eğitimine devam etme talebini iletiyor. Aile, bu isteğe
değişik sebeplerden dolayı karşı çıkamıyor. Gidiş o gidiş! Bu çocukların
büyük çoğunluğu, tatil hariç, artık ülkelerine gelmiyorlar...*
 
*O ailenin, bin bir emek ve zahmetle okuttuğu o genç artık, kimlerin
ekonomisine katkı sağlıyor? Biz, buna kibarca beyin göçü diyoruz. Aslında,
en büyük erozyon bu oluyor. Bu ülkenin kaynakları ile, bir yerlere
geleceksin ama, bir gram olsun, o, ülkenin ekonomisine katkı yapmayacaksın.
Ülkemizde, bu konuda net bir istatistikî bilgiyi şu ana kadar görmedim. Kim
bilir, kaç bin insanımız bu şekilde, başka ülke ekonomilerini
kalkındırıyordur. Bize de, bazen övünç duyma şansı veriyor bu fiili durum.
Örnek mi? Profesör Aziz Sancar, Nobel ödülü aldığı zaman, nerede ise bayram
ilan edecektik. Bu konuda, birçok örneği peşi sıra sıralayabiliriz. Güleriz
ağlanacak halimize!..*
 
*İnsan Kaynağı planlamasının, çok yetersiz olması nedeni ile, birçok zeki
gencimiz de, ilgisiz ve sevmediği branşlarda, eğitimini sürdürmek zorunda
kaldığı için elek yine çalışıyor. Eleğin üstünde kalan, fakat yanlış tercih
ve yönlendirmeler yüzünden, çok verimli olacak bu gençleri de bu şekilde
verimsizleştirerek erozyona tabi tutuyoruz. Ülkede, şu anda istihdam
fazlası birçok makine, ziraat mühendisi olduğunu biliyoruz...*
 
*Başımıza gelen kötülükleri, belaları, ondan sonra kaderle geçiştirmeye
çalışıyoruz. Ülkenin kaynaklarını, göz göre göre, kurda kuşa kaptırıp,
ondan sonra dert yanıyoruz. İnsan kaynağı, bir ülkenin en büyük
zenginliğidir. Sabahtan akşama, yetişme- yetiştirme şansınız yoktur. Sabır
ve meşakkatli iştir. Kolayı, kolaycılığı, plansızlığı tercih ettiğimiz
sürece, hem toprağımızın, hem de insanımızın göz göre göre, yok olmasına
sebep olan, erozyon canavarını önleme ve yok etme imkânımız olmayacaktır.
Bu vatana, sahip çıkmaktan başka çare yok, Orta Asya’ya geri dönme şansımız
da elimizde değil. *
 
*Hilmi ÇAKIR*
 
*27.11.2016*

Tarih: 28.11.2016 Okunma: 877

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?