Her Şey Çok Güzel Ve Daha Da Güzel Olacak

İsmail Hakkı CENGİZ - 25.10.2008

“Öldük, bittik, batıyoruz, çöküyoruz” mesajları veren yazı ve konuşmalardan hiç hoşlanmam.

Efendim, sanki ülkenin hatta dünyanın üzerine kara bulutlar çökmüş de, hepimizi boğuyormuş gibi kasvetli bir hava yayılıyor üzerimizde.

Kendimizi kaptırmışız, sabah akşam felaket tellallığıyla meşgulüz.

Hâlbuki yok öyle bir şey!

Varsa bile, o sıkıntılı havayı dağıtamaz mıyız?

Bundan on beş sene evvel şuh bir “hava durumu” sunucusu vardı.

Ne söylerdi? 

“Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun!”

Değil mi, ya?

*                      *                      *

“Kişisel Gelişim” kitapları ne diyor?

Aktif insan, ki “aktif” terimi de bugünlerde daha havalı oldu, “proaktif” deniliyor, işte öyle insan kendi havasını kendisi yaratır.

Bu son cümleyi şöyle Türkçeleştirebiliriz: etkin insan, yani “inisiyatif” sahibi insan, dışarıdaki iklimden etkilenmez, kendi iklimini yanında taşır.

“Nasıl oluyor bu?”, demeyin, işte bu kadar tercüme edebiliyorum.

Fakat vereceğim örneklerle “proaktif”i, yani “inisiyatif”i çok iyi anlayacağınıza eminim.

*                      *                      *

Yalan söyleniyor!

Havalar güzel.

Ne ülkenin, ne de dünyanın üzerinde karabulutlar var!

İşte, gördüğünüz gibi, pırıl pırıl güneşli, harikulade güzel bir hava var.

Türkiye olarak, iklim bakımından dünyanın en güzel coğrafyasında olduğumuz gibi, ayrıca, yılın en güzel günlerini yaşıyoruz.

Sanki ebedî bir baharda gibiyiz. Ne çok sıcak, ne soğuk… Fıstık gibi bir havamız var.

Serin, hoş, nefis…

Neden mutlu olmak yerine kendimizi üzüyoruz, bilmem ki?

*                      *                      *

Televizyon programları güzel…

Diziler pembe! Öyle pembe ki, içindeki karakterlerin giysilerindeki ağırlıklı renk bile pembe… Galiba, bazı karakterlerin adı bile pembe!

Sizin ekonominiz iyi olmayabilir ama dizidekilerin ekonomileri harika…

Sizin yerinize onların refah düzeyinin yüksek olması da mı sizi mutlu etmiyor?

Efendim, biraz mutlu olmaya çalışın.

Olacaksınız!

Sonra, yarışmalar çuvallarla para dağıtıp vatandaşı da sırayla zengin ediyor.

Sıra mutlaka size de gelecek, biraz sabır…

Yarışmaların yanı sıra her gün TRT’de çekilişi yapılan piyangolar var.

Yani, bu kadar şans oyunu arasında zengin olmama şansınız var mı?

Yok!

*                      *                      *

Sonra, efendim, dünyadan gelen haberlere temkinli yaklaşın. Bütün olan biten Amerika’nın dümeni diyorlar.

Üstelik dünyada kara bulutlar olsa bile bizde ak bulutlar, ak güller, hatta AK Parti’nin olduğunu hangimiz inkâr edebiliriz?

O Ak Parti ki, kapatma davasını başarıyla atlatmış, tek parti olmanın getirdiği istikrar bir kat daha artmış, hükümetini perçinlemiş.

Bu kararlı ve istikrarlı ortam bütün ülkeye hemen yayılmış, işler canlanmış, dükkânlar, alış-veriş merkezleri hareketlenmişti.

O rüzgârla memur maaşları iyileştirildi.

Emekli aylıkları iyileştirilmediği halde, emekli İ.Hakkı karamsar olmuyor, iyimserliğini koruyor. Çünkü o kendi havasını kendi yanında taşıyan “proaktif” vatandaşlardandır.

*                      *                      *

Daha sonra…

Ülkemize ilgi o kadar yoğun ki, Dışişleri Bakanı davet edildiği toplantıların çoğuna yetişemiyor.

Olimpiyatlarda altın madalya alıp bayrağımızı göndere çektirmiş, millî marşımızı söylemişiz, tâ Çin ellerinde…

Arkasından, Birleşmiş Milletlerde yapılan seçimlerde, Türkiye Cumhuriyeti Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğine seçilmiş.

Ülkemizin itibarı gittikçe artıyor. Her ne kadar, pasaportumu alıp gümrüklerdeki itibarımızı test edemiyorsam da, saygınlığımızın arttığından eminim.

Ülkemiz bir huzur, istikrar ve barış adası halinde…

Çünkü isabetli göstergeler var. Ülkemizin huzur ve mutluluk adası olduğunu Pakistan’ın düşük cumhurbaşkanı Pervez Müşerref bile nerelerden fark etti de, buraya gelmek istediğini, Adalar’da yaşama iradesini belirtti.

*                      *                      *

Memlekette havalar kötü, ekonomi berbat, “asayiş berkemal değil” falan diyenlere sakın kanmayın.

Ülkemiz çok uzun yıllardır, bir huzur ve esenlik adası şeklinde tarihinin altın devirlerinden birini yaşıyor.

Başbayanlarımızın parmaklarını 65 bin dolarlık yüzükler, başbaylarımızın kollarını 20 bin dolarlık saatler süslüyor.

Allah’ın başımızdan eksik etmemesi için, beş vakit duacı olduğumuz büyüklerimizin trilyonluk zırhlı ve konforlu araçları var.

*                      *                      *

En mühimi…

Ülkenin huzur, istikrar ve mutluluğunun temellerine en büyük dinamiti koyan, en büyük darbeyi vuran, ülke dirlik ve birliğine ziyadesiyle zarar veren, Levent Kırca’nın “Olacak O kadar Televizyonu” en az 5 senedir kapalı.

Asla da açtırmayız.

Mutluluğumuzu hiçbir şer gücün bozmasına izin vermeyiz.

*                      *                      *

Sanırım, “proaktif” olmak, “kendi havasını kendi yanında taşımak” ne demek bir iyice anlaşılmıştır.

Benim bunlara ilave ekstra mutluluklarım da var.

Şu satırları yazarken Mozart’ın, kaçıncı olduklarını umursamadığım muhteşem senfonilerini dinleyebiliyorum.

Pantolonum ütülü, ayakkabım boyalı…

Az saçım, az tıraşlı…

Allah’tan daha ne isterim?

İyimserim…

Umutluyum!

 

 

Önceki Yazılar

Tarih: 25.10.2008 Okunma: 843

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?