Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
yedirenkhaber.com'dan...
Adrian Hamilton, 28 Eylül 2016 tarihli, “Batı, Halep’in acısının ötesine bakmalı” başlıklı yazısında, “Esad, Suriye’nin ikinci büyük kentinin tamamını geri aldı” diyordu.
Yazıyı o günlerde okudum ancak Halep’ten çatışmaların sürdüğü haber ve görüntüleri gelmeye devam ediyordu. Hatta kimi haberlere bakılırsa, Halep’teki “muhalifler”in ilerlemeler sağladıkları bile oluyordu!
Halep’in Esad güçlerince, üstelik “tamamının” geri alındığını söyleyen bir İngiliz gazetecisine karşılık, vaziyetin ortada olduğunu söyleyen yüzlerce kaynak… Hal böyle olunca, Tha Guardian yazarının iddialarına elbette ihtiyatla yaklaştım, Hamilton’un görüşlerini bu sütuna taşımadım.
Bugün geldiğimiz noktada, Tha Guardian yazarının “tamamıyla” haklı olduğu ortaya çıktı.
Peki, nasıl oluyor da tâ İngiltere’deki gazeteci-yazar Halep’in düştüğünü 2 ay önceden gördüğü halde, bize güya sahadan veya sahanın hemen kenarından Gaziantep’ten haber verenler bu “hakikati” görmüyor… Nasıl oluyor da gözlerinin önündeki gerçeklerden bihaber haberler yolluyorlar? Yoksa “sallıyorlar” mı demeli?
Adrian Hamilton’un, bahsettiğim yazısını internette ararken, aynı konuda bir yazıya daha rastladım… Yine The Guardian’da… Natalie Nougayrede’nin “Biz halep’in imhasını seyrediyoruz. Öfke nerede?” başlıklı yazısı… Burada yazar, Halep’in tamamıyla Rus-Esad güçlerinin kontrolüne geçtiğini ve bu güçler tarafından yakılıp-yıkıldığını, Batı’nın sadece seyrettiğini söylüyor. Hiç olmazsa Rusya’nın elçilik ve konsoloslukları önünde neden öfkeli kabalıklar toplanmıyor diye şikâyet ediyor.
Peki, Rusya-Esad, ele geçirdiği halde Halep’i neden yakıp-yıkıyor?
Çünkü “silahlı muhalif” kalıntıları direnmeye, şehir halkını rehin tutmaya devam ediyor. Bölgeden verilen haberler de, onların ifadesiyle “cihatçıların”, rejim güçlerine göre ise teröristlerin “zafere yakın” olduğu yalanını durmadan servis ediyordu.
x x x
10 gün arayla yayınlanan iki yazı Halep’in o günlerde düştüğünü açık seçik gösteriyor.
The Guardian yazarlarının en az 2 ay önce işaret ettikleri noktaya dünyanın geri kalanı ancak şimdi gelebildi.
Demek ki yazarlara kulak verilseydi, muhaliflere boşuna ümit verilmeseydi, sorun o günlerde çözülebilir, binlerce insan da boşuna ölmemiş olurdu.
Bölgeden sürekli yalan haber “yazdılar”. Yıllardır bizi, çatışmalar sanki bütün Halep’teymiş gibi kandırdılar. Oysa geçende yazdığım gibi, Halep’te mücadeleye, şehrin altıda 1’lik doğu yakasındaydı. Şehrin altıda 5’i, zaten baştan beri rejim güçlerinin elindeydi.
Sonunda tamamı devletin eline geçti… Boşu boşuna yakılıp-yıkılan bir şehir, öldürülen, sakat kalan on binlerce insan!
Bunların sorumlusu kim? Bu büyük günahın vebali kimde?
x x x
Günün çizgisi, rasthaber.com’dan…