Beşiktaş saldırısı ve diğer patlamalardaki dış bağlantılar

İsmail Hakkı CENGİZ - 17.12.2016

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür


Beşiktaş’taki 44 kişinin şehit olduğu, 155 kişinin yaralandığı patlamalarla ilgili iki “resmî” açıklamanın altı kırmızı çizgilerle kalın kalın çizilmeli…


İlki, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklaması: “Saldırganlardan biri Suriye’den geldi.”


İkincisi, İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın açıklaması: “Patlayıcılardan biri 400 kilogram, RDX, TNT ve PETN’den oluşan FABRİKASYON patlayıcı. Bu patlayıcının bir devlet envanterinde olması gerekiyor. Bu da arkasında devlet desteği olduğunu gösteriyor.”


Acaba, bu devlet hangi devlet olabilir?


Patlayıcı, “fabrikasyon” da olsa “el yapımı” da olsa arkasında devlet desteği mutlaka oluyor. Çünkü olay sadece patlatmaktan ibaret değil… Hedefin seçimi, saldırının zamanlaması, günlerce sürecek keşif ve istihbarat faaliyetleri, verilmek istenen “mesaj”… Bunlar sıradan bir terör örgütünün güç ve “aklı”nı çok aşıyor.


O yüzden, her saldırı sonrası, “karşımızda bir devlet, hem de büyük bir devlet var” diyoruz.  O devletin adını da defalarca zikrettik: PKK/PYD’ye “kara gücümüz” diyen Amerika Birleşik Devletleri… A-B-D nokta.


Nitekim bugünkü (16 Aralık 2016) Aydınlık açıkça yazmış: “Beşiktaş bombası ABD üssünden”.


Masum Gök imzalı habere göre, “Fabrikasyon bir patlayıcı olan RDX’in 1 buçuk ay önce ABD’nin PYD’ye gönderdiği silah ve mühimmat arasında olduğu ortaya çıktı.”


Habere ince dikkat: ABD’nin PYD’ye verdiği silah ve mühimmat…

ABD bunu sürekli yapıyor… Yapmaya devam edeceğini söylüyor… PYD’ye eğitim verdiğini açıkça ilân ediyor… “Membiç’te eğitim veriyoruz, eğitimlerini tamalayan PYD’liler Fırat’ın doğusuna çekilecek” diyor. Buna tam 1 ay önce, “Amerika, zekâmızla resmen dalga geçiyor” başlığı altında dikkatinizi çekmiştim.


Şimdi, gelelim, “teröristlerden biri Suriye’den geldi” resmî açıklamasına…


İlk defa mı oluyor bu?


Hayır… Nitekim Çavuşoğlu da hemen ertesi gün yaptığı bir açıklamayla, “Ankara’daki saldırıları yapanlardan ikisinin de Suriye’den geldiğini” hatırlattı.


Sadece Ankara saldırganları mı?


Başta Atatürk Havalimanı saldırganları olmak üzere, İstanbul’da meydana gelen pek çok patlamanın da faili Suriye kaynaklı çıkmadı mı?


Gaziantep’teki, Diyarbakır’daki saldırılarda Suriye(li) bağlantısı yok mu?


Bu noktada, bir hatırlatma daha yapayım: 20 Ekim 2016 tarihli “Dört cübbeli hocadan sağduyunun sesi” başlığı altında, hocaların şu uyarısına dikkat çekmiştim: “Bizi Irak ve Suriye’ye sokacaklar. Orada başarısız olduğumuz algısı yaratılarak Türkiye’yi karıştıracaklar. Türkiye’ye sığınan milyonlarca Suriyeliyle birlikte binlerce IŞİD militanı da girdi. Bunlar da memleketi cehenneme çevirebilecekler”. Bunu ben söylemiyorum, iktidar yanlısı hocalar söylüyor.


Dışişleri’nin açıklamasıyla bu açıklamayı birlikte okuduğunuzda, Suriye’den girenlerle birlikte teröristlerin de kolayca Türkiye’ye sızabildikleri ortaya çıkıyor.


Evet, insanî bir görev-hizmet yapıyoruz ama bu insaniyetimiz, aynı zamanda, çok büyük bir tehlikeyi de beraberinde taşıyor.


Göç dalgası devam ediyor. Mutlaka terörist sızmaları önlenmeli. Öte yandan, ülkede bulunan 3 milyonun üzerindeki sığınmacılar da çok sıkı şekilde kayıt ve kontrol altına alınmalı.


“Seferberlik”, en evvel ve her şeyden evvel kontrol ve kayıt dışı o milyonlar için ilan edilmeli!

 

x   x   x

Günün çizgisi, Millî Gazete’den…


Tarih: 17.12.2016 Okunma: 839

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?