Sayın Devletim! Bir ömrümü sana verdim. Gece demedim,
gündüz demedim senin tümlüğün, bağımsızlığın ve payidarlığın için kavga verdim
bir ömür. Asla hesabi değildim bunu yaparken, mutlak olarak hasbiydim. Benim
bir Devletim varken, gidipte başka devletler için kavga verecek değildim
elbette. Sana sadakatten tek bir gün şaşmadım. Dünya nimetleri uğruna ihanete
tevessül etmedim. Bir anlamı var mıdır bilmiyorum. Belki de naçizane küçücük
bir manevi destek olduğu için anlamsız kalıyor olabilir. Ama her insanın
devletiyle gurur duyması, devletini sevmesi ve devletine destek olması
gerektiğine inanıyorum, böyle hissediyorum. Bunun, sahip olunan düşünceyle
alakası yoktur. İnsanlar düşüncelerine göre yine senin bağımsız bir olgu olarak
kalman içinde sana renk vermek isteyebilirler ve bu da gayet tabidir ama bu
durum senin varlığına ihaneti tolere etmez. Yani ihaneti beslememek ve
mevcudiyetine kastetmemek koşuluyla herkes istediği düşünceye sahip olabilir ve
düşüncesinin egemenliği için kavgasını da verebilir. Bugüne kadar elde ettiğim
hiçbir dünya nimeti yoktur bu duygu ve düşüncelerimin neticesinde. Senin de
vazifelerin var elbette. Adil olmalısın. Adaletten şaşmamalı, vicdanları
kanatmamalısın. Çünkü varoluşunun yegâne alt yapısı adalettir. Yaptığın bir
yanlışlık varsa mutlaka dönmelisin. Yanlışında tenkit ettim, doğrunda yanında
oldum. Seni doğal, hesapsız, umarsız sevmek ister her evladın ama sevmek ister.
Sana sadık olunuyorsa, seninde evlatlarına sadık olman gerekir. Evlat ihanet
ettiği gibi, babada ihanet edebilir ama her ikisi de etmemelidir. Baba ihanet
etmiyorsa, evladında ihanete hakkı yoktur ve ihanete yeltenirse en ağır cezayı
hak etmiş olur ve eden de zaten karşılığını misliyle görüyor. Ama evlat ihanet
etmiyorsa, baba da evladını kudretiyle, merhametiyle ve sevgisiyle
kuşatmalıdır. Kendi namıma bir şey söylüyorsam beni hain olarak görebilirsin
Sayın Devletim! Ama yürekleri kanatma, kanattığın yüreklerle başka yüreklerde
kanar. Ve o kan, adalet tecelli edesiye kadar sızmaya devam eder. Sayın
Devletim! Kaç evladın vardır ömrünü sana veren?
Sevgili milletim! Bir ömrümü senin kendini bulmana
adadım. Senin, hürriyetine kavuşman için savaştım. Kaynaklarının sana ait
olması için kendimi feda ettim, zevkimi feda ettim, dünyadan vazgeçtim. Gecem,
gündüzüm naçizane bulduğum hakikatleri sana ulaştırmakla geçti. Evlatlarının,
insanı madden ve manen çürüten her türlü şeytan işi pisliğin yayılmasına
tavassut eden kahpe baronların köleleri olmamaları için feda ettim kendimi. Belki
anlamsız kalır ama küçücük manevi bir desteğim olabilecekse olsun istedim.
Elbette benim bir milletim varken gidipte başka milletler için dövüşemezdim.
Kavgam da, hiçbir zaman hesabi olmadım, verdiğim kavgamı her daim meccanen
verdim. Hiçbir zümrenin arasında ayrıcalık yapmadım. Birini horlayıp, diğerine
muhabbet beslemedim. Çünkü ya birlikte gülünecekti ya da ağlanacaktı hep
beraber. Ey asil milletim! İstedim ki gülümse, istedim ki ürettiğini tüket.
İstediğim ki düşmanlarını tanı. Seni sömürenleri, ortak mülkünü mutlak mülke
dönüştürmek isteyenleri çok iyi tanı. Sen de adil olmalısın ve adalet
kavgasında yerini almalısın. Sana sadık olanlara sen de sadık kalmalısın.
Merhametin, adaletin, sevginin, ahlakın gücünü kuşanmalısın her daim. Sevgili
Milletim! Kaç evladın vardır ömrünü sana armağan eden?
Yüce Rabbim! Sana döndükten sonra bir ömrümü, dininin,
Senin gönderdiğin gibi anlaşılmasına adadım. Dinine hiç ihanet etmedim. Dininin
gönüllerde egemen olması ve gönüllerinde, dininin, maddi âlemde egemen olması
için kavga vermesi uğrunda kavga verdim. Dininle dünyalık nimetlere ulaşmak
isteyecek kadar alçalmadım hiçbir günümde hamdolsun. Dininin aydınlığını
göstermek için dövüştüm hep. Dinini karanlık gibi göstermek isteyenlere karşı
direndim. İstedim ki, gönderdiğin din, gönderdiğin gibi algılansın, anlaşılsın,
kavranılsın ve hissedilsin. İstedim ki, dinin benlikleri düzeltmek için olsun,
dünyalık nimetleri düzmek için olmasın. Gönderdiğin yüce Peygamberinin ümmeti
daim var olsun ve Kur’an’ın mehcur kalmasın istedim. Sana hamd ediyorum Rabbim,
bendeniz aciz, muhtaç, nankör, cahil, zalim kulunu hiçbir zaman yalnız
bırakmadın, sıyanetini her daim sezdim, bunu tüm benliğimle hissettiğim anlarım
oldu. Kaç kulun vardır, kendini hesapsız, umarsız, çıkarsız, tüm benliğiyle,
samimiyetiyle, dürüstlüğüyle kendini Senin dinin uğruna mücadeleye adayan? Evet
Rabbim! Elbette günahkârım, elbette mükemmel değilim, elbette zaaflarım var,
elbette cahil, zalim, nankör bir kulum ama bunu tabiatımda var kılan Sensin ama
böyle olan da benim ve bunlarla imtihandayım. İnsanı şerefli halk ettin ama
şerefini düşüren insanın kendisi oldu. Sen yine de merhametli, şefkatli, adil
oldun kullarına karşı, sevginle kuşattın onları ama onlar yine de bilemedi
bunun değerini.
SÖZLER
İnandıklarımızı anlayabildik mi? Yaşamlarımız,
anlamalarımız üzerinde mi şekilleniyor yoksa anlamamalarımız üzerinde mi? Kim
anlayarak inandı ve inanarak yaşıyor? Herkes bir kitaba ve kişiye inanıyor.
Peki, kim okudu inandığı kitabı ve kim tanıdı inandığı kişiyi? Belki de
düşmanlıklarımız tam tersi durum geçerli olduğu içindir, bunu kim düşündü?
Belki de putlara taptığımız için şüphelendik putlara tapmayanlardan. Kaçımız
gerçekten düşünüyoruz ve gerçekten olguları delik deşik ederek, ruhumuzun
acıması, beynimizin çatlaması pahasına düşünüyoruz? Neyi tanıyoruz? Kendimizi
tanıdığımıza emin miyiz? İnanıyormuş gibi mi yapıyoruz, inanıyor muyuz?
İnandığımızı düşünmüyorum. Ne oldu? Benim gibi, bizim gibi düşünmüyorsun mu
oldu? O zaman şüphelen! Şüphe bu kadar ucuz mu? Düşünen şüphelenir, korkan
değil. Kim korkar? Ucuz, basit, abes, absürt çıkarları olan. Kim düşünür?
Çözmek, bilmek, tanımak, anlamak isteyen. Beyninin içinde ki sesleri
duyabiliyor musun? Kalbinin iniltilerini hissedebiliyor musun? Yoksa beynin sessiz,
kalbin iniltisiz mi? Korkağız, budalayız, ucuz tipleriz, çıkarcıyız, ayak
oyunlarıyla meşgulüz. Hep hesap yapıyoruz değil mi? Hem de başkaları üstüne.
Hiç kendimizi hesaba çekmiyoruz. Yarınla meşgulüz. Kesin çıkacağız(!) Nasıl
etsem, ne yapsam, nereye gelsem, kimi düşürsem. Nereye kadar?
Bendeniz
Kavga, kavga, kavga. Başka neyi biliriz? Kaç
İslamcı-Milliyetçi Kur’an’ı okudu ve gerçekten anlayarak okudu ve gerçekten
anladı? Belki de Kur’an İslamcı-Milliyetçi değildi. Kaç Marksist Das Kapital’i
okudu ve gerçekten anlayarak okudu ve gerçekten anladı. Belki de Marks Marksist
değildi. Kaç Egzistansiyalist Sartre’ı okudu, anlayarak okudu ve anladı? Belki
de Sartre Egzistansiyalist değildi? Kaç Nihilist Nietzsche’yi okudu, anlayarak
okudu ve anladı? Belki de Nietzsche Nihilist değildi? Hakikaten okuduk mu?
Okuyan, söyleneni anlayamaz mı? Anlayanlar dövüşürler mi, konuşurlar mı?
Derdimiz anlamak mı, sahiplenmek ve sahiplendiklerimizle kavga ederek,
üzerlerinden dünya menfaatleri mi temin etmek? Alıntıları anladığımız için mi
yapıyoruz, yoksa anladığımızı sansınlar, bizi bir şey sansınlar için mi? kaç
söz üzerinde bir saat düşündüğümüz olmuştur? Yüreğimizi ortaya koyduk mu hiç
bir söz için? Hiç insan olmak nedir dedik mi yoksa -cı-ci-izm gibi eklerle
anılmakla ve bu şekilde bir yerlere eklemlenmiş olmakla huzura mı erdik? Biz ne
zaman insan olmakla onur duyacağız? Ne zaman gerçekten sevmeyi öğreneceğiz?
İnsanları, sadece insan oldukları için ne zaman sevmeyi düşünüyoruz? Düşünüyor
muyuz? Putlara tapmak, acıkınca yemek, kaybedince onlarla kazanmak güzel değil
mi? Öyleyse boş verin, işinize bakın!
Bendeniz
Paradoks cehennemi olan bu dünya hayatı hakkında o kadar
çok düşündüm ki, bir türlü çözemedim, anlayamadım. Umarım yol tükenmeden ve
tükenmeden ben, anlarım. O zaman ne olur, ben ne olurum bilemiyorum. Ruhumu,
beynimi yakıyor bu durum. Öyle yakıyor ki tarifi imkansızın imkansızı.
Kelimeler kifayet etmiyor.
Bendeniz
Düşman için kavgaya hiç gerek yok. Olabildiğince, tüm
duygularınızla ve düşüncelerinizle, doğal olun ve kendi kafanızla düşünün,
zaten yeterince düşmanınız olacaktır. Ne garip, hep özü sözü bir samimi
insanlar ararız ama insanları da riyakârlığa kendimiz iteriz.
Bendeniz
Düşünceyi zincirlemeye çalışan pislikler! Şunu unutmayın
ki: Hakikat kardelen gibidir. Her zorluğa direnir ve yeniden bir güneş gibi
doğmasını bilir. Ve yine unutmayın ki: beyne zincir vurulmaz, fikir tutsak
olmaz kırar zincirlerini. Ve yine unutmayın ki: hak bellenen bir yolda yalnız
da kalınsa yürünür. Yalnızların yoldaşı Allah'tır. Allah ölmez, söz bitmez,
güneş sönmez, adam olan yolundan dönmez.
Bendeniz
‘’’’Hissedince; akıl durur, ruh sızlar, vicdan yanar, göz
ağlar.’’’’
Bendeniz
""Şunu kati surette, bilinçli ve şuurlu olarak
ifade etmekte bir beis görmüyorum; haset edeni, fitne ve fesat ehlini, ucuz
kıskançlık edeni, kompleksinden kin ve nefret üreteni ve buradanda ucuz, basit
hareketlere, tavırlara yelteneni, güven vermeyeni asla ve kata İNSAN YA DA
MÜSLÜMAN KARDEŞİM olarak görmüyorum ve bu türlerin İMANLARINDAN da
İNSANLIKLARINDAN da şüphe ediyorum. Hatta imanlarının ve insanlıklarının
olmadığına inanıyorum. Herkes, insan ya da Müslüman kardeşini, insan ya da
Müslüman kardeşlerine karşı namuslu, dürüst, ahlaklı ve adil olması için ikaz
etmelidir. Varlığın mutlak yasası böyle buyurur. Bilakis kardeşlik ve insanlık
sarsılır. İnsanlık ailesi ve ümmet hep bu yönden büyük darbeler aldı ve
direncini kaybetti.""
Bendeniz
Gönüllerimiz kar gibi beyaz olsun. Kar taneleri gibi
sevgi yağsın aleme gönüllerimizden. Gönlümüzü kirleten ve karartan, kin,
nefret, haset, fesat mikropları ölsün. Sevelim birbirimizi. Sevmek zor değil.
Yeter ki sevmeye gönlümüz olsun.
Bendeniz
""Allah size emaneti ehline vermenizi ve
insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi
buyurur.""
KUR'AN
""Seven gönlü incitmeyeceksin! İncinen gönlün
ahı yeri sarsar, göğü çökertir.""
""Yol arkadaşlığının mayası; güven, vefa,
sadakattir. Maya bozulursa her şey bozulur.""
CEDDİN
BÖYLE DÜŞÜNDÜ
""Düşünce olgunlaşmadığında, fikir özgürlüğü
insanı hayvana dönüştüren bir yöntemdir.""
Muhammed
İkbal
""İnsan, her şeyi anladığında mutlaka ağır bir
sinir krizi geçirir. Bilinçlilik bunu gerektirir.""
Emile
Ajar
""Kederli olan her şey derin ve ciddidir
demiyorum. Bilakis, derin olan her şey ciddi ve kederlidir.""
Ali
Şeriati
""Benim içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için
düşünsel olarak dürüst olman gerekir.""
Friedrich
Wilhelm Nietzsche
""Çünkü içim, makul bir saatte uyuyabilecek
kadar huzura kavuşmadı henüz.""
Cervantes
""Uğrunda yaşamak ve ölmek istediğim bir
gerçeğe muhtacım. Fakat o benim dışımda değil, içimde olsun.""
Søren
Kierkegaard
""Kalbin, gerçek, derin barışı ve tüm ruhun,
huzuru sadece yalnızlıkta bulunur.""
Arthur
Schopenhauer