KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...8...

Özgür DENİZ - 07.02.2017

Aklını kullanmazsan, kalbini dinlemezsen, hayatın sessiz şarkısını duyumsamazsan yolunu bulamazsın. Işık, aklında ve kalbinde haddizatında ve hayatın sessizliğinde ki tınılarda. Sadece yakmasını bileceksin o ışığı ve duyumsamasını becereceksin o sessiz tınıları. Düşünecek, hissedecek ve anlayacaksın. Böylece sürüden ayrılacak ve ışığı takip edeceksin. Misal şöyle düşünelim; bu dünyada işine yaramayan din, öbür dünyada hangi işine yarayacaktır, yarayabilir? Yaramaz bebeğim, yaramaz! Çünkü din, bu dünyaya, bu dünya için, bu dünyada yaşayan insan için gelmiştir. Alıksan, aklını atmışsan diyeceğim hiçbir şey yoktur. Eğer seçimini yapamıyorsan, eğer kavgaya adını yazdırmamışsan, nerede bulunduğunun, nasıl yaşadığının, kimlerle yaşadığının ne anlamı vardır? Şeyhinin önünde diz çöküyorsun ama aklını kullanmıyorsun, meyhaneye gidiyorsun sarhoşsun ve aklın uçmuş. İki durumda da yapabildiğin, yapabileceğin, insanlığa faydalı olabileceğin hiçbir yönün yok. Nerede bulunduğun önemli mi? Bence hiçbir önemi yok. Ki örneğini sarih ve beliğ olarak taze yaşadık. Düşünemiyoruz, hissedemiyoruz, anlayamıyoruz, niye? Çünkü zihnimize her şeyi rastgele dolduruyoruz. Seçim yapmıyoruz. Oysa temiz bir zihnin, çalışan bir zihnin, aktif bir zihnin önkoşulu; zihnine her şeyi boca etmemektir. Tabi düşünmek, hissetmek ve anlamak, acı veriyor insana ve insan zayıf olduğu için tahammül edemiyor ve çareyi kendini boş işlere vermekte buluyor. Zihnimize her şeyi doldurmayı marifet sanıyoruz. Oysa alıklığımızın ve bönlüğümüzün en büyük müsebbibidir bu durum. Bu dünyada boş işler peşinde koşmakla, din öbür dünyaya bırakmakla, huzur bulacağımızı, cenneti hak edeceğimizi sanıyoruz.  Düşünmeyene cennet yok bebeğim! Düşünmeyenin yeri cehennemdir. Cennetin bir bedeli vardır, cehennem yaşanılanların bedelidir. Allah’ın verdiği nimetleri saymakla bitirebilir misiniz? Aptal mısınız siz? Peki, karşılığında ne yapıyorsunuz? Düşünmeden, bilmeden, tanımadan, kavramadan, hissetmeden, anlamadan iman ettiğinizi mi sanıyorsunuz? Bir dine sahip olmak, iman sahibi olmak anlamına gelmez ama anlamıyorsunuz. Çünkü kafanızı ve kalbinizi kullanmıyorsunuz. Derununuzda ki ışığı söndürmüşsünüz!

 

Kahir filozofların düşüncelerinden çıkarımlarım neticesinde vardığım sonuç şudur; sağlıklı, temiz, iyi işleyen bir zihne sahip olmak istiyorsan, zihnine her şeyi doldurmayacaksın. Evet, biz, zihnimize her şeyi doldurduk, rastgele doldurulan her şey, zihnimizde iyi hiçbir şey bırakmadı. Zihnimiz adeta mefluç oldu, akamete uğradı, kadük kaldı. Akledemez ve anlayamaz oldu zihnimiz ve kalbimiz hissiyatını kaybetti. Böylelikle bizde, tüm iyi ve güzel hasletlerimizi tedricen kaybettik ve ortaya kötülükten başka bir şey kalmadı. Hakikat bize garip ve ekstrem gelmeye başladı. Hakikatin izini sürenleri yadırgamaya yeltendik. Hakikatten dem vurduk ama hakikati ifşa edenlerden imtina ettik ve onları görünmez kılmaya tevessül ettik. Çünkü kötülüğün, kirliliğin ve bilinçsizliğin egemen olduğu zamanlarda iyilik, temizlik ve bilinç tehlikeli bir şeydi. Namussuz dünyada namuslu olmayacaktın. Kötü bir dünyada iyi olamazdın. Kirli bir evrende temiz kalmakta neydi? Tembel bir zamanda çalışkanlık tehlikeliydi. Kitapsız kalan bir dünyada kitaba el uzatmak feci ve korkunç bir şeydi. Hülasa; tek temiz tarafı kalmamış insanlık denizinde ada olmak tehlikeliydi. Bu sebeple, bilen biri, iyi kalan biri, kitapla hemhal olan biri, namuslu biri, temiz biri, çalışan biri hep tehlikeli addedildi. Kötülükten şekva ettik ama iyilik üreterek kötülüğü yok edebileceklere sırtımızı döndük, onlara hayatı zindan ettik, hiçbir fırsat sunmadık, bilakis kendi çabalarıyla yarattıkları tüm fırsatları gasp etmenin yollarını aradık. Hakikatten korkar ve kaçar olduk. Hep iyi olduğumuzu sandık ama yanıldık, yanılgılarımız, bizim aynı yolda ilerlememizi tevlit etti, hiç sormadık, sorgulamadık kendimizi. İyiliğimiz kayboldu, bize kötülükten başka bir şey kalmadı ve kötülük yaymaya başladık evrene. İyi hasletlerimizi artık tanıyamaz haldeydik ama kötü ne varsa tanıyorduk, çünkü biz kötüydük artık. Sevgi tükenmişti, barış yok olmuştu, dostluk, kardeşlik, paylaşım, yardımlaşma, tebessüm, vefa, kadirşinaslık, fedakârlık, cömertlik, feragat gibi duygular kaybolup gitmişti. Ahlak ve adalet umdeleri iflas etmişti. Kalan ise, nefretten, savaştan, hasedden, fitneden, fesaddan, kinden, cimrilikten, vefasızlıktan, bencillikten, zulümden, ahlaksızlıktan, ihanetten başka bir şey değildi. Oysa zihnimize mutlak hakikatten başka hiçbir şeyi koymayaydık, bu kadar kötü olmaz, dünyayı kötülük cehennemine çevirmezdik. Vahye yönümüzü hiç dönmedik, Önderin izini takip zor geldi. Ama her şeye yönümüzü dönüyor, herkesin izini takip edebiliyorduk gönül rahatlığıyla. Oysa vahyin ışığı ile aydınlanaydık, vahyin rahmetinde ıslanaydık, Önderin kutlu izini süreydik, sonsuz farklı bir hayatı yaşıyor olurduk. Kötü hasletleri tahattur bile etmezdik, iyi hasletler hayatımız olurdu, çünkü biz iyiliğin kendisi olurduk zaten. Hiç düşündük mü, bir insan, annesi evin içindeyken, o evi yakabilecek bir duruma nasıl gelebilir? Lütfen düşünelim ve vicdanımızın sesine kulak verelim. Nerede yanlış yaptık bulalım ve bilelim, isticalen muktezasını ifa edelim. Geç ve güç olmadan! Düşünmemiz, anlamamız, hissetmemiz gereken o kadar çok şey var ki! Keşke kendimizi birazcık hakikate adayabilsek ve hakikati anlayıp, hakikate göre hayatımızı yeniden kurabilsek.

 

SÖZLER:

 

‘’’’İnsanlar vardır; düşünceleri ne olursa olsun insandırlar, onlara saygı duyar ve seversiniz onları, hesapsız, umarsız, çıkarsız, münhasıran insan oldukları için, devire göre değil her devirde adam oldukları için yani oturmuş karakterleri ve kişilikleri için seversiniz. İnsanlar vardır; düşünceleri ne olursa olsun insan değillerdir, onlara ne saygı duyarsınız, ne de seversiniz onları, ister hesabınız olsun, ister çıkarınız olsun yine de sevmezsiniz, çünkü içiniz almaz, hesabınızı, çıkarınızı umursamazsınız. Yani bir insanı sevmeniz için illa sizin gibi düşünmesi gerekmez, sadece insan olması kifayet eder. Ki, zaten, benim gibi düşünmüyor diye bir insanı sevmemek, ona ahlaka mugayir davranmak insanlık mıdır? Belki kaybeder insan olduğu için ve kaybedersiniz belki insan olanı sevdiğiniz için ama olsun umursamazsınız, rüzgâr gibi geçip giden bir hayat vardır ve o rüzgâr gibi geçip giden hayatta bir insanı sevdiğinizi duyumsamak her şeye bedeldir ve zaten yaşamak, yaşadığını hissetmekte bu değil midir?’’’’

 

Bendeniz

 

‘’Bir insanı, hiçbir zaman kendisiyle aynı düşünüyorum diye sevmedim ve bir insandan, hiçbir zaman kendisiyle aynı düşünmüyorum diye nefret etmedim. Bir insanı her zaman karakteri, kişiliği ve insanlığı için sevdim. Düşüncesi değiştiğinde, insanlığı aynı kaldıysa yine sevdim. Düşüncesi değiştiğinde, insanlığını da değiştirdiyse işte o zaman sevgim bitti, düştüyse nefrette ettim. Ve gerçek ahlakın, adaletin, insaniyetin bu olduğuna inandım mütemadiyen. Bu düşüncemde, son nefesime kadar değişmeyecek. Şu adam şöyle düşünüyor, onu nasıl seversin, onunla ne konuşabilirsin diyenlere aldırmadım, aldırmayacağım. Diyeceğim tek şey şudur; düşüncesi beni ırgalamıyor, düşüncesine müdahale edecek kadar da düşüncesiz değilim, elbette fikir teatisi yapabilirim ama gerisine karışamam, bendenizi insanlığı ırgalıyor.’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Ve dostlarıma, dost bildiklerime, bendenizi dost bilenlere diyeceğim odur ki; lütfen beni düşüncelerim için sevmeyin. Eğer bendenizde insanlıktan iz buluyorsanız öyle sevin, zira gün gelir düşünceler değişir ama insanlık değişmez yani düşüncelerime göre severseniz düşüncelerim değiştiğinde sevmez olursunuz ve bir insanı sevmez olursunuz, eğer insanlığıma göre severseniz de düşüncelerim değişse bile sevginiz değişmez ve bir insanı sevmeye devam edersiniz ve adil davranmış olursunuz. Selam olsun insan olanlara, insan kalanlara, insanca yaşayanlara ve insanca yaşamaktan yana inat edenlere, direnenlere.’’’’

 

Bendeniz

 

""Ey dünyanın zalimleri! Ey dünyanın tapıcıları! Ey sermayenin kirli denizinin yüzücüleri! Ey pislik kapitalistler! Bu yüreği siz susturamazsınız ama elbet zaman susturacak. Bu yürek bir kuş gibi sessizce yükselip gidecek sonsuzluğa. O zaman aksırıncaya, tıksırıncaya, geberinceye kadar yiyin, için, gezin, oynayın, zıplayın. Zira hiçbir zaman mülkiyet derdinde olmadı bu yürek, kopmaz bağlarla bağlanmadı dünyanıza. Bilakis tükürdü geçti dünyanıza ve mülksüz uçup gidecek, kanatlarında ağırlık olmadan.""

 

Bendeniz

 

""Ey dünya! Kimsin sen? Niçin sende gülenler hep kötüler oluyorlar? İyilere cehennem misin sen? Ya da iyiler sende kötü olmadan gülemezler mi? Niçin yanardağa döndürürsün insanları? Niçin korkar iyiler senin içinde? Ya da niçin korkar kötüler bile? Kimi korkutamazsın sen? Sen kim için varsın? Sen birilerine mi aitsin? Ya ait olmadıkların niye var? Acıyla mı yoğruldun ve acılarını hep zayıfların hayatlarıyla mı karıştırırsın? Kiminsin sen dünya? Ben niye sendeyim? Sende benim hakkım yok mu? Yoksa benim hakkımı birilerine mi emanet ettin? Ya sen razı mısın diye sordun mu? Niye koca gövden de hep ahlaksızlar, zalimler, riyakarlar gülerler? Gülerken bir de korkarlar? Nasıl bir adaletin var senin ey dünya? Güçsüzler ya köle olmak ya da ölmek için mi var? Güçsüzler hakkını kimden, nasıl alacaklar? Ben sendeysem, sende benim hakkım yok mu? Varsa niçin bende değil? Yoksa niçin ben burdayım? Birgün patlatacaksın ve içimde biriktirdiğin alevler seni yutacak ey dünya! Benim kaybedecek neyim var? Ya sen kaybetmeye hazır mısın?""

 

Bendeniz

 

‘’’’Ceza talep ediyorum! Bugün tok olanlara, sefa sürenlere, milyonların ekmeklerini hangi acılarla kazandıklarını bilmeyenlere, hissetmeyenlere.’’’’

 

Rosa Luxemburg

 

‘’’’Yoksulluk nedir bilir misiniz? Acıyı yudum yudum içerken çaresizliği hissetmek ne demektir? Ekmek nasıl kazanılır? Ya bir ekmek tekneniz yoksa! Ya birde kimsesiz iseniz, gücünüz tükenmişse, sobanızı yakacak kimse yoksa nasıl yaşanır? Ya bir de ekstra acılar acıtıyorsa ruhunuzu! Hayatın ağır ıstırapları, zorlukları karşısında naçar kalmışları umursamıyorsanız, insanlığa çoook uzak kalmışsınız demektir. Münhasıran konuşuyoruz. Bir kerecik hissedip, anlayıpta doğruları eyleme dönüştürmüyoruz.’’’’

 

Bendeniz

 

""Lanet olasıca adi ve vahşi kapitalizmin egemen olduğu dünyada, hiçbir şey alınıp satılan bir meta derekesine düşmekten kurtulamaz. Toprak dediğimiz, varlığıyla varlıklandığımız şey zaten alınıp satılan bir şeydir böyle bir dünyada. Bunun yanında ter, kan, yaş alınıp satıldığı gibi ter, kan ve yaş ile yoğrulmuş emekte alınıp satılmaktan kendini kurtaramaz. Keza, ne yazık ki, insanın kişiliği, karakteri, şerefi, vicdanı, namusu ve düşünesi de alınır ve satılır. Hakeza, aşkta alınır ve satılır, ki haddizatında öyle de olmaktadır. Ve hakeza, ilim ve bilim kapitalizmin hadimi olurlar böylesi bir dünyada. Son tahlilde; insanın bizatihi kendisi alınır ve satılır ve ne gariptir ki üstelikte çok ucuza alınır ve satılır. Önce yüreklerimizde ki, sonra da bedenlerimizde ki iğrenç kapitalizme hayır diyebilmeliyiz ki, tertemiz ve onurlu insanlar olarak, dünya evimizi ve kulluk toprağımızı bu pislikten temizleyebilelim. İnsanlık soframızdan el çektirelim kan emici vampire.""

 

Bendeniz

 

""Yüreğin sessiz şarkısını hiçbir kimse susturamaz!""

""En güzel şarkıyı kuşlar söyler!""

 

Bendeniz

Tarih: 07.02.2017 Okunma: 897

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?