Okumadan, düşünmeden kurtulman muhaldir. Zor değil! Al
eline kitabı ve başla okumaya. Niye başkalarının ağzına bakıyorsun ya da
bakacaksın. Çünkü olguları ve olayları okumadan; anlaman, bilmen, tanıman,
kavraman, hissetmen kabil değil. Okuyarak bu yetilere sahip olabilirsin ancak.
Okumazsan da başkalarının ağzına bakar durursun. Yanlış olan bir şeye başkası
doğru der, sen de inanırsın, çünkü o şeyi ölçüp tartacak kapasiten ve zekân
yoktur, bilincin oluşmamıştır. Çok basit bir şey yanlıştır ama kendi kafanı kullanmayınca
yanlış olduğunu bilemezsin, zira aklını teslim etmişsindir. Tamam, okumak çözüm
değil gibi ama yine de okuman gerek. Saygı duyulmak, değer verilmek, danışılmak
için okuma. Çünkü zaten okudun mu bunları kazanman kabil değil, bilakis hepten
kaybedersin ama yine de oku. Okumak için diren! Cehaletin zincirleri kuşatır ve
boğar aksi takdirde. Esarette, önüne gelenin oyuncağı yapar seni. Ve çürür
gidersin böylece. Hür olmak, insan olmak, insan kalmak ve insanca yaşamak
istiyor musun? Kitabı eline alacak ve zihnini, kalbini aktive edeceksin.
Sürüden ayrılmayacaksın, sürüden ayrı olacaksın. Haysiyet, hassasiyet, hissiyat
üçgeninde bir hayata adım atacaksın. Belki zordur ilk adımı atmak ama sair
adımları atmakta bir o kadar zevklidir. Merak edeceksin, soracaksın,
sorgulayacaksın. Cevaplar bulacaksın. Bulduğun cevapları da tahkik, tetkik,
tahlil edeceksin. Kararını vereceksin. Seçimini yapacaksın. Kaderine
hükmedeceksin. İşte bu da sana okumanın
bahşettiği en güzel hediye olacak ve sen okumaya alışacaksın, hayatında ki en
zevkli eylem haline gelecek okumak, okudukça okumaya susayacaksın. Zira
hakikate vasıl olmak, hürriyete mülaki olmak, insan olmak, insan kalmak ve
insanca yaşamak, okumayı ve düşünmeyi önkoşul kılar. Tarihten basit bir misal
verelim; Maraş Olaylarını hepimiz biliyoruz. Kahpe bir tezgâh neticesinde
onlarca insan katledildi. Evet, katliam var biliyoruz ve lanetliyoruz. Katliam
şüphesiz ki, bir katlediciyi koşul kılar. Demek ki, bir de katledici var. Böyle
bir olay sadece bir cellâdın elinden çıkamaz. Demek ki, organize bir durum var.
Organize bir durum varsa, ardın da devasa bir güç var demektir. Ama bu katliamı sorgulamadan hareket etmek
ahmaklıktan başka nedir? Yani ortalığı cehenneme çevirmeden, oturup düşünmek
çok mu zor? Bu katliam nasıl oldu, niçin oldu, kimler eliyle gerçekleştirildi,
kimler nasıl kullanıldı, tezgâhta eli olanlar nerede, en arkada ki devasa güç
kimdir vb. soruları sormak ve namusluca cevap aramak çok mu zor? Sormadan
etmeden meydana dökülüp, ileri geri bağırmayla elinize ne geçecek? Gerçeğin
fark edilmesini daha da zorlaştırmaktan başka neye faydası olacak
yaptıklarınızın? Maziyi yeniden hatırlatmaktan, ülkede gerilim yaratmaktan,
milleti birbirine düşman etmekten hangi faydalar temin edilecek ya da bu
faydalardan nemalanacak olanlar kimlerdir? Ya olaylarda eli olanların
uzantıları aranızda ise ve sizi zımnen tahrik ediyorlarsa, o zaman ne
yapacaksınız? Kahrolsun faşizm! Kahrolsun faşizm! Eee daha ne? Hangi faşizm? Ya
gerçek faşistler, seni bu şekilde ahmakça bağırtanlar ise o zaman ne olacak?
Seni o meydana koyun gibi sürenler, kim bilir sevgilisiyle nerelerde fink
atıyordur. Evet, bulunduğun meydan da, mutlaka seninle birlikte, o fink atan
namussuzun has adamları da vardır birkaç tane. Slogan atan, büyük kitleyi ajite
eden ve yönlendiren. Ama bu durumu sezmek ve ona göre bir tavır ortaya koymak
senin işindir. Hemen sürüye dâhil olmaktansa, temkinli ve teennili olmak daha
namusluca değil midir? Önyargılı olmak mı yoksa düşünerek hareket etmek mi,
aydın ve bilimsel beyine daha çok yakışır? Ya da hangi yol ve yöntem sana ve
ideallerine kazandırır ya da kaybettirir? Bu tür şeyler her kesim için geçerli
şeylerdir.
Düşüneceksin bebeğim! Akıl, kiraya ver diye değil, kendin
kullan ve cüzi iradenle kaderini tayin et diye verildi. Ne İslamcıya kiraya
vereceksin aklını. Ne Milliyetçiye kiraya vereceksin aklını. Ne de Solcuya
kiraya vereceksin aklını. Kendi kendine kiraya vereceksin! Aklını başkasına
kiraya vermen demek, tüm hayatından vazgeçmen demektir. Çünkü başka akıllar
başka hayatların istikametlerini kendilerine göre çizerler. Zira aklın kirada
olduğu zaman beden coğrafyanda senin hükmün geçmez, herkesin tasallutuna maruz
kalırsın. Herkes istediği şekilde tasarruf eder, bir tek sen edemezsin.
Coğrafya senindir ama senin egemenliğinde değildir. Ve sen hayatın içinde bir
asalak gibi yaşarsın. Yoksundur ama varolduğunu sanırsın. Çürür gidersin
tedricen. Düşüneceksin bebeğim! Aklının sende kalmamasından kimler neler
kotarmaktadır, kimler kimlerin arzularına köprü olmaktadır fark edeceksin.
Güneş üzerine doğuyor ve sen karanlıkta kalmışsın! Ama sen kafana güvenmiyorsun
ki! Aydınlık diyorsun, çağ diyorsun, akıl diyorsun, ilim, bilim diyorsun ama
kafan, aklını kafanda tutmaya yetmiyor, basmıyor. Eylemlerini bile kontrol
edemiyorsun. Niye? Çünkü aklın kafanda değil, başkalarının cebinde. Deli koyun
gibi dönüp duruyorsun fasılasız. Eylemlerinle, ya celladının arzularını yerine
getiriyorsan ne olur bilir misin? Nerden bileceksin! Seni sahaya sürenler ya
gerçek cellatlarsa ne olacak? Hani sorgu, soru? Hani araştırma, cesaret? Sahi
bağırmaktan başka bir şey bilmez misin sen? Yoksa bağırmakla sarhoş olup,
gerçeğin verdiği acıları mı unutuyorsun? Ya sana yalanlar gerçek diye
yutturuluyorsa ne olacak? Hayatını yalanlar üzerine mi kuracaksın? Yalan
üzerine kurulan bir hayata alışınca, sonra da gerçekler karşına çıkınca, nasıl
kurtulacaksın? Boşsun ama doluyum diye övünürsün. Kapkaranlıksın, sektersin.
Çünkü güneş üzerine doğmuş, sen güneşle arana gölgelik koymuşsun. Karanlığa
alışmışsın bebeğim! Akıl gidince karanlık geliyor doğal olarak, öyle değil mi?
Vallahi de, billahi de, tallahi de safkan yobazsın. Yobazlığın tarafı yoktur
bilir misin? Her tarafın yobazı vardır sadece, o kadar. Çünkü güneş herkesin
üzerine doğar ama herkesin içerisinde ki bir kesim güneşin değerini bilir. Yani
bir olguyu münhasıran tümüyle bir yere teksif edemezsin. Nasıl ilerici her
yerde olabilirse, gerici de her yerde olabilir mesela. Sadece aklını kullanman
gerek, bunun farkına varabilmen için, biraz da yürek. Bunu ihsas edebilseydik,
sömürülür müydük kompradorlarca? Hayır, bize egemen olamazlardı. Çünkü onlar
bizim farkındalığımızı yok ettiler. Farkındalığımız gidince aynı yerden aynı
noktaya odaklandık ve öylece kaldık, kaldığımız yerde donduk, aklımız gitti
alıklığımız kaldı bize.
Hadi korkma düşünmekten! Düşünmeye zorla kendini. Biraz
daha fazla zorla. Hadi geliyor aklın, gelecek ve arının çiçeğe konduğu gibi
kafana konacak. Kendini düşünmeye zorlaman, aklını geri çağırman demektir.
Çevrende ki şeytanın çocuklarını dağıtman demektir. Hadi cesaret, biraz daha
cesaret, kurtuluşun kendi ellerinde. Aklın, aydınlığındır! Karanlığın bulutları
dağılacak aklın kendi göklerine geri dönünce. Şüphelerin artacak, aklın kendine
dönüce. Korkma şüphe etmekten. Çünkü gerçek kolay gelmeyecek. Gerçeğin
güneşini, şüphe bulutları doğuracak! Şüphe bulutlarını, soruların, sorguların
dağıtacak. Toprağın bereketlenecek o zaman. Coğrafyana bahar gelecek.
Toprağında rengârenk çiçekler açacaklar. Baharı beklemiyor musun? Hiç beklenmez
mi bahar? Bahar gelince çiçekler açar. Bahar gelince karakış sona erer. Hayır,
kış kara değildir haddizatında. Beyazdır ama aklın olmadığı için karanlık gelir
sana. Aklın geldiğinde her şey güzel olacak. Her mevsimin kendine münhasır
güzelliğini hissedeceksin o zaman. Güneş doğacak beyninin göklerinde. Coğrafyan
kan çiçekleri değil, sevginin çiçeklerini büyütecekler toprağında. Karlar
altında kardeleneler yatar bilir misin? Nedir kardelen? Direnişin ve her
baharda yeniden dirilişin adıdır. Cesaretin var mı direnmeye ve her zorlukların
altından kalkıp yeniden dirilmeye? Bırak şu sırtında kambur gibi taşıdığın
zehirli libasları. O libaslar ki, onlarda aklın tutukludur. Sen zannedersin ki, onlarla özgürüm. Hayır,
bu tatlı yalanlarla oylanma artık. Özgürlük her yerdedir. Özgürlük senin
içindedir, dışında değil. Seni aldattılar! Seni kendinden koparmak için, seni
hep dışarıya bakmaya zorladılar zımnen. Sen dışarı dikince gözlerini, aklın
uçtu gitti göklerinden. Aklın gidince bakışını da kaybettin. Tezgâhtı bu, fark
edemedin. Hadi bir kez olsun yeniden içine dön, kendine dön, yüreğinin sesini
dinle. Niye korkarsın ki düşünmekten? Tüm bunları, düşünmek bahşedecek sana.
Bildiklerini unutacak, yeniden bilmeye başlayacaksın. Yeniden bilmek ne
demektir bilir misin? Çevreni saran karanlığın perdesini yırtıp atmandır.
Güneşle arana giren gölgeyi kovmandır. Düşünmek, başlangıçtır!
SÖZLER:
‘’’’Dostu Allah olan için dünyada korku diye bir şey
yoktur.’’’’
Hakikat
""Suç işleyen kızım Fatıma'da olsa cezasını
veririm.""
Adalet
""Dürüstlük ağır bir yüktür. Kaldıramayan
altında ezilir.""
Hakikat
""Kapitalizmin ürettiği özel günlerde
kokladığınız her çiçek, adalet arayan birine sıkılmış bir
kurşundur.""
Ali
Şeriati
""Bir Müslüman’a ömrünün sonuna kadar anlamadan
Kur'an okumak yakışmaz!""
Mehmet
Okuyan
""Her acının kendi öğretisi vardır.""
Balzac
‘’’’Uçmak istiyorsan, seni aşağı çeken her şeyi
bırak.’’’’
Toni
Morrison
""Bir yağmur bekliyorum, kuruyanı ıslatsın.
Bir yağmur bekliyorum, tohumlara can katsın.
Bir yağmur bekliyorum, silsin kirlerimizi.
Bir yağmur bekliyorum, bizi bize anlatsın. ""
Abdurrahim
Karakoç
""Kimim ben? Hayatını, Türk irfanına adayan,
münzevi ve mütecessis fikir işçisi.""
Cemil
Meriç
""Kurban veren Anadolu'nun hür yaşamaya ve
çocuklarını hür yaşatmaya hakkı vardır.""
Nurettin
Topçu
""Bizim, ne yaptığını, niçin yaptığını ve kim
için yaptığını bilen insanlara ihtiyacımız var.""
Nurettin
Topçu
""Beni evhamlı sanıyorlardı. Hayır! Ben sadece
gafil değildim, o kadar.""
Sultan
Abdülhamit Han
""Kitap binlerce yılın ötesinden gelen ve
binlerce yıl öteye taşan ses...
Kitap, zekâ çeşmesi...
Kitap, kâinata açılan kapı...
Kitap, mağaramıza akseden ışık...
Ruh, yazının icadından sonra ölümsüzleşti.""
Cemil
Meriç