Akıl ve şüphe çağını başlatıyorum! Sen bir ölüsün ve
doğman gerek yeniden. Doğmayınca yeniden, doğrulamaz ve doğuramazsın. Kendi
coğrafyanda yeniden yaz tarihini. Mazini yeniden kur. Tevhide selam dur! Hadi
şüphe et her şeyden. Kendinden bile. Tüm bildiklerinden. Tüm inandıklarından
şüphe et ve yeniden başla. Hafızanı sil. Kır zincirlerini. Sök kelepçelerini.
Parçala bukağılarını. Belki de bildiklerin bilmen gerekenler değildir, ne
biliyorsun? Bilmemen gerekenleri değil, zaten bilsen de bir şeyi değiştirmeyecek
şeyleri biliyorsundur. Öyleyse düşün ve hadi şüphe et ve sorgulamaya başla her
şeyi yeniden. Öl ve diril yeniden! Yarat kendini sil baştan. Var mısın?
Cesaretin var mı? Yeniden doğabilir misin? İnananlara bile inanmak gibi bir
sorumluluğun yok senin. Çünkü o da insan ve nefis sahibi ve dünyada yaşıyor,
nimetlerin içinde bulunuyor yani masiyetlerle malul ve nankörlük, cahillik,
zalimlik gibi Allah’ın isnad ettiği vasıflar onlar içinde geçerli. Dirilmeye,
direnmeye ve Tevhide hazır mısın? Evreni sarıp kuşatan, insana tasallut eden
zer-zor-tezvir şebekesini çökertip, kaderini kendi ellerine almak ve kendi
ellerinle yazmak ister misin yeniden? Yaşadığın kader, yazdığın kader değildir.
Metazori yazılan kaderi yaşıyorsun sen. Hadi çökert çürümüş ne varsa. Çöküntülerin
arasında doğ yeniden, en baştan doğ. Közlerin alevlensin, alevlen sen, gövden
yenilensin, ruhun dirilsin. Doğrul! Düşünürsen doğrulursun. Sen yeniksin!
Yenmen için yeniden dirilmen gerek. Ölüler yenilmeye mahkûmdurlar. Sen doğ,
yeniden doğsun insanlık, bahar gelsin coğrafyalara. Çiçeklensin topraklar,
kırlar, bahçeler. Güneş doğsun dünyana. Güneşlensin çocuklar! Çiçeklensin
çocuklar! Kuvvetlensin çocuklar! Aydınlansın çocuklar! Çocuklarla doğacaklar
çocuklar. Doğacak çocuklarla yazılacak kaderler, tarihler. Güneşle yıkanman
gerek. Düşüncen güneşin senin. Düşünceyle aklın geri gelecek. Aklın gelince
dirileceksin. Sen dirilince, dirilecek insanlık ve evren yeniden yaşanılır bir
yer olacak. Cennette senin elinde, cehennemde. Çünkü kendin taşırsın sırtında
odununu cehenneminin ve çiçeklerini sen götürürsün cennetine. Akılsızlık
cehennemindir senin. Aklın cenneti bahşedecek. Akledersen başedeceksin başına
çöküp başını eğenlerle. Korkuyorsun sen! Aydınlık korkutuyor seni. Çünkü
karanlığa alıştırmışlar. Karanlığa direnmeye cesaretin yok, yüreğin boğuk.
Kendine dön ve düşün! Başaracaksın, mutlaka başaracaksın, inan!
Ne demiş Gazali? ‘’Şüphe et, çünkü şüphe imana
sebeptir.’’ Sen şüphe etmedikçe çoğaldı putların ve putların çoğaldıkça
kayboldun. Sen kaybolunca gölgen dolaşmaya başladı sokaklarda. Şüphe, klişe
düşünceleri, önyargıları, önkoşullandırılmayı yok eder. Seni özgürlüğün orta
yerine bırakıverir ve özgür olunca bakışın değişir her şeye, her olguya ve
olaya. Böylelikle daha iyi görürsün varlığın tezahürlerini. Tıpkı Hz. Musa
gibi, tıpkı Hz. İbrahim gibi. Şüphe etmediğin zaman, şüphe etmediğin şeyler
alışkanlık yaratır ve alışınca artık şüpheden şüphe etmeye başlarsın ve
donarsın, durup kaldığın yerde. Putların niye çoğalıp duruyor düşünüyor musun
hiç? Niye her şeye çok çabuk inanıyorsun düşündün mü hiç? Niye köleliliğinin
farkına varamıyorsun? Niye düşmanların tuzaklarına çok kolay düşüyorsun? Lafa
gelince her şeyiz ama eyleme gelince bir hiç oluyoruz, hiçbirşeyleşiveriyoruz.
Olduğumuz yerde donmuşuz ama aydınlık diyoruz, ileri gittiğimizi sanıyoruz. Ne
kadar yaldızlı ifadeler varsa üzerimize alıyoruz ama hak edip etmediğimizi
düşünmüyoruz hiç. Kafamıza boca ettikleri olguları, doneleri hiç sorup
sorgulamadan kafamızda eritiyoruz ve sindiriyoruz. Bizi paramparça etmişler,
her parçaya bir olguyu yutturmuşlar, o olguyla koyun gibi gütmüşler ellerine
geçirdikleri her bir parçamızı. Her olguya uygun olaylar tanzim etmişler. O
olaylarda zavallı piyonlar olmuşuz. Ne oluyor diye durup, merak edip, sorup,
sorgulayıp düşünmemişiz hiç. Hiçbir şeyi doğru düzgün bilmiyoruz. Bilmediğimiz
içinde koyun gibi güdülüyoruz. O kadar düşüncesiziz ki, büyük düşünüp büyük
eylemler yapacağımıza kendi pisliğimizde, küçük işlerde boğuluyoruz. Küçük
insanlar olmuşuz çünkü. Her kitleye sen büyüksün denmiş, büyüksün denilen
kendini büyük sanmış ve büyük (!) olaylara sürülmüş alıkça. Böylece birilerine
hizmet etmiş ama kendini küçültmüş ve küçük olarak kalmış hep. Çünkü küçük olduğumuza inandırılmışız.
Düşüncesizliğimiz vahdetimize handikap teşkil etmiş hep. Birbirimizi anlamayı
denememişiz hiçbir zaman. Birbirimizi itham etmekle ömür tüketmişiz ama anlamak
adına bir dakika dinlemeye tahammül edememişiz. Sonra da bir şey bildiğimizi,
en doğrunun biz olduğumuzu savunuruz. Suçluyuz evet ama daha büyük suçlular var
elbette burada. Papağan yapmışlar bizi. Yutturmuşlar birer slogan.
Sıradanlaştırmışlar bizi. Biz küçülürken birileri büyümüş. Biz ölürken birileri
yeniden ve yeniden doğmuş dökülen kanlar içinden. Yazık. İnsanlığımıza yazık.
Bu gövde üstüne kafa diye taşıdığımız şeye yazık!
SÖZLER:
""Devletin dini adalettir.""
Hz.
Ali
""Bir devrim gerekli.
Ülkemiz için ve tüm dünya için.
Bir düşünce devrimi.
Bir ahlâk devrimi.
Bir adalet devrimi.
Bir ruh devrimi...""
Sezai
Karakoç
""Allah el-Ğafûr ve el-Adl'dır, affedeni ve
adil olanı sever.""
Kur'an
""Akıl, en büyük zenginliktir.""
Hz.
Ali
""Affetmek büyüklüktür. Affedilmek güzeldir.
Ama sonunda af olmazsa adalete de boyun eğmek gerekir. Eğer adalete boyun eğmek
zor geliyorsa suç işlemeyeceksin. Öyleyse yarın için bugün doğru yaşayacaksın.
Zira yarınlarda bugünler önüne çıkar ve hepte çıkmıştır tarih
boyunca.""
Bendeniz
""Dil ölüme de götürebilir, yaşama da;
Konuşmayı seven, dilin meyvesine katlanmak zorundadır.""
Hz.
Süleyman
""Itır gülün sesi, ışık sonsuzun. Geceleri ölüm
konuşur karanlıklarda.""
Cemil
Meriç
""Çektiği acılara rağmen, inancını yitirmeyen
tüm insanların önünde eğildim!""
Dostoyevski
""Duygularım anestezi altında. Her şeyi
görüyorum, her şeyi işitiyorum, ama artık hiçbir şey hissetmiyorum.""
Âmin
Maalouf
""Uykun bilginle ters orantılıdır.""
Maksim
Gorki
""-Bu maskenin altında etten daha fazlası var.
-Bu maskenin ardında fikir var, Bay Creedy.
-Ve fikirler kurşun geçirmezler.""
W
For Wandetta Filminden