KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...15...

Özgür DENİZ - 24.02.2017

Biz parçalanmışız beyinlerimiz de ve beyinlerde parçalanınca beyinlerimizi ellerine geçirenlerce yönlendiriliyoruz. Bu ülkede biteviye İngiliz Ekolü, Alman Ekolü, Amerikan Ekolü, Avrasyacı, Natocu bilmem neciden bahsedilir durulur. Ulan siz yerli olamıyor musunuz? Siz Türk çocuğu değil misiniz? Sizin kendi davanız, idealleriniz, hamleleriniz, planlarınız yok mu, olamaz mı? Hayır, niye tek bir kez de olsa, hayalen bile olsa Türk Ekolünden bahsedilmez. Yoksa kurgulayamıyor musunuz? Kafanız basmıyor mu? Her şeye basan kafanız buna basmayacak kadar kütükleşti mi? Bu kadar mı basitleştik, küçüldük, hiçleştik? Türk Milletinin evlatları yabancı ekollerin taşıyıcıları mı, kuklaları mı, hadimleri mi? Daha düne kadar bunlar senin mukallitlerindi be. Utanın, utanın! Biz hep birilerinin ürettiklerinin tüketicileri mi olacağız? Bu bizim kaderimiz mi? Birilerinin kuyruklarında yaşayarak mı tüketeceğiz ömrümüzü? İslam niye var? Türk kimliği ne demek? Sahi niye Müslümansın sen? Müslümanlık ne demek? Türk kimdi, ne demekti?  Müslüman Türk Milletinin evlatları, küfrün virüslerinin taşıyıcıları olabilirler mi? Müslümanın kendi kafasında idealize ettiği bir dünyası olamaz mı, kabil değil mi bu? Yazık, yazık! Sonra da herkes güya kafasında bir dünyası olduğundan dem vurur. Hangi dünya, ne dünyası, kimin dünyası? Boş boş boş. Aydınlık deriz, adalet deriz, ahlak deriz, hürriyet deriz, kardeşlik deriz ama dediklerimizi gerçekleştiremeyecek şekilde hareket ederiz. Eğer bu olgulardan bahsediyorsak ve bu olguları mahiyetlerine mütenasip olaylaştırmak gibi bir derdin sahibi isek, ilk evvelde kafamızı, sonra da yolumuzu, yönümüzü değiştirmemiz iktiza etmektedir. Çünkü bu kafayla, yolla hiçbir şey getiremeyiz, yapamayız. Ne yapabileceğimiz, getirebileceğimiz de bellidir. Malayani ile iştigal etmek, hakiki maksatları tepmek, geri atmak demektir. Ki, haddizatında bizim yaptığımız tek şey de budur maateessüf. Kendimizi bilmiyoruz, tanımıyoruz maalesef bebeğim! Söyle bana hangi tarihi şahsiyetimizi, hangi alanda olursa olsun, doğru düzgün tanıyoruz? Tarihimizin hangi kesitini bihakkın kafamızda belirginleştirmişiz ve anlamışız? Bilakis, bizim her şeyimizi, bizim düşmanlarımız bizden daha iyi biliyorlar. Ne garip! Biz övünmekle iktifa ediyoruz. Düşmanlarımız ise, düşmanlarından bile faydalanmakla gerçekçiliğin ne demek olduğunu öğretiyorlar bize ama onu bile öğrenecek kafamız yok maalesef. Hamaset, hamaset, hamaset. Ya gerçeklik! Allah, varlığın yasalarını belirlemiş ama uyan kim, uygulayan kim? Allah, dilimiz de var ama eylemlerimiz de maalesef yok. Herkes kendisiyle övünmenin derdine düşüyor ama övündüğü şey kendine ait değil, kendine ait olmayanla kendini övecek kadar bilinçsiz bir millet olmuşuz ne hazindir ki. Şeytanın, kirli, kanlı, karanlık libaslarını kafamıza ve kalbimize giydirmekle övünecek kadar alığız, bönüz. Allah, akıl, fikir, duygu, samimiyet, ciddiyet, iyi ve temiz niyet bahşetsin. Allah, münafıklık sızdıysa yüreklerimizin derinliklerine, kurtarsın bizi. Âmin.

 

Bu ülkenin çocuklarını, kalplerini ve kafalarını iğdiş eden, dumura uğratan, yüce davalarını metazori ıskat eden ideolojiler mahvetti. Bu ülkenin çocuklarını samimiyetsizlik mahvetti. Bu ülkenin çocuklarını akılsızlık, düşüncesizlik, duygusuzluk, alışkanlık, zaaflar mahvetti. Fırsatları değerlendirememek mahvetti. Kimliği ve dini dünyalık elde etmek için kullandık, kirlettik ve attık sadece, yaptığımız bu oldu, başka bir şey yapmadık maalesef. Bu ülkenin çocukları sadece konuştular. Kimlikleri dillerinde kaldı, dinleri dillerinde kaldı, davaları dillerinde kaldı, sözleri dillerinde kaldı, tüm mukaddesleri dillerinde kaldı, eyleme ise asla ve kata samimice, dürüstçe, ciddiyetli olarak yansımadı. Bu ülkenin çocuklarını dinsizlik ve kimliksizlik mahvetti. Bu ülkenin çocukları zevahirde dinli ve kimliklidir ama batında kimliksiz ve dinsizdir. Düşüncelerimdir! Aksi ispat edilesiye kadar meriyettedir. Adalet, ahlak, hürriyet, uhuvvet, müsavat peşinde oldum hep, dünya peşine asla düşmedim. Dünya peşinde olsaydım, söylediklerim anlamsız kalırdı, riyakârca olurdu, münafıklık kokardı. Çünkü dünya peşinde koşanın samimiyetinden mutlak olarak şüphe edilir. Kötüyü iyi diye mi sunuyorum? İyiyi kötü diye mi tanıtıyorum? Zararımıza olacak şeyleri sanki iyiymiş gibi sunup kafa mı bulandırıyorum? Dünyalık bir nimet derdinde miyim? Hayır. Öyleyse yüreğimin acısıyla haykırıyorum. Bir İslam dünyasına bakıyorum, bir şeytani dünyaya bakıyorum ve kahroluyorum. Niye böyle diyorum, niye böyle? Bir çare olmalı diyorum. Biz bu değiliz, böyle olmamalıyız diyorum. Akıl uçup gitmiş, düşünce öldürülmüş, şüphe yerini alışkanlığa bırakmış. Ne yapıyoruz biz sahi? Neyin derdindeyiz? Niçin söylemlerimizle eylemlerimiz insicam içerisinde değil. Niye basit, küçük, anlamsız, ahmakça şeylerle iştigal edip duruyoruz. Niçin süfli duyguları ulvi duygulara müreccah kılıyoruz? Niye en basit bir işi karmakarışık hale getirip, çözeceğiz diye didinip duruyoruz? Hayır, basit bir şeyi niye o haliyle çözmeye çalışmıyoruz? Dünyaya öyle bir batmışız ki, anlatması kabil-i mümkün değil. Koş, koş, koş, nereye kadar? Tüm dünya senin olsa kaç yazar, sen senin olmayınca? Düşünce yetimiz bu kadar mı dumura uğradı? Basiretimize, ferasetimize ne oldu bizim? Uhuvvet ne demekti? Vahdet ne demekti? Tevhid ne demekti? Erdemlerimize ne oldu bizim? Şeytan mı çürüttü erdemlerimizi? Şeytan mı engel oluyor hayata geçirmemize erdemlerimizi? Hayır, hayır, lütfen yüreğimizin sesini dinleyelim. Hayatın sessiz şarkısını duyumsayalım. Birbirimizi dinleyelim ve anlayalım. Biraz da ince bakmayı, detaya odaklanmayı becermeye çalışalım. Genele baktığımız ve kalın baktığımız için çakılıp kalıyoruz, her şeyin iyi olduğunu, her şeyi iyi yaptığımızı sanıyoruz ve bu bizi yanıltıyor. Muhammedi Muvahhitler olmadan olmaz bebeğim!

 

SÖZLER:

 

‘’’’Ne kavgalar vermiştim oysa. Böyle olsun istemezdim. Daha güzel olacaktı her şey. Aklımdan geçmezdi bile böyle olacağı. Çok şey kaybettim. Bomboş bakıyorum hayata şimdi. Ruhumda kapanmayacak yaralar açıldı. Ben kaybettim. Sen kazandın dostum! Ama haklı olduğun için değil. Acı bir tebessüm var şimdi yorgunluğun resmi olan yüzümde ve ince bir sızı ruhumda.’’’’

 

Bendeniz

 

''''Elimde olsaydı, zaman müsaade etseydi ve gücüm kâfi gelseydi, yazardım, yazardım, yazardım ve fasılasız yazardım, insançocukları kalkasıya kadar yazardım. Tüm doğayı toprağa çevirir, sürer ve kitap ekerdim, sonra onları toplar, öğütür, un yapardım ve insanlığa sunardım. Çünkü bu anlamsız, saçma ve boş evren ancak ve ancak düştüğü yerden kalkacak insançocukları ile bir mahiyet kazanacak. Keşke, keşke, keşke diyorum ama mutlaka bir gün diyorum. Bir gün elbet yazacağım, sadece yazacağım ve o gün karanlığa ok gibi saplanacak yazdıklarım. Bir düşünce vadisine ineceğim ve her şeyi bırakıp sadece yazacağım. Yazıklarımla bir meşale zinciri oluşturacağım.''''

 

Bendeniz

 

""Yersiz yurtsuz bir hiçkimseyim. Allah'tan başka sahibi olmayanım. Sahiplenmeyi de, sahiplenilmeyi de sevmeyenim. Kimselerle olmadım, kimselerden olmadım. Gönül otağım herkese açıktır. İkramı sevgidir, tebessümdür, muhabbettir, uhuvvettir, dostluktur. Otağıma giren herkes güvendedir ama güven duyulanlar girebilirler. Benim kimsesiz yurdumda, otağımda, hakikatin, adaletin, ahlakın, hürriyetin hükmü egemen oldu her daim. Varlığım bilince erdiğinden bu yana hakikatin, adaletin, ahlakın, hürriyetin türküsünü terennüm ettim. İlanihaye behemehâl aynı türküyü terennüm edeceğim.""

 

Bendeniz

 

""Merak ediyorum da; -her nefis ölümü tadacaktır- ayetini hep ya tabutlarda görürüm ya da mezarlarda. Gerçekten böyle ama. Yine bir tabut ve üzerinde bu ayet var işte tam karşımda. Eyvallah, diyeceğim yok ve elbette olmalı. Ama bence özellikle büyük para kasalarının üzerine ve makamların tam karşı cephelerine asılmalı ki, insanlar taparcasına bağlandıkları dünyalıkların fani olduklarını ve bir gün o şeylerden istemedikleri halde kopacaklarını ve üstelik o şeyleri yanlarında da götüremeyeceklerini anlasınlar ve gaflete düşmesinler. Ayrıca sahip oldukları her şeyin hesabını bir gün mutlaka vereceklerini unutmasınlar. İnsan olmayı, insan kalmayı ve insanca yaşamayı ertelemesinler.""

 

Bendeniz

 

''''Elimde olsaydı, zaman müsaade etseydi ve gücüm kâfi gelseydi, yazardım, yazardım, yazardım ve fasılasız yazardım, insançocukları kalkasıya kadar yazardım. Tüm doğayı toprağa çevirir, sürer ve kitap ekerdim, sonra onları toplar, öğütür, un yapardım ve insanlığa sunardım. Çünkü bu anlamsız, saçma ve boş evren ancak ve ancak düştüğü yerden kalkacak insançocukları ile bir mahiyet kazanacak. Keşke, keşke, keşke diyorum ama mutlaka bir gün diyorum. Bir gün elbet yazacağım, sadece yazacağım ve o gün karanlığa ok gibi saplanacak yazdıklarım. Bir düşünce vadisine ineceğim ve her şeyi bırakıp sadece yazacağım. Yazdıklarımla bir meşale zinciri oluşturacağım.''''

 

Bendeniz

 

""Her söz beşer için bir testeredir. Tabi okumasını, almasını, anlamasını bilirsen. Kendini sürekli yontacaksın ve budayacaksın. Sonunda ortaya insan çıkacaktır.""

 

Bendeniz

Tarih: 24.02.2017 Okunma: 734

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?