KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...16...

Özgür DENİZ - 26.02.2017

Kendi topraklarından doğmayıp, yabancı topraklarda doğanları, bu topraklarda yeniden doğurmaya çalışanların sunacağı tek bir şey vardır; zulüm, tefrika, meskenet, mezellet ve esaret. Nihayet, vahşi bir faşizm! Herkes kendi toprağından doğmalıdır. Tıpkı bir ferdin, duygu ve düşüncelerinin kendi gönül toprağından doğması iktiza ettiği gibi. Çünkü kendi toprağından doğmazsan, o toprağı sahiplenemez ve savunamazsın. Kendi toprağından doğmazsan, toprağının kokusunu, rengini, biçimini, tadını alamayacağın için, o toprakta doğanlara kendini anlatamazsın. Metazori anlatmaya tevessül edersin, o da geri teper. Bir avuç tirana egemenlik bahşedersin ve emperyalizmin en ağırını hâkim kılarsın. Bir gün halkın demir yumruğuyla devrilirsin. Bu topraklar Türk ve İslam topraklarıdır! Bunu bileceksin. Her kim olursan ol, her ne olursan ol, bileceksin. Çünkü bu topraklar seni bilir ve tanır, sen onu bilmesen de, tanımasan da. Bu toprakların garip bir ruhu vardır. Bilir misin? Bu toprağın altında, bu topağın ruhu için dövüşenler yatar. O yatanlar, kendileri üzerinde tepişenlerin kim olduklarını bu toprağa anlatırlar, bu toprakta kendinden doğan çocuklarına anlatır. İşte sır budur! Sen bu sırrı bilecek kadar zeki misin? Zeki olsaydın, bu topraklar üzerinde nasıl davranacağını, bu toprakların çocuklarına nasıl yaklaşacağını bilirdin. Bilmezsen defolup gideceksin. Gitmezsen bile zaten gönderileceksin. Bu, bu coğrafyada yaşayıp, bu coğrafyanın bedenini ve ruhunu tanımayanların değişmez ve değişmeyecek kaderleridir. Sana olmayan elbiseyi zorla giyebilir misin? Giysen de rahat edebilir misin? Netice ne olur? Elbette o elbise kısa süre sonra bir tarafından patlak verir. İşte bir coğrafyaya ve millete biçilmeye çalışılan kader de böyle bir şeydir. Bu millet kendinden olmayanları tanır. İlla ki tanır. Çünkü hisseder. Dedik ya, üzerinde yattığı toprak, yani evi olan toprak, yani anası olan toprak, ona gizlice fısıldar kimin kim olduğunu. Kimin kendisine ihanet edeceğini ya da etmeyeceğini sessizce söyler, kimsenin ruhu duymaz bu haberleşmeyi. Öyleyse bu milletle oyun oynamayacaksınız. Bu milletin temiz gönül toprağına tertemiz bir tohum gibi ekerseniz kendinizi bir gün gürbüz olarak yetiştiğinizi görürsünüz. Tersini yaparsanız da, o toprak yutar sizi ve asla dışarı çıkarmaz. Boğar ve kusar! Bir daha da ekilemezsiniz o gönül toprağına ve o toprakta filizlenemezsiniz. Çünkü o temiz toprak kusmukları kabul etmez! Öyleyse bu toprağın ruhuna sadık kalacaksınız ve ihanete hiçbir zaman tevessül etmeyeceksiniz, kendinizi kusturmayacaksınız.

 

Bendenize kızmayın. Nefsimdekini değil, sosyolojik bir gerçekliği izhar ediyorum. Çünkü bendeniz birilerinin gerçeğini söylemem, bendeniz mutlak hakikatin izdüşümleri olan gerçeklikleri izhar ve izah etmeye gayret ederim elimden geldiğince. Bu topraklardan doğ! Diye diye geldim bu zamana. Yazmaya başladığım ve yeniden doğduğum zamanlarda dudaklarımdan dökülen ilk repliklerden biridir bu. Bu topraklardan doğmayanların kaderi, doğduğu topraklara sürgün gitmektir. Gitmektir, gönderilmek değil! Çünkü bu topraklarda yapacağı hiçbir şey yoktur onun. Bir coğrafyanın ruhunu bilmeyenin, o coğrafyada hareket alanı ve kabiliyeti olmaz. Hayatın tam orta yerindeyiz. Gözlerimiz görüyor, kulaklarımız duyuyor, aklımız biliyor, kalbimiz hissediyor şükür. Cahil, alık, bön ve ahmakta değiliz. Yürünülen yolları, gönüllerin çevrildiği yönleri, sözcüklerin döküldüğü dilleri de ihsas ediyoruz az çok, şükür. Bu topraklardan doğmayıp bu topraklarda kavga verenlerin zekâsı kaç gramdır gerçekten merak ediyorum. O, ya aptalın tekidir ya da üç okka mama için maşalık yapan ciğeri beş para etmez sefilin tekidir. Ya da koyunlaştırdığı kitlelerin etinden, sütünden, belli etmeden istifade edip, dem süren biridir, yolunu böyle bulmuştur. Geçelim! Hiç düşünmüyoruz da. Bir tarafta sen, diğer tarafta ben. Farklı kafalarda olsakta, birbirimizi yerken, diğer tarafta metresiyle diskoteklerde fink atan pezevengin piçi hayatın tadını çıkarıyor ve emin ol ki, seni tahrik edenlerden birileri de o burjuva piçlerinin babaları olan pezevenklerdir. Onlar yaşar sen ölürsün. Onlar kazanır sen kaybedersin. Yani kendi oyununu oynamaz, onların oyununu oynarsın ve onların ayakları altına düşersin. Kendi politik çıkarları, kendi rantları adına seni ve senin gibileri kullanmaktadırlar. Sırf kendileri ve piçleri, şırfıntıları daha konforlu bir hayat sürsün diye. Aldanma bebeğim aldanma! Vallahi aldanıyorsun.  Bendeniz, senin de, benim de özgürlüğümüz için söylüyorum bunları. Gerçek adalet, gerçek barış, gerçek kardeşlik, gerçek ahlak gelsin diye, bu güzellikleri hep birlikte getirelim diye söylüyorum. Sizi birbirinize kırdıranlar, sizin dostlarınız olamazlar. Sizi meydanlara sürüp, arada ki birilerine bir el silah sıktırıp, sonra karışıklık yaratıp herkesi birbirine kurşunlatanlar sizlerin iyiliğini düşünmezler bebeğim. Kodamanlara ve kodamanların çarkını döndüren şerefsizlere inanmayın. Kodamanların ve şerefsizlerin, aranıza soktukları provokatörlere de inanmayın. Hayır yani, bugüne kadar hep inandınız da ne oldu, elinize ne geçti? İnandıklarınız tek tek yalan çıktı. Aldatıldığınız gün gibi aşikâr oldu. Belki utancınızdan söyleyemediniz, itiraf edip bir iç muhasebesi yapamadınız. Ama gerçekte değişmedi ve değişmeyecek. Ki, gerçek değişmez bebeğim, değişecek olan sensin, sizsiniz, benim, biziz.

 

SÖZLER:

 

""Bir yanlışınız olduğu zaman sizi düzeltecek bir dostunuz olsun.""

 

Kadim Yasa

 

""Yaptığınız yanlışları göremeyen veyahutta yaptığınız yanlışları görse de menfaatleri gereği suskun kalan bir dostunuz varsa vay halinize.""

 

Bendeniz

 

‘’’’Güven sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Eğer güven vermiyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Sevgi sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Sevmiyorsanız ve sevilmeye layık olamıyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Adalet sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Adil olamıyorsanız ve adalet dağıtamıyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Hürriyet sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Hür değilseniz ve hürriyet için savaşmıyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Ahlak sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Eğer ahlaksızlık yapıyorsanız ve ahlakı yaşatamıyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Uhuvvet sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Eğer kardeş olamıyorsanız ve kardeşçe yaşayamıyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Dostluk sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Eğer dost olamıyorsanız ve gerçekten dostça davranamıyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Vatan sözcüğünü hafızanıza kazıyın ve milyon kere tekrar edin. Vatan uğruna mutlak hakikatler temelinde erkekçe dövüşemiyorsanız ve menfaatlerinizi düşünüyorsanız hiçbir anlamı yoktur. Bu her şeyde böyledir. Papağan gibi tekrar et, sürekli slogan at, fasılasız lak lak yap ne anlamı olur? Hayat bilmek değildir, eylemektir. Eylemek yoksa bilmek hiçbir şeydir. Uğruna savaşmadığın hiçbir şey senin değildir ve senin olmaz ve savaşımın reklamdan ibaret kalır.’’’’

 

Bendeniz

 

‘’“-Terör- konusunda konuşan ahlak vaizleri, bir insanın kendini patlatmadaki barbarlığını gördükleri gibi; o insanı bu duruma sürükleyen çaresizliği, kini, öfkeyi yaratan esas barbarlığı da görmelidirler. Diğer türlü alçaklık yapmış olurlar. İlk önce sonucu yaratan sebepleri yok etmek gerekir. Aksine sebepler yok olmadıkları sürece sonuçlar hep karşımıza çıkmaya devam edecektir. Bunun sadece rengi, biçimi değişecektir, o kadar. Gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor. Bir gerçeklik varsa, biz onu yok saydık diye o gerçeklik yok olmuyor. Bize düşen gerçekle yüzleşmek ve gereğini yapmaktır. Bataklığı kurutmadıktan sonra, sinekleri öldürmenin faydası yoktur, çünkü sinekleri çoğaltan bataklığın kendisidir ve yok olan sineklerin yerine yenileri türeyecektir.’’’’

 

İlhami Güler

 

‘’’’Kişinin ahlaklı yaşayabilmesi için kendisini toplum ahlakından kurtarması gerekir.’’’’

 

Irvin D. Yalom

 

‘’''İnanç, İbrahim gibi tehlikede olmaktır.’’''

 

Muhammed İkbal

 

‘’’’Batı kalbi, Doğu aklı öldürdü.’’’’

 

Muhammed İkbal

 

NOT: Haddizatında, insanlık tarihinin özeti ve insanlığın geldiği aşamanın sebebi budur.

 

‘’’’Fatıma ol; bu asrın gidişine uyma ki, kucağında bir Hüseyin yetişsin.’’’’

 

Muhammed İkbal

 

""Yaratmanın/üretmenin verdiği zevkten başka gerçek bir zevk yoktur. İster kalem yapılsın, isterse çizme, ekmek veya çocuk, yaratma/üretme olmadan gerçek bir zevk duymaya imkân yoktur; yaratmanın dışında, hiçbir zevk yoktur ki, endişeyle, acıyla, vicdan azabı ve utançla karışmamış olsun.""

 

Tolstoy

 

‘’’’Kaliteli yalnızlık, sahte kalabalıktan her zaman daha iyidir.’’’’

 

Ts. Eliot

 

Tarih: 26.02.2017 Okunma: 821

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?