Bu topraklardan doğmayınca,
mankurtlaştırılmamız da kolay oluyor. Haddizatında sistemimiz bu topraklardan
doğmayınca, bu topraklardan doğmayan nesiller doğuruyoruz ve o nesillerle yok
oluşa sürükleniyoruz tedricen. Kafamızı kullanamıyoruz. Aklımız uçup gitmiş.
Merak etme yetimiz öldürülmüş. Kitapsızız. Düşünmüyoruz. Sorumuz yok.
Sorgulamıyoruz. Her şey basit ama biz karmakarışık hale getirip, içinden
çıkamıyoruz bir türlü. Kur’an’ı çoğalttık. Şeytan bizi Allah ile aldattı.
Eğitimi çoğalttık. Asli olanı geri plana attık tali olanda kendimiz kaybettik,
mankurtlaştık. Çok mu iyi yaptık? Azı, özü, iyiyi bir türlü yapamıyoruz.
Bağımsız düşünemiyoruz. Birey olmayı beceremiyoruz. Nümayişlerimiz bile
içeriksiz, anlamsız, kısır. Nümayişlerimiz doğurgan değil, bilakis öldüren. Bir
fikir serdettiğimiz zaman, sen kimsin? Oluyor. Hemen vur gitsin diyoruz. Çok
basitiz, sığız, sıradanız. İdeal sıfır. Feraset, basiret sıfır. Samimiyet,
ciddiyet, dürüstlük sıfır. Çok sekter, bağnaz, alık, bön bir karaktere sahibiz.
Dinlemeyi, anlamayı beceremiyoruz. Makam sevdalısı, servet tapıcısı, şöhret
budalası, cinsellik müptelası bir toplum olmuşuz maalesef. Kimse, utancından
böyle değiliz demesin. Aptal değiliz. Yalancı ve müfteri değiliz. Ki, hepimiz
de biliyoruz. Neyi saklayacağız? Psikoloğumuz psikolog değil. Sosyoloğumuz
sosyolog değil. Eğitimcimiz eğitimci değil. Felsefecimiz felsefeci değil.
İlahiyatçımız ilahiyatçı değil. Siyasetçimiz siyasetçi değil. İşçimiz işçi
değil. Namuslu kim var bu dünyada? Dünyayı kaybetmektense kendimizi kaybetmeyi
tercih ediyoruz. Geçelim! Oysa kafanı kullansan, sorsan ve sorgulasan,
önyargılarını kırıp gerçeği namusluca araştırsan ve cellâtları gerçekten bulmak
adına kavga versen herkes kurtulur ve herkes daha mutlu bir yaşam sürer. Kardeş
kardeşi katletmez, kaos ortaya çıkmaz. Suçlu hangi taraftansa ortaya çıkar ve
ya millet tarafından darağacına çekilir ya da bu yapılamıyorsa zindanlarda it
gibi çürütülür. Bu bir İslamcı ise de böyledir, bir Milliyetçi ise de böyledir,
bir Solcu ise de böyledir. Yeterki gerçeği görmeye cesaretimiz olsun, gerçeği
kabullenecek kadar namuslu olalım. Bizi, yalnız ve yalnız parlak hakikat güneşi
özgürlüğe, aydınlığa kavuşturacaktır. Adalette, barışta, kardeşlikte, ancak bu
şekilde hâsıl olacaktır. Kendinize kıymayınız sevgili gençler! Yarınlar
sizindir ve sizin olsun. Ölünüz değil diriniz çıksın yarınlara. Cellâtların
oyuncağı olmayın. Koyun gibi güdülmeyin. Vatanınızı, milletinizi,
hazinelerinizi düşmanlara kendi elinizle teslim etmeyin. Düşman için, sizin,
İslamcı, Milliyetçi, Solcu olmanız asla bir şey değiştirmez. Düşman bugün
çıkarları gereği seni kullanır ama yarın seni ayakları altında bit gibi ezer.
Vallahi de ezer, billahi de ezer, tallahi de ezer. Sen benim için çalıştın
deyip sana gülücük saçmaz ve senin başını okşamaz. Hiç akletmiyor musunuz?
Oturup konuşmayı bir türlü
beceremiyoruz. Konuşsakta kendimiz olarak yani birer birey olarak konuşmayı
beceremiyoruz. Acaba nasıl konuşsam, ne söylesem, nasıl bir tarz ve üslupta
söylesem diye tereddütler içinde kalıyoruz ve söz bize gelinceye değin her şeyi
unutuyoruz. Farklılıklarımıza asla tahammül edemiyoruz. Farklılıklarımızı
zenginlik bilemiyoruz. Zevahirde güya tolere ediyoruz ama batında asla tolere
edemiyoruz. Yani kendimizi kandırıyoruz, kendi kendimizi kandırdığımızı bile
bilemeyecek kadar kör kütük alığız. Niye böyle oluyor? Çünkü ufuksuz ve
idealsiziz. Dünyaya tapınç içindeyiz. Elimizdekilere tutunmaya çalışan
asalaklarız. Üretme, yapma, eser ortaya koyma derdimiz, gayretimiz yok. Amme
menfaati için değil, ferdi menfaat için varız. En ufak nüans farklılığını
bahane ederek, kabiliyet sahibi biri varsa onu feda etmeyi göze alıyoruz. Hatta
o yok olsun daha iyi, bizim varlığımız ortaya çıkar, öyle ya! Onu güzel şeyler
yapmaya yönlendireceğimize, onu harcamayı tercih ediyoruz. Niye? Çünkü
idealimiz yok. Varmış gibi görünüyoruz ama yokluğundan hiç rahatsız olmuyoruz,
zira var olduğuna inanmışız, yok olduğu halde. Vallahi da cahiliz, billahi de
cahiliz, tallahi de cahiliz. İster kabule delim, ister reddedelim. Hakikat asla
değişmez! İstediğimiz kadar kendimizi akıllı sanalım. Cehalet paçalarımızdan
akıyor da haberimiz yok, hatta haberimiz var da, alık olduğumuzdan kim
olduğumuzu, nasıl olduğumuzu fark edemeyecek kadar zır ve kör cahiliz. Kusura
bakmayalım, acıtsa da gerçeği haykırmak zorundayız, kabul etmek
zorundayız. Hep rahat olmak iyi olmuyor,
biraz da rahatsız olalım değil mi? Belki rahatsız olursak, bir şeyler aklımıza
dank ederde silkelenir, sarsılır, uyanır ve kendimize geliriz. Lütfen artık
lütfen, Allah aşkına biraz kafamıza, yüzümüze vuralım da uyanalım, kendimize
gelelim. İçimiz düzelmeden dışımızı düzeltemeyiz. Tıpkı içimizde ki kompradoru
yenmeden, dışımızda ki kompradoru asla ve kata yenemeyeceğimiz gibi. Bir
güzelliği kendi coğrafyamıza egemen kılmadan, vatan coğrafyamızda egemen
kılamayacağımız gibi. Hiç akletmiyor muyuz Allah, vatan, namus aşkına?
SÖZLER:
---Sunucu: "Neden yeni yapılan türküler, sizinkiler kadar kalıcı
olamıyor?"
Neşet Ertaş:
''Biz çekmediğimiz derdin türküsünü yakmayız gızım..."---
Neşet Ertaş
“"Fikirlerin kanatları
vardır, kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez.”"
İbn Rüşd
""Acizliğin en
çirkin manzarası hasettir. Kıskanç olan, eğer tek gözlü ise, ister ki herkesin
de en azından bir gözü çıksın.""
Cenap Şahabettin
""Şeytan, insana;
-Kur'an okuma! Demez. -Sen anlayamazsın! Der.""
Ali Şeriati
""Kendine ağır
geIeni, bir başkasına da yapma.""
Hacı Bektaş Veli
""Ve sordular:
"Neresi daha karanlık
bu âlemin?"
Ve ben cevap verdim:
Sevginin olmadığı her
yer.""
Farid Farjad
""Kalbinizde yeşil
bir ağaç bulundurun, belki şarkı söyleyen bir kuş gelir konar.""
Çin Atasözü
""Bir yerde herkes
birbirine benziyorsa; orada kimse yoktur.""
Micheal Foucault
""Acı insanları
yakınlaştırırmış. Hangimiz mutluyuz da bu kadar uzak kaldık birbirimize?""
Oğuz Atay