KENDİ AKLINI KULLANMA CESARETİ GÖSTER!...19...

Özgür DENİZ - 05.03.2017

Kim ne derse desin, bilinçli, şuurlu değiliz, anlamlı bir hayatı aramıyoruz. Farkındalığımız sıfır. Bilakis son sürat kaçıyoruz böyle bir hayattan. Aynaya bakma cesareti gösteremiyoruz. Aynaya bir baksak, hakikati bir görsek, nasılda aldandığımızın, herkesin ama herkesin bizleri nasılda aldattıklarının farkına varacağız. Ve nasıl olurda aldanırız diye kendi yüzümüze tüküreceğiz. Hakikatlerin nasılda acı olduğunu anlayıp, kendi kendimizden utanacağız. Sadece konuşuyoruz. Laf bol, eylem tatilde maalesef. Ağzımız var, dilimiz var ve bitevi laf üretiyoruz. Çok kuru, sığ, sıradan, boş bir hayatın içinde sürü gibiyiz. Böyle olunca da, algılama ve anlama sorunu da beraberinde geliyor. Çünkü birbirimizi dinleyip, anlayabilecek donanıma sahip değiliz. Zira aptalca hareketlerimiz birilerine yanlış geldiği ve onaylanmadığı zaman hemen karşı tavır geliştiriyoruz, kendimizi sigaya çekme alışkanlığı edinmemişiz. Buradan da nefrete, kine ve hasede yöneliyoruz. Kifayetsizliğimizi kinimizle gidermeye yelteniyoruz. Işığımız yok, altımızda ki koltukla, cebimizde ki parayla kendimizi kabul ettirmeye çalışıyoruz. Yanlış anlamayı, yanlış anlamalar üzerine ahkâm kesmeyi akıllılık sanıyoruz. Zevahirde dinimiz var ama dinimizi bilmeyiz. Zevahirde felsefemiz var ama soru nedir, sorgulamak nasıl olur ilgimiz yok. Kitabımız var ama uymayız, sadece adını söyler dururuz ahmakça. Oysa ahmak, uysa kitabına adam olacak. Ben nasıl düzelirim, dünya nasıl düzelir diye bir kaygı taşımıyoruz. Kimim, dünya neresi, hayat nereye gidiyor, nasıl düzelirim ve insanlığın düzelmesine nasıl bir katkıda bulunabilirim diye hiçbir yürek titremesi halini yaşamıyoruz. Alışmışız böyle gelmiş böyle gidiyor demeye ve yatmışız sırtımızın üstüne. Hayatımızın, aşkımızın, duygularımızın, düşüncelerimizin hatta eğitimimizin, ekonomimizin, siyasetimizin bir felsefesi yok. Mantıklı, tutarlı bir temele oturmuyor hiçbir yanımız. Ağır ve derin felsefik konuşmalar yaptınız mı, bu adam aşktan anlamıyor oluyor ya da böyle bir siyaset vs. yok kardeşim oluyor. Yani cahilliğimizin üzerine şal örtüyoruz ve bahanelerle cehaletimizi gizliyoruz. Birilerinin de yediklerini sanıyoruz. Alığız, bönüz. Ama tam zıttı durumlarında şahitleriyiz ve nasıl olduğunu bizatihi müşahede ediyoruz. Yani felsefesizliğin sefaletine de yabancı değiliz. Ne kadar gülünç, basit ve sığ. Ve ne ağır tahribatlar yaratıyor ulvi bir temele oturmayan olgular. Oysa mantıklı ve tutarlı bir temele oturan aşklar, siyasetler vs. daha yücedir, daha anlamlıdır. Her attığınız adım yaşanılmaya değerdir ve kalıcıdır. İziniz bakidir. Armağanları da daha bir görkemlidir bu yönlü yaşamların. Her olguyu bir felsefe temeline oturtanlar hayatta derin ve kalıcı izler bırakırlar ve anlamlı, görkemli, büyük ve faydalı eylemlere imza atarlar, nihayetinde de yaşanılır bir dünya bırakırlar. İnsanlara kıymet verenlerde, insanlar için ölümü bile göze alma yürekliliği gösterenler de bunlardan başkaları değillerdir. Biz hayatımızı kahvehane tarzında yaşıyoruz ve bitevi umutları gasp ediyoruz, hayalleri karartıyoruz. Ve böyle olduğumuz için de, hayatımızı anlamsızlık üzerine kurmaya, insanların terleri, kanları ve yaşları üzerinden kendimize konforlu bir yaşam üretmeye çalışıyoruz. Keza aşkın felsefesine sahip insanlar da, daha doyurucu yaşarlar aşkı ve sevgiyi. Ve emin olun sevgiliye kıymet verenlerde, ancak bu temelde aşkı yaşayanlardır. Misal, aşkın felsefesine sahip olmayanlar; ‘’âşık olanlar önce sıkı dost olmalıdırlar’’ deseniz ne anlarlar? Hiçbir şey anlamazlar, emin olun anlamazlar ama anlarmış gibi lafazanlık yapmaktan da geri durmazlar. Sevgiliye, ‘’seninle sevinçler yaşamak istiyorum’’ diye söylenmesi ve sevgilinin bunu anlaması ne kadar güzel bir şeydir ve ne derin bir paylaşımdır. Bana, bugün kü dünya da, derin duygulanımların yaşandığı bir aşkı kim gösterebilir Allah aşkına? Bugünkü aşklar sahtedir. Paraya odaklıdır, çıkara, şöhrete, makama odaklıdır. Kabul etsekte, etmesekte bu böyledir. Çünkü aksini kimse iddia ve ispat edemez. Ama bu yönlü olduğu hem iddia hem de ispat edilebilir durumdadır. Kusura bakmayalım, sahte bir hayatın tutsaklarıyız. Sahte aşkların, sahtekâr âşıklarıyız. İnsan odaklı olmayan, ahlak ve felsefe üzerine oturmayan politikanın, riyakâr ve düzenbaz takipçileriyiz. Keşke bir kerecik akledebilsek ve iki de bir kitabımız deyip durduğumuz Kur’an’ı bir kerecik okumaya ama tertil, tedebbür, taakkul ile okumaya cesaret edebilsek. Sussan razı olmaz gönlün kahrolmasın, konuşsan umursamaz insan

 

Hayır yani anlamıyorum. Vallahi, billahi, tallahi anlamıyorum. Ya da anlıyorum da öylesine mi anlamıyorum diyorum bilmiyorum. İşin içinden çıkamıyorum gibi sanki. Çok mu zor iyi, güzel, anlamlı yaşamak? Gerçekten insanca yaşamak zor mu? En azından böyle yaşamak adına asil ve soylu bir çaba içinde olmak zor mu gerçekten? Dürüst ve samimi olmak çok mu zor? Sevgi varken nefreti tercih etmemek gerçekten zor mu? Niye bu kadar peşine düşüyoruz dünyanın? Niye dünya ile yükselmeye, yücelmeye ve adam olmaya çalışıyoruz? Mesela, makamlar gerçekten bu kadar mı insanı değiştirir? Biz boşsak, makam doldurur mu bizleri? Biz adam değilsek, makam adam eder mi? Para bize değer katar mı, biz değersizsek? Şöhret bizi temizler mi? Paye, kirimizi giderir mi ve giden insanlığımızı geri getirir mi? Gerçekten ne kadar sığ ve yavan yaşıyoruz. Zerre derinlik, anlam ve görkem yok yaşamımızın hiçbir yönünde. Anlayışımız sığ, düşünmemiz sığ, duygularımız sığ, konuşmamız sığ, sevmemiz sığ, aşkı yaşamamız sığ. Böyle olunca da kötülüklerden kurtulamıyoruz. Kötülerle yoldaş olup kötülük tohumları ekiyoruz mütemadiyen. Sonra da iyilikten bahsedenlere, iyi, derin ve anlamlı bir hayatın mümkün olabileceğini anlatanlara; ‘’hayat, kitaplarda anlatıldığı gibi değildir kardeşim’’ demeyi marifet sanıyoruz. Bunu söylemekle çok bildiğimizi düşünüyoruz. Oysa bu, mutlak alıklığımıza bir delalettir, ta ki fark etmesek bile alıklığımızı. Çünkü mümkün olabilecek bir şeyin, imkânsızlığından dem vurmak absürttür, bönlüktür ve alıklıktır. Bu tür bir bakış açısı, ancak, yanlış alışkanlıkların meyvesi olabilir. Artık alışkanlıklarımız konusunda seçici olmak zorundayız. Ve olumsuz olan, olumsuz sonuçlar doğuran alışkanlıklarımızı terk etmeyi başarabilmeliyiz. Bir zihniyet devrimi yapmalıyız, yeni bir bakış açısı oluşturmalıyız ve yeni, yepyeni bir hayat, dünya inşa etmeliyiz. Ancak bu şekilde sığ bir hayattan, felsefe temelinde yürüyen derin ve anlamlı bir hayata adım atabiliriz. Gerçek huzur da, mutlulukta, sevinçte, kardeşlikte, barışta, birlik ve beraberlikte, işte ancak o zaman hâsıl olacaktır. İşte o zaman, doğruluğun ve dürüstlüğün kazandığına şahit olacağızdır. Bilakis, hiçbir şeyi anlamlıca ve derinliğine yaşamadan, zavallıca geberip gideceğiz, bu anlamsız, boş ve saçma dünyadan. Kendimizi bile tanıyamadan, bilemeden çekip gideceğiz!

 

SÖZLER:

 

""Bir futbolcunun bacağına ödenen paranın yarısı bir ilim adamının kafasına ödenmiyorsa vallahi o toplum cahil bir toplumdur.""

 

Timurtaş Uçar

 

NOT: Siz naptınız saygıdeğer hocam? Bir milyonda biri ödense de razı olur vicdanlar. Bu millet bu hale nasıl geldi saygıdeğer hocam? Bu topraklarda en ucuz ve en değersiz şey kafadır. Bu topraklarda, namuslu olana, çalışana, üretene ve kitabı olana hiç değer verildi mi? Sizin zamanınızda veriliyor muydu yoksa? İnanmam saygıdeğer hocam! Allah sana rahmet ve merhamet etsin. Amin.

 

""Kabil'in Habil'i öldürdüğü

Günden beri hiç dinmedi acılar

Çünkü insanların insanlar için

Koymuş olduğu bütün yasalar

Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi

Taneyi eleyip samanı tutar.""

 

Oscar Wilde

 

“’’Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.”’’

 

Mevlana

 

‘’’’İnsan geçimini bir düşmanla savaşarak sağlıyorsa, o düşmanın ölmemesi onun çıkarınadır.’’’’

           

 Friedrich Wilhelm Nietzsche

 

""İcra memuruydum. Bir eve girdik, içeride evin çocuğu çizgi film izliyor, ama biz televizyonu da haczedeceğiz. Çocukla göz göze geldik. Ben o gün istifa ettim.""

 

Hasan Ali Toptaş

 

NOT: Sen insansın! Kimsin, necisin, nasıl düşünürsün bilmem. Kuvvetle muhtemel şiir kitabını okumuş olabilirim. Ama önemsiz. Allah'ta senin YAŞAMA SEVİNCİNİ hiç eksiltmesin ve almasın bayım!

 

‘’’’İnanç ve umut yiter mi be gülüm? Yüreğinde sağlam bir inancı olan ve tükenmeyen umut taşıyan, bilinciyle sevişen, kelimeleri avucunda bir kuş gibi taşıyan, menziline sürünerekte olsa varmaz mı? Yağmurlarla ıslanır, bataklıklarla boğuşur, fırtınalarla dövüşür, güzel ve güneşli yarınlara varmak için inatla savaşır. Değil mi ki kavgamız insanca yaşamak içindir!’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Birgün Güneş göklerden doğunca hürriyet için, aşikâr olur tüm gizli niyetler ve örtülen hakikatler.’’’’

 

Bendeniz

 

‘’’’Yürek ağlarsa, dil nasıl sussun be gülüm?’’’’

 

Bendeniz

 

""İnsansan; insanca yaşayacaksın, insanca konuşacaksın, insanca savaşacaksın. Allah'ın hakikatlerini insanca haykıracak, insanlığın hakkını insanca arayacaksın. Kıvırmayacaksın, korkmayacaksın, örtmeyeceksin. Kaybederim korkusuyla yaşamayacaksın ve korkularla susup, umutların savrulup gitmesine sessiz kalmayacaksın. İnsanı savunacaksın, insansan! Ben, olanca bilincimle farkındayım ve inanıyorum ki, insanlık aklını kullanıp aynaya mutlak hakikati görmek için baksa ve görse hakikati, kendi yüzüne tükürecektir. Çünkü ne kadar ahmak, kör cahil, sekter olduğunu sarih, beliğ ve bedihi olarak anlayacaktır.""

 

Bendeniz

 

""-Neden hep gülüyorsun? Diyor. -Acılarla yoğrulmuş ve sürekli acı üreten hayata ancak böyle direnebiliyorum da ondan gülüm diyorum. Acıya yenilirsen yıkılırsın, unutma bunu. Gülümsemek, yüreğinde kalan umut kırıntısının ve inancın dışavurumudur.""

 

Bendeniz

 

""Bir gün çekip gittiğinde bu dünyadan, arkandan, kimsenin hakkına tecavüz etmezdi, kimsenin ardından kuyusunu kazmazdı, kimseye acı sunmazdı, dostluğa hep vefalı kalır dostlarına asla ihanet etmezdi, kendisi de acılara hep gülümserdi, ama insanca yaşamak kavgasından da ödün vermezdi derlerse, işte o zaman rahat uyursun sonsuzluğun kucağında ve Güneş hiç eksilmez yurdundan. Hayat zor be gülüüüm ve insan zoru başarırsa insandır.""

 

Bendeniz

 

""Hayatı, okullarda değil hayatın içinde öğrendim, seçtiğim kitaplarla anladım, o yüzdendir sözlerim ağırdır, o yüzdendir bağımsızlığa düşkünlüğüm, o yüzdendir zincir vurulamayışım, o yüzdendir kula kulluğa isyan edişim, o yüzdendir emeği kutsal bilişim, o yüzdendir hakikate aşkım, o yüzdendir ihaneti soysuzluk bilişim, o yüzdendir dostluğu yüceltişim, o yüzdendir kitabı kutsallaştırmam.""

 

Bendeniz

 

 

Tarih: 05.03.2017 Okunma: 846

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?