Hakiki ve sahici hürriyet, hakikatin bilgisi temelinde
namusluca tefekkür edebilmek ve kesif tefekkürler neticesinde mülaki olunan
sahih bilgileri eyleme geçirebilmektir. Düşünmek, hakikatin bilgisine ulaşmak
ve ulaştığı hakikatin bilgisini yüreklice haykırabilmek, âleme duyurabilmektir.
Hakikatten korkan ve kaçan insanın, akılla, akletmeyle işi olamaz. Hakikat
sarayının kapısından girebilmek ve aydınlığa erişebilmek, düşünmek yürekliğine
sahip olmayı iktiza eder, önkoşul kılar. Düşünmeliyiz, mutlaka düşünmeliyiz.
Başka çaremiz yok kesinlikle. Çünkü doğru karar vermek ve doğru adım atmak
düşünmeyle, doğru düşünmeyle tahakkuk edecektir. Bilakis karanlığa gömülürüz.
Güneş bir battı mı, bir daha doğasıya kadar karanlığa mahkûmuz. Birer birey
olmalıyız önce, çünkü düşünmek birey olmayı önkoşul kılar. Zira sürüye dâhil
olduğumuz zaman düşünmek namümkündür. Ancak birey olarak zincirlerimizi
kırabilir, kendi aklımızla düşünüp yargıya varabilir ve kararlar alabiliriz.
Her bir olguyu, muhtelif açılardan, farklı boyutlardan tahkik, tetkik, tahlil
edebilmeliyiz. Hiçbir olguya tek boyutlu ve tek açıdan bakamayız. Tek boyuttan,
tek açıdan bakanın düşünceyle bir ilgisi olamaz. Çendan, her olgu çift
boyutludur. Tek boyutlu düşünen, her zaman ezilmeye, sömürülmeye, aldatılmaya
müstahaktır. Çünkü kimse senin için düşünmez. Herkes kendisini düşünür,
kendisini düşünmesi ise çıkarını düşünmesidir. Namuslu düşünen çok azdır.
Namuslu düşünen çok olsaydı, insanlık ve dünya bu kadar kirlenmez ve karanlık,
egemenliğini bu kadar tahkim edemezdi. Aldanmamak ve felaha erebilmek için
düşünmek lazımdır! Düşünmek için ise, bize okumayı ve düşünmeyi emreden
Rabbimizin mukaddes ışığından cüzler olan vahye tabi olmalıyız. Velakin biz
vahyin ışığından korkuyoruz şahsi kanaatimce. Bilakis, vahiyle mutabık kalır ve
vahyi eksen alırdık. Misal; vahyi eksen alan bir insan amme menfaatini geri
plana atıp, şahsi menfaatini ön plana koyabilir mi ve eylemlerini bu minvalde
belirleyebilir mi? İnanıyorum diyorsan fitneyle işin olmaz, fesatla, hasetle
işin olmaz. Bir kurumdasın diyelim; bir insan ile olan ayrılığını işine
karıştırmayacaksın. Sorunları işinle karıştırırsan ve sorun yaşadığın insanın
yaptıklarını sarf-ı nazar eyleyip dikkate almazsan işte burada amme menfaatini
değil, şahsi menfaatini ön plana çıkarmış olursun ve ihanet edersin. Çünkü sen
kendini düşünerek, yekpare milleti düşünmemiş oluyorsun ve millet adına iyi bir
şey yapılacaksa onun önünde handikap teşkil etmiş oluyorsun. Burada da iman
sorunu vardır. Vahye tabi olanın ahirete imanı kavi olur. Ahirete imanı olanın
da eylemleri hakikatin bilgisi temelinde tahakkuk eder. Gayrısı angaryadır!
İnsançocukları, yollarını, yönlerini, yörüngelerini
bulmak, kendilerine bir ideal belirlemek ve hedef tayin etmek, bir fikri
benimsemek için varlık aleminden muayyen vasıtalarla elde ettikleri bilgileri
istimal ederler ve bu bilgiler sayesinde akletmeye çalışırlar. Düşünmek,
yaratıcıdır. Çünkü ancak düşünme süreci dahilinde yaratımlar hasıl olur, fikren
hasıl olur, sonra onun eyleme dökülmesiyle yaratım tezahür eder. Düşünmeden,
hareket etmek muhaldir. Bir şey meydana getirmek, üretmek ve sağlıklı kararlar
alıp isabetli yargılara varmak için mutlaka düşünür insan. Düşünmek, bilgi
altyapısına malik olmayı iktiza eder. Düşünmek, aynı zamanda eklektiktir, ayıklayıcıdır.
Düşünüldüğü zaman, olgulardan gelen doneler tavassutu ile kalpte ve zihinde
tecessüm eden sezgiler sayesinde iyi ile kötüyü tefrik eder insan. Düşünen
insanın zihninde kelebekler uçuşur. Beynin göklerinde milyarlarca sözcükler
kelebekler gibi uçuşurlar bitevi. Düşünen zihnin, putları yoktur. Düşünen zihin
sabit değildir ki, putlara takılıp kalsın. Düşünen zihnin önyargıları olmaz.
Düşüncenin kendisi önyargıya düşmandır zaten. Putçulukta, düşüncenin donması
demektir. Düşünen zihin, eninde sonunda yüksek hakikatin farkına varır. Mutlaka
varır. Yani herkesçe kabul edilen, kabul edilmek zorunda kalınan, hayatın ve
hiçbir şahsın yalanlayamadığı hakikatin. Çünkü düşünen zihin bitevi hareket
halindedir. Düşünen zihin, hiçbir olguyu, fikri, müntesipleri aracılığı ile
yargılamaz, tetkik ve tahlil etmez. Direkt olarak yargılar, tetkik ve tahlil
eder. Eğer yalanlayamıyorsa, o fikir doğrudur ve doğru fikrin yaşanılması
gerekir. Eğer yalanlayabiliyorsa, o fikir yanlıştır ve yanlış fikrin
yaşanılması cehaletin belirtisidir. Haddizatında, insanoğlunun en mühim
problemlerinden biridir bu. İnsanlar, fikirleri, ne hazin ki, müntesiplere göre
tetkik ve tahlil etmekte ve buna göre intihap etmektedirler. Nihayetinde de,
büyük yanılgıların, aldanışların kurbanları olmaktadırlar. Oysa fikirler,
orijinlerine göre intihap edilmelidirler. Orijinine göre intihap etmediğiniz
her şey, sizin için tehlikelidir ve zımnen sömürülmenize zemin
hazırlıyorsunuzdur bu yolla. Binaenaleyh, her fikir kendi bulunduğu konumuna
göre değerlendirilmelidir. Zira müntesipler doğru bir fikri yanlış olarak,
yanlış bir fikri doğru olarak yaşayabilirler. O zaman ne olacak?
Şimdi iki fikri disiplin var diyelim ve tezekkür edelim.
Evrende bu fikirler var olsunlar ve insanlara tesirde bulunsunlar. Bunlar İslam
ile Kapitalizm olsun. Yani Tevhid ile Şirkin müşahhaslaşmış hali olan olgular.
Aradakiler grilerdir. Siyonizm’i saymıyoruz. O görünmeyen bir anadır, babadır.
O doğurur bitevi. İslam haricinde ki bütün fikirlerin vardıkları son noktadır,
çalıştıkları ana merkezdir. Ondan gelirler, ona giderler, onun için vardırlar.
O fikirler bundan ister haberdar olsunlar, ister olmasınlar; bunu ister bilerek
yapsınlar, ister bilmeyerek yapsınlar. Gelelim sadede; şimdi bir insan bu iki
yoldan yani İslam ve Kapitalizmden birini intihap edecek olsun. Gidipte bu
fikri disiplinlerin müntesiplerine bakmaz, bakamaz, bakmamalıdır, bunlardan
birini intihap etmek için. Bakarsa alıklık, bönlük etmiş olur. Evet, bu kadar
basit ve net, ahmaklığa lüzum yok. Zira bendeniz, Ali’ye, Veli’ye göre İslam’ı
intihap etmem, edemem. Edersem, böyle bir şey, cehaletimin en sarih alameti
olur. Hiçbir fikir, müntesibinin nezdinde motomot yaşanmaz. Ve her fikir, kendi
orjinlilerine, temellerine göre kıyaslanır. Fikri ittihaz edersin ve doğru şekilde
yaşama geçirirsin. Öyleyse doğru bir fikrin, yanlış müntesiplerine bakarak
reddedilmesi ahmaklığın belirtisidir. Doğru fikrin yanlış müntesibi olabileceği
gibi, yanlış fikrin doğru müntesibi de olabilir. Binaenaleyh, fikrin kendisi
önemlidir. Zira doğru bir müntesibe bakarak yanlış bir fikri seçmek ne kadar
yanlışsa, absürtse, abesse, yanlış bir müntesibe bakarak doğru bir fikri
reddetmekte o kadar yanlıştır, absürttür, abestir. Eğer fikrin orijininde bir
bozukluk varsa, yanlış varsa, seni sen olmaktan çıkaran bir yönü varsa o zaman
reddetmen normaldir. Burada Kur’an’dan bir ayet vermek istiyorum: ‘’Bir
topluluğa karşı beslediğiniz duygu ve düşünceler, sizi, onlara karşı
adaletsizliğe sevk etmesin.’’ Diyor Allah, tüm kullarına. Şimdi Müslüman
birinin, bu ayete mugayir hareket etmesi, bu ayetin hükmünü yok edebilir, bu
ayetin büyüklüğünden, doğruluğundan kıymık koparabilir mi? Asla ve asla. Ayet
çok sarih ve nettir. Hükmü sabittir ve değişmezdir. Burada biz, bu ayetin
muhataplarına göre ayeti değil, ayetin kendisine göre muhataplarını
sorgulamalıyız. Namuslu olan tavır budur. bu ayete mugayir hareket eden bir
müntesibe bakarak ayete muhalefet edebilir miyiz? Ayeti reddedebilir miyiz?
Gelelim Kapitalizme, bana Kapitalizmde bu ayetteki yüceliği barındıran tek bir
ilke gösterebilir misiniz? Asla ve asla. Öyleyse bana, Kapitalizmde adalet var
diyemez kimse. Kapitalizm, örtülü esaret zincirlerinin en ağırıdır, Kapitalist
baronlar, dünyanın, emsali görülmemiş zalimleridirler. Bunu ne hayat, ne
beyinler ve ne de vicdanlar asla yalanlayamaz ve yalanlayamayacaktır da
ilânihaye. Sana armağan edilen ve varlığına anlam kazandıran, vücudunun en
önemli parçası olan kafanı kullan ey insanoğlu! Kafanı asla kiraya verme,
kafana ipotek koydurma, kafanı birilerinin avuçlarına teslim etme. Kafanı
kendin kullan!
SÖZLER:
""HAKİKAT= yapayalnızlık, sert acı, derin
hüzün, bitmeyen sürgün. Eğer hakikatin bedelini bilerek hakikati savunacaksan
bedeline katlanmayı göze alacaksın.""
Bendeniz
""Bu dünyada birey olduğunuz kadar varolursunuz,
birey olmadığınız müddetçe tükenirsiniz, kaybolursunuz, yok olursunuz.
Maalesef, para önce insanı, sonrada insana dair her şeyi satın aldı. Alınıp
satılan şey özünü kaybetti ve kirlendi, kirlenen şeyler zamanla yok olup gitti.
Şimdi aşksız, sevgisiz, kötü bir dünyada yaşıyoruz. Sevinçlerimizi ve
acılarımızı çok ucuza sattık. Aşkı, sevgiyi, iyiyi kirleten katillerin
ellerinden aşkı, sevgiyi, iyiyi geri alıp temizlemek ve yaşatmak için birey
olmak zorundasınız. Bunu yapmazsak yaşamamız imkansızdır. Yaşasakta canlı bir
insan olarak yaşıyor olamayız. Koca evren bir ucundan öbür ucuna kadar
yalanlarla dolmuş ve biz yalanları hakikat sanıyoruz. Hissederseniz
anlarsınız!""
Bendeniz
""İnsansak, kavgamız vardır insanca yaşamak
için. Adalet deriz hayat için, hürriyet deriz varolmak için. Gerisi yalandır.
İnsanca yaşamanın önündeki yegane handikapta; münafıklıktır. Her düşüncede ki
münafıklık, düşüncelerin ortak akılda buluşup vahdete erişmesini engelleyerek,
her yönden, insanca yaşamaya darbe vurmaktadır. İşte bu sebeple şu dünya
hayatında en tiksindiğim, iğrendiğim davranış şekli; münafıklıktır.""
Bendeniz
""Midene başkasının ekmeği girmesin, çünkü
mideni çürütür. Zaten miden sağlamsa almaz. Zira o ekmek başka midelerin
ekmeğidir, senin midene girdiği vakit başka mideler boş kalacaktır. İnsansan
insan gibi yaşarsın! Sırtın başkasının elbisesine alışmasın, çünkü bedenini
üşütür. Zaten bedenin temizse olmaz. Zira başka bedenler üşürken senin
bedeninin ısınması imkânsızdır. İnsansan, insan gibi yaşarsın! Cebine
başkasının parası girmesin, cebinin bereketini götürür. Zaten cebindeki helalse
tutmaz. Zira başkasının parasını harcarken sen, başkasının cebi boş kalacaktır.
İnsansan, insan gibi yaşarsın! Başkasının ekmeğine göz dikerek, başkasının
elbisesiyle örtünerek, başkasının cebini boşaltarak insan gibi yaşanmaz
asla!""
Bendeniz
""Allah, bir kavmi, o kavim kendisini
değiştirmediği müddetçe değiştirmez. Ancak, eğer, insan kendisini ve tabiatını
değiştirirse, geleceğini ve tarihinin geleceğini değiştirmeye kadir olabilir.
Bu da, beden gücüyle, mal çoğaltmayla, mevki ile bağlantılı değildir, aksine
sadece FERDİN İNSANLIĞINA bağlıdır.""
Şehit
Doktor Ali Şeriati-Bilinç ve Eşekleştirme
""Varoluş problemi ile meşgul birinin dünyaya
ve olaylara bakışı çok farklıdır. Sizin aşk acılarınız, geçici yapay
üzüntüleriniz ve dünyevi saçmalıklarınızdan çok çok ötede bir şey
bu...""
Fernando
Pessoa
""Kişi, öteki insanlardan uzaklaştığı ölçüde
hakikate yaklaşır. Günlük yaşam, yalanlardan kurulu yüzeysel bir düzendir.""
Elias
Canetti
""Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman
cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar
zarar verebilir.""
Albert
Camus
""Üzerinde düşündükçe iki şey, insan ruhunu hep
yeni ve gittikçe artan bir hayranlık ve saygıyla dolduruyor: Üstümdeki yıldızlı
gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası.""
İmmanuel
Kant
""Ey insan! Kulak ver! Derin gece yarısı ne
söyler? Uyudum, uyudum, uyandım derin rüyalardan: Derindir dünya. Daha derindir
gündüzün düşündüğünden.""
Friedrich
Nietzsche
""Sahte bir dünyada yaşıyoruz Arzu. Her şey
sahte. İlişkiler, aşklar, alış-veriş. İnsanlar her türlü yalana kanmak üzere
yetiştiriliyor. Dünyada bir sistem var, sürekli yalan üretiyor ve bu yalanları
satıyor. Kâh gönül rızası ile kâh metazori. Bu dünyada artık her yer turistik
ve hepimiz birer turistiz.""
Mustafa
Kutlu-CHEF