Bugün susarsam, hiçbir zaman konuşamam! Dil verildi! Sus diye verilmedi. Elbette zevzeklik yap diye de verilmedi. Susmayacağım! Ki, hiçbir azam boşuna verilmedi. Biz bu dünyaya niye geldik? Hakkı hak bilip ittiba, batılı batıl bilip içtinap etmeye ve hak sözü, insanca, namusluca, yüreklice ama temiz bir dille usulünce söylemeye gelmedik mi? İnsanlığın başına ne geldiyse bunun aksini yapmaktan gelmedi mi? Bugün, insanlığın, emperyalizmin kanlı çizmeleri altında ezilmesinin yegâne sebebi; sadece gerçekleri haykırmaktan korkması değil midir? Bunu bilip dururken, iliklerime kadar hissederken susamam, bunu yapamam! Korkarak oturamam. Hak ve batıl net çizgilerle ayrılmadı mı ve bize, bile isteye hakkı gizlemememiz emredilmedi mi? Pek muhterem büyük hocalar her sözlerinde bunun tekrarını yapmazlar mı? Sözler yerine getirilmeyecekse niçin söylenirler? Hakikat, sadece konuşulsun diye mi vardır? Böyle biliyorum ve inanıyorum. Bildiğim ve inandığım gibi yaşamak kutsal ödevim olsa gerek! Yaşamayacaksam niçin bileyim ve inanayım? Hayır diyebilir misiniz buna? Nedir bizi susturan? Nedir bizi hakkı haykırmaktan alıkoyan? Nedir bize insanlığımızı unutturan? Üç kuruşluk dünya menfaati mi? Yarın elimizden çıkıp gidecek dünya nimetleri mi? Nedir kitabın emirlerini hatırlamaktan bizi korkutan? Allah’ın davasına böyle mi sahip çıkacaz? Böyle mi Peygamberin ümmeti olma onurunu taşıyacağız? Bizim sustuğumuz yerde kim konuşacak, konuşursa ne konuşacak? Nereye kadar susacağım? Niçin susacağım? Susarsam ne olurum? Hakikatin edebiyatını yahut felsefesini yapmaya gelmedim! Hakikat yaşanmak içindir ve yaşamak içinim, hakikati.
Sayın Devletim! İster ekmeğime
el konulsun, ister şedid adaletsizliğe maruz bırakılayım, asla susmayacağım!
Susmak için yaratılmadım ben! Ben Müslümanım, Türk evladıyım! Allah’ın kulu,
Peygamberin ümmeti, Kur’an’ın talebesi, Türk Milletinin mensubu, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin vatandaşıyım. Bağlı olduğum şeyh yoktur. İdeolojim
yoktur. Cemaatim yoktur. Hiçbir resmi ya da gayr-ı resmi yapılanmayla zerre
bağım yoktur. Hiçbir zaman da olmamıştır. Tam Bağımsız bir insanım. Allah’a
bağlıyım! Adalete ve hakikate iman etmişim! Bunu sadece ama sadece kendim için
söylüyorum, bir bütün parçası olarak değil. Ki, hiçbir bütünün parçası değilim,
olmayı da kabul etmiyorum, ki parçası olabileceğim temiz bir bütünde
göremiyorum. Kendi topraklarımda susmaya mahkûm olmaktansa, hiç varolmamaya
eyvallah olsun. Bir Müslüman ve Türk olarak, doğduğum topraklarda konuşmaktan
ama hakikati konuşmaktan, hakikatli konuşmaktan korkacaksam yazıklar olsun
bana. O zaman kimim ben, niçin varım, niçin okuyorum, düşünmem niçindir? Hatta
Müslümanlığım ne ifade eder o zaman? Hakikati pervasızca ama usulünce haykırmak
emredildi bana, en güzel dille söylemek emredildi bana ve emre, kayıtsız
şartsız itaat edeceğim! Hakikati söylediğim ve adalet için savaştığım için hain
damgası yiyeceksem de umurumda değildir, buna razıyım. Rızkı veren Allah’tır ve
önemli olan, Allah’ın indinde nasıl bilindiğimdir!
Benim mücadele tarihim
bellidir. Sen Devletsin ve ben vatandaşının ferdi tarihini dip derinliklerine
kadar tafsilatlı olarak tetkik etme kudretini kendinde bulundurmaktasın. Buyur
bunu yapabilirsin! Sana asla ve kata ihanetim olmamıştır, bilakis ömrümü sana
vakfettiğim, hakikatin mutlak ifadesidir. Şeytanla mücadelemde
samimiyetsizliğin zerresini bulamazsın, bilakis şeytanla mücadelem bugün masa
başı klavyecisi olan ama ahkâm kesmekten de geri durmayan ve kendilerini aydın
diye tanıtan köşe kadısı nicelerinden daha keskin ve samimi idi. Şeytana hiçbir
zaman eyvallahım olmadı, hiçbir zaman zerre menfaat gözeterek haksızlıklarını
yüzüne vurmaktan imtina etmedim. İşte bu sebeple, sadece kendi gülen ama
binleri ağlatan melun şeytan yüzünden masumların acı çekmesine eyvallah edemem.
Yapılan haksızlıklar karşısında susamam. Dilsiz şeytan olamam!
Sayın Devletim! Lanet
olasıca şeytana yapacağın her şeyi yap. Evet, o sefil, melun bir şeytandır. Ocakları
söndürmüş, küçücük yavruların gözlerinde ki ışığı yok etmiş, gülümsemeyi
unutturmuş, aile otağlarına ateşlerin salınmasına sebep olmuştur amma velakin sende
dehşetli bir haksızlık yapıyorsun. Evet, haksızlık yapıyorsun ve sana ömrünü
vakfetmiş evlatlarına bu sefer sen yanlış yapıyorsun, evlatlarının gövdelerinde
acıyla yoğrulmuş derin izler bırakıyorsun, evlatlarını gücendiriyorsun, kendine
karşı soğutuyorsun. Melun şeytan yüzünden nice masumların hayatlarını acılara
gark eyliyorsun, onlara yaşama sevincini haram ediyorsun. Buna hakkın yok! Buna
asla hakkın yok! Ve lütfen ödevini yap! Sen Devlet Babasın ve babalığının
icabını yapmalısın. Suçlu ve suçsuzu ayırmaya kudretin var oysa. Bir tek kişi
bile olsa, o kişinin yaşama sevincini zehir etmeye hakkın yok. Buna hakkın yok
ve asla da olmayacak, çünkü böyle bir hak yok ve olmayacak! Ne demişti adalet
abidesi Hz. Ömer? ‘’Bir kurt kapsa bir koyunu, Adl-i İlahi Ömer’den sorar onu’’
diyordu. Evet, mazlum tek bir kişi de olsa fark etmez ve onun, haksızlığa uğramasına
müsaade edilemez. İnsan olan ve yüreği bulunan hiçbir kimse bunu kabullenemez.
Sen Devletsen Sayın Devletim,
ödevini layığı ile yapacaksın ve yapmaya da kudretin kifayet eder, etmelidir,
edecektir, etmek zorundadır. Hayır, susayım ve yapılan haksızlığa rıza mı
göstereyim? Asla ve kata bunu yapmayacağım. Asla insanlığımı çiğnemeyecek ve
düşürmeyeceğim! Zira şerefli halk edilmişken şerefimi kaybedemem. Ben ki sana
ömrümü vermişim. Ben ki anamın helal ve temiz sütünü emmişim. Ben ki vatan
savunması yapmışım. Ben ki sana düşman olanları dost eylemişim. Sana zor
yoluyla tabi olmak istemem, sana ömrümce olduğu gibi bademada gönüllü tabi
olmayı tercih ederim. Ödevli olan sadece ben değilim, seninde ödevlerin var Sayın
devletim! Ve ödevlerini bihakkın yapmak zorundasın. Zira seninde tabi olduğun
mantık kaideleri bunu zorunlu kılar. Duygusal konuşmadığımı da çok iyi
biliyorsun. İster kız, ister vur, ister kır. Bil ki isteyerek yazmıyorum. Ki
haddizatında asla yazmakta istemiyorum ama ne bileyim yazayım dedim. Yazmam da
senin iyiliğinedir bunu da bil. Elbette Türk devleti olduğuna inanarak, bu
yönlü inancımı koruyarak yazıyorum. Çünkü benim, vatandaşı olmaktan gurur
duyacağım Türk Devleti, ancak bu minvalde yolunu ve yönünü bulan Türk Devleti
olmalıdır.
Sayın Devletim! Dünyanın
kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere sessiz kalanlar yüzünden
yaşanmaz hale geldiğine inanıyorum ve insanlığında aynı sebeple bataklığın ve
pisliğin içinde debelendiğinin bilincindeyim ve sessizce beklemeyeceğim! Sesimi
çıkaracağım ama hakikat ve adalet temelinde konuşacağım. Asla ve kata
susmayacağım! Korkmayacağım! Çünkü Allah’tan başkasından korkarsam, Allah’a
şirk koşmuş olurum! Bir faninin acıyla yoğrulmuş yüreğinin dip derinliklerinden
yükselen bu sesi duy, bil, anla ve ödevini lütfen Devletliğine mütenasip şekilde
ifa et Sayın Devletim! İsyan Ahlakı temelinde, yapılan haksızlıklara itiraz ve
isyan ediyorum ve haklılığımı biliyorsun ve hiç zaman kaybetmeden, acilen,
hakkı olana hakkının iade edilmesini umuyorum.