ASLA SUSMAYACAĞIM!...

Özgür DENİZ - 25.04.2017

Bugün susarsam, hiçbir zaman konuşamam! Dil verildi! Sus diye verilmedi. Elbette zevzeklik yap diye de verilmedi. Susmayacağım! Ki, hiçbir azam boşuna verilmedi. Biz bu dünyaya niye geldik? Hakkı hak bilip ittiba, batılı batıl bilip içtinap etmeye ve hak sözü, insanca, namusluca, yüreklice ama temiz bir dille usulünce söylemeye gelmedik mi? İnsanlığın başına ne geldiyse bunun aksini yapmaktan gelmedi mi? Bugün, insanlığın, emperyalizmin kanlı çizmeleri altında ezilmesinin yegâne sebebi; sadece gerçekleri haykırmaktan korkması değil midir? Bunu bilip dururken, iliklerime kadar hissederken susamam, bunu yapamam! Korkarak oturamam. Hak ve batıl net çizgilerle ayrılmadı mı ve bize, bile isteye hakkı gizlemememiz emredilmedi mi? Pek muhterem büyük hocalar her sözlerinde bunun tekrarını yapmazlar mı? Sözler yerine getirilmeyecekse niçin söylenirler? Hakikat, sadece konuşulsun diye mi vardır? Böyle biliyorum ve inanıyorum. Bildiğim ve inandığım gibi yaşamak kutsal ödevim olsa gerek! Yaşamayacaksam niçin bileyim ve inanayım? Hayır diyebilir misiniz buna? Nedir bizi susturan? Nedir bizi hakkı haykırmaktan alıkoyan? Nedir bize insanlığımızı unutturan? Üç kuruşluk dünya menfaati mi? Yarın elimizden çıkıp gidecek dünya nimetleri mi? Nedir kitabın emirlerini hatırlamaktan bizi korkutan? Allah’ın davasına böyle mi sahip çıkacaz? Böyle mi Peygamberin ümmeti olma onurunu taşıyacağız? Bizim sustuğumuz yerde kim konuşacak, konuşursa ne konuşacak? Nereye kadar susacağım? Niçin susacağım? Susarsam ne olurum? Hakikatin edebiyatını yahut felsefesini yapmaya gelmedim! Hakikat yaşanmak içindir ve yaşamak içinim, hakikati.

 

Sayın Devletim! İster ekmeğime el konulsun, ister şedid adaletsizliğe maruz bırakılayım, asla susmayacağım! Susmak için yaratılmadım ben! Ben Müslümanım, Türk evladıyım! Allah’ın kulu, Peygamberin ümmeti, Kur’an’ın talebesi, Türk Milletinin mensubu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşıyım. Bağlı olduğum şeyh yoktur. İdeolojim yoktur. Cemaatim yoktur. Hiçbir resmi ya da gayr-ı resmi yapılanmayla zerre bağım yoktur. Hiçbir zaman da olmamıştır. Tam Bağımsız bir insanım. Allah’a bağlıyım! Adalete ve hakikate iman etmişim! Bunu sadece ama sadece kendim için söylüyorum, bir bütün parçası olarak değil. Ki, hiçbir bütünün parçası değilim, olmayı da kabul etmiyorum, ki parçası olabileceğim temiz bir bütünde göremiyorum. Kendi topraklarımda susmaya mahkûm olmaktansa, hiç varolmamaya eyvallah olsun. Bir Müslüman ve Türk olarak, doğduğum topraklarda konuşmaktan ama hakikati konuşmaktan, hakikatli konuşmaktan korkacaksam yazıklar olsun bana. O zaman kimim ben, niçin varım, niçin okuyorum, düşünmem niçindir? Hatta Müslümanlığım ne ifade eder o zaman? Hakikati pervasızca ama usulünce haykırmak emredildi bana, en güzel dille söylemek emredildi bana ve emre, kayıtsız şartsız itaat edeceğim! Hakikati söylediğim ve adalet için savaştığım için hain damgası yiyeceksem de umurumda değildir, buna razıyım. Rızkı veren Allah’tır ve önemli olan, Allah’ın indinde nasıl bilindiğimdir!

 

Benim mücadele tarihim bellidir. Sen Devletsin ve ben vatandaşının ferdi tarihini dip derinliklerine kadar tafsilatlı olarak tetkik etme kudretini kendinde bulundurmaktasın. Buyur bunu yapabilirsin! Sana asla ve kata ihanetim olmamıştır, bilakis ömrümü sana vakfettiğim, hakikatin mutlak ifadesidir. Şeytanla mücadelemde samimiyetsizliğin zerresini bulamazsın, bilakis şeytanla mücadelem bugün masa başı klavyecisi olan ama ahkâm kesmekten de geri durmayan ve kendilerini aydın diye tanıtan köşe kadısı nicelerinden daha keskin ve samimi idi. Şeytana hiçbir zaman eyvallahım olmadı, hiçbir zaman zerre menfaat gözeterek haksızlıklarını yüzüne vurmaktan imtina etmedim. İşte bu sebeple, sadece kendi gülen ama binleri ağlatan melun şeytan yüzünden masumların acı çekmesine eyvallah edemem. Yapılan haksızlıklar karşısında susamam. Dilsiz şeytan olamam!

 

Sayın Devletim! Lanet olasıca şeytana yapacağın her şeyi yap. Evet, o sefil, melun bir şeytandır. Ocakları söndürmüş, küçücük yavruların gözlerinde ki ışığı yok etmiş, gülümsemeyi unutturmuş, aile otağlarına ateşlerin salınmasına sebep olmuştur amma velakin sende dehşetli bir haksızlık yapıyorsun. Evet, haksızlık yapıyorsun ve sana ömrünü vakfetmiş evlatlarına bu sefer sen yanlış yapıyorsun, evlatlarının gövdelerinde acıyla yoğrulmuş derin izler bırakıyorsun, evlatlarını gücendiriyorsun, kendine karşı soğutuyorsun. Melun şeytan yüzünden nice masumların hayatlarını acılara gark eyliyorsun, onlara yaşama sevincini haram ediyorsun. Buna hakkın yok! Buna asla hakkın yok! Ve lütfen ödevini yap! Sen Devlet Babasın ve babalığının icabını yapmalısın. Suçlu ve suçsuzu ayırmaya kudretin var oysa. Bir tek kişi bile olsa, o kişinin yaşama sevincini zehir etmeye hakkın yok. Buna hakkın yok ve asla da olmayacak, çünkü böyle bir hak yok ve olmayacak! Ne demişti adalet abidesi Hz. Ömer? ‘’Bir kurt kapsa bir koyunu, Adl-i İlahi Ömer’den sorar onu’’ diyordu. Evet, mazlum tek bir kişi de olsa fark etmez ve onun, haksızlığa uğramasına müsaade edilemez. İnsan olan ve yüreği bulunan hiçbir kimse bunu kabullenemez.

 

Sen Devletsen Sayın Devletim, ödevini layığı ile yapacaksın ve yapmaya da kudretin kifayet eder, etmelidir, edecektir, etmek zorundadır. Hayır, susayım ve yapılan haksızlığa rıza mı göstereyim? Asla ve kata bunu yapmayacağım. Asla insanlığımı çiğnemeyecek ve düşürmeyeceğim! Zira şerefli halk edilmişken şerefimi kaybedemem. Ben ki sana ömrümü vermişim. Ben ki anamın helal ve temiz sütünü emmişim. Ben ki vatan savunması yapmışım. Ben ki sana düşman olanları dost eylemişim. Sana zor yoluyla tabi olmak istemem, sana ömrümce olduğu gibi bademada gönüllü tabi olmayı tercih ederim. Ödevli olan sadece ben değilim, seninde ödevlerin var Sayın devletim! Ve ödevlerini bihakkın yapmak zorundasın. Zira seninde tabi olduğun mantık kaideleri bunu zorunlu kılar. Duygusal konuşmadığımı da çok iyi biliyorsun. İster kız, ister vur, ister kır. Bil ki isteyerek yazmıyorum. Ki haddizatında asla yazmakta istemiyorum ama ne bileyim yazayım dedim. Yazmam da senin iyiliğinedir bunu da bil. Elbette Türk devleti olduğuna inanarak, bu yönlü inancımı koruyarak yazıyorum. Çünkü benim, vatandaşı olmaktan gurur duyacağım Türk Devleti, ancak bu minvalde yolunu ve yönünü bulan Türk Devleti olmalıdır.

 

Sayın Devletim! Dünyanın kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere sessiz kalanlar yüzünden yaşanmaz hale geldiğine inanıyorum ve insanlığında aynı sebeple bataklığın ve pisliğin içinde debelendiğinin bilincindeyim ve sessizce beklemeyeceğim! Sesimi çıkaracağım ama hakikat ve adalet temelinde konuşacağım. Asla ve kata susmayacağım! Korkmayacağım! Çünkü Allah’tan başkasından korkarsam, Allah’a şirk koşmuş olurum! Bir faninin acıyla yoğrulmuş yüreğinin dip derinliklerinden yükselen bu sesi duy, bil, anla ve ödevini lütfen Devletliğine mütenasip şekilde ifa et Sayın Devletim! İsyan Ahlakı temelinde, yapılan haksızlıklara itiraz ve isyan ediyorum ve haklılığımı biliyorsun ve hiç zaman kaybetmeden, acilen, hakkı olana hakkının iade edilmesini umuyorum. 

Tarih: 25.04.2017 Okunma: 762

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?